Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/91 E. 2020/386 K. 05.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/91
KARAR NO : 2020/386

DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
DAVA TARİHİ : 04/02/2020
KARAR TARİHİ : 05/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan konkordato davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; yeni koşullara uyum sağlayarak daha sağlıklı bir şekilde faaliyete devam etmek için karar aldıklarını bu çerçevede konkordato talebinde bulunduklarını, davacı şirketin ödeme güçlüğü içine girmesi nedeniyle konkordato talep olunduğunu, bu çerçevede dönem bilançosu ve gelir tablosu düzenlendiğini, davacıların konkordatoya tabi borçlarının tamamının ödeyebilecek kadar kaynak sağlayabileceklerini, davacı şirketin iskonto yapılmadan borçlarının ödeneceğini, borç için ilave faiz ödenmeyeceğini, alacaklardan indirim talep etmediklerini, yeni bir banka kredisi kullanılmayacağını, davacı …’in ise ortağı olduğu davacı şirketin tüm banka borçlarına kefalet veren konumunda olduğunu, tüm mal varlığından sorumlu olduğunu, davacı …’in şirket borçları için verdiği kefalet sebebiyle ekonomik yönden mahvına engel olunabilmesinin tek yolunun konkordato olduğunu, bu çerçevede davacılar lehine geçici mühlet verilmesini, davacılar lehine akabinde gerekli tedbirlerin uygulanmasını belirterek konkordato talep etmiştir.
Dava İİK .286 vd hükümlerinden kaynaklanan konkordato talebine ilişkindir.
İİK m.286 vd.hükümleri çerçevesinde konkordato müessesinin dürüst borçlular tarafından talep olunabileceğine dair normatif bir düzenleme mevcut olmasa dahi doktrinde de kabul olunduğu üzere konkordato esasen elinde olmayan nedenlerle, işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulmuş olan, dürüst borçluları korumak için kabul edilmiş bir müessesedir.
Nitekim 15/03/2018 değişikliği öncesinde hukukumuzda mevcut olan konkordato kurumuna ilişkin yapılan çalışmalarda da “mehil kararından itibaren borçlu,komiserin nezareti altındadır.Bu süre içinde borçlunun davranışları mühim olduğu gibi tahkik edilen mali durumu,bilanço ve hesapları itibariyle birçok kusurların meydana çıkması da mümkündür.Bazen,alacaklıların müracaat veya itirazda bulunmaları sayesinde borçlunun (bilinmeyen taraflarının) açığa çıkması ve komiserin aydınlatılması da ihtimali dahilindedir.İşte borçlu,bu süzgeçten geçip alacaklıların zararına olarak doğruluk haricinde,pek büyük hiffetle hiçbir iş yapmadığı takdirde hüsniyet bakımından konkordatoya ehil ve layık sayılır.(Enver Buruloğlu-Yuda Reyna,Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul,1968,Sayfa 58)”
Yine konkordato talep eden davacı borçlunun konkordato talep ederken alacaklıları zarara uğratma amacı ile hareket etmelerinin engellenmesi amacıyla 2004 sayılı İİK m.292/f.1-bend(c) hükmü ile kanun koyucu açıkça düzenleme yapmış,borçlunun alacaklıların zarara uğratma amacı ile hareket ettiğinin anlaşılması durumunda bu durumu kesin mühletin kaldırılması, konkordato talebinin reddi ve hatta davacı borçlu tacir ise iflas nedeni dahi saymıştır.Bu noktada kanun koyucunun,konkordato talep eden davacı borçlu lehine İİK m.294 hükmünde belirtmiş olduğu takip yasağı başta olmak üzere birçok lehe düzenlemeler getirmiş olması ve bu hükümlerin uygulanmasının davacı borçlular tarafından talep olunması imkanının kötüye kullanılmaması da esastır.
Özellikle konkordato ile alacaklılar iflâsın gerektirdiği masrafları yapmadan ve dolayısı ile, daha fazla ölçüde alacaklarını elde ederler. 4949 sayılı Kanun ile 2003 yılında yapılan değişiklik sonucunda «alacaklılara da konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteme hakkı» tanınarak «borçlu ile alacaklılar» ve «alacaklılar» arasında eşitlik sağlanmış, başka bir deyişle bu suretle konkordatoda «borçlu ile alacaklıların menfaatleri eşit olarak» gözetilmiştir.Bu eşitliği bozmaya yönelik her türlü çabanın,hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığı irdelenmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde ve özellikle mahkememizce hazırlanan tensip tutanağında da açıklandığı üzere;
Konkordato talebi öncesi veya sonrası davacı şirket yönünden ayrı ayrı yapılacak incelemeye esas olmak üzere;
a)Şirketin yakın zamanda adres değişikliği yapıp yapmadığı,
b)Şirketin yakın zamanda iflas ertelemeden çıkıp çıkmadığı,
c)İyileştirme projesinde yer verilen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı,
d)Yakın zamanda ortaklık yapısının değişmiş olup olmadığı,
e)Ortaklara borçlar ortaklardan alacaklar hesaplarında tutarların ne kadar olduğu,neden ve nasıl oluştuğu,muhasebesel ve finansal açıdan şüpheli olup olmadığı,davacının muhasebesel-finansal olarak dürüst hareket edip etmediği,
f)Kaynak üretmeye yönelik soyut ve belirsiz ifadelerin olup olmadığı,
g)Ön projenin hazırlandığı tarih ile başvuru tarihi arasında önemli ve şüpheli finansal işlem olup olmadığı,
Bu kapsamda
-Önemli bir varlığın, varlık grubunun satılması,
-Bankalar ile yeniden yapılandırma yapılmış olması,
-Önemli tutarda bir alacağın tahsil kabiliyetinin kaybolması,
-Faaliyet için gerekli bir lisansın, iznin iptal edilmesi,
-Bir varlığın, faaliyetleri sekteye uğratacak şekilde zarar görmesi,
gibi hususların önemli ve şüpheli finansal işlem olarak değerlendirilerek bu hususların bulunup bulunmadığının araştırılması ve raporlanması,
h)Ön projede hesap hataları ve çelişkilerin bulunup bulunmadığı,
ı)Rayiç değer bilançosu hazırlanırken çok büyük hesap hataları yapılıp yapılmadığı
i)Rayiç değer bilançosunda değerleme kriterlerinin finansal olarak açık olup olmadığı,
j)Proforma finansal tablolarda bütçeler ve çalışma kağıtlarının eksik olup olmadığı,
k)Komiser heyetinin rayiç değer bilançosunda düzeltme yapılmasını gerektiren hususların tespit edilerek gerekli düzeltmelerin yapılması ve bunların ne şekilde yapıldığının raporda belirtilmesi,
l)Denetim raporu hangi raporlama çerçevesinde yapılmışsa (TMS, BOBİ,FRS vs.) ön projede aynı raporlama esasları çerçevesinde raporlama yapılıp yapılmadığı,
m)Borçlunun mali durumunu açıklayıcı diğer bilgi ve belgelerin (tapu kayıtları,araç ruhsatları, gayrimenkul değerleme raporu,detay mizan vs.) sunulup sunulmadığı, sunulmamış ise borçludan bu bilgi ve belgelerin temin edilerek rapora eklenmesi,
hususlarının tek tek araştırılarak raporda yanıtlanması ve dayanaklarının gösterilerek denetime elverişli şekilde hazırlanacak ilk raporda sunulması noktasında geçici konkordato komiser heyeti ayrıca görevlendirilmiştir.
Yapılan görevlendirme çerçevesinde geçici konkordato komiser heyeti, hazırlamış olduğu 14/ 07/2020 tarihli raporlarında davacı şirketin halihazırda faal durumda olduğu, davacı şirketin rayiç değer bilançosuna göre borca batık durumda olduğu, davacı şirketin konkordato ön projesinin başarı ihtimalinin bulunmadığı, yine davacı gerçek kişi yönünden dahi konkordato ön projesinin başarı ihtimalinin bulunmadığı açıklanmıştır.
Yine geçici konkordato komiser heyeti 04/08/2020 tarihli raporlarında ise bu defa davacı şirketin tahsilat yaptığı, bu durumun faaliyetin devamı açısından olumlu olduğu, ancak konkordatonun başarılı olma ve olumlu yönde bir katkısının olmayacağı, geçmiş yıllar ve cari döneme ait gelir tablolarındaki karlılık oranlarına göre alınan ve alınacak olan yeni işlerden elde edilecek hasılat ve öngörülen miktarda kar edilmesinin ve kaynak yaratılmasının mümkün bulunmayacağı, bu bakımından davacı şirketin faaliyet karına bağlı bulunan konkordatonun başarı ihtimalinin bulunmadığı, ancak eksik yada hatalı bir değerlendirme nedeniyle hak kaybına yol açmamak için davacı şirketin geçici mühletinin iki ay daha uzatılması yönünde görüşlerini açıklamışlardır.
Akabinde 06/08/2020 tarihli ara karar ile davacı gerçek kişinin iflasa tabi tacir olup olmadığının komiser heyetince raporda açıklanmasına, sadece davacı şirket iflasa tabi tacir ise davacı şirketin tüm mal varlığının güncel rayiç değerlerinin bilirkişi incelemesi yoluyla tespit edilerek rapor tarihine en yakın güncel rayiç değer bilançosunun oluşturulması ve şirketin borca batık olup olmadığının nihai raporda tespit ve bildirilmesi gerektiği noktasında görevlendirilmişlerdir.
Konkordato komiser heyeti 05/10/2020 tarihi raporlarda ise ve güncel olarak yaptıkları değerlendirmeler sonucunda, davacı şirketin toplam borç miktarı dikkate alındığında mevcut destek yazılarının miktarsal ve oransal olarak sonuca yani olası bir oylamada konkordato teklifine kabulüne herhangi bir etkisinin bulunmadığı, davacı şirketin düzenlemiş olduğu gelir tablolarına göre elde ettiği satış geliri toplamının 777.678,63 TL olup gider ve maliyetlerinin 140.001,26 TL olduğu, davacı şirketin halihazırda mali durumu ve işletmesel durumunu büyük projeler için verilen teklifler ile ilgili teminat şartlarını karşılamaya yeterli olmadığı gibi proje maliyetlerini karşılamaya dahi yeterli olmadığı, konkordato başarısının fiiliyatta tamamen davacı şirketin satış ve karlarına bağlanmış olmakla 11.657.070,78 TL borç toplamı olan davacı şirketin ön gördüğü 6.524.659,60 TL kar hedefine ulaşsa dahi bu kaynak ile borçlarını ödenmesinin mümkün olmadığı, buna göre davacı şirketin borçlarını ödeyecek kadar kaynak yaratması yani faaliyet yaratmasının mümkün bulunmadığı, hatta davacı şirketin ön projesinde 2020 yılının ilk yarısında alınacak karar ile yıl içinde bir milyon TL sermaye artışı öngörülmüş ise de raporun hazırlandığı 05/10/2020 tarihi itibariyle sermaye artış kararı alınmadığı gibi sermaye artışı için dahi somut bir kaynak da gösterilmediği, bu noktada davacı şirketin devam eden faaliyeti ile borç ödemeye yetecek miktarda kaynak yaratmasının mümkün olmadığı, ön projesinin uygulanabilirliğinin bulunmadığı, bu durum 04/08/2020 tarihli raporda açıklandığı halde ön projenin revize de edilmediği, konkordatonun başarı ihtimalinin ön projenin ciddi, inandırıcı ve uygulanabilir olmaması nedeniyle mümkün olmadığı, esasen davacı gerçek kişi yönünden önceki raporlarda bildirilen görüşe de herhangi bir itiraz bulunmadığı, davacı gerçek kişi yönünden de başarı ihtimalinin söz konusu olmadığını, davacı olan gerçek kişinin iflasa tabi tacir konumunda ise bulunmadığı, davacı şirketin en son 31/08/2020 tarihinde yapılan rayiç değer bilançosuna dahi 8.693.830,48 TL tutarında borca batık konumunda olduğu yönünde görüş açıklamışlardır.
İsv.İİK ‘da da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi “ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni Konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara, 2019 Sayfa 187 )
Geçici konkordato komiser heyetinin 05/10/2020 tarihli son raporu ile daha önce düzenlenen 15/08/2020 tarihli ve 14/07/2020 tarihli raporlarında açıklandığı üzere davacı ile olan şirketin mevcut rasyoları dikkate alındığında güncel ve rayiç değerlere göre önemli oranda borca batık olduğu, halihazırda mevcut satış ve gelir durumunun yetersiz durumda bulunduğu, hedeflenen tutarlara ulaşmasının mevcut rasyolar gözetildiğinde mümkün bulunmadığı, davacı olan şirketin ön projesinde sermaye artışına ilişkin taahhüdün süresi içerisinde yerine getirilmediği, bu hususunun açıkça konkordato komiser heyetinin 04/08/2020 tarihli raporunda açıklandığı ve aradan geçen beş aylık geçici mühletin sonuna yaklaşılmasına rağmen 05/10/2020 tarih itibariyle dahi ön projenin revize olunmadığı, davacı şirketin konkordatonun talep olunduğu tarihten itibaren başlayıp aradan geçen beş aylık süreye rağmen gerek borca batıklık durumunda gerekse mali durumda herhangi bir iyileşme olmadığı tekraren ve ısrarlı şekilde açıklanmıştır. Esasen davacı gerçek kişinin konkordato talebinin başarısının mukadderatı ise tamamen asıl borçlu şirkete bağlı ve asıl borçlu şirketin konkordato projesiyle başarısıyla doğrudan nedensellik ilişkisi içerisindedir.
Bu çerçevede yukarıda atıf yapılan eserde anıldığı üzere davacılar yönünden sunulmuş olan ön proje mevcut haliyle “bir dilek ve temenniden” ibarettir. Özellikle konkordato projesinin başarıya ulaşmasının kaynak teminine yönelik sermaye artışı gibi bir kaynağa dayanıldığı açıkça belirtilmiş olmasına rağmen kaynağın teminine yönelik karar dahi alınmadığı, gecikilen süreye ve aradan geçen beş aylık süreye rağmen bu konuda somut ve ciddi bir adım atılmadığı, projede ön görülen tedbirler sayesinde ise davacı şirketin başarıya ulaşabileceğine dair geçen beş aylık süre içinde herhangi bir mali ve işletmesel gelişmenin de ortaya konulamadığı açıkça anlaşılmaktadır. Kaldı ki birinci sınıf tacir olmayan ve bu nedenle iflasa tabi durumda olmayan davacı gerçek kişinin, konkordato talebinin başarası davacı şirkete tabi olup münhasıran ve davacı gerçek kişiye özgü bir konkordato ön projesi ise mevcut değildir. Bu haliyle davacı gerçek kişi yönünden dahi konkordato projesinin başarıya ulaşamayacağı sonucuna varılmıştır.
Nitekim mahkememizin 2018/820E.2018/1354K.sayılı ilamı ve bu ilamı istinaf yolu ile denetleyen İstanbul BAM 17.HD.2019/520 E.2019/1562K.sayılı ilamında da “kesin mühlet aşamasına geçilmeden önce hazırlanmış olan nihai raporda da konkordato ön projesinin beyan edildiği şekli ile gerçekleşmesinin mümkün görülmediği görüşüne yer verildiği,diğer yandan, daha yüksek tutarlı bir sermaye artışı ve revize edilmiş bir proje ile mümkün olabileceği belirtilmişken, davacı tarafça bu konuda somut bir adım atılmamış olduğu,bu durumda sermaye artışının yerine getirildiğine dair bir delil veya iddianın da mevcut olmadığı”şartları karşısında davacı şirket lehine kesin mühlet verilmemesi,verilen geçici mühletin kaldırılması yönünde uygulama yapılmış olup mevcut uygulama da somut olay açısından emsal niteliktedir.Gerek mahkememizin ve gerek mahkememiz kararı ile uyumlu BAM’ın uygulamasından, somut olay açısından vazgeçilmesini gerektirir hukuki ve fiili bir durum ise bulunmamaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun m.292/f.1 hükmü iflasa tâbi borçlu hakkında verilen geçici veya kesin mühletin hangi şartlarda kaldırılarak iflasının açılacağını dört bent halinde düzenlemektedir. Buna göre:
“a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa.
b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa.
c) Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa.
d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse” borçlunun iflasına re’sen karar verilebilecektir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 292’nci maddesinin birinci fıkrası, madde gerekçesinde de belirtildiği gibi borçlunun mali durumunun düzeltilmesinin mümkün olup olmadığı veya tasdikin sağlanıp sağlanamayacağı noktaları dikkate alınarak yorumlanmalıdır. Öğretide de benimsendiği gibi işletmenin devamına izin verilmesi önemli ve hissedilir ölçüde aktifleri azaltıyor ve/veya pasifleri arttırıyorsa ve bu durum konkordato süreci içinde geri dönüşü mümkün olmayan bir varlık-borç dengesizliğine yol açma ihtimalini gösteriyorsa iflas açılmalıdır. (Budak/Tunç Yücel, Öztek-Yeni Konkordato Hukuku,2018,Ankara,m.292, no.8)
Ne var ki iflasın derhal açılması “son çare” olmalıdır. Eğer daha uygun tedbirlerle maddede gösterilen riskler aşılabiliyorsa o tedbirlerin uygulanması tercih edilmelidir (Budak/Tunç Yücel, Öztek-Yeni Konkordato Hukuku,2018,Ankara, m.292, no.8)
Hal böyle olunca davacıların konkordato projelerinin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı muhasebesel ve işletmesel açıdan konkordato komiserlerinin gerekçeli ve denetime elverişli olan raporları ile açıkça ortaya çıkmıştır. Esasen varılan bu sonuca engel bir gerekçeli itiraz dahi yoktur. Kaldı ki davacı şirket rayiç değerlere göre de batıktır. Bu durum açıklanan hükümlere göre davacı şirket yönünden iflas kararı verilmesini gerektirir.
Somut olayda uygulanma imkanı olan İİK’ m.292 hükmünün İİK m.287/f.5 hükmü uyarınca geçici mühlet aşamasında da uygulanması mümkün olup bu konuda açık bir kanun kıyası mevcuttur. Kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması mümkün olup aynı kanunun 287/5 maddesinde aynı hükümlerin geçici mühlet hakkında da kıyasen uygulanabileceği hususları düzenlenmiştir. İİK.nun “Geçici Mühlet” başlıklı 287/5.maddesi “291 inci ve 292 nci maddeler, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanır.” hükmünü içermektedir.
İİK m.292 hükmünde belirtilen hallerin gerçekleştiğinin saptanması nedeniyle mahkememizce davacılar yönünden verilen geçici mühletin kaldırılması, davacıların konkordato taleplerinin reddi ve borca batık olan davacı şirket yönünden ise doğrudan iflas sebebinin varlığı karşısında iflas kararı verilmesi ise zorunluluk arz eder.
Yapılan açıklamalar karşısında davacılardan … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı … ile … T.C. kimlik numaralı … tarafından ileri sürülen konkordato taleplerinin ayrı ayrı reddine, adı geçen davacı şirket ve gerçek kişiler hakkında mahkememizce verilmiş olan mühlet kararlarının tümünün 05/10/2020 saat: 15:10 dan geçerli olmak tümden kaldırılmasına, adı geçen davacı şirket ve gerçek kişi hakkında geçici mühlet kararı ile verilen tüm tedbir kararlarının 05/10/2020 günü saat 15:10 itibariyle tümden kaldırılmasına, 05/10/2020 günü saat: 15:10 konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine; hak edilen ücretin komiserlere görev süresi ile orantılı olarak ödenmesine, konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin … Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına bildirilmesine, davacılardan … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı …’nin iflasına, 05/10/2020 günü saat 15:10 itibariyle … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı … 05/10/2020 günü saat 15:10 itibariyle iflasının açılmasına, adı geçen şirket hakkında verilen kararın derhal … Nöbetçi İflas Müdürlüğüne ve … Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine, adı geçen şirket hakkında verilen iflas kararının, iflas müdürlüğü tarafından İİK m.166 hükmü çerçevesinde ilan olunmasına, davacı şirket tarafından ve davacı şirket adına depo edilen iflas avansının … İflas Müdürlüğüne gönderilmesine, davacılardan … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı …, … T.C. Kimlik numaralı … hakkındaki konkordato talebinin ayrı ayrı red olunduğunun, geçici ve kesin mühletlerin tümünün ayrı ayrı kaldırıldığının, konkordato komiserlerinin görevlerine son verildiğinin daha önce ilan yapılan ticaret sicil gazetesi ile Basın İlan Kurumu resmi ilan portalında ilan olunmasına ve daha önce bildirimde bulunulan ilgili yerlere derhal bildirimde bulunulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-A)Davacılardan … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı … ile … T.C. kimlik numaralı … tarafından ileri sürülen konkordato taleplerinin ayrı ayrı reddine,
Adı geçen davacı şirket ve gerçek kişiler hakkında mahkememizce verilmiş olan mühlet kararlarının tümünün 05/10/2020 saat: 15:10 dan geçerli olmak tümden kaldırılmasına,
Adı geçen davacı şirket ve gerçek kişi hakkında geçici mühlet kararı ile verilen tüm tedbir kararlarının 05/10/2020 günü saat 15:10 itibariyle tümden kaldırılmasına,
05/10/2020 günü saat: 15:10 konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine; hak edilen ücretin komiserlere görev süresi ile orantılı olarak ödenmesine,
Konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin … Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına bildirilmesine,
B)Davacılardan … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı …’nin iflasına,
05/10/2020 günü saat 15:10 itibariyle … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı … 05/10/2020 günü saat 15:10 itibariyle iflasının açılmasına,
Adı geçen şirket hakkında verilen kararın derhal … Nöbetçi İflas Müdürlüğüne ve … Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine,
Adı geçen şirket hakkında verilen iflas kararının, iflas müdürlüğü tarafından İİK m.166 hükmü çerçevesinde ilan olunmasına,
Davacı şirket tarafından ve davacı şirket adına depo edilen iflas avansının İstanbul İflas Müdürlüğüne gönderilmesine,
C)Davacılardan … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı …, … T.C. Kimlik numaralı … hakkındaki konkordato talebinin ayrı ayrı red olunduğunun, geçici ve kesin mühletlerin tümünün ayrı ayrı kaldırıldığının, konkordato komiserlerinin görevlerine son verildiğinin daha önce ilan yapılan ticaret sicil gazetesi ile Basın İlan Kurumu resmi ilan portalında ilan olunmasına ve daha önce bildirimde bulunulan ilgili yerlere derhal bildirimde bulunulmasına,
2-Dava açılırken harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından harcanan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının taraflara iadesine,
Dair, davacılar vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren on gün içinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 05/10/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …