Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/323 E. 2022/613 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/323 Esas
KARAR NO : 2022/613

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/11/2019
KARAR TARİHİ : 04/10/2022

İstanbul 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/1059 E 2021/79 K sayılı ve 28/01/2021 tarihli GÖREVSİZLİK kararının kesinleşmesi üzerine Mahkememizin 2021/323 Esas sırasına tevzi edilen İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirket ile davalının 07/03/2018 tarihli hizmet ve servis sözleşmesi imzalandığını, oğlu …’ın 2018 yılı Türkiye Pist Şampiyonasına müvekkili şirket tarafından sağlanan yarış otomobilini kullanmak ve servis hizmeti almak suretiyle pilot olarak katılmasını ve buna mukabil müvekkili şirkete 66.000 Avro + KDV ücret ödemesini kabul ve taahhüt ettiğini, söz konusu sözleşme çerçevesinde ödenmesi gereken 66.000 Avro tutarındaki bedelin 55.737 Avro’luk kısmına tekabül eden çekin davalı … tarafından keşide edilerek müvekkili şirkete verildiğini, söz konusu çeklerin müvekkili şirket tarafından tahsil edildiğini, ancak bakiye 10.263 Avro’luk kısmın davalı … ve oğlu …’la yapılan görüşmelere karşın söz konusu bedelin müvekkili şirkete ödenmediğini, bunun üzerine bakiye alacağın tahsili amacıyla … 29. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra dosyasıyla davalı … ve …’a 21/05/2019 tarihinde ilamsız takip yapıldığını, alacağın Türk Lirasına çevrilerek 68.967 TL bedel üzerinden alacak talebinde bulunulduğunu, ancak davalı borçlu tarafından icra takibine itiraz edildiğini, yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının haksız ve hukuka aykırı itirazının iptalini, takibin devamını, davalının %20’ne aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: öncelikle davanın yetkili mahkemede açılmadığını, müvekkilinin yerleşim yerinin … olduğunu, davanın … Mahkemelerinde açılması gerektiğini belirterek yetki itirazında bulunduklarını, göreve ilişkin de müvekkilinin tacir olduğunu, davacı tarafından şirket olduğunu, uyuşmazlığında ticari uyuşmazlıktan kaynaklandığından ticari uyuşmazlıklardan kaynaklanan arabuluculuk kuruma başvurulduğun da göz önüne alındığında mahkememiz görevsiz olduğunu belirterek görev itirazında bulunduğunu, esasa ilişkin olarak da; dava konusu sözleşme ve çeklerdeki imzalarında kesinlikle müvekkiline ait olmadığını, dosyaya ibraz edilen sözleşmede tek imza olduğunu, imzanın üzerinde … isimli mevcut olduğunu, davacı tarafın sözleşmede tek imza olmasına rağmen hem …, hem de müvekkili hakkında olmak üzere iki kişi hakkında icra takibi başlatıldığını, oysa ki davacı sözleşmede …’ın imzası olduğunu bildiği halde müvekkili hakkında icra takibi yapıldığını, bunun haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin alacaklı görünen davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını savunarak yetkisizlik ve görevsizlik mahkemede açılan davanın öncelikle usulden reddine, davanın esasına girilmesi halinde ise davacı tarafın haksız ve kötü niyetli yasal dayanaktan yoksun davanın esastan reddini, haksız ve kötü niyetli bir şekilde müvekkili hakkında icra takibi başlatan davacı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, ticari hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsiline yönelik başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava dosyası … 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28/01/2021 gün … Esas, … Karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilmiş olmakla, davalının 2018 yılı mükellefiyetinin bilanço usulüne göre defter tutan tacir olduğu anlaşılmakla, mahkememiz görevli olduğundan yargılama nisbi ticari dava niteliği ile devam olunmuştur.
Davacı tarafça dava dilekçesi ekinde 07/03/2018 tarihli sözleşme sunulmuş, davalının icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine yönelik itirazları ile birlikte cevap dilekçesi içerisinde davacının icra takibine dayanak yaptığı sözleşmeyi inkar eder mahiyette beyan bulunduğu görülmekle icra dairesinin yetkisi ve mahkememizin yetkili olup olmadığına yönelik itirazların HMK m163 ve devamı uyarınca ön sorun olarak ele alınmasına karar verilmiştir.
İtirazın iptali davalarında, dava konusu icra takibinde icra müdürlüğünün yetkisine yönelik yetki itirazının bulunması halinde, mahkemenin öncelikle icra müdürlüğünün yetkisine vaki itirazı incelemesi gerekmektedir. Çünkü, yerleşik Yargıtay içtihadı uyarınca, yetkili icra müdürülüğünden icra emri tebliğ edilmiş olması, dava şartıdır. Yetki itirazı ön sorun (hadise) şeklinde incelenir.
Zira 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 50. maddesinde yetki ve itirazları düzenlenmiştir. İlk fıkrada, para veya teminat borcu için takip hukukunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yoluyla tatbik olunacağı ifade edilmiştir.
İş bu dava İtirazın iptali davası olup ve davalı borçlu şirket hakkında başlatılan icra takibine karşı itiraz üzerine davanın açılmış olması göz önünde bulundurarak, öncelikle icra takip dosyalarının incelenmesi isabetli olacaktır. Çünkü borçlunun icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz etmesi ve alacaklının İtirazın iptali davası açmış olması halinde öncelikle icra dairesinin yetkisinin incelenmesi gerekecektir. Yetkisiz icra dairesinde takip başlatılmışsa, İtirazın iptali davasının usulüne uygun olarak açılmış olduğu kabul edilemez. Açılan davada mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsa dahi öncelikle icra dairesinin yetkisi incelenip karara bağlanmalıdır.
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre de İtirazın iptalini gören mahkeme, İcra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir İtirazın olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle tetkik merciinin yerine geçerek, İcra dairesinin yetkisini inceleyerek, kesin olarak sonuçlandırmalıdır (HGK 28.03.2001 gün ve 2001/19-267-311 sayılı, 11 HD 8.11.1999 gün ve 1999/ 6901 -8904 sayılı, 19 HD 4.4.1997 gün ve 1996/7286 ,1997/3995 sayılı kararları ).
Kaldı ki İtirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer mahkemesine aittir. İcra dairesinin yetkisine yapılan itiraz üzerine, yapılan inceleme sonucunda, mahkeme, kendisinin de yetkili olup olmadığını belirlemiş olacaktır. (Saim Üstündağ, İcra Hukukunun esasları, İstanbul 1995,6. baskı sayfa ;101-102).(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu‘nun 20.03.2002 tarihli, 2002/13-241 Esas, 2002/208 Karar). (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2449 Esas 2019/2149 Karar no lu ilamı)
İİK’nın 50/II. maddesinde salt takip hukuku açısından yetki itirazının İcra Hukuk Mahkemesince incelenmesine ilişkin prosedür düzenlenmiş olup İİK’nın 67. maddesine dayanan ve genel hükümler çerçevesinde yargılama yapılan itirazın iptali davasına bakacak mahkemenin yetkisini sınırlandırıldığı düşünülemez.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28.03.2001 tarih, 2001/267 Esas, 2001/311 Karar).
Davaya konu icra takibinin yürütüldüğü icra dairesinin yetkili olup olmadığına yönelik ön sorunun değerlendirilmesi;
Bu kapsamda Ön sorun olarak ele alınan hususların değerlendirilmesi amacıyla … Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı tarafından inkar edilen sözleşmenin niteliği gereğince ”… – …” isimli ticari işletmenini ticaret sicil belgelerinin ve imza yetkililerinin işletmenin kuruluş ve faaliyet alanlarının iştikal konusunun mahkememize bildirilmesinin istenilmiş, davalının adı geçen işletmenin tek yetkilisi olduğu tespit edilmiştir.
Dayanak sözleşmedeki imzanın davalıya ait olup olmadığı olup olmadığı hususunda resen seçilecek imza incelemesi konusunda uzman bilirkişiye tevdi ile bilirkişi raporu aldırılmasına karar verilmiş, Dosya Bilirkişisi …’e tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 15.05.2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “İmza incelemelerinde geçerli tüm grafolojik tanı yöntemleri dikkate alınarak; muhtelif büyütme oranlarını haiz luplar, dijital sterceomikroskop, bilgisayar/scan ve bilgisayar programları kullanılarak yapılan incelemelerde;
İnceleme konusu 07/03/2018 tarihli … Ltd. Şti ile …-… ve … arasında düzenlenen sözleşmede bulunan …- …’ın ismini bulunduğu bölgedeki imzalar ile …’a ait imza örnekleri arasında şekil- tersim tarzları bakımından grafolojik açıdan önemli uygunsuzluk ve farklılıklar bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra;- imza boyut ve imza kısımları arasındaki orantı, – istif, işleklik, doğrultu, baskı derecesi, kalem yürütme alışkanlıkları gibi grafolojik tanı kriterleri bakımından da aralarında grafolojik açıdan önemli uygunsuzluk ve farklılıklar saptanmıştır.
-… ve … arasında düzenlenen sözleşmede bulunan Kutay Üretim …’ın isminin bulunduğu bölgedeki imzalar ile …’a ait imzalara kıyasla;
…’ın eli OLMADIĞI, Sonucuna varıldığı ve tetkiki biten soruşturma dosyası ile inceleme konusu sözleşme aslının aynen iade edildiği kanaatini bildirir rapordur.” şeklinde tespit edilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 50. maddesinde yetki ve itirazları düzenlenmiştir. İlk fıkrada, para veya teminat borcu için takip hukukunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yoluyla tatbik olunacağı ifade edilmiştir. HMK’nun 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca BK.’nun 73. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89.) maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. (Bkz. HGK. 5.11.2003, 2003/13-640-627 sayılı kararı)
Bu haliyle somut olay bakımından, davalının adresinin Bolu ili olduğu görülmektedir. Taraflar arasında akdi ilişkinin varlığının saptanması halinde TBK’nın 89/1 ve HMK’nın 10. maddeleri uyarınca, davanın para alacağına ilişkin bulunması nedeniyle alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yeri icra dairesi de yetkili olduğu, (Bkz. Yargıtay 19. HD, 04.11.2015 tarih, 2015/2795 Esas; 2015/14017 Karar sayılı ilamı) anlaşılmasına karşın; somut uyumazlıkta davalının davacının dayanak yaptığı sözleşme de imzası bulunmamaktadır.
Davacı ile davalı arasında herhangi bir akdi ilişkinin bulunmadığı, davacı tarafça bu hususun kesin olarak ispat edilemediği anlaşıldığından, davalının süresinde icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine itirazda bulunduğu nazara alınarak ,mahkemece öncelikle davalının dava konusu icra takip dosyasında icra dairesinin yetkisine yaptığı itirazı incelenmiş, HMK m.6 gereğince davalının yerleşim yerinin Bolu olduğu görülmekle, İstanbul icra dairesinin yetkili olmadığının anlaşılması, bu yönden davanın dava ön şartı (İtirazın iptali davasının görülebilmesi için öncelikle ortada Yetkili bir icra dairesinde başlatılmış hukuken geçerli bir icra takibinin bulunması gerektiğine dair ön şart yokluğundan) yokluğundan reddine karar verilmesi, gerekmiştir.
Takibin yetkili icra dairesinde yapılmaması nedeniyle, ortada geçerli bir takip bulunmadığına göre, artık davacının takibin esası bakımından haklı ya da haksız olduğunun değerlendirilmesi yapılamaz. Bir icra takibi bulunmadığına göre itirazın haklılığı ya da haksızlığı veya davacının kötü niyetli olup olmadığı değerlendirilemeyeceğinden, davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilmemiştir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2021/249 Esas, 2022/643 Karar sayılı ilamı)
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davaya konu takibin yetkili icra dairesinde başlatılmamış olması nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Davanın usulden reddine ilişkin karar gereğince şartları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harçtan başlangıçta peşin alınan 832,95 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 752,25 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE.
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yapılan 100,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden ön şart yokluğu nedeniyle davanın reddedildiği ve görevsizlik kararı verilen mahkemece daha önce ön inceleme duruşması yapıldığı da gözetilerek karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/1. maddesi uyarınca belirlenen 9.200,00- TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE,
Dair, E-duruşma ile katılan taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.04/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır