Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/427 E. 2022/66 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/427
KARAR NO : 2022/66
DAVA : İstirdat (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
DAVA TARİHİ : 16/06/2021
KARAR TARİHİ : 03/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan istirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın … Şubesi ile 02.10.2014 tarihinde genel kredi sözleşmesi akdetmiş olduğunu, bu genel kredi sözleşmesinden doğan borçların 29.02.2016 tamamen tasfiye edilmiş olduğunu, taraflar arasında herhangi bir borç ilişkisi kalmamış olduğunu, bu durumun davalı yanın da kabulünde olduğunu, şirketin lehdar gözüktüğü 2.500.000,00-TL meblağlı bir bono tanzim edip şirket adına cirolayıp bankaya vermesini şart koşmuş olduğunu, böyle bir bono tanzim edilmeden de kredinin onaylanmayacağını açıkça ifade etmiş olduğunu, bunun üzerine dava dışı … …’ın davalı banka aleyhine gerçek ve güncel borç tutarı olan 67.538,93-TL’nin senet tutarından mahsubu sonucunda kalan 2.433.566,36-TL borçlu olmadığının tespiti yönünde dava açmış olduğunu, yargılamayı yapan … Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/… – … sayılı ve 24.11.2016 tarihli kararı ile davanın kabulüne, “… …’ın davalı bankaya 2.432.461,07-TL borçlu olmadığının tespitine” karar vermiş olduğunu, kararın , çeşitli kanun yolu aşamalarından geçerek Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2020/… – … E.K.ve 17.03.2021 tarihli kararı ile onanmış ve kesinleşmiş olduğunu, davalı bankanın 17.05.2021 tarihli dilekçesinde bonoyu … Ticaret Ltd.Şti.’ne teslim etmek üzere mahkemeden istediklerini beyan etmiş olduğunu, mahkemenin 01.06.2021 tarihli kararı ile dava konusu bono ve protesto evrakının davalı bankaya teslimine karar vermiş olduğunu, karara istinaden davalı banka vekili 03.06.2021 tarihinde bono ve protesto evrakı aslını tutanak ile teslim almış olduğunu belirterek, davanın kabulüne, dava konusu bono ve protesto evrakı aslının davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, ortada davaya konu ihtilaflı bir durum yok iken sadece müvekkil banka aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi için huzurdaki dava açılmış olup, huzurdaki davanın hukuki yarar yokluğundan reddinin gerekmekte olduğunu, müvekkil bankanın iyi niyetli olduğunu, hiçbir aşamada gerek kredi borçlusu gerekse kefilinden fazladan hiçbir talepte bulunmamış olduğunu, senet rakamından değil gerçek alacağı olan ihtar rakamı üzerinden takip başlattığını, borçlular üzerinde herhangi bir icra tehdidi ve baskısı oluşturmamış olduğunu, davacı … … açmış olduğu menfi tespit davasında –ortada gerçek alacak ile ilgili bir ihtilaf bulunmamasına rağmen- hukuken senedin iptalini talep ettiğini, aslında olmayan bir sorunun yaratıldığını, hukuken senedi ciro ederek bankaya teslim etmiş olan “… ” olduğundan senedin … …’a teslimi mümkün olmadığını, senedin tesliminin zaten dava devam ederken istenmiş olduğunu, menfi tespit davasında haklı savunmalarına itibar edilmemiş olduğunu, davacı tarafından kredi borçları için ödenen tutarın kat be kat üzerinde yargılama gideri ve vekalet ücretine sebebiyet verecek şekilde davacı … …’ın 2.432.461,07 TL yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş olduğunu, davacı vekilinin bu karardan sonra, senedin müvekkili … …’a iadesini talep ettiğini, müvekkil bankanın senet üzerindeki A.Ş cirosunun iptal edilerek, vekaletname ibraz edilmek şartı ile senedin … A.Ş’den bir önceki ciranta “… “a iadesinin mümkün olduğunu davacının vekiline açıkça ifade edilmiş olduğunu, müvekkil bankanın senetteki cirosunu iptal etmek ve davacı … Sanayi Ve Ticaret Ltd.Şti’ne iadesini sağlamak üzere ….Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/… esas sayılı dosyasına müracaat etmiş olduğunu, bu arada davacı … … vekilinin senedin kendisine iade edilmesi yönünde mahkemeden talepte bulunmuş olduğunu, ….Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/… esas sayılı dosyasında senedin yasal ve meşru hamil durumundaki … A.Ş’ye iadesine karar vermiş olduğunu, davacı … …’ın senedin iadesi yönündeki talebini red etmiş olduğunu, davacı vekilinin defalarca iade yönünde aranmış olduğunun arama kayıtları ile sabit olduğunu, menfi tespit davasında kendilerine iade edilmeyen senet aslını önceden değil bizzat bu aşamada müvekkil bankadan ne şekilde iadesini isteyip de alamadığını, ne zaman şubeye başvuruda bulunduğunu ya da 2016 da çektiği usulüne uymayan ihtarnameden sonra “…” adına hangi ihtarname ile talep ettiğini bizzat ispatlamakla mükellef olduğunu, davacının davasını ve yargılama gideri ve vekalet ücreti talebini hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte, dava konusu senet müvekkil banka tarafından cevap dilekçesi ekinde ibraz edilmekte olduğunu, senet aslının davacıya teslim edilmek üzere mahkeme kasasına alınmasını, senedin iade edilmiş olması sebebi ile konusuz kalan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki tartışma konusu halihazırda mahkememiz kasasına sunulduğu belirtilen bono ve protesto evrakı aslının davalı tarafında teslim alınması halinde davanın konusuz kalıp kalmayacağı, davanın konusuz kalması halinde HMK 331 hükmü uyarınca davanın açılmasında haklılık durumu olup olmadığı, dava açılmasından davacının haklı olup olmadığı, dava şartlarının olup olmadığı, buna göre hangi taraf lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Davacının dava dilekçesi ile dava konusu edilen bono ve protesto evrakının aslının fiziki olarak iadesi için dava açtığı, dava konusu senedin dava dışı … … tarafından davacı şirket lehine düzenlendiği, davacı şirket tarafından ciro edilerek davalı bankaya teslim olunduğu, dava dışı … … tarafından hesap kat ihtarının keşide olunması sonrası …. ATM nin 2015/… E.sayılı dava dosyasına istinaden dava açıldığı, açılan senet ile ilgili mahkemenin karar verdiği, yine bu dava dosyası üzerinden davacı vekilinin hem mahkememizdeki dosyaya hem adı geçen …. ATM’nin 2015/ … E.sayılı dosyasına konu olan bono aslının ve protesto evrakının … …’a iadesinin talep olunduğu, … …’ın bu beyanına ilişkin olarak ise … A.Ş. vekilinin dahi 24/05/2021 tarihli dilekçe ile söz konusu bono ve protesto evrakının taraflarına iadesinin talep olunduğu, 01/06/2021 tarihi itibariyle ise … A.Ş.’ye iade hususunda ara karar oluşturulduğu, bu ara kararın oluşturulması sonrası … A.Ş.’nin ise mahkememizde davanın açıldığı 16/06/2021 tarihinden sonra … Noterliğinden 30/06/2021 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnameye istinaden olmak üzere adı geçen bononun adı geçen … San.ve Tic. Ltd. Şti yetkilisi tarafından ve bankanın genel müdürlük adresi olan “… Mahallesi, … Cad., … Blok, No: … /İstanbul” adresinden alması noktasında davalı şirkete bildirimde bulunduğu, bu suretle … A.Ş.’nin bono ve evrakı şirkete iade etme yönündeki iradesini ortaya koyduğu, bu hususun tartışma dışı bulunduğu, nitekim mahkememizde davacı olan şirketin adı geçen ihtarnameye cevaben ise beyanda bulunduğu tartışmasızdır.
Dava konusu olan bononun borçlularından şirketin temsilcisi konumundaki … … tarafından ….Asliye Ticaret Mahkemesinde adı geçen bonodan dolayı adı geçen bankaya karşı borçlu olmadığına dair menfi tespit davası açılmış, adı geçen menfi tespit davasında yapılan yargılama sonucunda 17/03/2021 tarihi itibariyle dosyanın davacı lehine hükmen kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Adı geçen kararın kesinleşmesinden sonra dosyamız davalısı olan banka, …. ATM’nin adı geçen dava dosyası için alınan bono ve protesto evrakının kendisine iadesi amacıyla 17/05/2021 tarihli dilekçe sunmuş, 01/06/2021 tarihli ara karar ile bankanın talebi kabul edilmiş, … …’ın talebi kabul olunmadığından bu defa adı geçen gerçek kişinin temsilcisi olduğu şirket 16/06/2021 tarihi itibariyle adı geçen bono ve protesto evrakının şirkete teslimine yönelik bu davayı açmıştır.
Öncelikle somut dava konusundaki uyuşmazlık ile ilgili somut koşul vakıaları düzenleyen, şartlarını ve sonucunu belirten açık ve belirli bir yasal düzenleme 6102 sayılı TTK’nın Üçüncü Kitabını oluşturan kıymetli evrak hükümlerinde tespit edilemediği gibi bu konuya ilişkin tarafların dayandıkları ve açıkladıkları herhangi hukuki bir sebep dahi mevcut değildir.
Tarafların hukuki sebep açıklama yükümlülükleri dahi bulunmadığından 6100 sayılı HMK m.33 hükmü dikkate alınmak suretiyle uyuşmazlığın Mahkememizce yargısal olarak çözümü yapılacaktır.
Uyuşmazlık ile ilgili çözümlenmesi gereken, en azından mahkememizde davanın açıldığı tarih itibariyle davaya konu olan bonoda şeklen davacı şirketin lehtar, şirket temsilcisi … …’ın düzenleyen olarak bulunduğu bonoda, dava açma konusunda gerekli şartların oluşup oluşmadığı, davacının dava açmakta haklı olup olmadığı noktalarıdır.
Bu konunun halli açısından davalının dahi davacıya teslimi gerektiğini ikrar ettiği ve adı geçen hükmün kesinleşmesi sonrası davalı bankanın elinde olan bononun dava tarihi itibariyle teslim edilmemesinde veya davacı şirket tarafından teslim alınmamasında hukuki olarak kimin kusurlu olduğu, dava öncesi dava açma koşullarının davacı lehine oluşup oluşmadığının tespiti gerekir.
Öncelikle ….ATM’nin 2015/ … E. 2016/ … K.sayılı dava dosyasında adı geçen dosyanın davalısı … a A.Ş.’nin adı geçen hükmün 17/03/2021 tarihi itibariyle Yargıtayca onanması ve dosyanın ilk derece mahkemesine gelmesi sonrası davalı banka vekili mahkemeye sunduğu 17/05/2021 tarihli dilekçede açıkça bononun adı geçen dosyada dava dışı olan ancak mahkememiz dosyasında davacı olan … San.ve Tic. Ltd. Şti’ne iadesini talep ettiği, yine aynı bankanın bonodaki bankanın cirosunun iptal olunması sonrası banka tarafından bononun önceki ciranta olan … San.ve Tic. Ltd. Şti firmasına söz konusu bononun iade olunacağını açıkça bildirdiği, bu suretle bankanın adı geçen dosyada … San.ve Tic. Ltd. Şti temsilcisi … …’ın 17/05/2021 tarihli beyanı ile yine aynı gün havalesi yapılmış dilekçe ile bu iradesini açıkça ortaya koyduğu, bu durumun mevcut dosya kapsamı dikkate alındığında hayatın olağan akışı içinde dosyamız davacısı şirketin temsilcisi ve her iki dosyada da vekili olan avukatı tarafından öğrenildiği değerlendirilmiştir.
Davacının dava konusu ettiği bono ve protesto evrakının kendisine iadesini talep ettiği açıktır. Bu nedenle bu yönden alacaklı durumda olduğunu iddia eden davacının, dava konusu bono ve protesto evrakının kendisine iade olunması talebi, bono ve protesto evrakının davacıya verilmesine ve bu suretle bir şeyin kendisine teslim edilmesine yönelmiş bir ifa talebidir. “Söz konusu mesele, özellikle ifanın gerçekleşmesi için alacaklının ifaya katılmasına ihtiyaç bulunması hallerde önem taşır. (…) Verme borçlarında ve yapma borçlarının çoğunluğunda, borcun ifa edilebilmesi alacaklının ifaya imkan sağlaması veya ifaya katılması ile mümkündür. (…) Alacaklı malı, malik olmak üzere teslim almaktan kaçınırsa borçlu borcunu ifa imkanı bulamaz. (…) Borcun ifasında bir gecikmeden bahsedilebilmesi için, ifa zamanının gelmiş olması gerekir. (…) Kanun, borçlunun temerrüde düşmüş sayılması için, borcun muaccel olmasını yeterli bulmamakta ve prensip itibariyle alacaklının, borçluya ihtarda bulunmasını aramaktadır. (…) Bu beyan hüküm ifade ettiği anda borçlu temerrüde düşer.” (Prof.Dr. M.Kemal OĞUZMAN, Borçlar Hukuku Dersleri, Cilt 1, İstanbul, 1987, Sayfa 169, 248, 249)
Söz konusu bono ve protesto evrakı ile ilgili davacı tarafın bu bonoyu ve protesto evrakını isteyip istemediği, istemekte ise ne zaman, ne şekilde ve kime bu bononun teslim edilmesi gerektiği noktasında davalı bankaya bildirimde bulunması, buna göre bankayı dava öncesi belirtilen bu konularla ilgili en azından temerrüde düşürmesi gerekmektedir. Buna göre davalı banka yönünden, bono ve protesto evrakının davacı şirkete verilmesi ve teslim borcu olduğu ve bu borcun muaccel olduğu kabul olunsa dahi 6098 sayılı TBK m.117 hükmü uyarınca belirtilen konularda davalı bankanın en azından ayrıca temerrüde düşürülmesi gerektiği takdir olunmuştur.
Davalı olan bankanın bono ile protesto evrakını davacı şirkete iade etmeme ve bu suretle direnme yönünde açık ve kesin bir iradesi henüz belli olmadan -bilakis dava öncesi davacı şirkete iade iradesi vardır- davacı şirket, davalı banka aleyhine bu davayı açmıştır. Bir başka deyişle davalı bankanın dava konusu edilen bono ve dayanak protesto evrakını iade etme noktasında borçlu olduğu kabul olunsa dahi bu noktada en azından ifa yeri, ifa zamanı, ifa şekli ile uyarılmamıştır. Daha önemlisi temerrüde düşürülmemiştir.
Zaten Türk Borçlar Kanununun 117.maddesi uyarınca, borcun muaccel olması, ifa zamanının gelmiş olmasını ifade eder. Borcun ifası henüz istenemiyorsa muaccel bir borçtan söz edilemez. (Yargıtay 9.HD 2015/1096E. 2018/14956K.sayılı ilamı)
Belirtmek gerekir ki her iki taraf tacir konumundadır. 6102 sayılı TTK m.18/f.3 hükmü gereği tacirlerden birinin diğer tarafı temerrüde düşürmesinin ancak ve sadece yazılı bir ihtar ile yapılması yasal açıdan zorunluluk arz eder. Bu suretle tacir olan davacı şirketin, şirket konumunda olan bankaya kanunda ön görülen noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta ile bir ihtar veya ihbar göndermesi gerekli ve mümkündür. Söz konusu şekil borçlar hukuku çerçevesinde bir ispat şekli değil geçerlilik şekli niteliğindedir. Bu noktada gerek Yargıtay gerek doktrin görüşleri ise genel olarak birbirleriyle uyumludur. “Buna uygun olarak yapılmayan ihtarlar geçersizdir.” (Yard.Doç.Dr. Hanife DİRİKKAN, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Tacirler Arasında İhtar ve İhbarlar, Sayfa 37; Ayın yönde Yargıtay 11. HD 15/05/1990 tarih, 3614E, 3588K.sayılı; Yargıtay 11. HD 30/01/1991 tarih, 7316E. 393K.sayılı; Rehaporol/Hamdi YASAMAN, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 1998, Sayfa 119; Sabih ARKAN, Ticari İşletme Hukuku, Ankara, 2001, Sayfa 144)
Oysaki davacı şirketin davalı banka tarafından dava konusu bono ve protesto evrakını teslim etmesi amacı ile kanunda öngörülen norma uygun bir ihtar yapması icap ettiği halde, davacı şirketin bu yönde somutlaştırdığı bir vakıa ve delil olmadığı gibi bilakis davalı bu yönde davacı şirket tarafından bankaya belirtilen şekilde bir talebin bulunmadığını açıklamıştır. Belirtmek gerekir ki bu konuya ilişkin yasal düzenlemenin açıklığı karşısında taraflar arasında bu yöne ilişkin bir telefon konuşmasının var olup olmaması ise sonuca yetkili değildir. (Yard.Doç.Dr. Hanife DİRİKKAN, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Tacirler Arasında İhtar ve İhbarlar, Sayfa 45;YKD 1979, C.V Sayfa, S. Sayfa 221) Zaten usulüne uygun olarak davacı şirket tarafından, bu yönde bir ihtarın davalı bankaya bildirilmesi durumunda davacı şirket tarafından bu davanın açılmasına dahi gerek kalmayabileceği gerek davalının beyanları gerek olayların akışı dikkate alındığında yüksek ihtimal dairesindedir.
Somut olay yönünden davalı bankanın, bono ve protesto evrakını davacı şirkete iade edebilmesi için, davacı şirket temsilcisi … …’ın 17/05/2021 tarihli dilekçesi ve davalı bankanın 17/05/2021 tarihli dilekçesi sonrası ve davanın açıldığı 16/06/2021 öncesi en azından bir ifa şekli, bir ifa zamanı ve bir ifa yeri ile ilgili ihtarı gereklidir. Zira en azından atıf yapılan Yargıtay kararında da belirtildiği üzere ifa zamanı belli olmayan bir borç için vade söz konusu olamaz. Bir an için somut olayda borcun muaccel olduğu kabul edilse dahi, davalı bankanın bono ve protesto evrakını teslimde temerrüde düşmüş sayılabilmesi için yukarıda açıklanan şekilde bir ihbar veya ihtarnamenin dava öncesi davalı bankaya bildirilmesi gerekmekte olup davacı üzerine düşen bu yükümlülüğü yerine getirmesi gerektiği halde getirememiştir.
O halde davalı bankanın dava konusu ettiği bono ve protesto evrakını fiziki olarak davacı şirkete iade etmesi için bu iade borcunun muaccel hale gelmediği gibi gelse dahi davalı bankanın bu noktada temerrüde düşürülmesi, tüm bu çabalara ve ifa için davacının üzerine düşen yasal yükümlülüğü yerine getirmesine rağmen bankanın bono ve protesto evrakını teslim etmemesi durumunda dava açılması gerekirken davacının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmeden bu davayı açmış olması bir anlamda, henüz ifa zamanı dahi gelmeyen borç için açılan yani erken açılan dava olduğunu gösterir. Nitekim bu davanın açıldığı tarih sonrası davalı banka dava açılmadan önce …. ATM’de açıkladığı irade beyanını yeniden ve teyiden dahi açıklamıştır.
Davacı şirketin, davalı aleyhine ve dava dışı şirket temsilcisi … … lehine ….ATM kararının kesinleşmesi sonrası ve yine 17/05/2021 tarihi itibariyle davalı bankanın dava konusu bono ve protesto evrakını davacı şirkete temsil etmesi yönündeki iradesi söz konusu olduğu halde yasal koşullara uygun olarak gayret gösterip, kanundan doğan gerekli başvuruyu bankaya yapıp bu noktada olumlu veya olumsuz sonuç almadan dava açması “henüz ifa zamanı gelememiş bir borç için” açılmış bir dava olarak değerlendirilmiştir.
Kaldı ki “ifa zamanı belli değil ise, alacaklı ifa ile ilgili yükümlülüğü ile ilgili muacceliyet dahi yoktur. Zira muacceliyetin gerçekleşmesi için en azından borçlunun yani davalının hakimiyeti altında olan bilgilerin yani ifa zamanı, ifa yeri, ifayı kabul edecek kişi ile ilgili açık ve kesin bilgilerin davalıya verilmesi gerekir. Davalı banka bir finans kurumu olmakla bu noktada davacı tarafından bilgilendirilmemiş, temerrüde dahi düşürülmemiş ve hukuki belirsizlik giderilmeksizin dava açılmıştır.
Nitekim Yargıtay uygulamasında da kıymetli evrak ile ilgili evrakın fiziki olarak iade olunması noktasında taraflar arasında açık bir sözleşme olsa dahi eğer sözleşmede söz konusu kıymetli evrakı iade etmekle yükümlü davalı şirketin bu kıymetli evrakın iadesi için sözleşmede “iade için kesin ve belirli bir süre öngörülmemiş ise” davanın açıldığı tarih itibariyle davalı şirketin bu davayı açmasına sebebiyet vermediği, dava konusuz kalsa dahi dava tarihi itibariyle davacının haksız olduğu” uygulaması benimsenmiştir. (Yargıtay 19. HD 2011/14864E. 2011/979K.sayılı ilamı)
Yargılama aşamasında dava konusu bono ve protesto evrakı mahkememiz ara kararı sonucunda mahkememiz kasasına davalı banka tarafından teslim edilmiş, akabinde de davacı tarafından teslim alınmış ise de dava, konusuz kaldığından dolayı esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair değil usulden red ile sonuçlandırılmıştır. Zira bir davanın konusuz kalabilmesi için öncelikle HMK m.114 hükmündeki genel ve özel dava şartlarının mevcut olması gerekir. Esasen doktrinde de genel olarak ve ittifakla kabul olunduğu üzere “dava şartları bir dava hakkında esasa girilebilmesi ve esas hakkında inceleme yapılabilmesi için bulunması gereken şartlardır”. Davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilip verilmeyeceği hususunun takdiri için öncelikle özel ve genel dava şartlarının oluşması, davanın usulden reddini gerektirir bir nedenin mevcut bulunmaması mantık gereğidir. (Sonuç itibariyle benzer yönde Yargıtay 11. HD 2018/1346E. 2019/3330K.sayılı ilamı; Yargıtay 4. HD 2017/1657E. 2017/2708K; Yargıtay 8. HD 2018/6993E. 2020/8178K.sayılı ilamı) Bir başka deyişle davanın esası hakkında karar verilip verilemeyeceği, ancak bir davanın görülmesine usuli açıdan engel yok ise mümkün olabilecektir. Bu nedenlerle ifa zamanı ile ilgili gerekli şartların oluşmadığı anlaşılan davanın, usul yönünden red olunması gerekmiştir. (Yargıtay İBK … tarih ve 2019/… E.sayılı kararı)
Davanın esası hakkında yargılama yapılmamış olması, davanın red nedenin esasa dayalı bulunmaması, davanın davacıdan kaynaklanan nedenlerle ifa zamanının dahi henüz gelmeden erken açılmış bir dava niteliğinin bulunması, bu durumun davanın Yargıtay İBK … tarih ve 2019/ … E.sayılı ilamı dahi gözetildiğinde davanın usulden red olunmasını gerektirmesi karşısında davalı lehine ancak maktu vekalet ücreti hükmedilebilecektir. Nitekim emsal nitelikteki Hukuk Genel Kurulu’nun 25.05.2011 gün ve 2011/11-186-352 E., K.; 06.12.2013 gün ve 2013/19-396-1655 E., K.; 19.02.2014 gün ve 2013/19-587 E., 2014/125 K. sayılı kararları ve bu kararlar ile ilgili ve bu kararların uyumlu olduğu Yargıtay İBK’nın … tarih ve 2019/… E.sayılı ilamı dahi dikkate alındığında davacı aleyhine ve ancak davalı lehine sadece maktu vekalet ücreti hükmedilmesi kanun koyucunun amacına da uygun olacaktır.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının usulden reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın; peşin alınan 59,30 TL peşin harç ve 42.634,45 TL tamamlama harç toplamı olan 42.693,75‬ TL’den mahsup edilerek bakiye ‭42.613,05‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 5.100,00TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde bakiye avansın iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla … BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.03/02/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …