Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/14 E. 2021/106 K. 17.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/14 Esas
KARAR NO : 2021/106

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 27/01/2020
KARAR TARİHİ : 17/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle: Davalının … 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi yapıldığını, haksız kazanç elde etmeye yönelik açılan icra takibinde ya tutursa mantığıyla hareket edildiğini, kendi cirolarının çek karşılıksız çıktığı için iptal edildiğini, … A.Ş.’ye …’ un cirantası iptal edildiğinin bariz bir şekilde çıplak gözle görüldüğünü ancak daha sonra haricinde ve bilgisinin dışında olan bu çekin arkasına kendisinin imzasının taklit edildiğini ve bu imzanın kullanılarak icra takibi başlatıldığını, bu takibin itiraz süresinin sonrasında tesadüfen öğrenilip gerekli itirazların yapıldığını, buna rağmen karşı tarafın icra takibi başlattığını ve davalı tarafın dava tarihi itibariyle 11.522,32 TL’ yi haksız yere kendisinden tahsil ettiğini, menfi tespit davası açma zorunluluğu doğduğunu belirterek İİK 72/2 maddesi doğrultusunda icra takibinin durdurulmasına, davalıya borçlu olmadıklarının tespitine ve bu nedenle … 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile takibe konulan çekin iptaline, tarafınca davalı tarafa haksız yere tahsil edilen 27/01/2020 tarihi itibariyle 11.522,32 TL’nin iadesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davanın dayanağının … 3. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosya olduğunu, işbu dosyanın 07/03/2018 tarihinde açıldığını, davacı borçluya 14/05/2018 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrine, davacı tarafından aynı tarihte itiraz edildiğini ancak takip kambiyo senetlerine özgü takip olduğundan takibin devam ettiğini, iş bu davanın zamanaşımı sebebiyle usulden reddine karar verilmesinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak açılan davanın kötü niyetli olduğunu, takip dayanağındaki ciro silsilesi incelendiğinde davacının son cirosundaki imzanın vekaleten babası olan İbrahim Palamut’ un imza attığını bildiğinden rahatlıkla imza inkarında bulunduğunu ancak dava dilekçesinde ibraz öncesi yapılan cirodaki imzayı kabul etmediğini, bu zamana kadar bu hususta hiçbir itirazı olmayan davacı borçlunun zamanı aşımı süresi dolduktan sonra huzurdaki davayı ikame etmesinin açıkça kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Dava, kambiyo senedinden kaynaklı başlatılan takipte davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespiti ile davacıdan tahsil edilen 11.522,32 TL’ nin davacıya iadesi istemine ilişkindir.
Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesi; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmünü düzenlemiştir.
Davacı taraf icra baskısı altında ödemiş olduğu bedelin iadesini talep ederken aynı zamanda takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının da tespitini talep etmiştir. Ödeme üzerine açılan menfi tespit davasında hukuki yarar bulunup bulunmadığı Yargıtay’da tartışmalı bir konudur. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi ödemeden sonra istirdat davası yerine soyut olarak tespitle yetinilmesini istenilmesi özel düzenlemelerden olmadığı gibi genel biçim koşullarına aykırılık oluşturduğundan davanın reddi gerektiği görüşünde (Baki Kuru Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası sayfa 233 ve devamı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 02/02/1999 gün 7417-428 e-k sayılı kararı) iken, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise davanın hukuki tavsifin bizzat hakime ait olduğu gerekçesiyle davacı tarafça menfi tespit olarak açılan davanın istirdat davası olarak görülmesi gerektiği kanısındadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 15/06/1989 6597/3653)
İİK 72.maddesinde düzenlenen istirdat davası niteliği itibarı ile eda davasıdır ve TTK 5/A maddesine tabi davalardandır.
İş bu dava dosyası, … 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/10/2020 tarih ve … Esas … Karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi olunmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin … Esas … Karar ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 41. Hukuk Dairesi’nin 2020/1473 Esas 2020/1326 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, görevsiz mahkemede açılan dava sonrası verilen görevsizlik kararından sonra dosyanın görevli mahkemeye ulaşmasına kadar dosya kapsamında bir arabuluculuk başvurusu bulunmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi’nin 2020/753 Esas 2020/701 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, davacının davanın açılışından ve hatta görevsizlik kararından sonra arabuluculuğa başvurması da dava şartının yerine getirdiğini göstermemektedir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A maddesi 2. fıkrasında “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Anılan düzenlemeler karşısında somut olayda; TTK 5/A maddesi 1. fıkrasında arabulucuya başvurulmasının dava şartı olarak düzenlendiği, davanın arabulucuya başvurulmadan açıldığı ve arabulucuya başvuru şartının mahiyeti gereği sonradan tamamlanamayan özel dava şartlarından olduğu anlaşılmakla (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1038 esas 2019/869 karar sayılı kararı) davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesinin 1.fıkrası ve HMK 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30 TL karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’ nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığı anlaşıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince taktir olunan 450,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesine göre karar kesinleştikten sonra talep halinde elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 17/02/2021

Katip …

Hakim …