Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/382 E. 2023/330 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/382 Esas
KARAR NO : 2023/330

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/08/2015
KARAR TARİHİ : 12/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının … 8. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile alacağının tahisili amacıyla başllatığı icra takibine itiraz ettiğini, müvekkili şirketin bilgisay programlama, yazılım, bakım ve destek hizmeti ve donanım ürünlerinin parça dahil donanım bakım hizmeti sektörlerinde faaliyet gösterdiğini, davalı taraf ile imzalamış oldukları sözleşmeler uyarınca üzerine düşen tüm sözleşmesel edimleri yerine getirdiğini, cari hesap ilişki çerçesinde ifa edilen hizmet ve donanım parça satış bedelleri nedeniyle doğan alacaklar müvekkili tarafından faturalandırılıp davalı yana tebliğ edildiğini, davalı borçu 18.124,56 TL tutarındaki borcu ödememiş olup icra takibi yapma zorunluluğu doğduğunu, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu, izah edilen nedenler ile davalının itirazın iplati ile takibin devamına davalının %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. … 12. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibine konu 50.000,00 TL bedelli, 23/11/2015 keşide tarihli ve 23/12/2015 vade tarihli senedin haksız şekilde davalı eline geçtiğini ve takip başlattığını, takip konusu senet için borçlu olmadıklarının tespitine, takibin durdurulmasına, alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafından herhangi bir cevap dilekçesinin sunulmadığı görülmüştür.
Delillerin Değerlendirilmesi, Tartışılması, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava, taraflar arasında akdedilen donanım bakım sözleşmeleri kapsamında cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Her ne kadar davacı taraf davalı ile aralarında akdedilen sözleşmeler kapsamında fatura ve cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptalini talep etmiş ise de, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunması ve alacağın davacı defterlerinde kayıtlı olmasının tek başına hizmet verildiği ve fatura bedellerinin hak edildiği anlamına gelmediği, fatura konusu hizmetin davalıya sunulduğu hususunda ispat külfetinin iddia sahibi davacı üzerinde bulunduğu, bu amaçla davacıya HMK 145 gereği hizmetin sunulduğuna ilişkin delillerini sunmak üzere ayrıca süre verilmesine rağmen fatura konusu hizmetin sunulduğu, faturaların davalıya tebliğ edildiği hususu ispat edilemediğinden davacı tarafın yemin deliline dayanmadığı da dikkate alınarak sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir…” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 28/04/2021 tarih ve 2020/201 Esas – 2021/478 Karar sayılı ilamında;
“…Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmeleri kapsamında düzenlenen faturalar nedeniyle cari hesap alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine, davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
… 8. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında, davacı tarafından, davalı aleyhinde 18.124,56 TL alacağın avans faizi ile birlikte tahsili istemiyle 09/07/2015 tarihinde takip başlatıldığı, borcun sebebi olarak cari hesap, faturalar, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin gösterildiği, ödeme emrinin 13/07/2015 tarihinde tebliği üzerine davalı tarafından 14/07/2015 tarihinde takibe itiraz edildiği, davanın İİK 67.maddesi uyarınca bir yıllık yasal süre içerisinde 25/08/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan incelemede; davalı şirket tarafından ticari defter ve kayıtlar ibraz edilmediğinden inceleme yapılamadığı, davacı şirket defterleri üzerinde yapılan incelemede, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, faturaların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının kendi kayıt ve defterlerine göre davalıdan 18.124,56 TL alacaklı olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
Davacı vekili tarafından, faturaların davalı şirkete kargo yolu ile tebliğ edildiğine dair bir kısım kayıtlar sunulmuş ise de kargo teslim kayıtları, kargo içeriğinin belli olmaması nedeniyle faturaların tebliğ ve teslim edildiğine ilişkin ispata elverişli değildir.
Faturanın düzenlenmiş olması, tek başına alacağın varlığını ispata yeterli değildir. Ancak faturanın tebliğ edilip edilmediğinin belirlenmesi, tarafların ispat yükünün tespiti için önem arz etmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/13-619 E. 2018/919 K. sayılı 18/04/2018 tarihli ilamında ifade edildiği üzere “İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur ve dava konusu hak ile buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları yönünde mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001,6. b., 2.c., s. 1966). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda 187/1.maddesi “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vakıa (olgu) ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hakim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yani ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir (Kuru, s.1972).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E. 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nun 21/2.maddesi). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkar ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkar etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.). Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Somut dosyada, faturaların tebliğ edildiği davacı tarafça ispatlanamamış ise de, sözleşme konusu hizmetin verildiğine dair bir kısım kayıtlar sunulmuş olup, bu kayıtların incelenmesi teknik bilgi gerektirdiğinden, uzman bilirkişi aracılığı ile bilgisayar kayıtlarında inceleme yaptırılmaksızın davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Taraflar arasında parça dahil donanım bakım sözleşmesi adı altında iki sözleşme, yazılım bakım ve destek sözleşmesi adı altında üç sözleşme, satış sözleşmesi adı altında iki sözleşme imzalanmış olup, sözleşmelerin hangi tarihlerde imzalandığı, faturaların hangi sözleşme kapsamında verilen hizmete ilişkin olduğu belli değildir. Yine dosyaya sunulan sözlemelerin eksik olduğu, sonraki sayfalarındaki madde numaralarının uyumlu olmadığı tespit edilmiştir. Davacı vekiline taraflar arasında imzalanan tüm sözleşmeleri dosyaya sunması ve yukarıda belirtilen hususlara ilişkin açıklama yapması için süre verilmesi, yapılacak açıklama uyarınca bilgisayar/yazılım mühendisi bir bilirkişiden, bilgisayar kayıtlarında inceleme yaptırılarak, hizmetin verilip verilmediği, sözleşme hükümleri ve fatura içeriği ile verilen hizmetin uyumlu olup olmadığı yönünde rapor alınması gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, eksik inceleme neticesinde verilen hükmün 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmeleri kapsamında düzenlenen faturalar nedeniyle cari hesap alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bölge Adliye Mahkemesi istinaf ilamı uyarınca, taraflar arasında akdedilen parça dahil donanım bakım sözleşmeleri, yazılım bakım ve destek sözleşmeleri ile satış sözleşmelerinin tamamı dosya arasına alınmıştır. Ayrıca, dava konusu faturaların hangi sözleşme kapsamında verilen hizmetlere ilişkin olduğu noktasında davacı vekiline açıklamada bulunması yeterli süre ve imkan verilmiş, bu hususta tüm sözleşmelerin tarihleri, eksiksiz bir örnekleri dosyaya ibraz edilerek faturaların düzenlenmesinde ilgili sözleşme ve verilen hizmetlere ilişkin davacı vekili tarafından 24/11/2021 tarihli beyan dilekçesi dosyaya sunulmuştur. Akabinde dosya, istinaf ilamı uyarınca Bilgisayar / Yazılım Mühendisi bilirkişi …’e tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 23/09/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Davacının bilgisayar kayıtları üzerinde inceleme yapılmış olup, davacı tarafından dava dosyasına sunulan 7
sözleşmede belirtilen ürün ve hizmetin verildiği, sözleşme hükümleri ve fatura içeriği ile verilen hizmetin uygun olduğu tespit edilmiştir…” denilmekle, denetime açık ve gerekçeli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, esasen taraflarca bilirkişi raporuna karşı herhangi bir itirazda bulunulmamıştır.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, istinaf ilamı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu tüm sözleşmeler dosya arasında alındıktan sonra bilgisayar / yazılım mühendisi bir bilirkişiden, bilgisayar kayıtlarında inceleme yaptırılarak alınan 23/09/2022 tarihli biilirkişi raprorunda, davacının bilgisayar kayıtları üzerinde yapılan inceleme ile davacı tarafından dava dosyasına sunulan 7 adet sözleşmedeki belirtilen ürün ve hizmetin verildiği, ayrıca sözleşme hükümleri ve fatura içeriği ile verilen hizmetin uygun olduğunun tespit edilmesi karşısında; davacının sözleşmelere konu hizmetin verdiği ve sözleşme hükümleri ve fatura içeriği ile verilen hizmetin uyumlu olduğunun anlaşıldığı, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmeleri kapsamında açık hesap usulü işleyen cari hesaba konu faturalardaki hizmetin davacı tarafından davalı şirkete verilmesi nedeniyle davacının bu suretle davasını usulünce ispatladığı kanısına varılarak davanın kabulüne, ayrıca alacağın likit ve muayyen olması, İİK 67.maddesindeki yasal koşulların bulunması karşısında davalı aleyhinde icra inkar tazminatına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının … 8.İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile; takibin kaldığı yerden aynı koşullar altında ve aynen DEVAMINA,
2-Alacağı likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla asıl alacağın ( 18.124,56 TL ) %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (18.124,56 TL) üzerinden alınması gereken 1.238,08 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 218,91 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 1.019,17 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 218,91 TL peşin harç, 373,00 TL posta ve tebligat masrafı ve 1.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.191,91 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 12/04/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır