Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/218 E. 2022/819 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/218 Esas
KARAR NO : 2022/819

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/02/2017
KARAR TARİHİ : 14/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin davacı şirkete 17/04/2013 tarihli … nolu 675,00 Euro bedelli, 17/05/2013 tarihli … nolu 249,41 Euro bedelli, 17/06/2013 tarihli … nolu 141,90 Euro bedelli, 07/08/2013 tarihli … nolu 675,00 Euro bedelli, 10/10/2013 tarihli … nolu 675,00 Euro bedelli, 11/10/2013 tarihli … nolu 3.150,00 Euro bedelli faturalar muhteviyatı üyelik ücretleri ve komisyon ücretleri ve cari hesaptan bakiye 3.746,31 Euro alacağını tahsil edemediğini, bu alacağın tahsili amacıyla … 20. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla takip başlatılarak borçlu şirkete ödeme emrinin gönderildiğini, bu ödeme emrine karşı süresinde itiraz edilerek takibin durduğunu beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı şirketin itirazının iptali ile duran takibin devamına, haksız ve kötü niyetli davalı yanın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket ile davacı arasında imzalanmış herhangi bir sözleşmenin mevcut olmadığını, dosyaya ibraz edilen sözleşmenin davalı şirket yetkilileri tarafından imzalanmadığını, bu şekilde bir sözleşmeden davalı şirketin haberdar olmadığını, davalı şirketin yetkililerinden …’in eşi …’in sözleşme üzerinde … (şirket sahibi) olarak adı yer alsa da bu kişinin davalı şirketin yetkilisi olmadığı gibi imzasının da bulunmadığını, sözleşmede imzası bulunan …’ın şirketin yetkilisi veya çalışanı olmadığını, davalı şirketin Hotusa isimli firma ile herhangi bir sözleşme imza altına almaksızın sözlü şekilde deneme süresi olarak kısa süreli bir çalışma yaptığını, tarafların sözlü olarak uzlaşıya vardıklarını, ancak üyelik ücreti veya ücret olarak herhangi bir kapsamda anlaşma yapmadıklarını, davalı şirketin kesilen faturalardan icra takibi ile haberdar olduğunu, davacının kendi internet sitesi üzerinden yapılan bir kaç oda satışına aracılık ettiğini, yaptığı oda satışlarının bedelini otel müşterilerinden kredi kartı ile tahsil ettiğini, fakat oda bedellerini davalı şirkete ödemediğini, dolayısıyla satışını yaptığı oda ücretlerini davalı şirkete ödemeyerek hak ettiği komisyondan kat kat fazlasını tahsil ettiğini, bunun dışında da hak etmiş olduğu başkaca bir komisyonun bulunmadığını, bedellerin ödenmemesi üzerine davacı ile çalışmanın sona erdirildiğini, 2015 yılının başında otelin devredilip satışının gerçekleştiğini, bu kapanış ile birlikte davacının yurtdışında olması ve tahsil zorluğu sebebiyle ticari defterlerden kayıt kapanışın yapıldığını, diğer taraftan herhangi bir şirket yetkilisinin veya temsilcisinin imzası olmasa da sözleşmenin sadece son sayfasında imzanın yer aldığını, bu nedenle ilk iki sayfanın değiştirilmesi imkanının ve olanağının bulunduğunu, bu belgenin kim tarafından ne şekilde düzenlendiğinin belirsiz olduğunu, sözleşmenin yabancı dilde olduğu ve içeriğinin çevirisi olmaksızın imzalanmış olmasının da imza altına alan kişi tarafından bağlayıcılığını ortadan kaldıracağını, davacı yanın geçerli bir vekaletname veya yetki belgesi görmeksizin herhangi bir sözleşmeyi imzalamaması gerektiğini, imzalamışsa da bunun ancak sözleşmeyi imzalayan tarafları bağlayacağını, davalı şirketin bundan dolayı sorumlu tutulamayacağını, davacı yanın tanzim ettiği ve davalıya tebliğ etmediği faturaların muhteviyatı ile sunulan sözleşme arasında da çelişki bulunduğunu, özellikle 11/10/2013 tarihli 31317665 nolu 3.150 Euro bedelli fatura içeriği ile sunulan imzasız sözleşme tercümesinde bu şekilde bir ücrete ilişkin hüküm dahi bulunmadığını beyanla, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Tartışılması, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
”…Dava, üyelik ve komisyon ücretlerinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
u Madde 47 “(1) Yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi hâlinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili Türk mahkemesinde görülür.
(2) 44, 45 ve 46 ncı maddelerde belirlenen mahkemelerin yetkisi tarafların anlaşmasıyla bertaraf edilemez.” hükmünü ihtiva etmekte olup, münhasır yetki ve kamu düzeninin söz konusu olmadığı hallerde yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlıklarda yabancı bir devlet mahkemesinin yetkili kılınması mümkündür.
Somut olayda, davalı her ne kadar dosyaya sunulan sözleşme altındaki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olmadığı gerekçesi ile sözleşmenin geçerli olmadığını iddia etmiş ise de; sözleşme kapsamında düzenlenen bir kısım faturaların davalı defterlerine kaydedildiği hususu dikkate alındığında, davalı tarafın yetkisiz temsilci tarafından yapılan sözleşmeye onay verdiği ve sözleşmenin geçerlilik kazandığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin HMK 117/3. maddesi gereği yetki itirazı ön sorun olarak ele alınmış ve öncelikle sözleşmenin geçerli olup olmadığı araştırılmıştır. Sözleşmenin geçerliliğinin tespitinden sonra, davalının yetki itirazının değerlendirilmesi gerekmiş, sözleşmenin “Yasaya Müracaat” başlıklı 6. maddesinde Barcelona Mahkemelerinin yetkili olduğuna ilişkin hükmün MÖHUK 47. maddesi kapsamında geçerli olduğu ve HMK m.114/1-a kapsamında mahkememizin yargı hakkının bulunmadığı kanaatine varılmakla davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir…” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 25/01/2021 tarih ve 2021/8 Esas 2021/50 Karar sayılı ilamında;
“…Dava itirazın iptali davasıdır.
Davacı taraflar arasında sözleşme gereğince ticari ilişki bulunduğunu, sözleşme kapsamında davalıdan faturadan kaynaklı üyelik ücreti, komisyon ve cari hesap bakiye alacaklarının tahsili için yaptıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece yetki sözleşmesi gereğince Türk Mahkemelerinin yargı hakkı bulunmadığı gerekçesi ile HMK 114/1-a ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
MÖHUK 40. Madde de Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarının tayin edeceği düzenlenmiştir. 47/1 Madde de, “yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi hâlinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili Türk mahkemesinde görülür. ” hükmü düzenlenmiştir.
Buna göre yabancılık unsuru içeren borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların çözümünde taraflar yabancı bir devlet mahkemesinin yetkili olduğu konusunda anlaşabileceklerdir. Bu durumda münhasır yetki bulunmaması halinde yabancı mahkemenin yetkili olduğuna ilişkin itirazın HMK hükümlerine göre ileri sürülmesi gerekmektedir.
HMK’nın 116/1-a maddesine göre kesin yetkinin bulunmadığı durumlarda yetki itirazı ilk itirazlardan olup, 117/1 maddesine göre cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Aksi halde yetki itirazı dinlenilmez.
Somut olayda, davalı vekili cevap süresi içinde cevap sürelerinin uzatılması için dilekçe vermiş, mahkemece cevap süresinin uzatılması yönünde bir karar verilmemiştir. Davalı tarafta süresi içinde cevap dilekçesi vermemiştir. Davalı tarafın cevap süresinin uzatılması talepli dilekçesinde de yetki itirazı bulunmamaktadır.
Davalı taraf süresinde cevap dilekçesi vermemiş olduğundan ve süresinde verdiği cevap süresinin uzatılması talepli dilekçesinde yetki itirazında bulunmadığından usulüne uygun yapılmış bir yetki itirazında bulunulduğundan söz etmek mümkün değildir.
Uyuşmazlıkta münhasır yetki hali de bulunmadığından mahkemece davalı tarafça süresinde usulüne uygun yapılmış bir yetki itirazı bulunmadığı halde Türk mahkemelerinin yetkisizliği nedeniyle usulden red kararı verilmesi hatalı olmuştur.
Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a3 maddesi ile kaldırılarak, TARAF DELİLLERİNİN TOPLANARAK OLUŞACAK SONUCA GÖRE KARAR VERİLMEK ÜZERE dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizce kaldırma ilamından sonra, tüm taraf delilleri toplanmış ayrıca ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
SMMM – Bağımsız Denetçi bilirkişisi …ile Turizm ve Otel İşletmeciliği konusunda uzman …’ten oluşturulan bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 20/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Tafsilen arz edilen hususlar nedeniyle, takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, 1.Davalı tarafça ibraz edilen yasal defterlerin (HMK md. 222) uyarınca davacı lehine delil niteliğinin bulunduğu, 2.Davalı tarafça ibraz edilen defterlerde davacının takibe konu ettiği faturalardan 3 tanesinin kayıtlı olduğu, Davalı tarafça kabul edilen faturalardan birinin dosya içeriğinde bulunan sözleşme kapsamında tanzim edilen 3 aylık üyelik ücretine dair 675,00 Euro tutarındaki faturadan kaynaklandığı, 3.Davalı defterlerinde davacının iş bu faturaları haricinde bir kısım faturaların ve dayanağı belirli olmayan düzeltme kayıtları ile yine davacı adına tanzim edilen ancak tahsilatı kredi kartı ile yapılmış şekilde kaydedilen satış faturaları olmasına karşın davacı tarafça yapılan takipte iş bu faturalar ile ilgili tahsilatı yapıldığı kabul edilen 1.820,00 Euro tutarında ki alacak ile ilgili de davalı defterlerinde kayıt bulunmadığı, 4.Rapor içeriğinde de ifade edildiği üzere takdiri Sayın mahkemeye ait olmak üzere davacının alacaklı olup olmadığına dair 3 görüş belirlendiği, Davalı defterlerine göre;
1-Davalı tarafça kabul edilen 1.066,31 Euro karşılığında davacının 1.820,00 Euro tahsilat yaptığına dair kabulü dikkate alınırsa davacının davalı taraftan herhangi bir hak ve alacağının olamayacağı,
2-Taraflar arasında ki sözleşme kapsamında üyelik ücretlerine göre; Sözleşmeye göre tanzim edilen ve davalı tarafça kabul edilen 1.066,31 Euro tutara davalı adına tanzim edilen 3. çeyrek ve 4. Çeyrek üyelik ücretlerinin yansıtılması sonucunda davacının sözleşme kapsamında 2.416,31 Euro alacağından davacının 1.820,00 Euro tahsilat yaptığına dair kabulü dikkate alınırsa davacının davalı taraftan alacağının 596,31 Euro asıl alacaklı olacağı
3- Davacının Tanzim ettiği tüm faturaların sözleşme kapsamında değerlendirilmesi durumunda;
Davacının takibe konu ettiği faturaların (Davalı tarafça kabul edilen ve edilmeyen ücret ve üyelik bedellerine dair) Sözleşme kapsamında olduğu kabul edilmesi durumunda 5.566,31 Euro alacağından davacının 1.820,00 Euro tahsilat yaptığına dair kabulü dikkate alınırsa davacının davalı taraftan alacağının 3.746,31 Euro asıl alacaklı olacağı
Sayın Mahkemenin iş bu 3 görüşten hangisine itibar edeceğine göre davacının alacağının olup olmayacağının belirleneceği, Bu durum itibari ile davacının takibi ile ilgili fazlalığın olup olmayacağının belirlenebileceği,
Bu itibarla takibin Sayın Mahkemenin kanaati doğrultusunda belirlenen asıl alacağı üzerinden devamı ile davalının mütemerrit olduğu nazara alınmak suretiyle 15.03.2016 takip tarihinden itibaren talep doğrultusunda davacı asıl alacağına 3095 Sk. nun 4489 SK. nun ile değişik 4/a maddesi gereğince birer yıllık dönemler itibariyle vadeli USD doları ve Euro hesaplarına Devlet Bankalarınca uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden kademeli olarak basit usulde (3095 SK. m.3) temerrüt faizi yürütülmesinin gerektiği,….” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime açık ve gerekçeli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce istinaf ilamı öncesinde verilen usulden ret kararı, davanın esasına geçilerek taraf delillerinin toplanması sonucunda yeniden inceleme yapılmak ve karar verilmek üzere kaldırıldığından istinaf ilamı nazara alınarak yargılamaya devam edilmiştir.
Taraf şirketler arasında otel işletilmesine yönelik olarak ticari hizmet sözleşmesi akdedilmiştir. Sözleşme kapsamında davacı şirket, davalı şirketin otelini kendi sistemine dahil edecek, genel tanıtım ve reklam kampanyalarından yararlandıracak, kendi oluşturduğu sistem ve alt yapıdan davalı şirketin oteline rezervasyon yapılmasını sağlayarak bu kapsamda davalı şirkete tüm dünyadaki müşterilere ulaşım imkanı sağlayacaktır. Davalı, davacı şirketin organizasyon sistemine dahil olmakla davacı şirketin sistemi üzerinden oluşturulan bireysel ya da grup rezervasyonlar için davacı şirkete sözleşmede kararlaştırılan komisyon ücreti ile sözleşmesi süresi boyunca belirlenen sisteme üyelik ücretini ödeyecektir.
Davalı yargılama sırasında sunduğu cevap dilekçesi ile taraflar arasında akdedilen 02/11/2012 tarihli ticari hizmet sözleşmesinin davalı şirket yetkilileri tarafından imzalanmadığını söyleyerek sözleşmenin kendileri için bağlayıcı nitelikte olmadığını savunmuştur. Bahse konu ticari hizmet sözleşmesi incelendiğinde; davalı şirket adına şirket yetkilisinin (…’ in) eşi… ile …’ ın imzalarının bulunduğu görülmüştür. Gerçekten de; sözleşmenin akdediliği 02/11/2012 tarihi itibariyle bu şahıslar davalı şirket yetkilisi değildir. Davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili kişilerin celp edilen ticaret sicil kayıtlarından … ve …olduğu belirlenmiştir. Ancak, sözleşme yetkisiz temsilciler tarafından imza edilmiş olsa da; davalı şirket yetkililerinin sözleşmeden ve yetkisiz temsilden haberdar oldukları, nitekim cevap dilekçesinde davacı şirket ile sözleşme kapsamında belirli ve kısa süre çalışıldığının / rezervasyon yapıldığının ikrar edildiği, öte yandan ticari defterler üzerinde yapılan inceleme sonucunda hem üyelik hem de rezervasyon ücretlerine yönelik bir kısım faturaların bizatihi davalı defter ve kayıtlarına işlendiği / kabul edildiği anlaşılmakla, davalının yetkisiz temsilci tarafından yapılan sözleşmeye sonradan icazet verdiği ve bu suretle sözleşmenin geçerlilik kazandığı anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davalının savunmalarına itibar edilmemiş, sözleşmenin davalı şirket için bağlayıcı nitelikte olduğu belirlenmiştir.
Esasen, Yargıtay’ ın yerleşik içtihatları uyarınca davacı tarafından rezervasyon komisyon ücreti ile üyelik ücretine ilişkin faturaları kabul ederek bunları kendi ticari defterlerine işleyen davalının basiretli hiçbir tacirin kendi aleyhine kayıt oluşturmayacağı ilkesi kapsamında artık taraflar arasında akdi ilişkinin varlığı / akdi ilişkinin mevcut olduğu davacı tarafından ispatlanmıştır.
Taraflar arasında açık hesap usulü işleyen cari hesap sözleşmesi kapsamında;
Eldeki itirazın iptali davası ve icra takibine konu faturalar;
1-17/04/2013 tarihli 675,00 Euro, (3 aylık üyelik ücreti)
2-17/05/2013 tarihli 249,41 Euro, (rezervasyon komisyon)
3-17/06/2013 tarihli 141,90 Euro, (rezervasyon komisyon)
4-07/08/2013 tarihli 675,00 Euro, (3 aylık üyelik ücreti)
5-10/10/2013 tarihli 675,00 Euro, (3 aylık üyelik ücreti)
6-11/10/2013 tarihli 3.150,00 Euro (üyelik ücreti) bedelli faturalardır.
Mahkememizce, davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yeniden inceleme yaptırılmıştır. Hem istinaf ilamı öncesinde mali bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda, hem de istinaf ilamından sonra mali bilirkişi … tarafından tanzim edilen raporda bilirkişiler müşterek şekilde 17/04/2013 – 17/05/2013 – 17/06/2013 (1, 2, 3 numaralı faturalar) tarihli faturaların davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı oldukları, davacı hesabına alacak olarak kaydedildikleri anlaşılmıştır. Davalı vekili ticari defterlere kaydedilen bu faturalar yönünden istinaf ilamı öncesinde alınan bilirkişi raporuna karşı düzeltme işlemi yapıldığını ve davacı şirkete 14 adet fatura kesildiğini söyleyerek itirazda bulunmuştur. Ancak, mahkememizce bu yöndeki itirazların karşılanması ve davalı vekilinin talebi uyarınca inceleme ve ek rapor alınmasına yoluna gidildiği halde, defterler üzerindeki düzeltme işlemini ortaya koyan hiçbir dayanak belge ve fatura ibraz edilmemiş, nitekim ek raporda düzeltmenin dayanağının bulunmadığı / inceleme için dahi sunulmadığı bildirilmiştir. İstinaf ilamından sonra diğer mali bilirkişiden alınan raporda da aynı şekilde, müşterek olarak; düzeltme işleminin dayanağı olmadığı, düzeltmenin neden yapıldığına yönelik herhangi bir kaydın da tespit edilemediği, öte yandan davalı şirket tarafından bu faturalardaki alacağın sona erdirilmesine yönelik davacı şirkete 14 adet fatura düzenlendiği, ancak faturalar içeriğinde hangi konaklama, hangi rezervasyona ilişkin olduğuna yönelik hiçbir açıklamanın olmadığı, bu faturaların alacağın sıfırlanmasına yönelik düzenlendiği ve fakat herhangi bir hizmet karşılığı olmadığı, hatta davalı tarafından davacı şirketin unvanın dahi yanlış yazıldığı tespit edilmiştir. Nihayetinde, davalının kendi ticari defter ve kayıtlarından sabit olduğu üzere düzeltme işleminin dayanaksız olduğu, 17/04/2013 tarihli (3 aylık üyelik ücreti), 17/05/2013 tarihli (rezervasyon komisyon) ve 17/06/2013 tarihli (rezervasyon komisyon) faturalar sebebiyle davacı şirketin davalıdan alacaklı olduğu noktasında tereddüt bulunmamaktadır.
07/08/2013, 10/10/2013 ve 11/10/2013 (4, 5, 6 numaralı faturalar) tarihli faturaların ise mali bilirkişi incelemesi sonucunda davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı belirlenmiş, alacak miktarları itibariyle yasal vergisel sınırın altında kaldığından faturalar ilgili BA formu düzenleme zorunluluğu bulunmadığından BA formu verilip verilmediği de araştırma sonucunda tespit edilememiştir. Ancak, bu faturalardan 07/08/2013 ve 10/10/2013 (4 ve 5 numaralı fatura) tarihli faturalar 3 aylık üyelik ücretlerine karşılık düzenlenmiştir. Nitekim, taraflar arasındaki sözleşmenin 3/a. maddesine göre aylık üyelik ücreti 225,00 Euro olup, 1. çeyrek yani 3 aylık üyelik ücreti toplam 225,00 x 3 = 675 Euro ‘dur. Mali bilirkişi tarafından raporda ifade edildiği üzere, davalının 2. çeyrek 17/04/2013 tarihli 675,00 Euro bedelli 3 aylık üyelik ücretine ilişkin faturayı kabul edip ticari defterine işlediğine göre, devam eden 3. çeyrek 07/08/2013 tarihli 675,00 Euro bedelli ve 4. çeyrek 10/10/2013 tarihli 675,00 Euro bedelli faturalarını da kabul etmesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki sözleşme tek taraflı ya da karşılıklı olarak fesih edilmediğine göre sözleşmenin halen ayakta ve yürürlükte olduğu dönemde, sözleşmeden doğan borçların taraflarca yerine getirilmesi zorunludur. Ahde vefa ilkesi uyarınca sözleşme geçerli olduğu sürece tarafların sözleşmeden doğan borçlarını ve edimlerini yerine getirmeleri gerekir. Bu itibarla, üyelik ücretlerine yönelik taraflar arasındaki sözleşmenin 3/-a maddesi nazara alındığında, davalı şirketin üç aylık üyelik ücretlerine yönelik 07/08/2013 ve 10/10/2013 tarihli faturaları da kabul edilmesi gerektiği, davacının bu faturalardan ötürü de davalıdan alacaklı olduğu kanısına varılmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, davalı yargılama sırasında sözleşmenin kendileri tarafından tek taraflı olarak feshedildiğini ileri sürmüş ise de; sözleşmenin 5. maddesi uyarınca sözleşmenin derhal feshi noktasında haklı bir sebebin varlığı davalı tarafından ispatlanamamıştır. Kaldı ki, sözleşmenin 4/1. maddesi uyarınca olağan feshe yönelik üç ay öncesinden yazılı bildirim yapıldığına ilişkin delil de ibraz edilmediğinden bu yönde de sözleşmenin feshedildiğini davalı tarafça ispat edilememiştir.
Davacı vekili 30/01/2019 tarihli beyan dilekçesinde, 10/10/2013 tarihli (6 numaralı) 3.150,00 Euro bedelli faturanın davalının sözleşme yükümlülüklerine aykırı davranması nedeniyle düzenlendiği ifade etmiştir. Mahkememizce yapılan incelemede; sözleşmenin 4.maddesinde, sözleşmenin 01/12/2012 tarihinde yürürlüğe gireceği, 28/02/2015 tarihinde sona ereceği hüküm altına alınmış, üç ay öncesinden yazılı olarak feshedilmedikçe her defasında birer yıl daha sözleşmenin süresinin uzayacağı belirtilmiştir. Ayrıca, sözleşmenin 4/4. maddesinde; sözleşme süresince herhangi bir sebepten dolayı davalı şirketin otel işletmesini durdurması halinde oteli işletecek yeni şirkete sözleşmenin varlığından bahsetmesi ve süre boyunca sözleşmeden doğan ücretlerin davacı şirkete ödemek zorunda kalacağını bildirmekle yükümlü kılınmış, oteli işletecek yeni şirket sözleşmeden doğan ücretleri davacı şirkete ödemezse, bu ücretlerin hem davalı hem de oteli yeni devralan şirketten tahsilini talep edebileceği noktasında davacı şirkete hak ve yetki verilmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde ve yazılı beyanlarında davacı taraf ile çalışma ilişkisinin sona erdirildiğini, 2015 yılı başında da otelin başka kişiye satılarak devredildiğini beyan ve ikrar etmiştir. Ancak, yukarıda kapsamlı şekilde ifade edildiği üzere davalının tek taraflı bu feshi haklı sebebe dayanmadığı gibi, otelin bir başkasına devri halinde sözleşme hükmü doğrultusunda davacı şirkete üyelik ücreti ödemesi yapılmadığından sözleşmedeki üyelik ücretlerinden davalı şirketin sorumlu olmaya devam ettiği aşikardır. Bu itibarla, 11/10/2013 tarihli üyelik ücretine ilişkin faturadan sonra sözleşmenin süresinin sona ereceği 28/02/2015 tarihine kadar geçen 14 aylık sürede; 14 ay x 225,00 Euro aylık üyelik ücreti = toplam 3.150,00 Euro (6 numaralı fatura) alacaktan yine davalı şirketin sorumlu olduğu kanısına varılmıştır.
Mali bilirkişi 20/06/2022 tarihli raporunda, faturalardaki alacak miktarının mahkemece yapılacak hukuki değerlendirmeye göre kabul edilip edilmeyeceği noktasında takdiri mahkemeye bırakarak üç farklı durum için alacak hesabı yapmıştır.
Bu nedenle, Mahkememizce, davaya konu tüm faturalar yönünden davacı lehine alacak olarak bu faturaların neden kabul edilmesi gerektiği noktasında tek tek ve ayrıntılı olarak açıklama yapılmış, kapsamlı gerekçe oluşturulmuş, nihayetinde toplam altı adet faturadan davalının ticari defterlerine kaydettiği üç adet fatura (1,2,3 numaralı) dışında taraflar arasındaki sözleşme hükümleri doğrultusunda diğer faturaların (4,5,6 numaralı) da davacı lehine alacak olarak kabul edilmesi gerektiği, mali bilirkişinin 20/06/2022 tarihli raporundaki 3.görüş esas alınması yönünde hukuki değerlendirmede bulunulmuştur.
Böylelikle, davacının davalı adına tanzim ettiği tüm faturalar sebebiyle davalı şirketten alacaklı olduğu, altı adet faturaya konu toplam alacağın ise 5.566,31 Euro olduğu, ancak davacının icra takibinde tüm bu faturalar ve cari hesap sebebiyle davalıdan 3.746,31 Euro alacak isteminde bulunduğu, bu kapsamda hem taleple bağlılık ilkesi hem de davacının talep miktarı gözetildiğinde davalıdan cari hesaptan 1.820,00 Euro tahsilat yapıldığının kabulünün zorunlu olduğundan, bilirkişi heyetinin 20/06/2022 tarihli raporundaki 3. görüş hükme esas alınarak davacının davasının tümden kabulüne karar verilmiştir. Diğer taraftan; icra inkar tazminatı talebi bakımından, alacak likit ve muayyen olduğundan İİK’nın 67. maddesindeki yasal koşullar bulunmakla davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Yerleşik Yargıtay içtihatlarında vurgulandığı üzere, yabancı para cinsinden yapılan icra takiplerinde, icra inkar tazminatına takip tarihindeki kur karşılığı Türk Lirası üzerinden hükmedilmesi gerektiğinden (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/1997 E., 2020/852 K.). takip tarihindeki kur birimi esas alınarak icra inkar tazminatına hükmedilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının … 20.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile; takibin kaldığı yerden aynı koşullar altında ve aynen DEVAMINA,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla asıl alacağın 3.746,31 Euro ‘nun 15/03/2016 takip tarihindeki ( 1 Euro = 3,2127 TL ) karşılığı olan 12.035,78 TL ‘nin %20’si oranındaki 2.407,15 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (14.744,72 TL) üzerinden alınması gereken 1.007,21 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 145,37 TL’ nin ve 46,20 TL tamamlama harcının mahsubu ile eksik kalan bakiye 815,64 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 145,37 peşin harç, 46,20 TL tamamlama harcı, 268,05 TL posta ve tebligat masrafı ve 2.800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.259,62 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 14/12/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır