Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/110 E. 2021/938 K. 27.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/110 Esas
KARAR NO : 2021/938

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/02/2021
KARAR TARİHİ : 27/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili şirketin alacağının tahsili amacıyla … 5. İcra Müdürlüğü …E. sayılı dosyası üzerinden … hakkında cari hesaptan kaynaklanan alacak sebebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığını, cari hesaplar …’nin aynı unvana ve aynı tabela adına sahip “İnsomnia” isimli şubelerinde satılan ürünlerin oluşturduğu cari alacaklara ilişkin olduğunu, Davalı borçlu, borçlu olmadığını iddia ederek borca itiraz ettiğini, takibi durdurulduğunu, itiraz sadece takibi sürüncemede bırakarak müvekkilin haklı alacağına kavuşmasını engellemek amacıyla yapılmış olup haksız ve mesnetsiz olduğunu, davaya ve icra takibine konu alacak likit olduğu, davalı borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, 19.12.2018 tarihli resmi gazetede yayımlanan 7155 sayılı kanun ile Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiş olup buna göre ticari davalarda, konusu belli bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuk yoluna başvurulması dava şartı haline getirildiğini, cari hesaptan doğan alacak için icra takibine karşı itirazın iptali amacıyla İstanbul Arabuluculuk Bürosu’na başvuruda bulunulduğunu, …büro dosya numaralı, … arabuluculuk numaralı dosya ile arabuluculuk süreci başlatıldığını, bu süreçte taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, 22.01.2021 tarihli arabuluculuk son tutanağında kayıt altına alındığını, Dava konusu icra takibi, davalı borçlunun haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli olarak itiraz etmesi sonucunda herhangi bir teminata bağlı olmaksızın durdurulmuş olup müvekkilin haklı alacağına kavuşması engellendiğini, davalı takip borçlusunun, taraflar arasındaki mal alım satım ilişkisi sebebiyle düzenlenen sevk irsaliyelerini, faturaları ve teslim tutanaklarını ticari defter ve kayıtlarına işlememe ve yargılama sırasında ticari defter ve kayıtlarını sayın mahkemenize ibrazdan kaçınma ihtimali bulunduğunu açıklanan nedenlerle davanın kabulünü, Fazlaya ilişkin hak ve alacak talep etme hakklarının saklı kalmak kaydı ile, davalının haksız ve mesnetsiz itirazının iptaline ve takibin takip tarihi itibariyle işleyecek faiz, vekalet ücreti ve tüm ferileri ile birlikte devamını, davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Müvekkili aleyhine davacı tarafından 30.12.2020 tarihinde … 5.İcra Müdürlüğünün …E. Sayılı icra dosyası ile 5.420,37 TL tutarında icra takibi başlatıldığını, müvekkili borcu olmaması sebebi ile yasal süresi içerisinde borca itiraz edildiğini, icra takibine karşı itirazın iptalinden önce…arabuluculuk numaralı dosya ile arabuluculuk süreci işletilmiş ancak bu süreç sonunda taraflar arasında uyuşma sağlanamadığını, davacı taraf itirazın iptali davası açıldığını, huzurdaki dava hukuki gerçeği yansıtmadığından reddi gerektiğini, müvekkili şirketin davacı şirkete karşı hiçbir borcu bulunmadığını, tüm ödemelerin zamanında yapıldığını, müvekkili şirket ile davacı arasındaki borç ilişkisi sonlandığını, tebliğ edilen ödeme emrinde borcun sebebinin belirsiz olduğunu, takip öncesine yönelik faiz talep edildiğini, takip öncesi faizin tahakkuk edebilmesi için öncelikle temerrüt şartlarının oluşmasının gerektiğini, alacağın likit olduğuna dair iddiaya itiraz ettiklerini, dava bakımından bu şartlar gerçekleşmediğinden likit bir alacaktan da söz edilmeyeceğini, ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, müvekkili içkili lokanta- bar olarak işletildiği, resmi kararlar doğrultusunda pandemi sebebi ile aylarca kapalı kaldığı, içkili lokanta bar olarak hizmet vermesi sebebi ile paket servis ya da gel-al servis şeklinde de hizmet veremediğini, halen dahi yarı kapasite ile sınırlı sürede açık olabildiği ancak müşterilerinin geleceği saat olan 19:00 da işyerini kapatmak zorunda kaldığı göz önünde bulundurulması gerektiğini, müvekkili borçlu olduğu kanaatine varılması halinde, pandemi sebebi ile müvekkili için mücbir sebep / aşırı ifa güçlüğü oluşturduğu göz önünde bulundurularak davanın reddini açıklanan nedenlerle müvekkili hakkında açılmış bulunan işbu itirazın iptali davasının esastan reddini, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; cari hesaptan kaynaklanan alacak sebebiyle … 5. İcra Müdürlüğünün… E.sayılı takip dosyasında başlatılan icra takibinde itirazın iptali, takibin devamı ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
… 5. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyası celbedilerek incelendiğinde, davacı şirket tarafından 5.420,37-TL cari hesap alacağı ve işlemiş faiz alacağı için başlatılan ilamsız takibe davalı borçlunun süresinde itirazı üzerine takibin durdurulmuş olduğu, icra dosyası içeriğine göre borçlu tarafından tebliğ için gider avansı yatırılıp itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmemiş olduğundan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu görülmüştür.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4).
Her iki tarafça da ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanıldığı görülmekle; … Vergi Dairesi Başkanlığına yazı yazılarak davacı … A.Ş ile davalı …Şti (V.No:…)’ arasında bildirilen BA/BS formları celbedilerek, defter incelemesine yönelik mali bilirkişi incelemesine esas alınmıştır. Bilirkişi SMMM … tarafından mahkememize sunulan 24/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda Ba-Bs Dökümleri İncelenerek, 11.03.2021 tarihli 215508 sayılı Davalı…Tic.’in 2019 yılı Form BA formu incelendiğinde, 4 adet 5.775,00 TL tutarlı faturanın beyan edildiği anlaşılmıştır. KDV hariç 5.000,00-TL’yi aşmayan faturaların BA/BS Formu ile bildirim zorunluluğu olmadığından, 2019 yılı aralık ayı alış faturaları bildirim sınırı içinde kaldığı tespit edilmiştir. Davacı tarafından davalıya kesilen faturaların FORM BA (Mal ve Hizmet Alışlarına İlişkin Bildirim Formu) Beyanı ile ilgili vergi dairesine davalı yanca kanuni süre içinde beyan edildiği tespit edilmiştir.
Davacı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme tespit ve varılan sonuçlar; Davacı tarafça incelemeye sunulan cari hesap ekstresi incelendiğinde 2019 yılından devreden bakiyenin 8.983,73 TL olduğu, 2020 yılından 30.12.2020 icra takip tarihine kadar davacı defterlerinde 3.346,76 TL’lik mal satış faturasına ait kayıt yapıldığı, 30.12.2020 icra takibine kadar (-) 7.329,76 TL tutarında kredi kartı ve nakit olarak ödeme yapıldığı, ödemelerin davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, en son banka ödemesinin icra takip tarihinden önce 13.10.2020 de yapıldığı tespit edilmiştir, sonuç olarak fatura ve yapılan ödemelerin icmali çıkarıldığında, icra takibi itibariyle 5.264,49 TL davacı davalıdan alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme tespit ve varılan sonuçlar; Davalının davacı ile olan muavin kayıtlarına göre; Ticari ilişkinin 2019/2020 ve 2021 yılları içinde gerçekleştirdiği 320.01.34090 muhasebe hesap kodu altında takip edildiği, Davacı tarafın ihtilaf konusu ettiği faturaların davalı …nin muavin kayıtlarında ve ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, Davalı … Ltd. Şti. Ticari defterlerinde ve cari hesap ekstresinde davacı yanın cari hesap bakiyesi 5.948,30 TL alacak bakiyesi verdiği, Davalı yanın Ticari defter ve belgelerine göre, İcra Takip Tarihi olan 30.12.2020 itibariyle davalının davacıya 5.948,30 TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. Davacı ile davalının dosyaya sunmuş oldukları hesap ekstreleri karşılaştırıldığında davalının sunmuş olduğu hesap ekstresinin davalının ekstresinde bulunan borç tutarından 683,81 TL fazla olduğu görülmektedir. Bu farkın sebebi davalının 2019 yılı hesap ekstresinde bulunan 12.06.2019,26.07.2019 ve 27.11.2019 tarihli satış faturaları ve 20.03.2019, 10.07.2019 ve 30.11.2019 tarihli ödemelerin davacının dosyaya sunmuş olduğu hesap ekstresinde bulunmamasından kaynaklanmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 219. maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK’nın 222/5. maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK’nın m. 220. maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK’nın 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nın 220. maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK m. 220. madde anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK’nın 222. maddesindeki hüküm, “I Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 64. maddesi uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK. m. 222/4).
Öte yandan, YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK md. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz.
Diğer yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 21/2. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK. m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 21/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK’nın 21/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK m. 222 uyarınca ispatlamış olur.
Açıklamalar neticesinde davacı tarafça davalıya kesilen talep konusu edilen fatura ve muhteviyatı malların davacı tarafça davalıya teslim edildiği, dava konusu faturaların davacı ve davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, icra takibinde 5.264,49 TL asıl alacak ve 155,88 TL işlemiş faiz talep edildiği, taleple bağlı kalınarak davacının davalıdan icra takip tarihi itibariyle talep edebileceği asıl alacak tutarı 5.264,49 TL olduğu tespit edilmiştir.
Yapılan ticari defter imcelemesinde davacı tarafında davalıya kesilen faturaların kanuni süreler içinde davalı tarafından kayıt altına alındığı, ihtilaf kanusu olan icra takibi yapılan faturalara kanuni süre içinde davalı tarafındna itiraz edilmediği tespit edilmiştir. Davacının davalı firmadan alacaklı olduğu, davalı tarafça faturalara kanuni süresi içerisinde itiraz edilmediği, mal ve hizmeti kabul ettiğinin anlaşıldığı, dava konusu faturaların davacı tarafın ticari defter kayıtlarına işlendiği tespit edilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2021/3214 Esas, 2021/7424 Karar sayılı ilamı) Somut ihtilafta, alacağın cari hesap ve faturadan kaynaklı niteliği de gözetilerek, likit ve muayyen olduğu gözetilerek hükmedilen 5.420,37-TL nin %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
-Davalının … 5.İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile takibin kaldığı yerden aynı koşullar altında aynen DEVAMINA,
2-Kabul edilen asıl alacak olan 5.420,37-TL nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken harç 359,62-TL olup, peşin alınan 62,81-TL harcın mahsubu ile bakiye 296,81-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacının yapmış olduğu 62,81 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan posta ve tebligat masrafı 71,00-TL, bilirkişi ücreti 900,00-TL olmak üzere toplam 971,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince taktir olunan 13/1 maddeleri gereğince 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesine göre karar kesinleştikten sonra talep halinde elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK 341/2 maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.27/12/2021

Katip …

Hakim …