Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/413 E. 2023/146 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/413 Esas
KARAR NO : 2023/146

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/06/2021
KARAR TARİHİ : 21/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının kullanımında olan adreste kurum tarafından yapılan kontrolde kullanıcı tarafından sözleşme olmaksızın kuruma kayıtsız ve mühürsüz sayaçtan enerji kullandığının tespit edildiğini, zabıt tarihinde cari olan Elektrik Piyasası Kanunu, ona müstenit Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 622 sayılı EPDK Kurul Kararı gereği … tarih … seri numaralı Kaçak Elektrik Tespit Tutanağı tanzim edildiğini, işbu tutanağa istinaden 26.07.2013 son ödeme tarihli 3165,99-TL kaçak elektrik tüketim tahakkuku yapıldığını, davalı aleyhine söz konusu kaçak elektrik bedelinin tahsili amacıyla takip tarihine kadar işlemiş olan gecikmiş gün faizi ve faizin KDV’si dahil edilerek … 16. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile ödeme emri gönderilmiş olduğunu, davalı borçlu tarafından takibe itiraz edilmesiyle takibin durduğunu, mezkur icra dosyasına vaki itirazın iptalini sağlamak üzere … 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esasına kayden itirazın iptali davası açılmış olduğunu, Mahkemece 19.07.2019 tarih, 2018/501 Esas ve 2019/785 Karar sayılı ilamı ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, karar tarihi ile beraber 6098 sayılı TBK’nın 157. maddesi gereği alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi kesilmiş olduğunu, ilgili süreler yeniden işlemeye başladığını, kaçak elektrik kullanımı eyleminin niteliği itibariyle “haksız fiil” teşkil etmesi ve haksız fiilden doğan davalarda “zarar görenin yerleşim yeri” icra daireleri ve mahkemelerinin de yetkisinin bulunması dolayısıyla zarar gören müvekkili şirketin yerleşim yerinin tabi olduğu İstanbul Adliyesinin icra daireleri ve mahkemeleri HMK’nın 16. Maddesi gereği yetkili olduğunu, davalının kaçak elektrik kullanımı tutanaklar ile sabit olduğunu, davalı mevzuata uygun olarak icra edilmiş kaçak elektrik tespitinden doğan 3.165,99-TL tutarındaki kaçak elektrik tahakkukunu, 6183 sayılı Kanun gereği son ödeme tarihinden dava tarihine kadar işlemiş olan yıllık %16,80 gecikme zammını ve 3065 sayılı KDV Kanunu gereği gecikme zammına işleyecek %18 KDV’yi ödemesi gerekmekte olduğunu talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı tarafından dosyaya cevap dilekçesi sunulmadığı görüldü.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kaçak elektrik tespit tutanaklarına istinaden yapılan tahakkukların tahsiline ilişkin alacak davasıdır.
Dava dosyasının incelenmesinde, aynı alacak kalemi hakkında davacI tarafından davalı borçlunun kaçak elektrik kullanması nedeniyle aleyhine … 16. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalı borçlunun bu takibe itiraz ettiğini, itiraz nedeniyle takibin durduğunu beyan ederek takibe haksız itirazının iptalini, 6183 T.K gereği değişecek oranlar üzerinden gecikme zammı ve gecikme zammına işleyecek %18 KDV ile birlikte takibin devamını, davalının %20 oranından az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini istediği, … 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E., … K., sayılı dosyasından yapılan yargılamada, “Davanın HMK.’nun 150/5 maddesi uyarınca 16/07/2019 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına” karar verildiği, kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2020/86 Esas, 2020/225 Karar sayılı ilamı ile kesinleştiği görülmüştür.
Taraflar arasında itirazın iptali mahiyetinde olup … 3. ATM’ since görülen ve karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek istinaf mahkemesi incelemesi ile kesinleştiği anlaşılan dava dosyasında rapor tanzim etmiş bulunan elektrik mühendisi Mustafa Kürşat Tezcan’ na tevdii ile, davacının davasının alacak davası şeklinde ikame edildiği gözetilerek asıl alacak tutarı ve gecikme zammına ilişkin ayrı ayrı hesaplama yapılmak üzere ve davacının kaçak/usulsüz elektrik kullanımına dair tespit tutanağının usulüne uygun olup olmadığı, söz konusu kaçak olduğu belirtilen sayacın hangi aboneye ait olduğu, aboneliğin kullanımındaki sayacın abone dışında bir 3.kişi tarafından müdahale edilmesinin mümkün olup olmadığı, bu kapsamda davalının sayaca müdahalesinin söz konusu olup olamayacağı ve bu kapsamda tarafların iddia ve savunmaları ile uyuşmazlık konuları hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu aldırılmasına, karar verilmiş olup; bilirkişi …’a tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 09/05/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “228.06.2013 tarihinde Davalı şirket adına “İdareye kaydı olmayan sayaçla sözleşmesiz” elektrik kullanıldığı gerekçesiyle kaçak elektrik tespit tutanağı tanzim edildiği, avacı kurumun 02/07/2018 tarihli yazı içeriğinde tesisata konu adreste davalı şirket adına herhangi bir abonelik kaydının bulunmadığı, tutanak tarihi ve öncesine ait normal tüketim kaydı ve kayıtlı sayaç bilgisi bulunmadığı, tutanak tarihi itibariyle davalı şirket adına abonelik sözleşmesi bulunmadığı, takılı olan sayacın idareye kaydının bulunmadığı anlaşılmakla, Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği m.13 gereği davalı şirketin, yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden mevzuata aykırı bir şekilde tüketilmesi, kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilmesi gerektiği, davacı tarafça davalı şirket adına tahakkuk ettirilen kaçak tahakkukunun mevzuata uygun olduğu, dava konusu 3.165,99 TL. tutarındaki kaçak tahakkukundan davalı şirketin sorumlu tutulabileceği, dava konusu tutanak ve Endeks okuma ihbar fişinden, tutanak kayıtlarına geçen … seri nolu sayacın … nolu aboneye ait olduğu, Vergi levha bilgilerindeki adres ile tutanak adresinin örtüştüğü bu nedenle … nolu aboneliğin davalı şirketçe kullanıldığında kanaat getirilmiştir.
Bilirkişi raporunun kaçak tüketim bedelinin tespiti yönünden yürürlükteki mevzuata uygun ve ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli olması nedeniyle esas kaçak tüketim bedeli yönünden itibar etmek gerekmiştir.
Dava dilekçesinin incelenmesinde, kaçak elektrik tüketim bedeli ile birlikte 6183 sayılı Kanun gereği son ödeme tarihinden dava tarihine kadar işlemiş olan yıllık %16,80 gecikme zammının ve gecikme zammına işleyecek %18 KDV’nin davalıdan alınarak davacı Kuruma verilmesinin talep edildiği, talep edilen miktarın gösterilmediği gibi, gösterilecek değer bu değer üzerinden de harç yatırılmamış olduğu görülmüş olup, Davacı vekiline gecikme zammı ve gecikme zammının KDV’si talebine ilişkin HMK m.119/1-ğ ve d maddeleri uyarınca malvarlığına ilişkin davalar dava konusunun değerini ve hükmedilmesini istediği açık talep sonucu bildirmesi için süre verilmiş; davacı vekilince hüküm vermeye elverişli beyan ve harç eksikliği giderilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle gecikme zammının hukuksal niteliği üzerinde durularak, gecikme zammının, temerrüt (gecikme) faiziyle ilişkisinin öğretideki görüşler de ele alınarak irdelenmesinin de yapılmasında yarar vardır.
Bu kapsamda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/7-502 Esas, 2012/707 Karar sayılı ilam içeriğine göre; “…Temerrüt (gecikme) faizi, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı süresince varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını ve miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödediği ve miktarı yasalarla belirlenmiş asgari, maktu bir tazminattır (Bkz. Dr. Becker, İsviçre Medeni Kanunu Şerhi, Borçlar Kanunu, Fasikül IV, s.5, Dr.S.Özkök Çevirisi; A.Von Tuhr, Cilt 1-2, s.617, C.Edege Çevirisi; Dr.Nami Barlas, Para Borçlarının ifasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, İstanbul 1992, s.127 vd; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.6.1997 gün ve 1997/11-278 – 529 sayılı ilamı).
Belirtmek gerekir ki, gecikmeden doğan zararlar nedeniyle gecikme tazminatı istenebilir. Borçlanılan edimin gecikerek de olsa aynen ifası, bazı hallerde alacaklının gecikme yüzünden uğradığı zararı karşılamaya yetmez. Bu nedenle alacaklı, borçludan aynen ifa yanında gecikme dolayısıyla uğramış olduğu zararın tazminini de isteyebilir. Gecikmiş ifa ile birlikte gecikme tazminatının istenmesine engel yoktur. Burada alacaklının gecikme dolayısıyla uğradığı zarara, gecikme zararı, bu zararın giderilmesi için ödenecek tazminata ise gecikme tazminatı denir (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/ Altop, Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7.Baskı, 1993 s.911-926; Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 5.Bası s.1088-1092).
Borçlunun temerrüdü; borçlunun ifa etmekten kaçınamayacağı muaccel edimi, zamanında yerine getirmeyerek ifada gecikmesi ve borcun ifasının hala mümkün bulunması durumunda belirli şartlara bağlı olarak gerçekleşen bir sorumluluk nedenidir.
Para borçlarında temerrüdün oluşması için kural olarak, borcun muaccel hale gelmesi ve alacaklı tarafından borçluya ihtarda bulunulması gerekir. Muacceliyet en yalın anlatımıyla, ödeme zamanının gelmiş olmasıdır. Borcun ifası için bir vade öngörülmüşse kural olarak bu vadenin gelmesiyle muacceliyet oluşur. Muacceliyet tek başına temerrüdü sağlamaya yeterli değildir; ayrıca alacaklı tarafından borçluya bir ihtarda bulunulması da gerekir (818 sayılı BK.m.101/f.1). İhtar, alacaklının ödeme talebinden ibaret iradesini borçluya iletmesidir. İstisnaen sözleşme veya kanunla getirilen düzenleme ile zamanında ödemede bulunulmaması halinde ihtara gerek kalmaksızın temerrüt oluşabilir.
Para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. Temerrüt faizi belirtilen temel amaca hizmet etmenin yanı sıra, pratik başka amaçlara da yöneliktir. Alacaklının bir zarara uğrayıp uğramadığı veya zararın temerrüt faizi oranından daha düşük olup olmadığı tartışmalarına meydan verilmeksizin, borçlunun faiz ödemeye peşinen zorlanması yargı organlarını büyük bir yükten kurtarmakta ayrıca, borçluyu zamanında ödemede bulunmaya sevk etmektedir.
Temerrüt faizi, muhtemel zararların giderilmesi amacıyla doğrudan doğruya yasa koyucu tarafından öngörülmüş bir karşılık olup, talep edilebilmesi için gerçekten bir zarar görülmüş olması gerekli değildir. Bu konuda borçluya bir ispat hakkı da tanınmış olmadığı gibi, borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması da şart değildir. Tanımlanan bu özellikleri ile öğretide de hâkim olan görüş temerrüt faizinin, alacaklının aksi iddia olunmayan farazi zararının asgari oranda giderilmesine yönelik maktu ve götürü bir tazminat niteliği taşıdığı yönündedir. Temerrüt faizinin fonksiyonu ve bu faizi öngören yasal düzenlemenin amacı göz önüne alındığında tazminat nitelemesine varılabilir (Bkz.Dr.Nami Barlas, age., s.127 vd)
Görüldüğü üzere, para borçlarında borçlunun borcunu vadesinde ödememesi halinde yasal faizden ayrık olarak uygulanan ve borçlu tarafından ödenmek zorunda bırakılan gecikme zammının aslında bir faiz olduğunda kuşku yoktur. Nitekim HGK’nun 16.06.2004 gün ve 2004/19-357 E, 2004/360 K. sayılı ilamında da aynı ilkeler benimsenmiştir…” şeklindeki tespit ve değerlendirmeleri önem arz etmektedir.
Hukuk Genel Kurulunun ve ilgili Dairenin yerleşmiş uygulamasına göre; abonelik sözleşmesinde ödemelerde gecikme olması hâlinde, 6183 sayılı kanun da belirtilen gecikme zammının istenebilmesi için, gecikme zammına ilişkin şartın açık, anlaşılabilir ve oranları da belirtilmek suretiyle yazılması gerekir. Soyut olarak, salt kanun ve yönetmelik hükümlerine atıf yapılmış olması hâlinde gecikme zammı istenemez, abonenin sıfatına göre yasal faiz istenebilir. Abonelik sözleşmesinde alacağın geç ödenmesi hâlinde 6183 sayılı kanunda belirtilen gecikme zammı uygulanacağına dair bir hüküm yoksa alacağa gecikme zammı değil yasal faiz ilave olunur. Abonelik (elektrik, su, atık su ve doğalgaz) sözleşmesinde; 6183 sayılı Kanunda belirtilen gecikme zammı oranının uygulanacağına yönelik bir hüküm yoksa, borç ödenmediği takdirde, normal tüketim bedeline 6183 sayılı Kanunda belirtilen gecikme zammı değil, abonenin sıfatına (mesken ise yasal faiz, ticarî ise TTK’nuna tabi aboneler için ticarî faiz, diğer aboneler için yasal faiz) faiz uygulanacaktır. (HGK’nun 22/09/2010 tarih, 2010/13-466 Esas, 2010/410 Karar, 28/11/2012 tarih, 2012/13-624 Esas, 2012/915 Karar, 3. HD’nin 27/02/2014 tarih, 2013/18346 Esas, 2014/3079 Karar sayılı ilâmlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.) (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2018/6205 Esas, 2018/10184 Karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2021/1574 Esas, 2022/555 Karar sayılı ilamı)
Bu haliyle dosya kapsamına sunulan rapor içeriğindeki gecikme zammına yönelik hesaplamaya itibar edilmemiş, alacağa gecikme zammı değil; davalının abonenin tüzel kişi tacir vasfı da dikkate alınarak avans faizi işletilmesi gerekmiş olup; bu hesaplama nitelikli bir hesaplama olmadığından; bilirkişi tarafından belirlenen kaçak elektrik tespit tutanaklarına istinaden yapılan tahakkuk uyarınca yapılan hesaplamadaki elektrik tüketim borcu olan 3.165,99-TL kaçak elektrik bedeline dava tarihine kadar 7 yıl 10 ay 15 günlük işlemiş bulunan avans faizi de eklenmek suretiyle 3.165,99-TL kaçak elektrik bedeli ve bu bedele dava tarihine kadar işlemiş 3.177,53-TL avans faizi olmak üzere toplam 6.343,52-TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, dair aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın kısmen kabulü ile, 3.165,99-TL kaçak elektrik bedeli ve bu bedele dava tarihine kadar işlemiş 3.177,53-TL avans faizi olmak üzere toplam 6.343,52-TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2–Kabul edilen dava değeri (6.343,52 TL) üzerinden alınması gereken 433,32 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 144,95 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 288,37 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3- Davacı tarafından yatırılan bakiye 144,95 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı toplam 204,25 TL harca ilişkin yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 157,50 TL posta, tebligat yargılama gideri ve 850,00 TL bilirkişi ücretinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan toplam 781,21 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yatırılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 6.343,52 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı hüküm tarihinden vekille temsil edilmediğinden ayrıca reddedilen kısım yönünden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin kabul edilen dava oranına isabet eden 1.023,52 TL davalıdan, kalan davanın ret oranına isabet eden 296,48 TL davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
9-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, HMK 341/2 maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.21/02/2023

Katip

Hakim