Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/418 E. 2023/246 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/418 Esas
KARAR NO : 2023/246

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/06/2021
KARAR TARİHİ : 22/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı … arasında 01.01.2019 tarihli “…” sözleşmesi imzalandığını, imzalanan bu sözleşme kapsamında davalıya ait asansörlerin sevis bakım hizmetlerinin müvekkili tarafından yapıldığını ve müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, davalıya verilen hizmetler için davalı adına faturalar tanzim edildiğini, davalının fatura bedellerini ödemediğini, alacağın tahsili için davalı aleyhine … 20. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başalatıldığını, yapılan bu takibe davalı tarafından itiraz edildiğini ve takibin durduğunu belirterek, davalının takip dosyasına yapmış olduğu haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline, haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle davalının, takibe konu alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; alacağa dayanak olarak faturaların gösterilmesinin faturaya konu hizmetin verildiğini ispatlamadığını, davacı tarafından dosyaya sunulan fatura ve formların gerçeği yansıtmadığını, davacının taleplerinin yargılamayı gerektirdiğini ve davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının, müvekkili şirkete hizmet vermediği halde fatura düzenlediğini ve bu lacağa icra takibi başlatması nedeniyle davacı laeyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 20. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyası, Asansör Servis Sözleşmesi, Servis formları, faturalar, ticari defter ve belgeler, … Arabuluculuk Bürosu’nun … sayılı arabuluculuk son tutanağı ve bilirkişi raporu celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, Bağımsız Denetçi SMMM Bilirkişi …’a tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 15/02/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Davacının fatura alacakları içeriğinin asansör bakım sözleşmesi ve arıza protokolünden kaynaklanan alacaklar olduğu, fatura bedellerinin sözleşmeye ve yapılan işe, sunulan servis fişlerine uygun yapılmış iş/hizmet/onarımlar olduğu, Davacının, davalıdan 12.11.2020 takip tarihi itibariyle 9.004,58 TL alacağının bulunduğu, Bu alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yıllık %13,75 ve değişen oranlarda avans faizi hesaplanabileceği kanaatine varılmıştır…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime açık ve gerekçeli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, ticari hizmet alım sözleşmesi kapsamında açık hesap usulü işleyen cari hesap ilişkisi sebebiyle fatura alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında ticari hizmet alım sözleşmesine dayalı açık hesap usulü işleyen cari hesap ilişkisinin bulunduğu, davacının faturaları konu hizmeti davalı tarafa verdiği halde, davalının cari hesaptan kaynaklanan fatura bedellerini ödemediği, bu amaçla davacı tarafından başlatılan icra takibine davalının davacı tarafa borcu olmadığını bildirerek itirazda bulunduğu, ödeme emrine itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu, duran takibe devam edilmesi amacıyla davacı tarafından işbu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı, ticari hizmet alım sözleşmesi kapsamında ticari hizmetin verildiğini ancak cari hesaptan kaynaklanan borcun davalı tarafından ödenmediğini iddia ederken; davalı salt fatura tanzim edilmesinin alacağın varlığı için yeterli olmadığını, ayrıca kendilerine asansör bakım ve onarıma yönelik hizmet verilmediğini savunmuştur.
Bilindiği üzere, ticari hizmet alım sözleşmelerinde hizmetin verildiğini ispat yükü davacıya, bedelin ödendiğini ispat yükü davalıya aittir. Davalı, cevap dilekçesi ile birlikte hizmetin verilmediğini savunduğundan, öncelikle ispat yükü davacı üzerinde olup, faturalara konu hizmetin verildiğini davacı ispatlamak durumundadır.
Davacı, 01/01/2019 tarihli … Sözleşmesi uyarınca vermiş olduğu asansör bakım ve onarıma ilişkin hizmet karşılığında fatura düzenlemiştir. İcra takibine ve davaya konu faturalar davalı şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı taraf faturalara karşı yasal süre içinde itirazda bulunmamış ve iade de etmemiştir. Dolayısıyla, çoğu e-fatura şeklinde düzenlenen ve davalı şirkete tebliğ edilen faturalar sebebiyle yasal süre içinde itiraz ve iade söz konusu olmadığından, davalının fatura içerikleri ile bağlı olduğu sonucuna varılmıştır.
Öte yandan; davacı hizmetin verildiği noktasında asansör bakım ve onarıma yönelik servis formalarına delil olarak dayanmıştır. Yapılan incelemede servis formlarının ilgili aylara ait olduğu ve formun altında servis hizmeti veren ile bina yöneticisi / sorumlusu sıfatıyla hizmeti alan kişinin imzasının bulunduğu görülmüştür. Davalı vekili cevap dilekçesinde Covid 19 döneminde otelin kapalı olduğunu ve sonrasında kira sözleşmesinin feshi sebebiyle asansör bakım hizmetinin alınmadığını, bu suretle tutulan formların doğru olmadığını ileri sürmüş ise de; otelin faaliyetinin durmasının sürekli olarak kullanılan asansörlerin bakım ve onarımının düzenli olarak yapılmasına engel olmadığı, kaldı ki bahsi geçen dönemlerde de asansörlerin kontrol ve bakımlarının yapıldığı servis formlarından anlaşılmaktadır. Bununla birlikte tüm servis formlarının altında … isimli şahsın isim ve imzası bulunmaktadır. Bu şahsın davalı şirket çalışanı olup olmadığı hakkında mahkememizce ayrıca araştırma yapılmış, … SGK İlçe Müdürlüğünden celp edilen 28/09/2022 tarihli yazı cevabından da açıkça görüleceği üzere, servis formlarının düzenlendiği tarihte …’ün davalı şirket çalışanı olduğu SGK kayıtlarından tespit edilmiştir. O halde, faturalardaki hizmetin, bu faturalara ilişkin düzenlenen servis formlarında davalı şirket çalışanınca imza karşılığında hizmetin alındığı kayıt altına alınmış / belirlenmiş olup, davacı esasen bu hizmeti verdiğini, dolayısıyla fatura bedellerini / alacağının varlığını ispat etmiştir.
Davacının faturalara konu hizmeti davalıya sunması / vermesine rağmen, davalının cari hesaptan kaynaklanan borcunu ödemediği, yargılama sürecinde ödeme yaptığına ve borcu olmadığına dair herhangi bir delil de ibraz etmediği, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, HMK 222. maddesi hükmü uyarınca tayin edilen inceleme günü için ticari defterler ibraz edilmediği ya da bu konuda mazerete yönelik açıklamada bulunulmadığı takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacakları ve karşı tarafın ticari defterlerine göre karar verileceğinin taraflara ihtaratla bildirildiği, bu amaçla davalı tarafa meşruhatlı davetiye çıkartıldığı ve meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalıya yeterli süre ve imkanın tanındığı, ancak davalı tarafın işbu meşruhatları içeren usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği gibi inceleme gününde herhangi bir mazeret beyanında dahi bulunmadığı, açıklanan nedenlerle HMK’ nın 222. maddesi gözetilerek davacı defterlerine itibar edilmesi gerektiği, davacının ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, takip tarihi itibariyle davalıdan takipteki asıl alacak tutarının tamamı kadar 9.004,58 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4). 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, HMK m.222/3’de yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “DİĞER TARAFIN TİCARİ DEFTERLERİNİ İBRAZ ETMEMESİ” şeklinde değiştirilmiş, tarafların ticari defterlerini sunmaması hali de usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için yeterli görülmüştür.
Nitekim, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/1170 Esas, 2020/1325 Karar sayılı ilamı ile şu şekilde değerlendirmelerde bulunulmuştur: “…Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.” demiştir.
Bu itibarla, yukarıda yer verilen ilam ve özellikle gerekçesi ile HMK 220/3.maddesi hükmü uyarınca davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı anlaşılmakla; davacı şirketin ticari defterlerinin TTK 69 ve 213 sayılı Kanunun 216. md gereğince açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, usulüne uygun şekilde tutulduklarından TTK 85. ve HMK 222. maddesi gereğince sahibi olan davacı lehine delil niteliğine haiz olabileceği kanaati oluşmuştur.
Davalı tarafa ticari defter ve belgelerini sunması, bu kayıtların incelenmesi noktasında gerekli uyarıların yapıldığı, davalı tarafa meşruhatlı davetiye çıkartıldığı ve meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalının incelemeden haberdar olmasına rağmen inceleme gününde hiçbir şekilde ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, bu noktada Mahkememizce eksik tahkikat yapılmamasına azami derecede özen gösterildiği ve davalıya yeterli süre ve imkan sunulduğu halde ticari defter ve belgelerini ibrazdan kaçındığı, ibraz edilememe noktasında hiçbir mazeret ve hatta açıklamada dahi bulunulmadığından mevcut ihtar, uyarı ve yasal düzenlemeler uyarınca davacı tarafından ibraz edilen ticari defter ve kayıtlarına itibar edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının icra takibine ve davaya konu ettiği faturaları davalı şirkete usulüne uygun olarak tebliğ ettiği, davalının faturalara karşı yasal süresi içinde itirazda bulunmadığı gibi yine faturaların davacı tarafa iade de edilmediği, asansör bakım ve onarıma yönelik düzenlenen servis formları altındaki imzanın davalı şirket çalışanına ait olduğu, dolayısıyla hizmetin verildiğinin davacı tarafından ispat edildiği, davalının ticari hizmet alım sözleşmesi kapsamında kendisine verilen hizmetin bedelini yani açık hesap usulü işleyen cari hesaptan kaynaklanan fatura alacaklarının tamamını davacıya ödemesi gerektiği, ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacının davalıdan takip tarihi itibariyle takipteki asıl alacak tutarının tamamı kadar 9.004,58 TL alacaklı olduğu, davalı taraf icra takibinde borcu olmadığından bahisle itiraz ettiği halde borcun sona erdiğini / bulunmadığını / ödediğini HMK 200. maddesindeki yazılı ve kesin delillerle usulünce ispat edemediği anlaşılmakla, mali bilirkişinin 15/02/2022 tarihli denetime açık, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda ve davacının davasının kabulüne, ayrıca alacağın likit ve muayyen olması nedeniyle yasal koşulları oluştuğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının … 20. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile; takibin kaldığı yerden aynı koşullar altında ve aynen devamına,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla hükmedilen asıl alacağın ( 9.004,58 TL ) %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (9.004,58 TL) üzerinden alınması gereken 615,10 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 108,76 TL’nin mahsubu ile eksik kalan bakiye 506,34 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 108,76 TL peşin harç, 257,10 TL posta ve tebligat masrafı, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.565,86 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2.maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin kabul edilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 9.004,58 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davalıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda HMK 341/2 maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır