Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/36 E. 2021/762 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/36 Esas
KARAR NO : 2021/762

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/09/2014
KARAR TARİHİ : 17/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketten satın aldığı … Plakalı 2012 model … marka otobüsün arızalı çıktığını ve bu arızanın giderilmesi tamir süresinin 3 ay sürdüğünü ve ticari olan aracın kendilerine zararının 18.000,00 TL olduğunu, bu zararın ödenmesi için … 3. Noterliğinin …tarihli … no.lu ihtarnamesinin çekildiğini, ihtarnamenin davalıya 23/08/2013 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen bugüne kadar ödenmediğini belirtmiş ve davalı şirketten 18.000,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu aracın ticari olduğunu ve davaya ticaret mahkemesinin bakmasının gerektiğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının talep ettiği tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacının dava dilekçesinde belirttiği aracının tek bir girişinde 3 ay boyunca serviste kaldığı iddiasının mesnetsiz gerçek dışı bir iddia olduğunu, davacının bu iddiasının dayanağının anlaşılmadığını, aracın birkaç kez servise getirildiğini, hiçbirinde 3 ay süreyle tek seferde serviste tamirat için kalmadığını, davanın hiçbir delile dayanmayan iddiasının neye göre hesaplandığının belli olmadığını, bu nedenle davanın reddini, dava konusu aracın azami tamir süresi olan 30 iş gününden fazla serviste kaldığı kabul edilse dahi Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına dair yönetmelik uyarınca otomobiller için azimi tamir süresi 30 iş günü olduğundan, dava konusu aracın serviste fazla kaldığı gün nedeniyle uğranılan zarar hesaplanırken azami tamir süresi olan 30 iş gününün bu süreden çıkarılarak hesaplama yapılması gerektiğini belirtmiş ve davanın usulden ve esastan reddini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava, davacıya ait aracın serviste kaldığı günler için ikame araç bedeli istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından davalının ithalatçısı olduğu … marka 2012 model aracın davacı tarafından satın alındığı, aracın 19/09/2011 tarihinde trafiğe çıkarıldığı, bu tarihten sonra yakın aralıklarla araçta sık sık arıza meydana geldiği, aracın 24 adet servis kaydının bulunduğu, aracın rutin bakım işlemleri ve davacıdan kaynaklanan trafik kazaları dışında servislerde toplam 56 gün geçirdiği, normal şartlarda aracın serviste kaldığı süreden makul sürenin düşülmesi sureti ile hesaplama yapılması gerektiği, ancak somut olayda arıcın sık sık arıza vermesi sebebi ile davacının aracını servise götürmek zorunda kaldığı, arıza sayısının makul olmadığı bu nedenle makul süre indirimi cihetine gidilmemesi gerektiği kanaatine varılarak bilirkişi raporu doğrultusunda ikame araç bedeli ve zarar hesabı dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir…” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 25/12/2020 tarih ve 2018/92 Esas 2020/2253 Karar sayılı ilamında:
“…Dava, ayıplı satış nedeni ile uğranıldığı iddia olunan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı, zararının tahsili istemi ile dava açmış, mahkemece davacının talebi ikame araç bedeli istemine yönelik olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı yanca istinaf kanun yoluna başvurulmamış olmakla istinaf incelemesi bu kapsamda değerlendirilmiştir.
Davalı süresinde zamanaşımı definde bulunmadığından HMK 357.maddesi gereğince davalı vekilinin zamanaşımı iddiası istinaf aşamasında incelenmemiştir.
Ancak davalı aşamalardaki savunmalarında HUSUMET, ayıp ihbar sürelerine ilişkin itirazlarını sunmuş ise de, mahkemece bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmadan esas hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu aracın faturasına göre; aracın satışının davalı değil, dava dışı … A.Ş. olduğu sabittir. Davalı vekili, müvekkilinin …marka araçların Türkiye distribütörü / ithalatçısı olduğunu beyan etmiştir. İthalatçının sorumlu tutulabilmesi için öncelikle mahkemece aracın garanti belgesinin taraflardan celbi ile davacının zarar iddiasının araçtaki üretim hatasından mı kullanıcı hatasından mı olmadığının bilirkişi tarafından tespiti ile buna göre değerlendirme yapılması gerekir.
Aracın 24 adet servis kaydı olduğu ve müteadil aralıklarla toplam 63 gün serviste kaldığı görülmekte ise de; bu kayıtların tazminatı gerektirip gerektirmediğini ayrı ayrı incelenmesi, keza aracın 05.08.2012, 08..08.2012, 21.08.2012, 27.07.2013’te olmak üzere 4 kez trafik kazası nedeni ile tamirde kaldığı belirtildiğinden bu durumun da teknik yönden incelenmesi gereklidir. Davalı vekilinin rapora karşı teknik itirazları değerlendirilmeden eksik bilirkişi raporuna göre karar verilmesi hatalıdır.
Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin isteminin kısmen kabulüne, sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığından, HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir. ….” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, ayıplı mal satışı nedeni ile uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, istinaf ilamında davalının husumet itirazında bulunduğu halde, husumete yönelik itirazı değerlendirilmediğinden esas hakkında karar verildiği, davaya konu aracın faturası incelendiğinde, aracın satışının davalı tarafından yapılmadığı, aksine davacıya araç satışının dava dışı … A.Ş. tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Esasen bu kabul, yukarıda değinilen istinaf ilamında da vurgulanmıştır. O halde, öncelikle husumetin değerlendirilmesi zorunluluk arz etmektedir.
Davacı aracını dava dışı … A.Ş.’den satın almış olup, davalı … A.Ş. satıcı değil, aracın ithalatçısı konumundadır. Bu durumda, ithalatçı’nın sorumluluğu tartışılmalıdır. Dava, konusu itibariyle Tüketici Yasası hükümlerine tabi olmayıp taraflar arasındaki meselenin halli için 6098 sayılı TBK’nun ayıba karşı tekeffül hukuki kurumunu düzenleyen 219 ve devamı maddelerine bakmak gerekir. Buna göre “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” madde hükmünde de görüleceği üzere ithalatçının satılan üründe var olan ayıplara ilişkin olarak alıcıya karşı sorumluluğuna dair bir düzenleme mevcut değildir. Bu açıklamalar doğrultusunda taraflar arasındaki ilişkinin niteliği nazara alınarak 6098 sayılı TBK’nun 219 ve devamı maddeleri uyarınca ithalatçı olan davalının ayıplı mal satışından dolayı kendisine husumet yöneltilemeyeceği açıktır. (Emsal ilam için bakınız. Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 17/12/2019 ve 2017/9892 Esas, 2019/12702 Karar.)
Nitekim; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/755 Esas, 2020/3121 Karar sayılı ilamında:
“…Araç malikinin şirket ve aracın da ticari nitelikte bir araç olduğu konusunda bir duraksama olmadığından görülmekte olan dava, konusu itibariyle tüketici yasası hükümlerine tabii bulunmamakta olup, uyuşmazlığın 6098 sayılı TBK’nun 219 ve devamı maddelerinde düzenlenen ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca çözüme kavuşturulması gerekir. TBK’nun 219 ve devamı madde hükümlerine göre, ayıplı mal nedeniyle şartları varsa satıcının sorumluluğu gitmek mümkün ise de, ithalatçının satılan üründe var olan ayıplara ilişkin olarak alıcıya karşı sorumlu olduğuna dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda talep konusu aracın ithalatçısı konumunda bulunan davalı … A.Ş’ye yönelik davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, davalı satıcı ile birlikte sorumluluğu yoluna gidilmesi isabetsiz olduğundan davalı …Tic. A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiştir.” denilmiştir.
İşbu istinaf ilamında yer alan davalı şirket, eldeki davaya konu şirket ile aynı olmasının yanı sıra, dava konuları, araçların ticari araç olması, Borçlar Kanunu 219. vd. maddelerinin uygulanması gerektiği konularında da birebir benzer ve emsal bir karardır. Üstelik, bahse konu istinaf ilamı Yargıtay temyiz incelemesinden geçerek ve Yargıtay’ ın verdiği bozma kararı üzerine istinaf dairesince yeniden inceleme yapılarak ve bozmaya uygun şekilde tesis edilmiş bir karardır (Bakınız Y. 13. HD. 2017/9892 E., 2019/12702 K). Açıklanan nedenler ve emsal mahkeme kararları nazara alınarak davaya konu aracın ithalatçısı olan davalının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 219. vd. maddeleri uyarınca ayıplı maldan alıcıya / davacıya karşı sorumluluğu bulunmadığından davanın husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davacının davalı … A.Ş. aleyhine açtığı davasının husumet yokluğu nedeniyle reddine,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harçtan başlangıçta peşin alınan 307,40 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 248,10 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE.
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 107,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 7/2 ve 13/1. maddeleri uyarınca belirlenen 2.700,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı..17/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır