Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/252 E. 2023/58 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/252 Esas
KARAR NO : 2023/58

DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 31/03/2021
KARAR TARİHİ : 25/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından davalıya kargo hizmeti verildiğini, verilen hizmetlerden dolayı davalıdan 21.929,88 TL alacaklarının oluştuğunu, alacağın tahsili için davalı aleyhine, … 22.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından yapılan itiraz sonrası takibin durduğunu, arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama ile sonuçlandığını, icra takibinin devamı amacıyla iş bu davayı ikame ettiklerini belirterek, fazlaya ilişkin tüm haklarının saklı kalması kaydı ile davalı borçlunun haksız ve kötü niyetli borca, masrafa, faize ve tüm ferilerine itirazlarının iptaline, davalı/borçlu aleyhine, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkili adına tanzim edilen faturaların, usul ve yasaya uygun şekilde müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, arabuluculuk görüşmelerinin müvekkilinin katılımı olmadan yapıldığını, taraflar arasındaki alacağın likit olmadığını, talep edilen icra inkar tazminat taleplerine itiraz ettiklerini belirterek, davanın; usulden reddine, aksi halde esastan reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 22. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası, 27/09/2017 tarih ve … numaralı fatura, 20/07/2017 … nolu fatura, 22/11/2017 tarih ve … nolu fatura, 21/02/2018 tarih ve … nolu fatura, 01/03/2018 tarih … nolu fatura, 07/03/2018 tarih ve … nolu fatura suretleri, hesap ekstresi, 13/08/2010 tarihli taraflar arasındaki Sözleşme, 30/09/2020 tarihli arabuluculuk tutanağı, ticari defter ve belgeler celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, SMMM – Bağımsız Denetçi bilirkişi … ve Ulaştırma ve Lojistik Uzmanı …’e tevdi edilmiş, bilirkişi kurulu tarafından dosyaya sunulan 01/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; ”…Davacının, davalıdan 27.04.2018 tarihinde 25.487,74 TL — faturaya dayalı alacağının bulunduğu, bu alacağın 21.929,88 TL kısmının takibe konu edildiği, Bu miktar asıl alacak üzerinden takip konusu ödeme emrine itirazın yerinde olmadığı, davalı itirazının da esasında fatura içeriği iş ve karşılığı bedele ilişkin olmadığı, icra inkar tazminatı bakımından likit ve muaccel fatura alacağı olarak tespit edilen davacı alacağı toplamı bakımından nihai takdir ve değerlendirmenin yüce mahkemeye ait olduğu…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime elverişli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, kargo taşımacılık sözleşmesinden kaynaklanan açık hesap usulü işleyen cari hesap alacağının tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, davalı cevap dilekçesi ile birlikte İstanbul Mahkemelerinin yetkisine itirazda bulunarak genel yetki kuralları uyarınca kendi yerleşim yeri mahkemesi olan İstanbul Anadolu Adliyesi Mahkemlerinin yetkili olduğunu belirtmiş ise de; taraflar arasında imzalanan ve varlığı tartışmasız olan 13/08/2010 tarihli Sözleşmede “İşbu Sözleşmeden doğan ihtilafların hal merci İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleridir.” hükmünün mevcut olduğu, bahsi geçen sözleşme hükmüyle İstanbul Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunun yetki şartı olarak kararlaştırıldığı, 6100 sayılı HMK 17. maddesi uyarınca mevcut yetki şartının tarafların ticari şirket / tüzel kişi tacir olması sebebiyle geçerli olduğu, bu bağlamda İstanbul Mahkemelerinin / Mahkememizin uyuşmazlığın hallinde yetkili olduğu konusunda duraksama bulunmadığından davalının yetki ilk itirazı yerinde görülmemiş, davanın esasının incelenmesine geçilmiştir.
Davacı kargo taşımacılığı sözleşmesi sebebiyle davalı şirkete taşıma hizmeti verildiğini, ancak kargo taşıma hizmeti verilmesine rağmen icra takibine konu cari hesap alacağının ödenmediğini iddia ederken; davalı taraf cevap dilekçesinde esasa ilişkin olarak yalnızca, cari hesabı oluşturan faturaların kendilerine tebliğ edilmediğini, bu nedenle alacağın miktarının bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkacağını savunmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, taraflar arasında yurt içi ve yurtdışında kargo hizmeti verilmesine yönelik 13/08/2010 tarihli Sözleşmenin akdedildiği ve akdi ilişkinin varlığı noktasında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Davalı cevap dilekçesi ile birlikte cari hesap alacağını oluşturan faturaların kendilerine tebliğ edilmediğini savunmuştur. Esasen, cevap dilekçesinde davanın esasına yönelik tek savunma sebebi de budur. Ne var ki, icra takibine konu edilen ve cari hesap alacağını oluşturan tüm fatura suretleri davacı tarafından delil olarak dosyaya sunulmuş; yapılan incelemede cari hesaba konu tüm faturaların, e-fatura şeklinde düzenlendiği görülmüştür. Bilindiği üzere, e-fatura elektronik ortamda düzenlendiğinden temel fatura senaryosunda sistem üzerinden red yanıtı ile dönülmesi mümkün değildir. Bu itibarla, davacı tarafından düzenlenen e-faturaların davalı tarafa tebliğ edildiği açıktır. Kaldı ki, dava dilekçesi ekinde cari hesaba konu tüm e-faturaların iletildiği ve tebliğ edildiğine ilişkin sistem bilgileri de dosyaya ibraz edilmiştir. Bu halde, davalının faturaların kendilerine tebliğ edilmediğine yönelik savunmalarına itibar edilmemiştir. Aynı hususlar mali bilirkişinin raporunda da bilimsel mütalaa olarak ifade edilmiştir.
Öte yandan; davalı tarafından teslim alınan e-faturalara karşı yasal süresi içinde herhangi bir itirazda bulunulmamış ve karşı iade faturası da düzenlenmemiştir.
Alacağın miktarının belirlenmesine yönelik hem davacı hem de davalı ticari defter ve belgelere delil olarak dayanmıştır. Bu nedenle, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde mali bilirkişi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla, ticari defter ve belgelerin ibrazına yönelik gerekli ara kararlar da oluşturulmuştur.
Bu aşamada önemle vurgulanmalıdır ki, davalı taraf mahkememizce tayin edilen inceleme gün ve saatinde ticari defter ve belgelerini ibraz etmemiş, incelenmesine engel olarak ibrazdan kaçınmıştır.
Mali bilirkişi davalı vekilinin cevap dilekçesinde ticari defter ve belgelerin bulunduğu yer ve SMMM ile ilgili olarak raporunda ayrıca tespit yapmış (raporun 2.sayfası), davalının ticari defter ve belgelerinin bulunduğu adresteki SMMM…’in 2019 yılı ve sonrasına ait ticari defterlerin bulunduğunu, dava konusu edilen döneme ilişkin 2017 ve 2018 yıllarına ait defterlerin kendisinde olmadığını beyan etmesi üzerine bahsi geçen durumu rapora yansıtarak davalının ticari defter ve belgelerinin neden incelemediğini belirtmiştir. Başka bir anlatımla, davalı vekilinin delil listesinin aksine 2017 ve 2018 yıllarına ait (icra takibi 2018 yılı) ve dava konusu faturalara ilişkin dönemi kapsayan defterlerin belirtilen adres ve SMMM’ de olmadığı anlaşılmıştır.
Mali bilirkişi tarafından açıklanan nedenlerle davalı taraf ticari defter ve belgeleri incelenemediğinden davacı defter ve belgeleri incelenerek rapor hazırlanmıştır.
Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı sunmuş olduğu 15/04/2022 tarihli dilekçesinde açıkça “müvekkil şirket ticari defterleri sayın bilirkişiye teslim edilmesine rağmen ilgili raporda salt davacı şirket defterleri incelenerek hatalı tespitlerde bulunulmuştur” şeklinde itiraz etmiştir. Mahkememizce davalı vekilinin bu beyanı üzerine araştırma yapılmıştır. Ancak, davalı şirket defterlerinin bilirkişiye teslim edildiği noktasında hiçbir sonuca ulaşılamamıştır. Kaldı ki, bu beyanı ispat edebilecek yani defterlerin teslim edildiğini ortaya koyan herhangi bir belge ya da tutanak da ibraz edilmemiştir. Bu durum üzerine, davalı vekilinin mevcut isnadı ciddi görülerek mahkememizce 08/06/2022 tarihli 3. celsede detaylı ara karar oluşturulmuş, davalı defterlerinin hangi tarihte, nerede ve kim tarafından bilirkişiye teslim edildiğinin açıklanması ve gerekirse bilirkişi hakkında suç duyurusunda bulunulacağı davalı vekiline ihtar edilmiştir. Ancak, davalı vekili mahkememiz ihtarı üzerine sunduğu 06/09/2022 tarihli dilekçesinde “sehven” böyle bir beyanda bulunduğunu ifade etmiştir. Yine dilekçesinin devamında, davalı ticari defter ve belgelerinin bilirkişiye teslim edilmediğini ve sunulmadığını açıklanmıştır. Görüleceği üzere, davalı tarafın ticari defter ve belgelerini ibrazdan kaçındığı, bo noktada beyanlarının dahi çelişkili olduğu izahtan varestedir. Kaldı ki, ticari defter ve belgelerin incelenmesine yönelik mahkememizin 03/11/2021 tarihli duruşma tutanağı, ilgili ara kararlar zabıtla birlikte ve usulüne uygun olarak davalı vekiline meşruhatlı davetiye ile dahi tebliğ edilmiştir.
Davalı vekili 10/06/2022 tarihli dilekçesi ile bu sefer raporun sadece davacı kayıtlarına göre hazırlandığını, bu nedenle davalının defter ve belgeleri incelenerek yeniden ek rapor alınması yönünde talep dilekçesi sunmuştur.
Mahkememizce ticari defterlerin incelenmesi noktasında eksik tahkikat yapılmaması amacıyla, davalı vekilinin ticari defter ve belgelerini ibrazdan kaçındığı halde, açıklanan nedenle ek rapor talebi kabul edilmiş, 07/09/2022 tarihli 4.celsede davalının ticari defter ve belgelerinin incelenmesi noktasında ara karar oluşturulmuş ve inceleme günü tayin edilmiştir. Davalı vekilinin hazır bulunduğu işbu celsede, ara karar içerikleri yüze karşı okunarak davalı vekiline tefhim de edilmiştir. Ancak, davalı vekilinin talebi doğrultusunda oluşturulan ara kararlara rağmen; davalı bilirkişi incelemesi için delil avansını yatırmamış, inceleme gün ve saatinde hazır bulunmamış, bu noktada herhangi bir yasal mazeret dahi sunmamıştır. Başka bir anlatımla, ara karar içeriklerinden ve inceleme gün ve saatinden haberdar olduğu halde yine ticari defter ve belgelerini ibraz etmemiş, ibrazdan kaçınmıştır. Ayrıca, mevcut durum bu sefer 14/10/2022 tarihli tutanakla tespit de edilmiştir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4).
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, HMK m.222/3’de yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “DİĞER TARAFIN TİCARİ DEFTERLERİNİ İBRAZ ETMEMESİ” şeklinde değiştirilmiş, tarafların ticari defterlerini sunmaması hali de usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için yeterli görülmüştür.
Anılan yasal değişiklikten sonra, ticari defterlerini ibraz etmeyen, ibrazdan kaçınan kimselerin artık bu durumun sonucuna katlanması gerekeceği, yasa hükmünde ifade edildiği üzere ibraz eden tarafın defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulması halinde bu kişi ve halefleri lehine delil olarak kabul edileceği artık yasal olarak benimsenmiştir.
Nitekim, konuya ilişkin durumu özetleyen emsal bir kararda; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/1170 Esas, 2020/1325 Karar sayılı ilamı ile şu değerlendirmelerde bulunulmuştur: “…Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir.
Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir.
Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.” demiştir.
Bu itibarla, yukarıda yer verilen ilam ve özellikle gerekçesi ile HMK 220/3. maddesindeki yeni yapılan yasal değişiklik uyarınca davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı anlaşılmakla; davacı şirketin ticari defterlerinin TTK 69 ve 213 sayılı Kanunun 216. md gereğince açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, usulüne uygun şekilde tutulduklarından TTK 85. ve HMK 222. maddesi gereğince sahibi olan davacı lehine delil niteliğine haiz olabileceği kanaati oluşmuştur.
Bu açıklamalardan sonra yeniden rapora ve alacağın miktarına bakıldığında; davacının ticari defter ve belgelerine göre icra takip tarihi itibariyle davalıdan 25.487,74 TL alacaklı olduğu, ancak bu alacağın 21.929,88 TL’sinin icra takibine konu edildiğini, taleple bağlılık ilkesi uyarınca davacı alacağının 21.929,88 TL olduğu hesaplanmıştır. Bilirkişi raporu muhasebe ilkeleri yönünden ayrıntılı, denetime açık ve gerekçeli olduğundan hükme esas alınmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının taşıma sözleşmesi kapsamında kargo hizmeti verilmesi sebebiyle açık hesap usulü işleyen cari hesaptan dolayı icra takibi itibariyle davalıdan 25.487,74 TL alacaklı olduğu, ancak davacının bu alacak tutarından daha az olmak üzere 21.929,88 TL cari hesap alacağı için icra takibinde bulunduğu, taleple bağlılık ilkesi uyarınca talepten fazlasına karar verilmesi mümkün olmadığından 21.929,88 TL alacak için hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne, ayrıca alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla İİK 67. maddesindeki yasal koşullar oluştuğundan davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının … 22.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik olarak yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile; takibin kaldığı yerden aynı koşullar altında ve aynen DEVAMINA,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (21.929,88 TL) üzerinden alınması gereken 1.498,03 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 264,86 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 1.233,17 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 264,86 TL peşin harç, 120,00 TL posta ve tebligat masrafı, 2.050,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.434,86 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davalıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 25/01/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır