Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/403 E. 2021/411 K. 11.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/403
KARAR NO : 2021/411

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/01/2021
KARAR TARİHİ : 11/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyasından 03.12.2020 tarihinde borçlu … A.Ş.’nin konkordato projesinin tasdikine karar verildiğini, buna ilişkin ilanın Basın İlan Kurumu Resmi İlan Portalında 15.12.2020 tarihinde yayınlandığını, borçlunun, alacaklarına itirazıyla ve konkordato projesi değerleme raporu ve bilirkişi raporu arasındaki çelişkiler giderilmeden, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmelerle mahkemece konkordato projesinin tasdikine karar verildiğini ve buna karşı istinaf yoluna başvurduklarını, borçlu şirketin alacaklarının 956.311,26-TL’lik kısmına itirazı nedeniyle arabuluculuk başvurusu yaptıklarını, ancak yapılan toplantıda ise anlaşma sağlanamadığını, davalı şirketin, müvekkili bankanın … Şubesi’nden kredi kullandığını ve 22.05.2018, 10.04.2017, 22.07.2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmeleri gereğince müvekkili bankaya borçlu olduğunu, borcun vadesinde ödenmemesi nedeniyle hesapların kat edilerek, 10.12.2018 hesap kat tarihi itibari ile müvekkili bankanın, alacağının 1.811.819,48-TL, 239.107,47-EUR, 21.253,87-USD olduğunu belirten ihtarname gönderdiğini, borçlu şirketin ise ihtarnameyi tebellüğ etmesine karşın verilen sürede borcu ödemediğini ve itirazda da bulunmadığını, alacağı rehinle teminat altına alınmamış olan müvekkili bankanın alacağına 18.04.2019 kesin mühlet tarihine kadar faiz işletilmesini, borçlu şirket hakkında konkordato dosyasından 18.04.2019 tarihi itibari ile 1 yıl kesin mühlet verilmesinden dolayı, müşterek ve müteselsil kefil … hakkında 30.04.2019 tarihinde 3.686.162,77-TL toplam alacak üzerinden, genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığını, konkordato komiserliğinin borçlunun defter ve kayıtları ile alacaklı tarafından sunulan bilgi ve belgeleri inceleme ve mahkemeye görüş bildirme yükümlülüğü yerine getirilmemesi sebebi ile müvekkil kamu bankasının zararına sebebiyet verilmesi halinde, komiserler/ilgililer hakkında her türlü dava, şikayet ve tazminat talep haklarımızı saklı tuttuklarını, borçlu firmanın konkordato projesi bankalarınca değerlendirilerek iltihak süresi içerisinde red oylarını Konkordato Komiserliği’ne sunduklarını, 23.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda borçlu şirketin borca batık olduğu, projenin gerçekleşemeyeceğinin belirtildiğini, borçlu şirketin 30.06.2020 tarihi itibariyle hazırlanan rayiç değerler bilançosuna göre; özkaynaklarının 36.200.275,26-TL olduğu ve borca batık olduğunun ve konkordatonun teklif edilen tutarın konkordato talep eden borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartının gerçekleşmediği sonucuna varıldığını, komiser heyeti nihai raporunda 23.10.2020 tarihli bilirkişi raporunun dikkate alınmadan çelişkili rapor hazırlandığını rapora itiraz dilekçelerinin de nazara alınmadığını, komiser raporlarında borçlu firmanın rayiç değerlere göre düzenlenmiş bilançosuna göre borca batık olmadığının belirtildiğini, ancak aynı komiser raporlarında ticari alacakların tamamına yakınını oluşturan 3 firmadan (Primetals, SMS ve Danieli) alacakların tahsilatlarında sıkıntı yaşandığı ve konkordato süreci boyunca herhangi bir tahsilat yapılamayacağı görüşlerine yer verildiğini, dosya kapsamında hangi tarihte hangi alacaklıya hangi miktarda ödeme yapılacağını gösteren ödeme planı bulunmadığını, bu hususun 24.11.2020 Bilirkişi Heyeti Raporu’nda da belirtildiğini, … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyasından verilen konkordatonun tasdikine ilişkin kararın hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, ticari defter ve kayıtlarının incelenerek, konkordato dosyasından alacaklarının itiraza uğrayan 956.311,26-TL kısmı hakkında alacaklarının faiz ve ferileriyle birlikte tespiti ve işlemiş ve işleyecek faiz, ferileriyle birlikte borçludan tahsili, müvekkilinin toplam 3.825.711,48-TL alacağın kayıt tarihi olan 14.05.2019 tarihi itibariyle alacaklılar listesine kaydedilmesini, mahkemece tasdik olunan konkordato projesi doğrultusunda ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık İİK m.302 hükmü çerçevesinde çekişmeli hale geldiği iddia olunan alacakla ilgili davacı lehine tahsil hükmü verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Bu çerçevede … 8.Asliye Ticaret Mahkemesi, kararın kesinleşmesi ve gönderme dilekçesinin gönderilmesi sonrası dava dosyasını, mahkememizin bu konuda ihtisas mahkemesi olarak görevli olduğu gerekçesiyle göndermiş ve bu sebeple dosyadan el çekmiştir.
Dava dosyasının süresi içinde ve usulüne uygun olarak mahkememize intikal etmesi sonrası öncelikle mahkememizin görevli olup olmadığını değerlendirmesi gerekmektedir.
“Bir uyuşmazlığın doğumundan önce uyuşmazlığı görmekle görevli olan mahkemenin hangi mahkeme olduğu “doğal hakim ilkesi” nedeniyle büyük önem arz etmektedir. Nitekim konunun önemi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan m.37 hüküm ile “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” düzenlemesi getirilmiştir.
Konuyla ilgili Yargıtay uygulamalarında da doğal hakim ilkesine dair ayrıntılı tespit ve belirlemeler yapılmıştır.
“Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi gerekir.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. (Yar.HGK 2017/11-10E. 2019/401K.sayılı ilamı)”.
Öncelikle belirtmek gerekir ki konuyla ilgili yasal düzenlemeye dayanak olan İİK m.308/b hükmüne göre madde başlığı “Çekişmeli alacaklar hakkında dava” şeklinde olup, hükmün içeriğine göre; “Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilanı tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler. Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler; bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir,” şeklinde düzenleme yapılmıştır.”
Kanun metni açık ise öncelikle yorum yapılmaksızın kanun hükmünün uygulanması yorum bilimi açısından kaçınılmazdır. Elbette kanun metni lafzi açıdan açık değilse yorum bilimi çerçevesinde farklı yorum yöntemlerinin uygulanabilmesi de gerekir. Ne var ki kanun koyucu, konkordato tasdik kararında alacakları itiraza uğramış alacaklılara dava açmak için süre tayin edileceği belirtmiş olup bu çerçevede alacaklının farklı hukuki ilişkilerden doğan alacağıyla ilgili belirtilen süre içinde davasını açması gerekecektir. Bu noktada kanun koyucunun mahkemenin görevli olacağı noktasında gerek ilgili tüm hükümlerde veya ilgili 302.maddesinde özel bir düzenleme getirmediği zaten açıktır. Kaldı ki konkordatoda itirazlı alacağın konusunun kira, ticari satım, fikri sınai haklar, bankacılık ilişkisi, ticari niteliği olmayan dava gibi bir çok nedenden kaynaklı olması mümkün olmakla konkordatoya bakan ticaret mahkemesinin özel bir düzenleme olmadığı sürece bu davaları göreceği de düşünülemez. Kanun koyucu İİK m.235 hükmünde iflas davalarında iflas masası tarafından kabul edilmeyen alacaklar yönünden ve açıkça iflas kararı verilen yerdeki ticaret mahkemesinin görevli olduğunu düzenlemiş olduğu halde konkordato tasdikine ilişkin davalar açısından böyle bir özel ve istisnai düzenleme getirmemiştir.
Hal böyle olunca konkordato davalarının görüldüğü aşamada alacağı çekişmeli hale gelen alacaklının alacağının tahsiline yönelik olarak açmış olduğu eda davasını konkordato davasının görüldüğü mahkeme değil, genel hükümlere göre davaya bakacak olan görevli mahkemede açması gerekli ve yeterlidir.
Nitekim doktrinde de kabul olunduğu üzere “İlgili maddede davanın açılacağı mahkemenin görevi ve yetkisi konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu itibarla davanın genel yetkili mahkemede açılması gerekmektedir. İİK m.308/b gereğince açılacak olan dava, genel hükümlere tabi bir dava olduğundan yargılama usulünün davanın niteliğine göre belirlenmesi gerekmektedir. Davanın kabulü halinde alacaklı, konkordato şartları dairesinde alacağına kavuşacaktır. Bu durumun kararda belirtilmesi yerinde olacaktır. Şayet dava devam ederken konkordato feshedilmişse, artık alacaklı konkordatoya tabi olmadan alacağını borçludan talep edebilecektir. (Müjgan Tunç Yücel/Selçuk Öztek, Yeni Konkordato Hukuku, Ankara, 2018, Sayfa 414; Hakan Pekcanıtez/Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato Hukuku, İstanbul, 2018, s.153).
Esasen 28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “ nun 46. maddesinde , 2004 sayılı Kanuna , geçici 14.maddenin eklendiği belirtilmiş, geçici 14. maddede ise,”Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan iflasın ertelenmesi konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına devam olunur. Hakimler ve Savcılar Kurulu, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrasındaki belirleme yetkisi kapsamında, İflas ve konkordato konusunda uzman asliye ticaret mahkemesini, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki hafta içinde belirler “, düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı yasanın 66/ b bende ki düzenlemeden söz konusu hükümlerin yayım tarihinde yürürlüğe girdiği anlaşılmıştır. Yasal düzenleme kapsamında Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 03.04.2018 tarihli, 538 nolu kararı ile, 28.02.2018 tarihli ve 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 46. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanuna eklenen geçici 14. madde uyarınca, “1)İflas yoluyla adi takipten doğan ;a) İflas davası (İcra ve İflas Kanunu 156.Madde),b)İtirazın kaldırılması ve İflas davası ( İcra ve İflas Kanunu 156. madde),2) Kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile takipten doğan; a)İflas davası (İcra ve İflas Kanunu 173. madde), b) İtirazın kaldırılması ve İflas davası ( İcra ve İflas Kanunu 174.Madde)3) Doğrudan doğruya; a) Alacaklı tarafından talep edilen iflas davaları ( İcra ve İflas Kanunu 177.Madde)b)Borçlu tarafından talep edilen İflas davaları ( İcra ve İflas Kanunu 178. madde),c)Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin iflas davaları ( İcra ve İflas Kanunu 179. Madde),4) İflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline yönelik davalar ( İflas tarihinden önce açılıp yargılama sırasında kayıt kabul davasına dönüşen alacak davaları hariç olmak üzere kayıt kabul ve kayıt terkin davaları )( İcra ve İflas Kanunu 235. madde) ,5) Takasa itiraz davaları ( İcra ve İflas Kanunu 201. Madde), 6) İflasın kaldırılması talepleri ( İcra İflas Kanunu 182.Madde),7) İflasın kapanması talepleri ( İcra ve İflas Kanunu 254.Madde), 8) İtibarın yerine gelmesi talebi ( İcra ve İflas Kanunu 313 ve 314. maddeleri )9) Adi konkordatodan kaynaklanan talepler ( İcra ve İflas Kanunu 285 İle 308/ h Maddeleri )10)İflastan sonra konkordatodan kaynaklanan talepler ( İcra ve İflas Kanunu 309.Madde),11) Malvarlığının terki suretiyle konkordatodan kaynaklanan talepler (İcra ve İflas Kanunu 309/a ila 309/1 maddeleri ),12 ) Sermaye şirketleri ve kooperatifin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması talepleri (İcra ve İflas Kanunu 309/ m ila 309/ ü Maddeleri ) hususlardan kaynaklanan davalara ; 1-Üç ve daha az asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 1 numaralı asliye ticaret mahkemesinin,2-Üçten fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde ise 1,2 ve 3 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin ihtisas mahkemesi olarak belirlenmesine, 7101 sayılı Kanunun 46. maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa eklenen geçici 14.maddesinin birinci fıkrası uyarınca, bu kapsamda görülmekte olan davalar bakımından İflasın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına, mahkemelerin derdest dava dosyalarının bu karara dayanarak anılan mahkemeye göndermeyeceğine, iş bu kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren açılacak davaların ise anılan mahkemelere tevzi edilmesine karar verildi “ şeklinde karar alınmıştır. Adı geçen HSK kararından da anlaşılacağı üzere, konkordato yargılamasının devam ettiği aşamada konkordato süreci içinde alacağı çekişmeli hale gelen alacaklının alacağını tahsile yönelik açacağı eda davasını, konkordato talebini inceleyen ticaret mahkemesinde açacağı veya bu davanın burada görüleceği hususunda iş dağılımına dair alınmış bir karar dahi mevcut değildir.
Kaldı ki halihazırda konkordato taleplerine bakmakla görevli olan ilk derece mahkemeleri ve gerekse BAM uygulamaları dahi doktrin görüşü doğrultusundadır. (Ankara BAM 23. HD 2019/2220E. 2019/1731K.sayılı; İstanbul BAM 17. HD 2021/592E. 2021/638K.sayılı ilamı)
Hal böyle olunca davadaki uyuşmazlığın doğal hakim ilkesi gereği dava dosyasının ilk tevzi olunduğu … 8. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından görülmesi gerekirken mahkememize gönderilmesi yapılan açıklamalara aykırı görülmüştür.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davalı aleyhine açmış olduğu davada, mahkememiz kanun hükmü ve bu hükme dayalı HSK kararı ile görevli olmadığından dava dosyasının iş dağılımı gereği ilk olarak tevzi edildiği … 8.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, mahkememizin bu dava dosyası yönünden özel görevli olmaması karşısında mahkememiz kararının istinaf yoluna gidilmeksizin kesinleşmesi durumunda İstanbul BAM ilgili hukuk dairesinin vereceği karara göre, istinaf yoluna gidilmesi halinde ise istinaf incelemesini yapacak İstanbul BAM ilgili hukuk dairesinin vereceği karara göre davaya bakacak mahkemenin belirleneceğine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davacının davalı aleyhine açmış olduğu davada mahkememiz kanun hükmü ve bu hükme dayalı HSK kararı ile görevli olmadığından dava dosyasının iş dağılımı gereği ilk olarak tevzi edildiği İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
2-Mahkememizin bu dava dosyası yönünden özel görevli olmaması karşısında mahkememiz kararının istinaf yoluna gidilmeksizin kesinleşmesi durumunda İstanbul BAM ilgili hukuk dairesinin vereceği karara göre, istinaf yoluna gidilmesi halinde ise istinaf incelemesini yapacak İstanbul BAM ilgili hukuk dairesinin vereceği karara göre davaya bakacak mahkemenin belirlenmesine,
3-Harç ve tüm yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda ve dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi.11/06/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …