Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/2 E. 2021/147 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/2 Esas
KARAR NO : 2021/147

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/12/2015
KARAR TARİHİ : 05/03/2021

Mahkememizden verilen 30/04/2018 tarih ve 2015/1254 Esas 2018/464 sayılı kararı İstanbul BAM 9.Hukuk Dairesi’nin 22/10/2020 tarih ve 2018/3082 Esas 2020/3741 Karar sayılı ilamıyla KALDIRILMAKLA, mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılan dava dosyasında yapılan açık yargılamanın sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 23.07.2015 tarihinde şehiriçinde kaldırımda yürümekte iken, davalı şirket tarafından ZMMS. ile sigortalanan aracın yokuşta park halindeyken kendi kendine harekete geçerek çarpması sonucu yaralandığını, tedavi gördüğünü ve daimi işgücü kaybına uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL daimi sakatlık tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … şirketinden alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan aracın müvekkil tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalandığını, araç sürücüsünün kazada kusuru bulunmadığı bu nedenle taraflarının da sorumlu tutulamayacağını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte olayda kusur oranlarının ve malüliyet oranının tespiti gerektiğini, SGK dan davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
ISLAH
Davacı vekili davadaki talebini 09.02.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle 45.866,03 TL.ye yükseltmiş, eksik peşin harcı yatırmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE
Dava, trafik kazası şeklindeki haksız fiilden kaynaklanan sürekli işgöremezlik (maluliyet) maddi tazminatı talebine ilişkindir.
Davacının maluliyet durumunun tespiti amacıyla alınan 24/03/2017 tarihli Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporunda özetle; ” … kızı 1957 doğumlu … (…)’ın 23.07.2015 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı arızası sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak: E cetveline göre: %17.2 (yüzdeonyedinoktaiki) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin (iş göremezlik süresi) olay tarihinden itibaren 4 (dört) aya kadar uzayabileceği oy birliği ile mütalaa olunur. ” kanaati rapor edilmiştir.
Alınan 30/11/2017 tarihli kusura ilişkin bilirkişi raporunda özetle; Dava konusu olayda davalı şirkete ZMMS ile sigortalı … plakalı aracın sürücüsü …’ın haksız fiilde %100 oranında asli ve tamamen kusurlu olduğu, davacı yaya …’e yüklenebilecek bir kusur oranının olmadığı kanaati rapor edilmiştir.
Alınan 17/01/2018 tarihli aktüer hesap bilirkişi raporunda özetle; 23.07.2015 günü meydana gelen trafik kazasında davalı sebep sorumlusunun tam kusurlu olmasına nazaran; davacının belirlenen 4 avlık tıbbi şifa süresinde uğradığı geçici iş göremezlik zararının 3.641,72 TL olduğu (bu yönde talep olup olmadığının takdiri Mahkeme’ye ait olduğu); davacının yaptığı iş ve mesleği konusunda dosyada herhangi bir delil sunulmamakla yaşına nazaran (58) ev kadını olduğu benimsenmekle SGK.dan geçici iş göremezlik ödeneği alması söz konusu olamayacağı cihetle bu yönde mükerrerlik oluşmadığı ve hesapta indirim sebebi olmadığı, davacının meslekte kazanma gücünde %17,2 eksilme meydana gelmesi sebebiyle uğradığı maddi zararın 45.866,03 TL olduğu; tazminat ile mükerrerlik teşkil eden indirim nedeni varlığının dosyaya yansımadığı, hesaplanan zararın kaza tarihindeki teminat limitlerini aşmadığı; davacı dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesini istediğinden, temerrüt tarihi üzerinde durulmasına gerek kalmadığı kanaatini bildirmiştir.
Olayla ilgili … Cumhuriyet Başsavcılığının … sayılı dosyasında yürütülen soruşturma sonucunda 09.10.2015 günlü … sayılı kararla, müşteki şikayetinden vazgeçtiğinden Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacıya olay nedeniyle ödeme yapılıp yapılmadığı ve rücuya tabi aylık bağlanıp bağlanmadığı SGK.na yazıyla sorulmuşsa da, yazıya cevap verilmemekle birlikte davacı hakkında kolluk marifetiyle yaptırılan ekonomik sosyal durum araştırması sonucunda herhangi bir gelirinin olmadığı, çalışmadığı, bakımının kızı, komşuları ve belediye tarafından karşılandığı tespit edilmiştir. Kaza sonrası tedavi evrakları ilgili hastaneden getirtilmiş, bu evrakta da genel sağlık sigortalısı olduğu görülmüş, yaşı da dikkate alındığında bu nedenle SGK. cevabı beklenmesine gerek duyulmamıştır.
Davalı … şirketinden poliçe örneğinin istenme yazısına verilen cevapta davacının dava öncesi davalı … şirketine başvurusunun bulunmadığı bildirilmiş olup, özel dava şartı olan bu hususla ilgili olarak, dava konusu olay ve dava tarihi (ZMMS.na başvuru şartına ilişkin) 2918 sayılı KTK.nun 97.maddesinde 6704 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesinde olduğundan, davalının temerrüdünün dava tarihinden itibaren gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Yapılan yargılama sonunda mahkememizin 30/04/2018 tarih ve 2015/1254 Esas 2018/464 sayılı kararıyla (davadaki talep sadece kalıcı işgücü kaybı zararına ilişkin olduğundan) “davanın kabulüne, 45.866,03 TL’nin dava tarihi olan 28/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine” dair verilen kararı davalının istinafı üzerine İstanbul BAM 9.Hukuk Dairesi’nin 22/10/2020 tarih ve 2018/3082 Esas 2020/3741 Karar sayılı kararıyla, “davacının yargılama sırasında … 9. Noterliği’nin … tarih ve … YN’lu işlemi ile davacı tarafından davadaki 1.000,00 TL alacağın tamamının dava dışı …’a devredilmiş olduğu, davacı vekiline HMK 31 ve 194. maddeleri gereğince öncelikle temlik edilen 1.000,00 TL’nin alacağın dava edilen 1.000,00 TL mi, kısmi açılan davada (1.000,00 TL miktar dışındaki) dava konusu edilmeyen miktarı mı karşıladığı hususu açıklattırılmalı, bu konuda beyan için süre verilmeli, beyana göre değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle kaldırılmış ve davanın yeniden görülmesi için dosya mahkememize gönderilmiştir.
Dava konusunun temlik edildiğine dair davacı tarafça dosyaya daha önce hiç bilgi verilmemiş, davacı vekilince dava takip edilmeye devam edilmiş, alacağı temlik alan … tarafından da mahkememize bildirim yapılmamış, herhangi bir talepte bulunulmamıştır. Dosyanın incelenmesinde, davalı vekilince temlik sözleşmesinin dosyaya beyan dilekçesi ekinde sunulmuş durumda olduğu, ancak davacı tarafça veya temlik alan tarafça dosyaya bu hususta bir beyan-talep olmadığından davalının temlike dair beyanının gözden kaçırılmış olduğu anlaşılmıştır.
BAM kaldırma kararı üzerine dosya mahkememizin 2021/2 Esas sırasına kaydedilerek, tensip tutanağıyla davacı vekiline, dava dışı …’a noterde düzenlenmiş sözleşmeyle temlik ettiği 1.000,00 TL alacağın dava edilen 1.000,00-TL mi, kısmi açılan davada (1.000,00-TL miktar dışındaki) dava konusu edilmeyen miktarı mı karşıladığı hususunu açıklamak üzere, HMK 31 ve 194. maddeleri gereğince tensip zaptının tebliğinden itibaren iki hafta kesin süre verilmesine, kesin sürede açıklanmazsa, temlik tarihi esas alınarak, dava dilekçesinde talep edilen kısmi 1.000,00-TL alacağın temlik edilmiş olduğu kabul edilerek buna göre hüküm kurulacağı ihtar edilmiştir.
Davacı vekilince kesin süre içinde sunulan 18/02/2021 tarihli beyan dilekçesinde, belirsiz alacak davası olarak açılan davada dava konusu alacaklarının sadece 1.000,00 TL’lik kısmının temlik edilmiş olduğu, bu nedenle devir alan …’ın hükmolunacak tazminat tutarının yalnızca 1.000,00 TL tutarındaki kısmı için hak talep etmesinin mümkün olacağı, geri kalan tazminat bedelinin müvekkiline ödenmesi gerektiği şeklinde beyan ve açıklamada bulunulmuştur.
İstanbul BAM 9.HD’nin mahkememiz kararını kaldıran kararında ve daha pek çok yüksek yargı içtihadında vurgulandığı üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183/1. maddesine göre; Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Aynı Kanun’un 184/1.maddesi ile alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlanmıştır.
Alacağın temliki, bir alacağın alacaklı tarafından bir başka kimseye devredilmesidir. Bu suretle borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı (temellük eden) almaktadır. Aynı zamanda, temlik edilen alacak eski alacaklının malvarlığından çıkarak yeni alacaklının mamelekine dâhil olmakta, alacağı talep etmek hakkı da yeni alacaklıya intikâl etmektedir. Alacağın temliki ile asıl haktan ayrı yalnız başına başkasına devredilemeyen dava hakkı da devredilmiş olur. Bu anlamda davada taraf sıfatı da temlik alanda olmaktadır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 21.02.2017 tarih, 2016/13540 E. ve 2017/1715 K. sayılı kararı).
Muaccel bir alacak temlik edilebileceği gibi, müeccel-müstakbel bir alacağın da temliki mümkündür.
Davanın HMK md 107 kapsamında belirsiz alacak davası olduğuna dair yargılama sırasında ve karar verilene kadar davacı vekilince bir beyanda bulunulmamış olup, dava dilekçesi içeriğine göre davanın kısmi dava şeklinde (fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak) açıldığı anlaşılmaktadır. Yargılama sona erdikten sonra, hatta istinaf incelemesi sonrasında dava türünün beyan dilekçesi ile değiştirilmesi kabul edilemez.
Davacı vekiline tensip tutanağında yapılan ihtara rağmen verilen kesin süre içinde (beyan dilekçesi verilmişse de) temlik edilen alacağın dava edilen 1.000,00-TL mi, kısmi açılan davada (1.000,00-TL miktar dışındaki) dava konusu edilmeyen miktarı mı karşıladığı hususunda açık bir beyanda bulunulmamış olup, bu nedenle tebliğ edilen kesin süre ihtarı doğrultusunda, dava dosyasına davalı vekilince sunulmuş olan ve davacı tarafın da kabulünde olan temlik sözleşmesine göre, temlik tarihi (21/07/2017) itibariyle henüz davada ıslah dilekçesi de verilmemiş durumda olduğundan, kısmi dava dilekçesinde talep edilen 1.000,00 TL alacağın yani temlik tarihi itibariyle tüm dava değerinin davacı tarafından temlik edildiğinin kabulü gerekmektedir.
Bu kabul ve tespit doğrultusunda yapılan hukuki değerlendirme sonucunda, davacının dava dilekçesinde talep ettiği kısmi 1.000,00 TL müstakbel alacağını (henüz ıslah dilekçesinin bile verilmemiş olduğu aşamada iken) dava dışı kişiye temlik etmekle, temlik tarihinde tüm dava değeri temlik edilmiş durumda olduğundan, temlik tarihi sonrasında davada davacının talep hakkı-aktif husumeti kalmadığı, davada hüküm kurulabilmesi için aktif husumetin yargılama sonuna kadar devam etmesinin zorunlu olduğu, bu aşamadan sonra davada sadece dava konusu alacağı temlik alanın temlik aldığı alacak (1.000,00 TL) yönünden talepte bulunabileceği, aktif husumeti kalmamış olan davacının dosyamızda (ek dava mahiyetinde) ıslah dilekçesiyle talepte bulunmasının da mümkün olmadığı, bu nedenle (kısmi davaya ilişkin ek dava mahiyetindeki) ıslah dilekçesinin aktif dava husumeti bulunan tarafça verilmiş usule uygun ıslah dilekçesi sayılmasının ve bu ıslah dilekçesiyle talep edilen tazminat hakkında mahkememiz dosyasında esastan bir karar verilmesinin mümkün olmadığı, ancak dosyamızda alacağın temlikiyle oluşan yeni hukuki durumun, davacının dava konusu kazayla ilgili davalıya veya diğer hukuki sorumluluğu bulunanlara karşı ayrı dava açarak tazminat talep etme hakkını ortadan kaldırmış sayılamayacağı sonucuna varılmakla, aşağıdaki şekilde davadaki (dava dilekçesiyle talep edilmiş olan) 1.000,00-TL tazminat talebi kısmı yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, bakiye (ıslahla talep edilen) dava değeri yönünden ise davacının ayrı dava açma hakkı saklı tutulmak kaydıyla karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Hükümde karar verilmesine yer olmadığına karar verilen dava değerine ilişkin HMK md 331’e göre yargılama giderleri yönünden yapılan değerlendirmede ise, davacı dava açmakta haklı ise de, yukarıda açıklandığı üzere tüm dava değerini temlik ettiği davada ıslah hakkı olmamasına rağmen ek dava mahiyetinde ıslahla bu kısmı talep ettiğinden, ayrıca temliki dosyaya bildirmeyerek yargılamayı devam ettirerek hüküm kurulamamasına kendisi neden olduğundan, davalı lehine yargılama gideri ve maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklanacağı Üzere;
1-Davadaki 1.000,00-TL tazminat talebi kısmı yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
Bakiye kısım yönünden (davacının ayrı dava açma hakkı saklı tutulmak kaydıyla) karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan, husumet yokluğundan red kararı verilen kısım için 1.000,00 TL vekalet ücreti ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilen kısım yönünden 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin (toplam 5.080,00 TL) davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 23,50-TL posta masrafı olmak üzere toplam 23,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
6-Alınması gerekli 59,30-TL karar harcının, davacı tarafça yatırılan 180,94-TL harçtan (peşin +tamamlama harcı) mahsubu ile fazla alınan 121,64-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ve davacı asilin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.05/03/2021

Katip …

Hakim …