Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/211 E. 2022/218 K. 21.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/211 Esas
KARAR NO : 2022/218

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 26/04/2012
KARAR TARİHİ : 21/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin mirasçısı …’nın …bank … Şube Müdürlüğüne başvurada bulunarak kredi almak istediğini, kredi işlemleri sırasında …’ya …sigorta poliçesi yaptırması gerektiğinin bildirildiğini, bunun üzerine aynı gruba ait davalı …sigortası şirketi tarafından … ve … nolu uzun süreli hayat sigorta poliçesinin düzenlenmiş olduğunu, poliçe düzenlenirken sigortalıya beyanda bulunması istenilmediği gibi herhangi bir hastalığının olup olmadığının sorulmadığı ve sigora içip içmediğinin de sorulmadığını okuma yazması olmaya muris sigortalıya soru sorulmadan başvuru formunun kendisine imzalattırıldığını, muris sigortalının poliçenin ikinci yılında 06/02/2012 tarihinde geçirmiş olduğu kalp krizi sonucu vefat etmiş olduğunu, davalı sigortacıya tazminat ödenmesi için yapılan başvuruda poliçenin cayma hakkı kullanarak hükümsüz kılındığını bu nedenle de tazminat ödemesi yapılamacağının bildirdiğini, muris sigortalının beyan edilmediği belirtilen şeker hastalığından değil kalp krizinden vefat ettiğini, davalı sigorta şirketinin tazminat ödemesi yapmaması nedeni ile kredi taksitlerinin müvekkilleri tarafından ödendiğini, davanın da davalı sigorta şirketinin tazmin sorumluluğunu yerine getirmemesi nedeni ile açılmış olduğunu, bu nedenle 43.852 TL vefat tazminatının rizikonun gerçekleşmiş olduğu tarihten işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Sigorta poliçesi düzenlenmeden önce sigortalıya önceden geçirmiş olduğu bir hastalık veya süregelen bir hastalığı olup olmadığının sorulduğunu, sözlü sorunun ardından yazılı olarak başvuru formlarını imzalaması istenildiğini, vefat eden sigortalının hiçbir hastalık beyan etmediğini ve formların imza yerine geçen mühür ile mühürlendiğini, sigortalıya ait …Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Yoğun Bakım Epikriz formundan poliçe başlangıcından önce Diabetes Mellitus hastalığı olduğu ve sigorta kullandığının belirlendiğini, sigorta sözleşmesi yapılırken sigortalının aslında kendisinde var olan ve süregelen bir hastalığı sakladığını ve sigorta kullanımı ise gerçeğe aykırı olarak beyan etmediğini, bu durumda müteveffa sigortalının sigorta sözleşmesi imzalandığı anda müvekkili sigorta şirketinden gerçekleri saklamış olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin durumu öğrendi anda TTK md. 1290 hükmü gereğince ”cayma” hakkını yasal sürede kullandığını, hayat sigorta poliçesi genel şartlarının C.2/2.2 maddesi gereği beyan yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeni ile cayma hakkı kullanıldığından hükümsüz olan poliçeden dolayı müvekkil sigorta şirketinin tazminat ödeme sorumluluğunun bulunmadığı durumu sigortalının yasal varislerine bildirildiğini bu nedenle haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini bildirmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davacılar murisinin Akbank’tan kullandığı kredi nedeniyle, davalı tarafından Hayat Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, poliçe tanzimi sırasında sağlık durumu hakkında murise soru sorulmadan başvuru formu imzalatıldığını, davacılar murisinin 06.02.2012 tarihinde kalp krizi sonucu öldüğünü, ölüm sebebinin şeker hastalığı olmadığını, davalının yapılan başvuruyu reddettiğini ve kredi taksitlerini davacıların ödediğini belirterek 43.852,00 TL. vefat tazminatının, riziko tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacılar murisine sözlü olarak mevcut ya da süregelen hastalığı olup olmadığı sorulup alınan cevaba göre poliçe tanzim edildiğini, başvuru üzerine yaptıkları incelemede, sigortalının poliçeden önce şeker hastalığı bulunduğu ve ilaç kullandığının saptandığını, poliçe tanzimi sırasında sağlık durumu hakkında ve sigara kullanımı konusunda doğru beyan yükümlülüğüne uyulmadığından TTK’nun 1290. maddesi ve HSGŞ C.2.2.2 maddesi gereği poliçeden cayma haklarını kullandıklarını, zararın teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce verilen 24/12/2013 tarihli 2012/97 Esas, 2013/333 Karar sayılı ilam ile verilen kısmen kabul kararının;
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/9310 Esas 2016/11647 Karar sayılı ilamı ile davacılar murisi sigortalıya ait eksik tedavi belgeleri de dosya içine getirtilerek, aralarında kalp-damar cerrahisi konusunda uzman olan bir hekimin de bulunduğu bilirkişi kurulundan, sözleşme anında sigortalının savunmada geçen şeker hastalığının bulunup bulunmadığı, mevcut olduğunun tespiti halinde gizlenip gizlenmediği, ölüm rizikosu ile bildirilmeyen bu hastalık ve yine bildirilmeyen sigara kullanımı arasında illiyet olup olmadığı konularında, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınması gerekliliğinden bahisle bozulması üzerine,
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada 06/11/2018 tarihli 2017/305 Esas, 2018/1117 Karar sayılı ilam ile toplanan delillere göre; davacılar murisi sigortalıda poliçe tanziminden önce mevcut olup sigortacıya bildirilmeyen şeker hastalığı ile sigortalının sigara kullanımının ölüm nedeni olan kalp krizinde etkili olduğunun ATK 1. İhtisas Kurulu raporunla bildirildiği; sigortalının beyan yükümlülüğüne uymadığı ve davalının zarardan sorumlu olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş;
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/1867 Esas 2020/4355 Karar sayılı ilamı ile davacılar murisinin, sigortacı için önemli sayılabilecek bir hususu bildirme yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Hayat Sigortası Genel Şartları’nın C.2-son maddesi gereği proporsiyon hesabıyla tazminatın belirlenmesi için, beyan edilmeyen risk faktörlerinin bildirilmesi halinde alınabilecek prim tutarının saptanması amacıyla gerekli araştırmanın yapılması; tespit edilecek prim (alınması gereken) ile alınan prim arasındaki orana göre tazminatın hesaplanması için konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp (daha önce alınan raporun çelişkili olduğu ve alınması gereken prim konusunda bilirkişinin subjektif görüşünü içerdiğinden yetersiz olduğu gözetilip), oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozularak yukarıdaki esasa kaydı yapılmıştır.
Davacılar murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 05.01.2011-05.01.2014 tarihleri için hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 06.02.2012 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir.
Poliçenin tanzim edildiği ve rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun, sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 1290. Maddesi, yerleşmiş Yüksek Mahkeme içtihatlarına göre ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır.
Gerek TTK’nun 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının, doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinin ve sigortacının TTK’nun 1290. maddesine göre, sözleşmeden cayma hakkını kullanmasının haklı olduğunu kabul için ise, sigortalının gizlediği iddia olunan hastalık ile riziko (ölüm) arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir.
Yüksek mahkemenin ilk bozma ilamı doğrultusunda; bozma gerekleri doğrultusunda gerekli tahkikat yapılmış, müteveffanın ölüm öncesi tedavi gördüğü sağlık kuruluşlarından teşhis ve tedavisine ilişkin evraklar temin edilerek dosya rapor tanzimi için İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 27/06/2018 tarih ve 2693 karar sayılı 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen mütaalada; Kişide sözleşme tarihi öncesinda diabetes mellitus hastalığının bulunduğu ve sigara kullanımı olduğu, ölümüne neden olan akut miyokard enfarktüsünün oluşumununda etkileri ve katkıları olacağı ancak stres genetik faktör, fazla kilo hareketsiz yaşam tarzı, hiperlipidemi gibi çok fazla risk faktörü bulunduğundan sözleşme tarihi öncesi tanısı konulan şeker hastalığı ve sigara kullanımının ne düzeyde etkisi ve katkısı olduğunun bilinemediği, ve sözleşme tarihi öncesinde kalp damar hastalığı olduğuna dair tıbbi belge bulunamadığı oy birliği ile mütalaa olunmuştur.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/1867 Esas 2020/4355 Karar sayılı ilamı ile davacılar murisinin, sigortacı için önemli sayılabilecek bir hususu bildirme yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Hayat Sigortası Genel Şartları’nın C.2-son maddesi gereği proporsiyon hesabıyla tazminatın belirlenmesi için, Dosya, Bilirkişi …’na tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 15.10.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “Sigortacının, Sigortalının şeker hastalığını ve sigara kullanmasını bilmiş olsa idi, riski reddedebileceği (teklif vermeme) veya Sigorta Sözleşmesi şartlarını ağırlaştırabileceği, Sigortacının, mevcut poliçe şartlarını koruyarak sadece Sigorta Ücreti üzerinden bir ağırlaştırmaya gitmeyi tercih etmesi durumunda poliçe priminin yaklaşık %40 artışla hesap edilebileceği (primin 1.40 kadar artışı), böylesine bir durumda, proporsiyonel olarak, ücretin eksik ödenmesinden dolayı 2.yıl teminat limitinin (sigortacının sorumluluğunun) yukarıda hesap edildiği şekilde en fazla 31.322,86 TL’ye olabileceği, görüş ve kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı itibariyle; sigorta sözleşme şartlarının aynı (sabit) kalması, sadece sözleşme ücretinin sigortalı aleyhine ağırlaştırılması tekniğinden yola çıkarak denetime açık olarak tanzim edilen sigortacı bilirkişisi raporundaki hesaplamaya itibar edilerek davanın kısmen kabulü ile yoluna gidilmiştir.
04.12.1984 tarih ve 3095 sayılı Yasa’nın 2/3. maddesinde, arada sözleşme olmasa bile, ticari işlerde temerrüt faizinin, TCMB’nın kısa vadeli krediler için öngördüğü reeskont faiz oranı olduğu belirtilmiş iken, 15.12.1999 tarih ve 4489 sayılı Yasa ile 3095 sayılı Yasa’nın ticari işler için temerrüt faizini düzenleyen 2/2. maddesinde yapılan değişiklik ile 01.01.2000 tarihinden itibaren ticari işlerde uygulanacak temerrüt faiz oranı, TCMB’nın kısa vadeli avans işlemlerine uyguladığı faiz oranı olarak değiştirilmiştir. Ancak 3095 sayılı Kanun’un 1. maddesi yasal faizi düzenlemiş olup, ticari olmayan işler için temerrüt faizi 2/1, ticari işler için temerrüt faizi ise 2/2. maddede düzenlenmiş ve 1. fıkra temerrüt faizi oranını öngörürken 1. maddede yazılı yasal faiz oranına atıf yapmış, 2. fıkra ise 1. madde hükmünde öngören oranı kısmen baz alarak kendisi ayrı bir oran belirlemiştir. Diğer anlatımla, 1. madde hükmü temerrüt faizini düzenlememiş, “temerrüt faizi” başlıklı 2. maddenin oran olarak kaynağı ve dayanağını oluşturan çerçeve bir hüküm olarak ve ayrıca ticari olan ve olmayan işler için sadece kural olarak uygulanmak üzere sevkedilmiş olup, bu kuralın istisnası olarak 2. maddede temerrüt faizi bakımından farklı bir oran öngörülmüştür. Bu maddeye atıf yapan ve ticari olmayan işleri için temerrüt faizini düzenleyen 2/1. maddesinde yer alan reeskont faizi ibaresi 21.04.2005 tarih ve 5335 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/4247 Esas, 2013/6569 Karar sayılı ilamı) Ticari işlerde 3095 sayılı Yasa’nın değişik 2/2. maddesi gereğince avans faizi isteme hakkına sahip davacı, reeskont faizi talep etmiştir. 3095 sayılı Yasa’da 2005 yılında yapılan değişiklik ile kaldırılan ve avans faizi oranından daha düşük seviyedeki reeskont faizi oranları Merkez Bankası’nca yayınlanmaya devam edilmektedir. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/4247 Esas, 2013/6569 Karar sayılı ilamı) Davacının somut ihtilafın dava tarihi ve faiz başlangıç talebi de gözetilerek; 21.04.2005 tarihinden sonraki bir tarihten sonra faiz başlatılmasının gerekmesi halinde davacının yasal faiz oranından daha yüksek, ancak, avans faizinden daha düşük olan bir oranda faiz talep etmesinde kendini daha düşük bir oran ile bağladığı için hükmedilen 31.322,86-TL alacağa temerrüt tarihi olan 14/04/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, dair hüküm tahsisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
31.322,86-TL’nin temerrüt tarihi olan 14/04/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Kabul edilen dava değeri (31.322,86 TL) üzerinden alınması gereken 2.139,66 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 130,25 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 2.009,41 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Alınması gerekli ve davacılar tarafından yatırılan bakiye 130,25 TL peşin harç, 21,15 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 151,40 harca ilişkin yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
4-Davacılar tarafından yargılama nedeniyle yapılan 638,60 TL posta, tebligat, 1.150,00 TL bilirkişi, 565,00 TL ATK ücreti olmak üzere toplam 2.501,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 1.786,42 TL’sinin davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 8,00- TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 2,28 TL’ sinin davacılardan alınarak davalıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacılar yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacılara tek olarak VERİLMESİNE,
7-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin reddedilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekili ile E-duruşma ile katılan davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süresi içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.21/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır