Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/419 E. 2021/466 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/419 Esas
KARAR NO : 2021/466

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/01/2021
KARAR TARİHİ : 24/06/2021

İstanbul 11.ATM 2021/45 E dosyasında açılan davada anılan mahkemenin , mahkememizin konkordato davalarında ihtisas mahkemesi sıfatıyla görevli olduğu gerekçesiyle verdiği gönderme kararı üzerine Mahkememize tevzi edilen alacak davasının dosya üzerinden yapılan incelemesi sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; konkordato talep eden davalı firmanın müvekkili bankanın … Şubesi’nin borçlusu olduğunu, davalı firmaya 07/05/2018 tarihinde 4.000.000,00-TL. bedelli sözleşme kapsamında nakit ve gayrinakit krediler kullandırıldığını, davalının borçlarını vadesinde ödememesi üzerine … 17. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesabın kat edilerek müvekkili bankanın 1.238.334,84.-TL. nakdi ve 28.800,00-TL. gayrinakdi alacağının talep edildiğini, konkordato komiser heyeti tarafından yapılan ilan ile alacaklıların alacaklarını bildirilmesinin talep edildiğini, bunun üzerine müvekkili banka tarafından davalı firmadan olan alacaklarının 31/03/2019 tarihi itibarıyle 1.574.521,87-TL. nakit ve 18.150,00-TL. gayrinakit olmak üzere toplamda 1.592.671,87-TL. olarak ilgili konkordato dosyasına bildirildiğini, davalı firma tarafından konkordato başvurusunda bulunulan mahkeme dosyasında müvekkili bankanın alacağının 270.000,00-TL.’sinin rehinli alacak, 828.000,00-TL’.sinin ise adi alacak olarak kabul edildiğini, böylece konkordato dosyasında davalı tarafından kabul edilen alacak tutarının toplamda 1.098.000,00-TL. olduğunu, ancak müvekkili banka tarafından bildirilen alacağın 1.574.522,87-TL. olduğunu, buna göre iki tutar arasında 476.522,87-TL. kadar bir fark bulunduğunu belirterek, davalının müvekkili bankaya 476.522,87-TL. daha borçlu olduğunun tespiti ile söz konusu bedelin faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İİK.’nun 308/b maddesi gereğince konkordato projesinin tasdiki kararından sonra 1 (bir) aylık süre içerisinde açılması gereken davanın borçlunun yerleşim yerinde açılması gerektiğini, müvekkili şirketin merkezinin …’da olduğunu, davacı bankanın Genel Müdürlüğünün …’de bulunduğunu, krediyi kullandıran ve borçlandırıcı işlemi yapan banka şubesinin ise Sultanbeyli’de olduğunu, her halukarda huzurdaki davanın İstanbul Mahkemelerinde görülmesinin mümkün olmadığını, sonuç olarak mahkemenin yetkisiz olduğunu belirterek öncelikle yetkisizlik kararı verilmesini, müvekkilinin davacı bankadan 3.500.000,00-TL. bedelli rotatif kredi kullandığını, kullanılan kredinin teminatı olarak davacı banka lehine mülkiyeti müvekkiline ait olan … İli, … İlçesi, … Mahallesi, 2452 ada, 38 parsel sayılı arsa üzerine 1. dereceden 1.000.000,00-TL. bedelli, mülkiyeti …’na ait olan … İli, … İlçesi, … Köyü, 737 ada, 1 parsel sayılı arsa üzerine 1.500.000,00 TL. bedelli ve mülkiyeti …’e ait olan, … İli, … İlçesi, … Köyü, 102 ada, 26 parsel sayılı arsa üzerine 1.000.000,00 TL. bedelli ipoteklerin tesis edildiğini, daha sonra konkordato dosyasında ilgili taşınmazlar için kıymet takdirleri yaptırıldığını ve alacaklının taşınmazların/aracın rayiç değerleri tutarındaki alacağının rehinli alacak olarak kabul edildiğini, rayiç değerin üstünde kalan kısma tekabül eden alacağın ise adi alacak olarak kabul edildiğini, mülkiyeti müvekkiline ait olan taşınmazın değerinin mahkemece yaptırılan kıymet takdirinde 270.000,00-TL. olarak tespit edildiğini bu nedenle davacı bankanın rehinli alacak miktarının da 270.000,00-TL. olarak kabul edildiğini, hesaplamaların ve rehinli alacağın tespitine dair detayların konkordato dosyasında bulunan komiser raporlarında yer aldığını, yapılan hesaplamaların ve tasniflerin İİK hükümlerine tamamen uygun olduğunu ve davacının davasının yerinde olmadığını belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Gönderme kararını veren İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/45 E. 2021/376 K. sayılı ilamında;
“Dava; … 4. Asliye Hukuk (Ticaret mahkemesi sıftıyla) Mahkemesi’nin … Esas sayılı konkordato dosyasında alacağı çekişmeli hale gelen davacı bankanın konkordato sürecinde kabul edilmeyen çekişmeli alacağının İcra ve İflâs Kanunu’nun 308/b maddesi hükmüne göre maddî hukuk hükümlerine göre belirlenmesi amacıyla açılmış “konkordatoya ilişkin” alacak davasıdır.
Konkordatoda alacağının miktarı ya da niteliği borçlu tarafından çekişmeli hale getirilen alacaklı, alacağını maddi hukuk hükümlerine göre hüküm altına aldırmak için İİK.’nun 308/b maddesi hükmüne göre tasdik kararının ilânından itibaren bir ay içinde çekişmeli alacak hakkında dava açabilir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 285. maddesinin 3. fıkrasına göre “Yetkili ve görevli mahkeme; iflâsa tabi olan borçlu için 154 üncü maddenin birinci veya ikinci fıkralarında yazılı yerdeki, iflâsa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesidir.”
Yine 6102 sayılı TTK.’nun 5/1 maddesine göre “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
Aynı yasanın 5/2 maddesinde ise; “Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi’nin 03/04/2018 tarihli ve 538 nolu kararı ile; 28/02/2018 tarihli ve 7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 46. maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununa eklenen geçici 14. maddesi uyarınca “9) Adi konkordatodan kaynaklanan taleplerden (İcra ve İflâs Kanunu 285 ilâ 308/h maddeler) kaynaklanan davalara 3 (üç) ve daha az asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde (1) numaralı asliye ticaret mahkemesinin, 3’ten (üçten) fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde ise (1), (2) ve (3) numaralı asliye ticaret mahkemelerinin ihtisas mahkemesi olarak belirlenmesine karar verilmiştir.
Somut davada; konkordato dosyasında alacağı çekişmeli hale gelen davacı banka, varlığını iddia ettiği alacağının İcra ve İflâs Kanunu’nun 308/b maddesine göre belirlenmesini talep ettiğinden ve dava niteliği itibariyle konkordatoya ilişkin bir dava olduğundan, uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin yukarıda değinilen yasal düzenleme ve HSK kararı gereğince İstanbul 1., 2. ve 3. Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne ait olduğu, öte yandan İstanbul 1., 2. ve 3. Asliye Ticaret Mahkemeleri ile mahkememiz arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olmayıp, iş dağılımı ilişkisi olduğu anlaşıldığından aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle mahkeme tarafından dosyanın ihtisas mahkemesi sıfatıyla görevli olduğu belirtilen mahkememize gönderilmesine karar verilmiş, verilen karar ise taraflara tebliğ olunmaksızın ve dosyanın mahkememize gönderilmesine ilişkin taraf vekillerinin talep dilekçesi olmaksızın UYAP tevzi müdürlüğünden mahkememize tevzi olunmuştur.
28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “ nun 46. maddesinde , 2004 sayılı Kanuna , geçici 14.maddenin eklendiği belirtilmiş, geçici 14. maddede ise,”Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan iflasın ertelenmesi konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına devam olunur. Hakimler ve Savcılar Kurulu, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrasındaki belirleme yetkisi kapsamında, İflas ve konkordato konusunda uzman asliye ticaret mahkemesini, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki hafta içinde belirler “, düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı yasanın 66/ b bende ki düzenlemeden söz konusu hükümlerin yayım tarihinde yürürlüğe girdiği anlaşılmıştır. Yasal düzenleme kapsamında Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 03.04.2018 tarihli, 538 nolu kararı ile, 28.02.2018 tarihli ve 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 46. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanuna eklenen geçici 14. madde uyarınca, “1)İflas yoluyla adi takipten doğan ;a) İflas davası (İcra ve İflas Kanunu 156.Madde),b)İtirazın kaldırılması ve İflas davası ( İcra ve İflas Kanunu 156. madde),2) Kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile takipten doğan; a)İflas davası (İcra ve İflas Kanunu 173. madde), b) İtirazın kaldırılması ve İflas davası ( İcra ve İflas Kanunu 174.Madde)3) Doğrudan doğruya; a) Alacaklı tarafından talep edilen iflas davaları ( İcra ve İflas Kanunu 177.Madde)b)Borçlu tarafından talep edilen İflas davaları ( İcra ve İflas Kanunu 178. madde),c)Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin iflas davaları ( İcra ve İflas Kanunu 179. Madde),4) İflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline yönelik davalar ( İflas tarihinden önce açılıp yargılama sırasında kayıt kabul davasına dönüşen alacak davaları hariç olmak üzere kayıt kabul ve kayıt terkin davaları )( İcra ve İflas Kanunu 235. madde) ,5) Takasa itiraz davaları ( İcra ve İflas Kanunu 201. Madde), 6) İflasın kaldırılması talepleri ( İcra İflas Kanunu 182.Madde),7) İflasın kapanması talepleri ( İcra ve İflas Kanunu 254.Madde), 8) İtibarın yerine gelmesi talebi ( İcra ve İflas Kanunu 313 ve 314. maddeleri )9) Adi konkordatodan kaynaklanan talepler ( İcra ve İflas Kanunu 285 İle 308/ h Maddeleri )10)İflastan sonra konkordatodan kaynaklanan talepler ( İcra ve İflas Kanunu 309.Madde),11) Malvarlığının terki suretiyle konkordatodan kaynaklanan talepler (İcra ve İflas Kanunu 309/a ila 309/1 maddeleri ),12 ) Sermaye şirketleri ve kooperatifin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması talepleri (İcra ve İflas Kanunu 309/ m ila 309/ ü Maddeleri ) hususlardan kaynaklanan davalara; 1-Üç ve daha az asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 1 numaralı asliye ticaret mahkemesinin,2-Üçten fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde ise 1,2 ve 3 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin ihtisas mahkemesi olarak belirlenmesine, 7101 sayılı Kanunun 46. maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa eklenen geçici 14.maddesinin birinci fıkrası uyarınca, bu kapsamda görülmekte olan davalar bakımından İflasın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına, mahkemelerin derdest dava dosyalarının bu karara dayanarak anılan mahkemeye göndermeyeceğine, iş bu kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren açılacak davaların ise anılan mahkemelere tevzi edilmesine karar verildi “ şeklinde karar alınmıştır.
Konuya ilişkin değerlendirme yapan İstanbul BAM 17. HD. 2019/2106 E.-2019/1721 K.sayılı ilamı ile bir kısım Yargıtay daire uygulamalarına uygun olarak iflas-konkordatodan kaynaklanan davalara bakan asliye ticaret mahkemesi ile iflas-konkordatodan kaynaklanan davalara bakmayan asliye ticaret mahkemeleri arasında verilen “gönderme kararının” usul hukuku tekniği anlamında “görevsizlik kararı” niteliğinde olduğu yönündeki uygulamayı benimsemiştir.
Kaldı ki “gönderme kararı” hukukumuzda, 6762 sayılı TTK döneminde iş bölümü itirazı üzerine ve yasal koşulların oluşması durumunda verildiği takdirde ancak bağlayıcılığı olan bir karardır. (Mustafa AKIN, Hiç Veya Süresinde İlk İtiraz Olmadığı Halde TTK Uyarınca Verilen Gönderme Kararlarının Bağlayıcılığı, Terazi Hukuk Dergisi, Ankara, Temmuz, 2009) Bu nedenle bu noktada nitelik olarak bir gönderme kararı olabilmesi de söz konusu değildir.
O halde Yargıtay ve BAM’ın uygulamaları karşısında İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi kararının usul hukuku tekniği anlamında “gönderme kararı” değil bir görevsizlik kararı niteliğinde olduğu mevcut açıklamalar ile sabittir. Mevcut uygulamaya direnme dahi mümkün olmadığından yargısal uygulamaların gereğinin yerine getirilmesi usulen zorunludur. Buna göre adı geçen görevsizlik kararı sonrası dava dosyasının mahkememize usule uygun intikal edip etmediği irdelenmelidir.
HMK.m.20 uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine ve yapılan talep sonrası dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi gerekir. Elbette dosyaya yeni bakacak mahkemenin görevinin başlayabilmesi önceki görevsizlik kararının şeklen kesinleşmesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararlarında da belirtildiği üzere, kararı kesinleştiren tebligat bilgilendirici ve belgelendirici olup her aşamada ve re’sen ele alınması gereken veya en azından görevli mahkemece değerlendirmesi gereken usuli meseledir. O halde halihazırda bir görevsizlik kararı olduğu anlaşılmakla Yargıtay uygulaması da dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır.
“Bilindiği üzere, görevsizlik kararı veren mahkeme bu kararında dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermekle yetinir. Dava dosyasını kendiliğinden (re’sen) görevli mahkemeye gönderemez. Dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi ve davaya görevli mahkemede devam edilebilmesi için görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin kararı veren mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir (HMK’nun 20. maddesi). İki haftalık süre hak düşürücü nitelikte olup, mahkemece re’sen gözetilir.
(….)Bilindiği üzere, mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin ve aynı zamanda dava şartı olması nedeniyle bir dava açıldığında mahkeme, görevli olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden (resen) inceler ve görevsiz olduğu kanısına varırsa, tarafların ileri sürüp sürmediğine bakmaksızın görevsizlik kararı verir.
Mahkemelerce görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine yapılacak işlemler ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 20. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede;”(1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
(2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümdeki açık düzenleme uyarınca somut olayda olduğu üzere görevsizlik kararı veren mahkeme, görevsizlik kararında dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermekle yetinir; dava dosyasını kendiliğinden görevli mahkemeye gönderemez. Dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilebilmesi ve o mahkemede davaya devam edilebilmesi için taraflardan birinin, iki hafta içerisinde görevsizlik kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir.
Ancak, görevsizlik kararından sonra görevli mahkemede davaya devam edilebilmesi için öncelikle görevsizlik kararının kesinleşmesi gerektiği açıktır. Nitekim, HMK’nın 20/1. maddesinde iki haftalık başvuru süresinin görevsizlik kararı verildiği anda kesin ise bu kararın tebliği tarihinden, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı hüküm altına alınmıştır.
(..)Bu durumda ortada usulüne uygun şekilde kesinleşmiş bir görevsizlik kararının varlığından söz etme olanağı bulunmamaktadır. Görevsizlik kararı kesinleşmediğinden görevli mahkemede davaya devam edilmesi de mümkün değildir.
O halde; öncelikle görevsizlik kararının davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek kesinleşmesinin sağlaması için dosyanın görevsizlik kararını veren mahkemeye iadesi ile kararın anılan mahkemece kesinleştirilmesi gerekmektedir. “(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı 2017/1-1237 E. 2019/453 K.sayılı ilamı)” Oysaki henüz görevsizlik kararı niteliğindeki İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/45 E. 2021/376 K. sayılı kararının taraflara tebliği dahi yapılmamıştır.
Hal böyle olunca yukarıda atıf yapılan Yargıtay HGK ilamında da belirtilmiş olduğu üzere İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesinin verdiği 2021/45 E. 2021/376 K. sayılı kararı dava şartı niteliğindeki görev yönünden usulden red kararı hukuki niteliğinde olduğundan, öncelikle anılan kararın taraflara tebliğ olunması, yasal istinaf vb kanun yolu haklarının tanınması, sonrasında taraf vekillerinin yasal sürede dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep haklarını kullanmasını, bu haklarını kullanmadıkları takdirde HMK md 20 hükümlerine göre işlem yapılmasını teminen, dosyanın İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/45 E. 2021/376 K. sayılı ilamı görevsizlik kararı niteliğinde olduğundan dolayı öncelikle taraflara tebliğ olunması için dosyanın İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesine iadesine,
2-Mahkememiz esas defterindeki ilgili hanenin bu suretle kapatılmasına,
3-İstanbul 11.ATM tarafından verilen kararın taraflara tebliği-kesinleşmesi-yasal sürede tarafların talep etmesi halinde dosyanın Adliyemiz tevzi bürosuna “İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmesi gerektiği” bildirilerek Mahkememize gönderilmesinin sağlanmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın niteliği gereği kesin olarak karar verildi.24/06/2021

Katip …

Hakim …