Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/154 E. 2021/878 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/154 Esas
KARAR NO : 2021/878

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/02/2021
KARAR TARİHİ : 14/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi özetle; Müvekkili şirket iş güvenliği alanında danışmanlık, eğitim ve denetim hizmetleri alanında faaliyet gösterdiğini, davalı … 01/06/2015 tarihinde eğitim direktörü göreviyle müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, davalının müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra 21/07/2020 … A.Ş isimli şirketi babası adına tescil ettirdiğini, Yönetim Kurulu Başkan vekili olarak görev aldığı ticaret sicil kayıtları ile tespit edildiğini, davalı bu şirket üzerinden müvekkili şirketin müşterisi olan dava dışı …Tic A.Ş’ ne hizmet verdiğinin tespit edildiğini, davalı ile … şirketi arasında gerçekleşen mail yazışmalarında linki yer alan video konferansına davalının katıldığını, davalının müvekkili şirketin zamanında hizmet verdiği müşterisi olan … şirketi ile çalışmakta olduğunu, müvekkili şirket söz konusu dava dışı … şirketi ile çalışmakta iken çalışmış oldukları proje davalının işten çıkış döneminde haklı bir sebep olmaksızın yarıda kesildiğini, söz konusu … şirketi bu tarihten sonra müvekkili şirketten hizmet almadığını, bahsi geçen dönemde davalıdan hizmet almaya başladığını, davalı eylemleri taraflar arasında akdedilen iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağının ve gizlilik taahhüdünün ihlali niteliğinde olduğunu, haksız rekabet teşkil etmek olup müvekkilinin zararına sebebiyet verdiğini, davalı tarafça belirsiz iş sözleşmesinden ayrı olarak rekabet yasağı sözleşmesi imzalandığını, rekabet sözleşmesinin ihlali ile haksız rekabettin tespitini, halihazırda devam eden eylemlere son verilmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil … A.Ş.’ne husumet yöneltilebilmesinin mümkün olmadığını, dava konusu yapılan işçi rekabet yasağı sözleşmesi usule ve kanuna uygun olmadığından, cezai şart başta olmak üzere geçersiz olduğunu, müvekkili …’ın iş güvenliği alanında danışmanlık, eğitim ve denetim hizmetleri işine davacı firma sayesinde vakıf olmadığını, bu piyasadaki müşterileri davacı sayesinde tanımadığını, müvekkili …’ın veya müvekkil …A.Ş. nin .. firmasından ”… Ltd. Şti. İle çalışmayı bırakın bizimle çalışın ”gibi bir talebinin olmadığını, müvekkili …’ın gerekçe bildirmeksizin çalışmasını sona erdirmiş olduğu hususunun doğru olmadığını, davacı şirket ile … firması arasında danışmanlık kapsamında süreklilik arz eden bir hizmet söz konusunun olmadığını, davacı şirket ile … firması arasındaki ticari ilişkilerin müvekkiller sayesinde büyük ölçüde azaldığı yönündeki iddianın doğru olmadığını, davacının iddiasının aksine ortada herhangi bir haksız rekabet durumunun söz konusu olmadığını, …’ın davacı şirketten ayrıldıktan sonra babası adına şirket kurduğu yönündeki davacı iddiasının da doğru olmadığını, maddi tazminat talebinde bulunan davacının hukuka aykırı fiilin varlığını, müvekkillerin kusurunu ve müvekkillerin kusurundan kaynaklı bir zararın varlığının ispatlanması gerektiğini, hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin dikkate alınmaması gerektiğini, mahkemece dikkate alınmaması gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu beyanlarının, iddiaları ve taleplerinin haksız, hukuka aykırı ve yersiz olduğundan hiç birisinin kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını beyanla; haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış olan davanın reddini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, iş akdinde yer alan rekabet yasağı hükmünün iş akdinin feshinden sonra davalılar tarafından ihlal edildiği gerekçesiyle, iş akdine dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında düzenlenen, hizmet sözleşmelerindeki rekabet yasağı hükümleridir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun (HMK) 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 114/c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Dolayısıyla görev konusunun, mahkemelerce her aşamada resen gözetilmesi gerekir.
Yasal düzenlemelere bakıldığında:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1-c ve 5. maddesinde “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447 öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. “
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. maddesi “İş mahkemeleri;
a) …11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu itibarla, konuyla ilgili yasal düzenlemeler hem TTK hem de İş Mahkemeleri Kanununda hüküm altına alınmıştır. Mahkemelerin görevinin tayini noktasında genel kanun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunudur. 6102 sayılı TTK ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, HMK karşısında görevli ilgili yasal düzenlemeler bakımından özel kanunlar olup, özel kanunlar arasında göreve ilişkin düzenlemelere yönelik farklı hükümlerin bulunması halinde uygulanması gereken kanun, sonradan yürürlüğe giren Kanundur. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun sonradan yürürlüğe girmesiyle, göreve ilişkin önceki özel kanun hükümlerinin uygulanma imkanın bulunmaması karşısında 7036 saylı İş Mahkemeleri Kanunun uygulanacağı ve eldeki dava bakımından İş Mahkemelerin görevli olduğunun kabulü zorunludur.
Konu hakkında güncel Yüksek Mahkeme kararlarının tetkikinde;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 08/10/2020 tarih ve 2020/1139 Esas, 2020/1098 Karar sayılı ilamında;
“…Uyuşmazlık konusu, davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğu noktasındadır.
Davalının 02/05/2019 tarihinde istifa suretiyle sonlandırdığı taraflar arasındaki 05/02/2019 başlangıç tarihli iş sözleşmesinin 15. Maddesinde; iş akdinin sonlandırılmasından sonra İstanbul Bölgesinde 6 Ay süreyle davacının iştigal mevzuunda faaliyette bulunan bir işyerinde rekabet anlamına gelebilecek herhangi bir faaliyette bulunmama ve iş yeri açmamaya ilişkin düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davalının SGK kaydına göre davacı şirkette kimyager olarak çalıştığı anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444 – 447 maddeleri arasında yer almaktadır.
12/10/2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’ nun 5/a maddesine göre, İş Mahkemeleri, 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakla görevlidir.
Davalı işçinin iş akdinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 7036 sayılı yasa 6102 sayılı TTK’dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi zimnen değiştirmiştir. Bundan önce iş akdinin son ermesinden sonra oluşacak rekabet yasağına ilişkin davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki Yargıtay kararları hükmünü yitirmiştir. (Emsal; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 20/06/2018 tarih 2016/13454 Esas 2018/4636 Karar sayılı kararı)
Dairemizin 15/05/2019 tarih 2019/6 Esas 2019/715 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, davalı işçinin iş akdinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 7036 sayılı yasa, 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Bu hali ile, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre davaya bakma görevi İş Mahkemelerine ait olup, bundan önce İŞ AKDİNİN SONA ERMESİNDEN SONRA OLUŞACAK REKABET YASAĞINA İLİŞKİN DAVALARDA TİCARET MAHKEMELERİNİN GÖREVLİ OLDUĞU YÖNÜNDEKİ YARGITAY KARARLARI HÜKMÜNÜ YİTİRMİŞ OLDUĞUNDAN, ilk derece mahkemesinin görevli olmadığına yönelik tesbiti yerinde olmakla beraber görevli mahkemenin yanlış değerlendirilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.
Sonuç itibariyle, davalının istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın görevli İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” şeklinde karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 2021/640 Esas, 2021/572 Karar sayılı ilamında; “…25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: ” 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.
7036 sayılı yasa, 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Özel nitelikte olan ve daha sonra yürürlüğe giren 7036 sayılı yasada, iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamış, aksine iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan her türlü uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görüleceği belirtilmiştir.
Bu durumda, eldeki davanın 7036 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 30.12.2020 tarihinde açılmış olmasına ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre davaya bakma görevi İş Mahkemelerine ait bulunmasına göre, ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygundur…” şeklinde karar verilmiştir.
Yine konuya ilişkin güncel Yargıtay uygulamasının da Bölge Adliye Mahkemelerinin görüşü nispetinde olduğu bu kapsamda; Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 2021/3076 Esas, 2021/9789 Karar sayılı ilamında; “…Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir.” şeklinde karar verildiği görülmektedir.
Tüm yüksek mahkeme içtihatlarının tahlili ile; davalı … 01/06/2015 tarihinde eğitim direktörü göreviyle müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, 30.06.2020 tarihinde istifa ettiğini, davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra 21/07/2020 … A.Ş isimli şirketi babası adına tescil ettirdiği iddiasına yönelik huzurdaki davada; davalı olarak iş akdi feshedilen davalı şahıs dışında tüzel kişinin de davalı olarak gösterilmesinin iddianın ileri sürülüş şekline göre görevli mahkemenin tayini açısından farklılık yaratmadığı da sabittir. (Bu yönde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2021/1689 Esas, 2021/1498 Karar sayılı ilamı) Nihayeten, dava açıldığı tarihten önce ve 6102 sayılı TTK’dan sonra 7036 sayılı Yasa, yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Bu hali ile, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre davaya bakma görevi İş Mahkemelerine aittir. Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevini belirleyen 6102 sayılı TTK md 5’e göre tüm ticari davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmişse de, maddenin ilk cümlesi “aksine hüküm bulunmadıkça” şeklinde başlamakta, 7036 s.K md 5/1-a hükmü de bu açıdan “TTK md. 5’in aksine hüküm” niteliği taşıdığının anlaşıldığı,
TTK md. 4’te yer alan “TBK md 444 ila 447 hükümlerine dayalı davaların mutlak ticari dava olduğuna” dair hüküm nedeniyle, iş akdinin feshinden sonra işverence işçiye karşı açılan bu türden davalarda 7036 sayılı Kanun öncesi (TTK md 5’in aksine hüküm bulunmadığından) asliye ticaret mahkemeleri görevli ise de, 12.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda yer alan ve görev konusunda TTK md 5’te yer alan hükme göre “sonraki tarihli özel kanun hükmü” niteliği taşıyan, bu nedenle normlar arası çatışma halinde öncelikle uygulanması gereken 7036/md 5/1-a hükmü uyarınca, iş akdi sona ermiş olsa da, iş akdinden ve aynı zamanda kanundan (TBK) kaynaklanan her türlü hukuki uyuşmazlık tanımına giren davaya bakmakta, ihtisas mahkemesi sıfatıyla iş mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmakla, görev konusu kamu düzeninden ve yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken dava şartı olduğundan, aşağıdaki şekilde HMK md 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın görev yönünden dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklanan nedenlerle;
1-HMK 114/1-c ve HMK 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin İŞ MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) İŞ MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi. 14/12/2021

Katip …

Hakim …