Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/394 E. 2023/983 K. 25.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
ASLİYE 2.TİCARET MAHKEMESİ

DOSYA NO : 2021/394
KARAR NO : 2023/983

DAVA : ALACAK (Ticari Hizmet Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/06/2021
KARAR TARİHİ : 25/12/2023

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında görülen ALACAK davasının mahkememizde yapılan yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında, bir süre devam etmiş bir ticari ilişki bulunduğunu, bu ilişki doğrultusunda müvekkili şirket tarafından davalıya verilen hizmet karşılığında kesinlen faturalar bulunduğunu, ne var ki, ekte bir örneği bulunan güncel cari hesap ekstresinden de anlaşılacağı üzere, müvekkilinin davalı şirketten 19.354,57.-TL alacağı bulunmakta iken davalı tarafça bu tutarın sadece 11.421,11 TL.’si kabul edilerek ödeme yapıldığını, bakiye 7.933,46 TL’nin ödenmediğini, arabuluculuk sürecinin olumsuz sonuçlandığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 7.933,46 TL cari hesap alacaklarının ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevabında; müvekkil şirketin davacıya borcu bulunmadığını, öncelikle davacı şirket ile dava dışı … Şti.nin organik bağı bulunduğunu, yetkililerinin aynı olduğunu, bu davaya konu cari hesap ilişkisi iddiasına konu uyuşmazlığın davacı ile müvekkil davalı arasında olmasına rağmen, sehven diğer dava dışı … Şti. olarak 14.01.2020 tarihinde … 24. İcra Müdürlüğü’nün… E. dosyası ile müvekkil şirkete dava dilekçesinde iddia ettikleri 19.354,57.-TL bedelli icra takibi yapıldığını, müvekkili şirket de yanılarak alacaklı şirketin farklı olmasına rağmen borca kısmen itiraz ittiğini, borcun 11.421,11.-TL’si kabul edilerek ödeme yaptığını, şu an huzurdaki alacak davasının bedeli ile uyuşan 7.933,46.-TL’lik kısmına itiraz edildiğini, derdestlik itirazında bulunduklarını, zira davacı şirkete 30.09.2019 tarihinde 7.933,66.-TL bedelli fatura kesildiğini, taraflar arasında Euro bazlı bir ticari ilişki bulunduğunu, bu hususun davacı şirket tarafından müvekkile kesilen 09.05.2019 tarihli … sıra numaralı ve 15.998,71 Euro bedelli faturadan da anlaşıldığını, müvekkilinin de almış olduğu hizmete karşılık olarak davacıya Euro döviz kuru ile ödeme yaptığını, ülkemizde yasal defterler genel olarak Türk Lirası cinsinden tutulduğunu, vergilerin Türk Lirası cinsinden beyan edilip ödendiğini, Vergi Usul Kanunu’nun 280’nci maddesi uyarınca, yabancı paraların borsa rayici veya Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen rayice göre değerlenmesi gerektiğini, yabancı para cinsinden olan kasa, banka gibi mevcutlarla, alacakların, borçların ve banka kredilerinin ise mutlaka belli aralıklarla Türk parası karşılığıyla değerlenmesi gerektiğini, yabancı paraya endeksli belirlenen değerlerin de yabancı paraların değerlenmesi gereken ilkelere göre değerlenmesi gerektiğini, iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlarda haiz olduğu kıymetler esas alınarak değerleme yapıldığını (VUK md.259), gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında değerlemenin, hesap döneminin ve geçici vergi dönemlerinin son günleri itibariyle yapıldığını, Başka bir ifade ile normal hesap dönemini uygulayan kurumlar vergisi mükellefleri ile gelir vergisi mükellefleri için 31 Mart, 30 Haziran, 30 Eylül ve 31 Aralık tarihlerinin birer değerleme günü olduğunu, müvekkili şirketin, bilirkişi incelemesinde de görüleceği üzere cari hesap içerisindeki kur farkı olan 1.847,00.-EURO’ya, Vergi Usul Kanununda belirtildiği şekilde 30 Eylül 2019 tarihinde ilgili tarihteki TCMB Euro kuruna göre 7.933,66.TL bedelli kur değerlemesine ilişkin fatura kestiğini, faturanın davacı şirkete e-fatura sistemi vasıtasıyla gönderildiğini ve itiraza uğramayarak kesinleştiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava; ticari hizmet alım satım ilişkisine dayalı bakiye cari hesap borcunun ödenmediği iddiasına dayanan alacak davasıdır.
Taraflar arasında ticari ilişkinin varlığı tartışma konusu değildir. Davalı taraf da cevap dilekçesinde hizmetin teslim edilmediğine ilişkin bir savunma getirmediğinden bu hususun da tartışma dışı olduğu kabul edilmiştir.
Çözümlenmesi gereken sorun, davalının savunması doğrultusunda ödenmeyen ve tartışma konusu olan davaya konu bedelin kur farkı ve değerleme ilkelerinden kaynaklı olarak davacının alacağının bulunup bulunmadığı, var ise miktarının ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sundukları deliller, icra dosyası ile tüm dosya kapsamı ile beraber alınan bilirkişi raporları ve yapılan yargılama sonunda;
Taraf defterleri üzerinde inceleme yapmaya ihtiyaç bulunduğundan ve bu iş uzmanlık gerektirdiğinden, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Tarafların ibraz ettiği defter ve belgeler incelendiğinde, 2018-2019-2020 yılı ticari defterlerinin TTK.nun 64/3.maddesi gereğince açılış/kapanış tasdiklerinin yapıldığı, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu bilirkişi tarafından tespit edilmiş, bu nedenle defterlerin sahibi lehine delil oluşturma vasfına sahip olduğu kabul edilmiştir.
24.03.2022 tarihli bilirkişi raporuna göre, tarafların muavin hesap dökümlerinin incelenmesinde 01.08.2019 tarihi itibari ile davacının davalıdan 19.354,77.-TL alacaklı olduğu her iki taraf kayıtlarından da anlaşılmıştır. Davalı tarafından davacı adına 30.09.2019 tarih ve … sayılı “Euro Kur Değerlemesi” açıklaması ile 7.933,66.-TL tutarında E-Arşiv Fatura düzenlendiği ancak bu faturanın davacı kayıtlarında olmadığı gibi faturanın davacı yana tebliğ edildiğine dair de üzerinde herhangi bir imzanın bulunmadığı tespit edilmiştir. Buradan yola çıkarak davacının davalıdan 7.933,66.-TL alacaklı olduğu sonucuna varılmıştır.
Bilirkişiden itirazlar doğrultusunda ek rapor alınmış, 19.12.2022 tarihli bilirkişi ek raporunda; Değerleme 213 Sayılı Vergi Usul Kanun’ nun 258 ve müteakip maddelerinde düzenlenmiş olup, değerlemenin tarifi 258.Maddesinde; “Değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasiyle ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir” şeklinde tanımlanmış olup Alacaklar 281 Borçlarda 285. Maddelerde düzenlenmiştir. Kur Farkının tanımı da “Düzenlenmiş faturaların tutarlarının tahsil günü geldiğinde, fatura tarihi ile tahsilat tarihi arasında bir kur farkı oluşması durumunda; iki taraftan hangisinin lehine bir kur farkı oluşmuşsa, bu farktan kaynaklanan tutar fatura edilir. Bu faturaya da kur farkı faturası denir.” şeklinde yapılmıştır. Yukarıdaki tanımlamalar doğrultusunda davalı tarafından kur farkı hesaplamasının yapılan tanımlamalara uymadığı ve yersiz olduğu, kök rapora ek olarak konulan, tarafların muavin hesap dökümleri esas alınarak değerlendirmeler yapılmış olup taraflar arasında cari hesap şeklinde kayıtların tutulduğu, bazen davacının bazen de davalının alacaklı veya borçlu duruma geldiği ve o tarihe kadar taraflar arasında böyle bir hesaplamanın yapılmadığı, davalının yapmış olduğu ödemeler her iki taraf kayıtlarında aynı miktar üzerinden kayıt edilmiş ve aralarında bu konuda bir farklılığın olmadığı görülmüştür. Söz konusu 09.05.2019 tarih 547279 sira numaralı 15.998,71 Euro bedelli faturanın da her iki taraf kayıtlarında günlük kur üzerinden TL cinsinden 107.476,13.-TL tutar ile defterlerine kayıt ettikleri görülmüştür, denilerek kök raporda ısrar edilmiştir.
Rapor mahkememizce yeterli bulunmadığı, kanaat verici olmadığı düşünüldüğünden yeni bir bilirkişiden görüş alınmıştır. Verilen 24.11.2023 tarihli 2.Bilirkişi raporunda; Bilirkişi tarafından 22.06.2023 tarihinde ön rapor verilmiş ve
“A) Davacı tarafından bilirkişi incelemesine sunulması gereken;
-Davacı … nezdindeki Davalı …ait aynı 2018-2019 yılları muavin defter dökümleri (TL ve Dövizli olacak şekilde),
-2018 ve 2019 yıllarına ilişkin tüm kalemlere ait fatura ödeme (makbuz banka dekontu vs) belgelerinin tamamını,
B) Davalı tarafından bilirkişi incelemesine sunulması gereken;
-Davalı … nezdindeki Davacı …ait aynı 2018-2019 yılları muavin defter dökümleri (TL ve Dövizli olacak şekilde),
-2018 ve 2019 yıllarına ilişkin tüm kalemlere ait fatura ödeme (makbuz banka dekontu vs) belgelerinin tamamını”nın sunulması istenmiş, 17.07.2023 tarihli duruşmada taraf vekillerine bu konuda kesin süre verilmiş ancak söz konusu belgeler sunulmamıştır.
Bilirkişi raporundaki cari hesap ekstresi inceledniğinde davalının 30.09.2019 tarih ve … nolu 7.933,66 TL kur farkı faturası sonrasında davacıya olan borç tutarının 11.421,11 TL karşılığı 1.847,00 EUR olduğu tespit edilmiştir. İlk bilirkişi raporunda davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan olan alacağının 19.354,57 TL olduğu tespit edilmiş olup taraflar arasındaki ihtilafın (19.354,57.-TL – 11.421,11.-TL=) 7.933,46 TL olduğu raporlarla sabittir.
Buna göre ihtilafın kaynağının 30.09.2019 tarih ve 7.933,66 TL bedelli KUR FARKI faturasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafça davacıya 14.12.2018 tarihinde 13.366 EUR avans ödemesi yaptığı, buna karşılık Davalı tarafça davacıya 09.05.2019 tarih ve … nolu 15.998,71 EUR bedelli fatura düzenlendiği sunulan fatura ve ödeme dekontundan anlaşılmış, davalı tarafça bu iki işlem dışında dosyaya diğer fatura ve ödemelere ait ödeme ve fatura belgelerinin sunulmadığı dolayısı ile yukarıda yer alan diğer hareketlerin döviz cinsinden olup olmadığı hususu dayanak belgelerin dosyaya sunulmaması nedeniyle bilirkişi tarafından bir tespit yapılamamıştır.
Taraflar arasındaki cari hesaplar bilirkişi tarafından karşılaştırmalı olarak incelendiğinde davalı tarafça davacı adına düzenlenen ihtilaf konusu 30.09.2019 tarih ve 7.933,66 TL bedelli KUR FARKI faturası haricinde herhangi bir başka kur farkı faturasının düzenlenip düzenlenmediği hususunda taraflarca tüm faturaların incelemeye ibraz edilmemesi nedeniyle yine bilirkişi tarafından herhangi bir tespit yapılamamıştır. Davalı tarafça davacı adına düzenlenen ihtilaf konusu 30.09.2019 tarih ve 7.933,66 TL bedelli kur farkı faturasının davacının yasal defter kayıtlarında yer almadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu fatura davacıya E-Arşiv Faturası olarak düzenlenmiştir. Bilindiği üzere … Sıra Nolu ergi Usul Kanunun 7. Maddesinde; “e-Fatura Uygulamasına kayıtlı olmayan mükelleflere e-Arşiv Uygulaması kapsamında düzenlenen faturanın kâğıt ortamında teslim edilmesi esastır. Ancak e-arşiv Uygulaması kapsamında düzenlenen faturalar, alıcısının talebi doğrultusunda ve www.efatura.gov.tr internet adresinde yayımlanan e-fatura format ve standardının kullanılması ve de söz konusu faturanın basılabilir görüntüsünün eklenmesi koşuluyla e-fatura uygulamasına kayıtlı olmayan mükelleflere elektronik ortamda da iletilebilecektir.” Söz konusu madde kapsamında davalının söz konusu kur farkı faturasını ya elden tebliğ etmiş olması ya da davacının izin vermesi halinde elektronik ortamda tebliğ etmesi gerekmektedir. Ancak davalı tarafça söz konusu faturanın davacı tarafa tebliğ edildiğine dair herhangi bir bilgi ve belgenin (telim alındığına dair imza veya elektronik ortamda gönderildiğine dair belge vs.) dosyaya sunulmadığı görülmüştür.
Sonuç olarak; Dava dışı Kuleler …Ltd.Şti tarafından davalı aleyhine … 24.İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden 19.354,57.-TL alacak talebiyle icra takibi başlatılmıştır. Davalı borçlu bu talebin 11.421,11.-TL’sini kabul etmiş, bu miktarı icra dosyasına yatırmış, bakiye 7.933,46.-TL’sini kabul etmemiştir.
Bunun üzerine davacı … firması davalı aleyhine, kabul edilmeyen yukarıdaki bakiyenin tahsili için alacak davası açmıştır.
Davalı taraf, yukarıdaki her iki şirketin (Dava dışı …Ltd.Şti ile Parksistem firması) de aynı kişiye ait olması nedeniyle icra takibinin … firmasınca başlatıldığı zannıyla sehven icra takip dosyasına ödeme yapmıştır.
Bilirkişi raporunda, davacının yasal defter kayıtları incelendiğinde davacının davalıdan 19.354,57 TL, davalı yasal defter kayıtları incelendiğinde ise davalının davacıya 11.421,11 TL borçlu olduğu yönde bakiyesinin bulunduğu, tarafların yasal defter kayıtlarının örtüşmediği, tarafların yasal defter kayıtlarının örtüşmeme sebebinin davalı tarafça davacı adına düzenlenen 30.09.2019 tarih ve 7.933,66 TL bedelli KUR FARKI faturasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Dava da esasen bu kur farkı faturasının da ödenmesi gerekip gerekmediği noktasında düğümlenmektedir. Zira dava dilekçesinde davacı taraf, icra takip dosyasına yapılan ödemeyi kabul etmektedir. Dava 7.933,66 TL bedelli KUR FARKI faturasından kaynaklanmaktadır. Bilirkişi raporu da bu noktaya işaret etmektedir.
Söz konusu kur faturası haricinde herhangi bir başka kur farkı faturasının düzenlenip düzenlenmediği hususunda ön rapor ile istenen belgelerin sunulması için 17.07.2023 tarihli duruşmada taraf vekillerine bu konuda kesin süre verilmiş ancak söz konusu belgeler sunulmamıştır. Başkaca kur farkı faturası olup olmadığı belirlenememiştir. Böylece, raporda da atıf yapılan Yargıtay 19.HD.nin 12.7.2005 tarih ve 2004/11345 E. 2005/7891 K.sayılı içtihadı göz önüne alındığında, taraflar arasında kur farkı hususunda bir uygulama olduğuna dair bir tespit yapılamamıştır. Bu hususta taraflar arasında imzalanmış yazılı bir sözleşmede dosyaya sunulmamıştır. Raporda da haklı olarak işaret edildiği gibi davalı tarafça davacı adına kesilen Kur Farkı faturasının davalı tarafça asıl borçtan (19.354,77.-TL) tenzil edilebilmesi için davacı tarafça davalı adına düzenlenen fatura üzerinde yazan döviz tutarları ve döviz kuru bilgilerinin tek başına yeterli olmayacağı, bu kapsamda davalı tarafça davalıya kesilen ve dava konusu edilen kur farkı faturalarının davacıya tebliğ/teslimine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığı, diğer yandan taraflar arasında bu hususta bir teamülün oluşmadığı ve taraflar arasında ticari ilişkinin döviz cinsi üzerinde kurulduğu yönünde herhangi bir sözleşmeye rastlanılmadığı görülmüş olup, bu aşamada davalının davacı adın düzenlemiş olduğu kur farkı faturası bu aşamada ispata muhtaç kaldığı yönündeki bilirkişi görüşüne aynen iştirak edilmiştir.
O halde davalı tarafından düzenlenen ve davacıya gönderilen 30.09.2019 tarih ve 7.933,66 TL bedelli KUR FARKI faturası ile davalı taraf 19.354,57 TL olan borcunu 11.421,11.-TL’ye düşürmüş, bu miktarı da ödemiştir. Söz konusu kur farkı faturası ispata muhtaç kaldığından kabul edilmemiş, 7.933,46.-TL alacak üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Davanın KABULÜNE,
1-Dava tarihi olan 01/06/2021 tarihinden geçerli ticari (avans) faizi ile birlikte 7.933,46-TL DAVALIDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE,
2-Alınması gereken karar ve ilam harcı 541,93-TL olup, peşin alınan 135,49-TL harcın mahsubu ile bakiye 406,44‬-TL harcın DAVALIDAN TAHSİLİYLE HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan posta ve tebligat masrafı 188,50-TL, bilirkişi ücreti 3.000,00-TL’den oluşan 3.188,50-TL yargılama gideri ile 59,30-TL başvuru harcı, 135,49-TL peşin harç toplamı 3.383,29‬-TL yargılama giderinin DAVALIDAN TAHSİLİYLE DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 7.933,46-TL vekalet ücretinin DAVALIDAN TAHSİLİYLE DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa İADESİNE,
6-Dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin, davada haksız çıkan davalıdan 6183 sayılı Kanuna göre tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK m.341/2 hükmü gereği miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.25/12/2023
KATİP

HAKİM