Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/217 E. 2022/225 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/217 Esas
KARAR NO : 2022/225

DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 19/06/2013
KARAR TARİHİ : 23/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin, müvekkili şirket ile 05.09.2011 tarihinde akdettiği Bayilik Sözleşmesi ile beş yıl süreyle, müvekkili şirketin Otogaz bayiliğini yürütmeyi taahhüt ettiğini, ancak davalı şirketin keşide ettiği, … 27.nci Noterliğinin … tarih ve … yevmiye no’lu İhtarnamesi ile tek yanlı olarak bayilik sözleşmesini feshettiğini ihbar ettiğini, Bayilik Sözleşmesi beş yıl süreyle akdedildiği için davalının fesih ihbarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalı şirketin bayilik sözleşmesi uyarınca 04.09.2016 tarihine kadar müvekkili şirket bayiliğini sürdürmeyi taahhüt ettiğini, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle müvekkili şirket sözleşmenin normal olarak hitam bulacağı 04.09.2016 tarihine kadar Otogaz satışlarından elde edeceği kardan mahrum kaldığını, 14.09.2011 ‘de yapılan ilk ikmal ile 13.05.2013 tarihinde yapılan son ikmalarasında geçen 20 aylık dönemde davalının toplam satışlarının 2.497,87 Kg.ve aylık satış ortalamasının 124,89 Ton olduğunu, sözleşmenin normal hitam süresine 40 aykaldığını, bu sürede satılacak LPG miktarının 4.995.72 Ton olacağını, Fesih tarihinde Otogaz’ın … alış fiyatının 3.443,46.-TL. ve davalıya beher ton satış fiyatının 3.620,94.-TL. Olduğunu, beher tonda elden edilen kazanç 177,48 TL. ve buna göre, 4.995,72 Ton X 177,48 TL = 886.640,38 TL olduğunu, müvekkili şirketin, davalı şirketin haksız feshi nedeniyle, 886.640,38 TL tutarında kar mahrumiyeti tazminatı talebine hak kazandığını, davalı şirketin, 16.05.2013 tarihi itibariyle, faiz hariç müvekkili şirkete 111.705,51 TL borçlu bulunduğunu, davalı’ ya cari hesap borcu ve kar mahrumiyeti alacağının tediyesi için keşide olunan, … lO.ncu Noterliğinin .. Tarih ve … yevmiye no.lu İhtarnamesinin semeresiz kaldığını, açıklanan sebeplerle, 121.705,51 TL’nin 23.05.2013 tarihinden itibaren, davalıdan avans faiziyle tahsiline karar verilmesini, Yukarıda arz olunan nedenlerle, fazlaya ilişkin hak ve talepleri saklı olmak üzere 10.000.-TL. kar mahrumiyeti ve 111.705,51 TL cari hesap alacağı olmak üzere toplam 121.705,51 TL. Alacağın 23.05.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, muhakeme giderleri ile avukatlık ücretinin de davalıya yüklenmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 05.09.2011 tarihli, 5 yıl süreli Bayilik sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmenin süresinden önce müvekkil tarafından haksız şekilde fesih edildiğini iddia ederek, söz konusu sözleşmeye dayalı olarak Kar Mahrumiyeti adı altında taleplerde bulunulduğunu, Oysa ki delil listesi ekinde sunduğu bayilik sözleşmesinde de sabit olduğu üzere taraflar arasında 02.08.2011 tarihli Bayilik sözleşmesi ve devamında imzalanan bu bayilik sözleşmesine ek protokol dışında başkaca bir sözleşme bulunmadığını, hal böyle olmakla davacı yanın dilekçesinde talep ve iddialarını dayandırdığı 05.09.2011 tarihli sözleşmeyi kabul etmediklerini, davacı yan kar mahrumiyeti talebini taraflar arasındaki 5 yıl süreli sözleşmenin müvekkil/davalı tarafından süresinden önce haksız şekilde fesih edildiğini dayandırmış olup, bu nedenle de sözleşme süresi sonuna kadar mahrum kalacakları karı talep ettiklerini, oysa ki, taraflar arasında kurulu bulunan bayilik sözleşmesi müvekkil şirket tarafından haklı nedenlerle fesih edildiğini, Şöyle ki; Müvekkil, bayilik sözleşmesi içerisinde tüm edimlerini yerine getirmekte iken, 22.02.2013 tarihinde, davacı yanca davalı müvekkiline …plakalı araçtan … İrsaliye no ile ikmal edilen 9200 KG LPG’nin sulu olduğunu, bu LPG’nin satışının yapıldığı …, …, … plakalı araçlarda arızalar meydana geldiğini ve tutanak altına alındığını, Söz konusu araçlarda yaşanan arızaların müvekkil şirket tarafından araç sahiplerine ödendiğini, Esasen daha öncede ufak çaplı böyle hadiseler yaşanmış olsa da bu hadiselerin kaynağının davacı yandan ikmal edilen LPG’nin standart dışı olduğu müvekkilce bilirkişi raporuna kadar bilinemediğini, bunun üzerine müvekkili şirketin pompalarda bir arıza olduğunu düşünüp pompaların yetkili servisini çağırdığını, Yetkili servisin yapmış olduğu incelemede pompaların içindeki filtrelerde buz kütlelerinin olduğunu, Keza bu olayın devamında müşteri kaybı yaşanmaya başlandığını, Hal böyle olması üzerine, müvekkil tarafından davacı yandan ikmal edilen söz konusu LPG’nin standart dışı olup olmadığı hususunda, … 4.ncü Asliye Hukuk Mahkemesinin …. D. İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, söz konusu tespitte davacı yandan ikmal edilen LPG’nin içinde su mevcut olduğunu, bir başka ifade ile davacı yandan tedarik edilen LPG’nin standartlara aykırı olduğunun tespit edildiğini, bu tespite dair bilirkişi raporu davacı yana da tebliğ edildiğini, davacı yanın müvekkilinin ticari hayatına maddi ve manevi olarak zarar veren kusurlu davranışları nedeni ile müvekkil şirketin taraflar arasında kurulu bulunan bayilik sözleşmesini, … 27. Noterliğinin …tarih, … Yevmiye sayılı ihtarı ile haklı nedenlerle fesih ettiğini, keza zaten yukarıda da ifade ettiğimiz üzere taraflar arasında 02.08.2011 tarihli, Lpg ile Çalışan Karayolu Taşıtları İçin İkmal İstasyonu Bayilik Sözleşmesi imzalanmasına müteakip, bu sözleşmeye ek olarak Ek Protokol düzenlendiğini, Bu protokolün Bayilik Süresi Başlıklı 3. Maddesinde” İş bu sözleşme toplam 5 yıl yapılmış olmakla birlikte, taraflar 1 yıl sonunda uzatma veya fesih etme hakkına sahiptir” hükmü içermekte olduğunu, Bu protokol hükmü uyarınca müvekkil davalının kurulduktan 1.nci yılın sonundan itibaren sözleşmeyi fesih yetki ve hakkının zaten bulunduğunu,Tüm bu hususlar davacı yana … 54.ncü Noterliğinin … tarih, … Yevmiye sayılı cevap ihtarı ile de izah edildiğini, hal böyle olmakla da, taraflar arasında kurulu bulunan bayilik sözleşmesi müvekkil davalı tarafından haklı nedenle fesih edildiği için, davacı yanın kar mahrumiyeti talebi haksız ve mesnetsiz olduğunu, bir başka açıdan ise, hiçbir şekilde kabul anlamı taşımamakla birlikte davacı yanın Kar Mahrumiyeti talebi müspet zarar kalemi olup davacı yanın kar mahrumiyeti hesap tarzı menfi zarar hesabı olduğunu, davacı yanın kar mahrumiyeti talebi bir nevi Cezai Şart mahiyetinde olup, esasen fahiş ve müvekkilin ekonomik olarak mahvına sebep olabilecek düzeyde olduğunu, Bir an için davacı yanın kar mahrumiyeti talebi kabul edildiği düşünülse dahi fahiş talebin tenkisini talep ettiklerini, davacı yanın dilekçesinde; müvekkili şirketin 16.05.2013 tarihi itibari ile faiz hariç olmak üzere davacı yana 111.705,51 TL. Borcu olduğunu, bu borcun ödenmesi hususunda müvekkiline ihtar çekmelerine rağmen semeresiz kaldığını iddia ettiklerini, Müvekkilinin davacı yanın iddiasının aksine belirtilen miktarda muaccel olmuş hiçbir borcu bulunmadığını, Taraflar 10.01.2013 tarihli mutabakat ve ekindeki cari hesap özeti faksı ile 31.12.2012 tarihi itibari ile müvekkili şirketin davacı yandan 68.479,28 TL alacağı olduğunu kat edildiğini, ekte sunulan müvekkil şirkete ait Muavin defterinde de görüleceğe üzere müvekkili şirketin 15.05.2013 tarihi itibari ile davacı yana3.711,73 TL borcu bulunduğunu, esasen taraflar arasında ticari ilişki bayilik sözleşmesinden önce başladığını, Şöyle ki; Bayilik sözleşmesinden önce müvekkil şirkete ait … plakalı … Marka LPG tankerinin ve tankere ilave LPG Tankı-Pompası, Tüm Tesisat Pano Elektrik ve sistemleri ile birlikte davacı yana satışı konusunda ARAÇ KATİ SATIŞ PROTOKOLÜ yapılmış olduğunu, Söz konusu protokolde aracın ve araca monte edilen LPG Tankı-Pompası, Tüm Tesisat Pano Elektrik ve sistemleri gibi ilavelerin bedelinin ödenmesi, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin kurulmasına müteakip bilahare anlaşılacak bir değer üzerinden alıcı (Era Petrol) tarafından satıcıya (Hizmet Petrol) LPG oto-gaz vererek yapılacağı kararlaştırılmış olduğunu, Bu protokol gereği de söz konusu LPG tankeri 28.07.2011 tarihinde davacı yana teslim edildiğini, daha sonra taraflar arasında bayilik sözleşmesi kurulmuş olup, müvekkili davalının söz konu aracın ve araca ilave Tank, pompa gibi ilavelerin bedelini davacı yandan, bir kısmını fatura karşılığı nakit olarak bir kısmını da davacı yandan almış olduğu LPG bedelinden mahsup ederek tahsil etmiş olduğunu ve bunu ticari defterlerine işlediğini, Hal böyle olmakla davacı yan iddiasını ispat külfeti altında olduğunu, davacı yanın tüm iddia ve taleplerini kabul etmediklerini, davanın reddine, yargılama harç ve masrafları ile yasal ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava bayilik sözleşmesinin süresinden önce feshedildiği gerekçesi ile yoksun kalınan kar ve cari hesaptan kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
Taraflar arasında 05/09/2011 tarihli Bayilik sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin davalı tarafından … 27. Noterliğinin …tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile tek taraflı olarak feshedildiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalının sözleşmede ve ek protokolde yer alan fesih hakkına dayanarak sözleşmeyi dilediği tarihte feshedip feshedemeyeceği, davacının cari hesaptan kaynaklanan alacak miktarı, davalının mahsup talep edebileceği alacağı bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmıştır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 12.maddesinde, sözleşme süresinin yürürlük tarihinden itibaren 5 yıl olarak belirlendiği, yine taraflar arasında akdedilen tarihsiz ek protokolün 3.maddesi ile sözleşme süresinin 5 yıl olarak belirlendiği ayrıca tarafların 1 yıl sonunda uzatma veya fesih etme hakkına sahip olduğunun kararlaştırıldğı, davalının sözleşmeyi 14/05/2013 tarihinde tek taraflı olarak feshettiği, ancak ek protokolün 3.maddesinin, tarafların sözleşmeyi dilediği an feshedilebileceği yetkisinin verildiği şeklinde yorumlanamayacağı, sözleşmenin her yıl sonunda yenilenebileceği gibi taraflardan birinin istemi üzerine yıl sonunda feshedilebileceği şeklinde kararlaştırıldığının anlaşıldığı, davacıdan temin edilen ürünlerin ayıplı olduğu hususunun davalı tarafından ispat edilememesi ve sözleşmenin 05/09/2013 tarihinden önce feshedilmesi karşısında davacının makul süre için kar muhrumiyeti talep edebileceği kanaatine varılmıştır.
Uyuşmazlık konusu olan cari hesap alacağı ve miktarı konusunda taraf defterleri üzerinde yaptırılan inceleme neticesinde davacının davalıdan 111.704,00 TL alacaklı olduğu, davalının bu miktardan mahsubu gereken bir bedel bulunduğu hususunu ispat edemediği, mahsubunu istediği tutarların mahsup edilemeyeceği davalı tarafından sunulan cevap dilekçesi ve dosya kapsımandan anlaşılmakla kar mahrumiyeti nedeniyle oluşan 10.000,00 TL’lik zarar ve 111.704,00 TL alacak olmak üzere toplam 121.704,00 TL’nin davalıdan tahsiline dair…” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 28/01/2021 tarih ve 2020/148 Esas 2021/84 Karar sayılı bozma ilamında;
“…Davacı tarafça, işbu davada, öncelikle sözleşmenin haksız feshedildiğini, sözleşmenin kalan süresi için uğranılan kar mahrumiyeti alacağının 886.640,38 TL olduğunu iddia ederek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik bu alacağından 10.000 TL’lik kısmının davalıdan tahsilini istemiştir (HMK m.109/1). Dolayısıyla KAR MAHRUMİYETİ ALACAĞI YÖNÜNDEN açılan kısmi davada, davacının kar mahrumiyeti alacağının bulunup bulunmadığı varsa alacağın tümünün karar yerinde gösterilmesi, davacının talebiyle bağlı olunduğundan talepte istenen tutara hükmedilmesi gerekir.
Ayrıca, davacının iki ayrı talebi bulunduğundan, bu taleplerin her biri hakkında hüküm kurulması gerekirken infazda tereddüt yaratacak yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Öte yandan ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti yapılarak, dosyada birden fazla bilirkişi kök ve ek raporları alınmış olmasına karşın, anılan raporlardan ve içeriğinden bahsedilmemiş, tarafların iddia, savunma ve toplanan delilleri üzerinde durulup tartışılmamıştır.
Mahkeme hükmünde nelerin bulunması gerektiği HMK.nun 297.maddesinde gösterilmiştir. Anılan maddenin 1.c bendine göre, mahkeme kararının asgari olarak, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin ne olduğu hususlarını ihtiva etmesi zorunlu bulunmaktadır.
Yine Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de tüm mahkeme kararının gerekçeli olması gerektiğini amir bulunmaktadır. Kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilir. Başka bir ifadeyle gerekçe, kararının denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür.
Bu Anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, istinafa konu iş bu kararda ilk derece mahkemesince tarafların iddia, savunma ve delilleri hep birlikte değerlendirilip tartışılmadığı ve denetime olanak sağlayacak yeterlilikte gerekçe ihtiva etmemektedir…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir. ***
Dava, bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle kar mahrumiyeti ve cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Taraf şirketler arasında 05/09/2011 tarihinde otogaz bayiliğine ilişkin bayilik sözleşmesi imzalanmıştır. Bayilik sözleşmesi beş yıl süre için geçerlidir. Ancak henüz beş yıllık süre dolmadan, davalı tarafından keşide edilen Beyoğlu 27. Noterliğinin 14/05/2013 tarihli fesih ihtarnamesi ile sözleşme tek taraflı olarak feshedilmiştir.
Davacı bayilik sözleşmesinin süresinden önce ve haksız olarak feshedildiğini, bu nedenle sözleşmenin kalan süresinin tamamı kadar mahrum kaldığı kar ile davalı şirket ile aralarındaki cari hesap ilişkisinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsilini talep etmektedir. Davalı cevap dilekçesinde davacı tarafından temin edilen LPG içerisinde su olduğunu, bu nedenle kendisinden yakıt alan bir takım kişilerin kısa süre sonra araçlarında arıza meydana geldiğini, bu zararları karşıladığını beyan ederek LPG’ nin standartlara aykırı olması sebebiyle sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini, ayrıca taraflar arasında düzenlenen ek protokol 3. madde uyarınca bir yıllık sürenin geçtiğini, bir yıllık süre sonunda uzatma veya fesih hakkının zaten bulunduğunu bildirerek sözleşmenin feshinin haklı olduğunu savunmuştur.
Öncelikle, bayilik sözleşmesinin haklı / haksız olarak feshedilip edilmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Uyuşmazlığı temeli bu noktada başlamaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, … 27. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihtarnamesinde davalı taraf, “Bayilik Sözleşmesi Ek Protokolünün 3. maddesi uyarınca sözleşmenin toplam beş yıl için yapılmış olmakla birlikte tarafların bir yıl sonunda uzatma veya fesih etme hakkına sahip olduğunu, sözleşmenin akdedilmesinden itibaren bir yıllık sürenin geçtiğini, bu nedenle ek protokol 3. madde uyarınca sözleşmeyi tek taraflı feshettiğini” fesih sebebi olarak göstermiştir.
Davalının fesih ihtarnamesi içeriğinde yargılamadaki savunmaların aksine, LPG’ nin sulu olması ve standartlara aykırı gaz temin edildiği iddiası yoktur. Davalı taraf bu yöndeki iddiasını yargılama sırasında ileri sürmüş ve … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin…Değişik iş sayılı dosyasına dayandırmaktadır. Bahsi geçen dosyada delil tespiti yapılmış, makine mühendisi bilirkişi tarafından sökülen makine ve pompalar üzerinde yapılan incelemede filtreler içerisinde su bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak, delil tespiti dosyasındaki bilirkişi raporuna ekli resimlerden de görüleceği üzere, uyuşmazlığa konu yakıt (LPG) hakkında yapılan bir inceleme yoktur. Esasen, makine mühendisi bilirkişinin bu alanda uzmanlığı da bulunmamaktadır. Buna rağmen rapor içeriğinde, yakıt üzerinde hiçbir inceleme yapılmadığı halde gerekçesi dahi açıklanmadan yakıt içinde su tespit edildiği mütalaasında bulunulmuştur. Delil tespiti dosyasındaki raporun, eldeki dava için bilimsel olarak esas alınabilecek hiçbir yanı bulunmamaktadır. Diğer taraftan 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu uyarınca analiz, numune alma, muayene, ölçüm, bu işlemler sırasında tutulacak tutanaklar, hatta bu konuda yapılacak ihbar ve şikayetler ile lisans ve dağıtım faaliyetleri hem anılan Kanunda hem de bu kanuna göre çıkartılan yönetmeliklerde kapsamlı olarak yasal güvenceye kavuşturulmuştur. İlgili Kanun ve Yönetmelik hükümlerindeki usullerin hiçbirine uyulmadan, numune alınıp laboratuvar ortamında inceleme yapılmaksızın yakıtın sulu olduğu ya da standartlara aykırı olduğunun iddia ve ispat edilebilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, akaryakıt ve sektör uzmanı bilirkişinin 23/07/2015 tarihli bilirkişi raporunda vurgulandığı üzere delil tespitindeki raporun hem usule aykırı incelemeler içermesi, hem yasanın ön gördüğü usul ve yöntemlere aykırı şekilde tanzim edilmesi, hem de yakıt (LPG) hakkında hiçbir inceleme, muayene ve ölçüm içermemesi karşısında itibar edilmemiştir. Dolayısıyla, davalının sözleşmenin haklı olarak feshedildiğine yönelik savunmaları ve bu yöndeki fesih sebebi yerinde görülmemiş, sözleşmenin haksız olarak feshedildiği anlaşılmıştır.
Öte yandan; taraflar arasında 02/08/2011 tarihli Bayilik Sözleşmesi Ek Protokolü düzenlenmiş, anılan protokolün 3. maddesinde aynen ” İş bu sözleşme toplam 5 yıl için yapılmış olmakla birlikte, taraflar 1 yıl sonunda uzatma veya fesih etme hakkına sahiptir” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Sözleşme hükmü , taraflara bayilik sözleşmesinin 1. yıl sonunda sözleşmenin devamını isteme yahut sona erdirme noktasında hak ve imkan sunmaktadır. Bayilik sözleşmesi 05/09/2011 tarihinde akdedilmiş olup, 1 yıl sonunda yani 05/09/2012 tarihinde taraflarca herhangi bir fesih / sözleşmeyi sonlandırma iradesi, bu yönde bir ihtarname yoktur. Aksine, cari hesaptan kaynaklanan mal alım satımına dayalı ticari ilişki sürmektedir. Davalının sözleşmeyi tek taraflı feshi 14/05/2013 tarihinde gerçekleşmiştir. Sözleşme hükmü, 1 yıllık sürenin sonunda her zaman , taraflar dilediğinde ya da sözleşme süresi içinde herhangi bir an fesih yetkisi vermemektedir. Sözleşme maddesinde bu anlama gelebilecek bir ifade de bulunmamaktadır. O halde, sanki sözleşme 1 yıllık sürenin sonunda her zaman feshedilebilir şeklinde yoruma tabi tutmak, bahsi geçen sözleşme hükmünün öncelikle lafzına aykırı olacaktır. Açıklanan nedenle, davalının fesih ihtarnamesindeki bu fesih sebebi de haklı görülmemiştir. 23/07/2015 tarihli bilirkişi raporunda ticaret hukuku akademisyen bilirkişi mütalaasında benzer şekilde; sözleşmenin 1 yıllık sürenin sonunda ve dilenildiğinde / her zaman feshedilebileceği şeklinde yorumlanmasının mümkün olmadığını, davalının sözleşmeyi süresinden önce haksız olarak feshettiği ifade edilmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında; davalı tarafından bayilik sözleşmesinin tek taraflı ve haksız olarak feshedildiği sonucuna varılmıştır.
A) Kar Mahrumiyeti Talebi:
Mahkememizce, davalı tarafından sözleşmenin süresinden önce ve haksız olarak feshedilmesi sebebiyle davacının kar mahrumiyeti isteyebileceği kanısına varılmıştır.
Kar mahrumiyetinin hesabında davacı taraf, haksız fesih tarihinden itibaren sözleşme süresinin sonuna kadar hesaplama yapılmasını istemektedir. Ancak, akaryakıt sektörü uzmanı bilirkişinin de aralarında bulunduğu 23/07/2015 tarihli raporda hesaplama yapılması gereken makul sürenin 3 ay olduğunu ifade edilmiştir. Davacının itirazları üzerine alınan 06/03/2017 tarihli ek raporda ise ; sürenin neden 3 ay olarak belirlendiğini gerekçeli olarak ve denetime elverişli şekilde yerleşik içtihatlara uygun açıklamışlardır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, sözleşmenin haksız feshi halinde kar mahrumiyetinin ne kadarlık bir süre için hesaplanacağı noktasında belirlilik bulunmamaktadır. Kök ve ek raporda ifade edildiği üzere Yargıtay, yerleşik içtihatlarında makul süreden bahsetmektedir.
Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2009/10818 Esas, 2011/10273 Karar sayılı emsal ilamında “Hükme temel alınan bilirkişi raporunda bayilik sözleşmesinin feshinden sonraki dönem davacı zararı, akit devam etmiş olsaydı sözleşmenin sona ermesi gereken sürenin tamamı esas alınarak hesaplanmıştır. Ancak, bu şekildeki tazminat hesaplanması yerinde görülmemiştir. Davacı, davalı bayi dışında başka bir firmayla benzer nitelikte sözleşme yapabilecektir. Esasen, davacının aynı bölgede 2003 yılı içinde başka bir firmayla bayilik sözleşmesi imzaladığı hususu dosya kapsamıyla sabittir. Bu durum karşısında, davacının akdin feshinden sonraki zararının, fesih sonrası aynı veya benzer şekilde sözleşme yapması gerekli makul süre tespit edilerek, belirlenen bu sürenin, yeni bayilik sözleşmesini imzaladığı tarihi geçmesi halinde sürenin sonun, yeni sözleşme başlangıcı kabul edilerek, tespit edilen süre itibariyle elde edeceği gelir hesaplanıp, yapması gereken, ancak akit fiilen icra edilmediğinden yapmadığı giderler mahsup edilmek suretiyle belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde akdin süresinin tamamının esas alınması doğru görülmemiştir…” demiştir. Emsal ilam nazara alınarak, davacının fesih tarihinden sonraki dönem için sözleşme süresinin bitimine kadar kar mahrumiyeti hesabı yapılması talebi yerinde görülmemiş, ilamdaki nedenler gözetilerek makul sürenin rapordaki gibi yapılan inceleme ve gerekçeli değerlendirme sonucunda 3 ay olduğu kanısına varılmıştır. Makul sürenin 3 ay olarak tespitinde bilirkişi kurulu Yargıtay yerleşik içtihatlarına uygun doğrultuda inceleme ve araştırma yapmıştır.
Bilirkişi kurulu tarafından 09/11/2017 tarihinde sunulan ikinci ek raporda; aylık kar kaybının detaylı yapılan hesaplamalar sonucunda 7.511,67 TL olarak hesap edildiği, makul süre olarak 3 aylık kar mahrumiyetinin ise toplamda 22.535,01 TL olduğu belirlenmiştir. Mahkememizce, makul sürenin 3 ay olarak belirlenerek aylık kar kaybı hesap edilmek suretiyle, sözleşmenin haksız feshinden dolayı davacının toplamda 22.535,01 TL kar mahrumiyeti alacağı bulunduğu sonucuna varılmıştır. Ancak, eldeki davada davacının talep sonucu ile bağlı kalınarak (kısmi dava açılması ve istinaf ilamı gözetilerek) kabulüne ve 10.000,00-TL kar mahrumiyeti alacağının temerrüt tarihi olan 23/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
B) Cari Hesap Alacağı Talebi:
Davacı sözleşmenin haksız feshi ile birlikte cari hesaptan kaynaklı olarak davalıdan alacaklı olduğunu, bu alacağının da tahsilini talep etmektedir. Davalı cari hesaptan kaynaklanan borcun davacının belirttiği tutar kadar olmadığını savunmaktadır.
Cari hesaptan kaynaklanan alacağın varlığı ve miktarının tespiti için tarafların talepleri nazara alınarak ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Davacının ticari defter ve belgeleri incelenmiş, 20/08/2014 tarihli bilirkişi raporunda davalı şirket tarafından protokolle teslim edilen … plaka sayılı tanker araç ve ekipmanlar bedeli 77.800,00 TL olarak kayıtlara geçmiş, davacı tarafından sipariş avansı olarak tanker araç ve ekipmanlar bedeli için 89.504,00 TL banka havalesi yoluyla ödenmiş, ödeme yapılan tutardan araç bedeli mahsup edildiğinde / düşüldüğünde bakiyenin 11.704,00 TL olduğu, ayrınca davacı tarafından davalı şirket lehine 100.000,00 TL avans verildiği, neticede davacının davalı şirketten toplamda kendi kayıtlarında 111.704,00 TL alacaklı olduğu belirlenmiştir.
Davalı şirketin ticari defter ve belgeleri talimat mahkemesi kanalıyla incelenmiş, mali bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 06/05/2014 tarihli raporda davalı şirketin 15/05/2013 (fesih) tarihi itibariyle davacı şirkete olan borçlarının tamamının kapatıldığı, davalının kendi kayıtlarında fesih tarihinde davacıya hiçbir borcunun bulunmadığı belirlenmiştir.
Tarafların ticari defter ve belgeleri arasında cari hesaba yönelik mutabakatsızlık olduğu aşikardır.
Ticari defter ve belgeler arasındaki mutabakatsızlık iki ana nedenden kaynaklanmaktadır. İlk olarak tanker araç bedeli ve bakiye alacak olup olmadığı; ikinci olarak davalıya verilen 100.000,00 TL avansın davalı şirket kayıtlarında kapatılması ya da bulunmaması olarak ifade edilebilir.
Davacı tarafından davalı şirkete 100.000,00 TL avans verildiği, bu avansın hem davacının hem de davalının defterlerinde alacak – borç şeklinde kayıtlı olduğu yapılan incelemeler sonucu tespit edilmiştir. Ancak davacı defterlerinden farklı olarak ; davalı defter ve kayıtlarında bu 100.000,00 TL alacağın / avansın ödendiği muhasebesel olarak kayıtlara geçirilmiştir. Mahkememizce, davalı defter ve kayıtlarında 100.000,00 TL ödeme yapıldığına ilişkin kaydın araştırılması, dayanak ödeme belgelerinin tespiti, dosyaya kazandırılması ve ödemenin ne zaman ve ne şekilde yapıldığı noktasında araştırma yapılması için talimat mahkemesi aracılığıyla bilirkişiden ek rapor alınması yoluna gidilmiş, bilirkişiden alınan 20/01/2015 tarihli ek raporda davalı kayıtlarında 100.000,00 TL ödemenin banka aracılığıyla yapıldığı kayıtlarda yer almasına rağmen davalı şirket yetkililerin inceleme sırasında bu ödemeye dair hiçbir banka dekontu, belge ya da makbuz sunmadıkları rapor edilmiştir. Kaldı ki, aynı durum yargılama sürecinde de sürmüş, davalı şirket banka havalesi yoluyla ödeme yaptığına ilişkin ödemeyi ispatlayacak dayanak hiçbir dekont, makbuz ve belge sunamamıştır. Bu itibarla, muhasebe kayıtlarında yer alan banka ödemesi kaydının, gerçek bir ödeme işlemi olmadığı anlaşılmıştır. Başka bir anlatımla davalı, cari hesaplarda muhasebesel olarak mahsup işlemi yapmış ise de; bu işlem herhangi bir belgeye dayanmadığı için fiktif bir işlem olarak kabul edilemeyecektir. Dolayısıyla, davalının kendi lehine ve tek taraflı tuttuğu kayıt sonucunda cari hesaptan kaynaklanan borcunu sıfırlaması / sona erdirmesi mümkün değildir. Nitekim, bu işleme esas kaydın banka havalesi yoluyla yapılan ödeme olarak kayıtlara alınmasına rağmen böyle bir ödemenin bulunmadığı ve dayanak ödeme kayıtlarının da olmadığı yapılan inceleme sonucu tespit edilmiştir. 19/11/2017 tarihli ve 24/05/2018 tarihli bilirkişi ek raporlarında da benzer şekilde davalının kendi kayıtları üzerinde ve tek taraflı olarak yaptığı borcu sıfırlama ve mahsup işleminin; muhasebe kayıtları üzerinde davalının kendi kendine yaptığı bir işlem olduğu, gerçek bir ödemeye dayanmadığı, bu nedenle tek taraflı ve fiktif olmayan bu kayıtla borcun sona ermeyeceği vurgulanmıştır. Dolayısıyla, davacının avans olarak verdiği 100.000,00 TL yönünden ve cari hesaptan kaynaklı halen davalıdan alacaklı olduğu belirlenmiştir.
Tanker araç bedeli bakımından; taraflar arasında … plaka sayılı tanker araç için Araç Kati Satış Protokolünün düzenlendiği, protokol uyarınca 28/07/2011 tarihinde aracın alıcı / davacı şirkete teslim edildiği, aracının bedelinin ödenmesine yönelik olarak protokolde aynen “taraflar arasındaki bayilik ilişkisi kurulması müteakip, bilahere anlaşılacak bir değer üzerinden alıcı satıcıya LPG otogaz vererek yapılacaktır” denildiği, bu bağlamda araç için protokolde açıkça bir bedelin kararlaştırılmadığı anlaşılmıştır. Dosyaya delil olarak sunulan resmi araç satış sözleşmesi uyarınca … 1. Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye numaralı satış sözleşmesinde, aracın davalı tarafından 77.800,00 TL (KDV Dahil) bedelle davacı şirkete resmi olarak satıldığı, hatta davalı şirketin ibraz edilen fatura suretinden aynı tarihte yani 09/08/2011 tarihinde 77.800,00 TL (KDV Dahil) fatura düzenleyerek davacı şirkete tebliğ ettiği belirlenmiştir. Bu halde, hem protokol, hem noter huzurunda yapılan resmi satış sözleşmesi hem de davacının tek taraflı ve bizatihi kendisinin düzenlediği fatura uyarınca aracın bedelinin artık 77.800,00 TL olduğunun ve tarafların bilahere bu bedeli kararlaştırdıklarının kabulü zorunludur. Kaldı ki davalı taraf, araç bedelinin bu tutardan daha fazla olmak üzere kararlaştırıldığını resmi ya da yazılı başkaca hiçbir belge ile ispat da edememiştir. Öte yandan; resmi araç satış sözleşmesi ve davalının düzenlediği faturadan beş gün öncesinde taraflar araç bedeli konusunda anlaştığından (protokole göre bilahere taraflar 77.800,00 TL olarak belirlemişleridir) devir öncesinde davacı şirket banka havalesi yoluyla 04/08/2011 tarihinde 89.504,00 TL ödeme yapmıştır. Dosyaya ibraz edilen banka dekontunun açıklama kısmında tanker alımı ile ilgili ödeme yapıldığı açıkça ve ayrınca şerh edilmiştir. Dolayısıyla, mevcut havale işleminin tanker araç bedeli için yapıldığı tartışmasızdır. Davacı şirketin araç bedeli olarak toplam 89.504,00 TL ödeme yaptığı, taraflar arasında bilahere anlaşılan araç bedelinin ise yukarıda gerekçeli olarak ifade edildiği üzere 77.800,00 TL olduğu, ödeme yapılan tutardan araç bedeli mahsup edildiğinde bakiye alacağın 11.704,00 TL olduğu anlaşılmıştır. Araç bedeli (bakiye 11.704,00 TL) ve avans ödemesi (100.000,00 TL) toplandığında davacının ticari defter ve belgelerinde olduğu üzere cari hesaptan kaynaklanan toplam 111.704,00 TL cari hesap alacağının bulunduğu tespit edilmiştir. Aynı tespit ve değerlendirme, denetime elverişli ve hükme esas alınan 09/11/2017 ve 24/05/2018 tarihli bilirkişi raporlarında kapsamlı olarak sebepleri ile birlikte vurgulanmıştır.
Nihayetinde; İstinaf Mahkemesi ilamında gösterilen kaldırma sebepleri doğrultusunda Mahkememizce gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmış, detaylı anlatım ve gerekçe oluşturulmuş, kar mahrumiyeti alacağı yönünden tüm miktar karar yerinde (gerekçede) gösterilmiş, yine ilamda belirtildiği üzere hükmün infazına elverişli şekilde her bir talep (kar mahrumiyeti ve cari hesap alacağı) yönünden ayrı ayrı hüküm kurularak davanın kabulü yönünde aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-)10.000,00-TL kar mahrumiyeti alacağının 23/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-)111,704,00-TL cari hesap alacağının 23/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-)Kabul edilen dava değeri (121.704,00 TL) üzerinden alınması gereken 8.313,60 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 2.078,45 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 6.235,15 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-)Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 2.078,45 TL peşin harç, posta ve tebligat masrafı 388,20 TL, bilirkişi ücreti 3.350,00 TL olmak üzere toplam 5.816,65 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-)Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 15.511,88 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE
6-)HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 23/03/2022

Katip
e-imza *

Hakim
e-imza *