Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/80 E. 2022/78 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/556 Esas
KARAR NO : 2022/74

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/08/2017
KARAR TARİHİ : 08/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 08.06.2017 tarihinde davalı …Ş.’den almış olduğu 2017 model …Marka aracın teslim tarihinden sonra bir hafta geçmeden 13.06.2017 tarihinde motor soğukken araç rölantide ve seyir halinde titreme şikayeti ile aracı servise verdiğini ve durumun … seri numaralı tutanak ile düzenlendiğini, serviste elektrik düzeninin kontrol edilmesi gerekçesi ile yazılım güncellemesi yapılmış olmasına rağmen 03.07.2017 tarihinde 80 km hızla dahi giderken frene basınca vınlama sesi, 3.fren lambasının su alması, araç teklemesi, seyir halinde vites geçişlerinde cartlama sesi, adblue dolum seviye ikaz yanması sebebi ile aracın tekrar servise verildiğini, yine yazılım güncellemesi yapıldığını, fakat 12.07.2017 tarihinde frenlerde ıslık sesi gelmesi, seyir halinde iken 1500 dev/dak.motorda titreme, ısındıktan sonra boşta çalışırken araçta tekleme şikayeti ile müvekkilinin tekrar aracı servise götürdüğünü, görüldüğü üzere birden fazla servise götürülmüş olan aracın her defasında elektronik düzenin kontrol edilmesi gerekçesi ile yazılım güncellemesi yapıldığını, fakat aracın tam olarak sorunu konusunda bir çözüme kavuşturulmadığından son servise gittiğinde bayi tarafından tutanak düzenlemesi reddedildiğinden ve kanunen verilmiş olan seçimlik hakların müvekkiline belirtilmemiş olduğundan bu sebeple davacının mağduriyeti devam ettiğinden ve araçta üretim hatası olduğu aşikar olan aracın hala serviste bulunduğunu, müvekkilinin dava konusu aracı ticari faaliyetinde kullanmak için aldığını, fakat alındığı haftadan itibaren aracın sürekli arıza çıkardığından müvekkilinin ticari faaliyetlerini sürdürememiş olduğundan bu sebeple zarara uğramakla birlikte her geçen gün bu zararının katlanarak arttığını, bahsi geçen hak kayıplarına binaen davalılara ayrı ayrı ihtarname gönderilmiş olmasına rağmen davacının uğramış olduğu zararın davalılar tarafından telafi edilemediğini, aracın alımından doğan ve her ay yapması gereken ödemeleri, aracın alındığı haftadan itibaren kullanamadığı için müvekkilinin maddi anlamda kaybının giderek arttığını belirterek, fazlaya ilişkin tüm hak ve alacakları, haklarının saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile, ödemiş olduğu satış bedelinin faiziyle birlikte geri verilmesi, satılanın tamamen zaptında olduğu gibi yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesine, ayıplı maldan doğan doğrudan zararın giderilmesine, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesine, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme ile bedelinin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap:Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacının muayene ve ihbar mükellefiyetini süresi içinde ifa etmediğini ve kanunun kendisine yüklediği hususları yerine getirmediğini ve aracı bu haliyle kabul etmiş olduğundan bu konudaki tüm dava ve talep haklarının düştüğünü, dava dilekçesinde yer alan talep sonucun HMK.da düzenlenen şartları taşımadığını, dava konusu araçta herhangi bir imalat hatası veya açık/gizli aybın söz konusu olmadığını, davacının taleplerinin kabulü yönündeki bir kararın tüketicinin açıkça sebepsiz zenginleşmesinin sonucunu doğuracağını, aracın bir kaç kez servise girmesinin, müşterinin ondan beklediği faydadan yararlanmamanın süreklilik arz ettiği anlamını taşımadığını, bu hususta Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin Lafzi olarak yorumlanmasının mümkün olmadığını, dava dilekçesinde araç bedelinin faizi ile birlikte davacıya iade edilmesinin hüküm altına alınması yönündeki talebin kabulünün mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Cevap:Davalı …-… A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle;
Görevli Mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, dava konusu taleplerin 6100 sayılı HMK.nın 119.maddesi uyarınca açıklattırılması ve mahkemece bu hususa ilişkin verilmiş süreye riayet edilmemesi durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın mezkur araçtaki şikayetlerinin varlığı kabul edilse dahi, davacının mevzuatın aradığı süreler dahilinde usulüne uygun ve süresinde bir ayıp ihbarında bulunmadığını, davaya konu araçta dava dilekçesinde iddia edildiği gibi imalattan kaynaklanan bir şikayet bulunmadığını, dava konusu aracın işletme talimatına aykırı olarak kullanılması sebebiyle meydana geldiğini, bütün süreçte araç ile yapılan kmler de dikkate alındığında, iddia edilen şikayet ile ilgili olarak garanti kapsamında onarım yapılmış olduğunu, şikayetin niteliği dikkate alındığında davacının araçtan yararlanmasını engelleyen bir durumun mevzu bahis olmadığını ve davacı tarafın iyi niyet kuralları çerçevesinde hareket etmediğinin açıkça görüldüğünü, davanın dava konusu talep için kanunun aradığı şartlar bulunmadığından reddi gerektiğini, davacının sahip olduğu seçimlik haklarından onarım hakkını kullanmasından sonra ikame ettiği dava ile terditli olarak aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine ve aracın teslimi ile bedelinin iade edilmesine dair talepte bulunmasının hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini, davada talep edilen maddi ve manevi tazminat taleplerinin maddi ve hukuki dayanağının bulunmadığını belirterek, davanın görevsizlik nedeniyle Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, davanın hak düşürücü sürelere riayet edilmemiş olması nedeniyle usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin 04/07/2018 tarihli dilekçesinde özetle; Davacı satın alım işlemleri bittiğinde, fark ettiği iç tavan üst bölümde pütürlenme ile herhangi bir problem çıkarmadan aracı satın aldığını, Fakat satın aldığı aracı teslim aldığında henüz bir hafta dahi geçmeden sırası ile 13.06.2017 tarihinde, 03.07.2017 tarihinde, 12.07.2017 tarihinde, dava dilekçesinde de belirtilmiş olan arızalarla aracı servise götürdüğünü ve davacı tarafından bilgilendirme yapılmış akabinde tutanak düzenlendiğini, davalılar tarafından, davacının bildirdiği şikayetler üzerine onarım işlemleri yapıldığını ifade edilmiş olsa bile, birden fazla servise götürülmüş olan araç, her defasında elektronik düzenin kontrol edilmesi gerekçesi ile yazılım güncellemesi yapıldığını fakat aracın tam olarak sorunu konusunda bir çözüme kavuşturulamadığından son servise gittiğinde bayi tarafından, araçta değişen paraçalara ilişkin tutanak düzenlenmesinin reddedildiğini, bu sebeple davacının mağduriyeti devam ettiğinden ve araçta “üretim hatası” olduğu aşikar olan aracın hala serviste bulunduğunu, müvekkili aracın arızası ile ilgili onarım hakkını kabul etmemesine rağmen, aracın misli ile değiştirilmesi ya da bedel iadesi yerine üretim hatası olduğu bilinmesine rağmen onarılmaya çalışıldığını, kaldı ki Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilirken, müvekkil davalıların bu tutumu karşısında zarara uğratılmaya devam edildiğini, davanın kabulünü, asıl talebin malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi olduğunu, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme ile bedelin iadesini, ödemiş olduğu satış bedelinin faiziyle birlikte geri verilmesini, yardımcı taleplerin bedellere ilişkin; satılan tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesini, ayıplı maldan doğan doğrudan zararın giderilmesini, dava masraf ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin 23/05/2018 tarihli dilekçesinde özetle; Bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme ile bedelin iadesini, ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesini, araç satım alımında; 9+1 proje masrafı (turizme yönelik ticari faaliyet gösterebilmesi için (1.800,00 TL) 3.000-TL kapora bedeli ve 48.000-Tl olmak üzere 51.000,00 TL peşin, kasko, sigorta ve koltuk sigortası için 4.200,00 TL B2 belgesi 2.000,00 TL+ KDV ile 2.360,00 TL ile toplam 59.360,00 TL duruşma tarihine kadar, Aracın kredi ödeme planına göre ödenen/ödenecek toplam 33.460,44 TL olduğunu, yapılan giderlere ek aylık muhasebe ücretinin toplamda 3.150,00 TL olduğunu, toplam bedelin ise 95.970,00 TL olduğunu, ayıplı maldan doğan doğrudan zararın doğrudan giderilmesini, ticari kazanç nedeni alınmış olan aracın, aylık asgari kazancının 7.000,00 TL olmasının beklendiğini fakat sürekli ağrızalı olması nedeni ile ticari faaliyetini fiilen başlatamamasından kaynaklanan kazanç kaybının toplamda 91.000,00 TL olduğunu beyan etmiştir.
… 5. Tüketici Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı ilamında: “…6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1. maddesinde amacı açıklanarak, Kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmü getirilmiş olup, 3.maddesinde ise mal ve hizmet tanımlandıktan sonra, Tüketicinin “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, Satıcının “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, Sağlayıcının, “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, Tüketici işleminin ise, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet,bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan, aynı Kanunun 73. Maddesi hükmüne göre; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.”
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Dava dilekçesinde aracın ticari faaliyette kullanılmak üzere alındığı bildirilmiş, Araç takyidat bilgisinde de cinsi minibüs olarak gösterilen aracın kullanım amacının ticari olduğu belirtilmiş olmakla, anılan hükümler uyarınca davacı tüketici tanımına uymadığından taraflar arasındaki işlem tüketici işlemi değildir;
HMK 115/2. maddesinde “Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…” hükmü mevcuttur.
Bu durumda anılan hükümler gereğince resen görevsizlik kararı verilebileceğinden…” şeklinde görevsizlik karar verilmiştir.
… 23. Asliye Hukuk Mahkemesi … Esas … Karar sayılı ilamında; “… Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, taraf vekillerinin beyanlarına ve tüm dosya kapsamına göre; ayıplı mal nedeniyle ödenen satış bedelinin geri verilmesi, zararın giderilmesine ilişkin olduğu, dava dilekçesinde aracın ticari faaliyette kullanılmak üzere aldığı bildirilmiş, araç takyidat bilgisinde de araç cinsinin minibüs olarak gösterilen aracın kullanım amacının ticari olduğu belirtilmiş olmakla, davanın mutlak ticari dava olması nedeniyle, davaya bakla görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, Mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir….” şeklinde görevsizlik karar verilmiştir.
… 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı ilamında; “… Dava, araç satım sözleşmesinden kaynaklı satım konusu malın ayıplı olması nedeniyle, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi terdikli talep olarak satış bedelinin faiziyle birlikte geri verilmesi, satılanın tamamen zaptında olduğu gibi yargılama giderleri ile satılan için yapılan giderlerin ödenmesi ayıplı maldan doğan doğrudan zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Her ne kadar … 23.Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/12/2017 tarih… Esas … Karar sayılı görevsizlik kararı ile dava dilekçesinde aracın ticari faaliyette kullanılmak üzere alındığı, araç takyidat bilgisinde araç cinsinin minübüs olarak gösterildiği kullanım amacının ticari olduğundan bahisle davanın mutlak ticari dava olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir.
Ticari davalar, TTK.nun 4. maddesinde düzenlenmiş olup görülmekte olan davanın, TTK.nun 4/1. maddesi kapsamında sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı, davanın nispi ticari dava kabul edilmesi için her iki tarafın da tacir olması ayrıca uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmasının gerektiği, somut olayda davacının tacir olmadığı, işletmesinin ticari işletme niteliğinde bulunmadığı, işletmenin esnaf faaliyeti düzeyinde kaldığı, davanın nispi ticari dava olarak kabulünün de mümkün bulunmadığı, diğer özel düzenlemelerle (İİK.nun 154, TİRK.nun 22, Koop.K.nun 99, FKK.nun 31…gibi) belirlenmiş görev hükümleri gereğince mahkememizin görevli kılınmadığı anlaşılmaktadır.
Görev dava şartı olduğundan mahkemece her aşamada re’sen gözetilir.
Dava şartı (davanın görevli mahkemede açılması) bulunmadığından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, daha önce … 1.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nun m.21/1-c, m.22/2 hükmü gözetilerek karar kesinleştiğinde dosyanın merci tayini (yargı yerinin belirlenmesi) için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir….” şeklinde görevsizlik karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2018/1590 Esas 2019/899 Karar sayılı ilamında: “…Dava, satın alınan aracın ayıplı olduğu iddiasına dayalı semenin ve uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı, mesleki ve ticari amaçlı kullanım için davalı …AŞ firmasının ithal ettiği …marka hafif ticari aracı diğer davalı … Tic.AŞ’den satın alındığını, aracın tesliminden sonra arızalar meydana geldiğini, bu arızaların giderilemediğini, aracın imalattan kaynaklı ayıplı olduğunu iddia ederek eldeki davayı ikame etmiştir.
Dava dosyası hakkında, … 5. Tüketici Mahkemesinin 01.11.2017 tarih, …-… E.K sayılı kararıyla Asliye Hukuk Mahkmesine görevsizlik kararı verilmiş, … 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.08.2017 tarih, … E.K sayılı kararıyla da, aracın hafif ticari araç olduğu ve kullanım amacının ticari olduğu gerekçesiyle Asliye Ticaret Mahkmesine görevsizlik kararı verilmiştir.
Bu kez ticaret mahkemesince, yukarıdaki gerekçe doğrultusunda, asliye hukuk mahkemesine karşı görevsizlik kararı verilmiştir.
Somut olayda, ayıplı olduğu iddia edilen araç ticari araç olup, uyuşmazlığın ticari araç satışından kaynaklandığına göre, TTK’nun 4.maddesi uyarınca ticari satışlardan kaynaklanan davalarda Ticaret Mahkemeleri görevli olduğundan mahkemenin görevsizlik kararı yerinde değildir ( Emsal bkz. Yargıtay 19 HD, 23/02/2016 tarih, 2015/13472 -2016/2940 E.K, 10/09/2018 tarih, 2016/18773- 2018/3936 E.K sayılı ilamları).
Açıklanan bu gerekçelerle, kararı veren ilk derece mahkemesinin görevli olmasına rağmen görevsizlik kararı verdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca istinafa konu görevsizlik kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir. ….” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ; Dava, ayıptan kaynaklı seçimlik hakların kullanılmasına yönelik taleplerden ibarettir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı tarafın dava dilekçesinin 145.966,00-TL üzerinden harç ikame ederek davasını açtığı, dava dilekçesinin netice-i talebinde 6098 sayılı TBK m.227′ deki seçimlik haklardan sözleşmeden dönme ve satılanı ayıplı bir benzeri ile değiştirmeye yönelik seçimlik hakları bir arada talep ettiği ve maddi tazminat talebi olarak miktarlara ilişkin herhangi bir açıklama, belirleme yapmayıp ve ayrıca miktar olarak herhangi bir talepte bulunmadığı görülmüştür.
Bunun üzerine mahkememizce 15/05/2018 tarihli ön inceleme duruşmasında; 2 nolu ara karar ile talep sonucunun açık bir şekilde gösterilmesi için süre verilmesi üzerine; davacı vekilince 23.05.2018 tarihli dilekçesi ile birden fazla seçimlik hak arasında ilişki kurularak asıl, terditli ve yardımcı taleplerde bulunulduğu, davacı vekilince aynı ara karara istinaden 04.07.2018 tarihli dilekçe ile asıl talebin “Malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi”, terditli talebin “Bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme ile bedelin iadesi” olduğunu beyan edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkememizce 22/07/2018 tarih ve 2018/123 esas 2018/730 sayılı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 04/07/2019 tarih 2018/1590 esas 2019/899 sayılı kararı ile kaldırılmış; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı sonrasında 17.12.2019 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı ile yasal ihtarat içermeyen açıklama talebinde bulunulduğu, davacı vekilince 30.12.2019 tarihinde Uyap sisteminden daha önce verilen 04.07.2018 tarihli dilekçesini gönderdiği ve talebin yine terditli olarak iletildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki çözülmesi gereken sorun olarak; davacının ayıptan kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 227. maddesinde alıcıya tanınan hakları yenilik doğurucu yani tüketilen haklardan olup alıcı bunlardan ancak birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacağına açıktır.
Bu kapsamda Yüksek Mahkemenin farklı tarihteki yerleşmiş içtihatlarının tahlilinde; Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2016/25258 Esas, 2019/10215 Karar sayılı ilamında “…Ayrıca davacının talebi terditli dava mahiyetindedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 227. maddesinde alıcıya tanınan haklar yenilik doğurucu yani tüketilen haklardan olup alıcı bunlardan ancak birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacaktır. Mahkemece, Türk Borçlar Kanunu’nun 227. maddesi ve HMK’nın 31. maddesi gereğince davacıya hangi seçimlik hakkını kullandığı sorulup talebi açıklattırıldıktan sonra ayıba karşı tekeffül hükümleri gereğince davacının uğradığı zararları akidi olan davalıdan isteyebileceği gözününe alınıp buna göre bir karar verilmesi gerekirken,…” ;
Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2016/11481 Esas, 2019/554 Karar sayılı ilamında “…Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Türk Borçlar Kanunu’nun 219 ve devamı maddelerinde düzenlenen, ayıptan sorumluluk hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Davacı taraf aracın kilometresinin değiştirildiğini belirterek öncelikle satış sözleşmesinin iptali ile ödemiş olduğu meblağın satım sözleşmesinden yapıldığı tarihten itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesine, bu mümkün olmadığı takdirde aracın uhdesinde kalması ve ayıp nedeniyle uğramış olduğu zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş olup davacının bu talebi terditli dava mahiyetindedir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 227. maddesinde alıcıya tanınan haklar yenilik doğurucu yani tüketilen haklardan olup alıcı bunlardan ancak birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacaktır. Mahkemece, Türk Borçlar Kanunu’nun 227. maddesi ve HMK’nın 31. maddesi gereğince davacıya hangi seçimlik hakkını kullandığı sorulup talebi açıklattırıldıktan sonra neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir….” ;
Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2016/23756 Esas, 2018/9430 Karar sayılı ilamında “…Dava, gizli ayıp hukuki nedenine dayalı ayıplı malın ayıpsız misli ile değiştirilmesine ya da sözleşmenin iptali ile sözleşme bedelinin iadesi istemine ilişkindir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 227. maddesine göre “ Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme. 4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.” alıcıya tanınan bu haklar yenilik doğurucu yani tüketilen haklardan olup alıcı bunlardan ancak birini seçebilir. Davacı TBK. nun 227. maddesince sahip olduğu seçimlik haklardan ikisi için alternatifli talepte bulunmuş olup mahkemece, talep edilen iki seçimlik hak için de terditli şekilde hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı HMK‘da yargılamaya hakim olan ilkeler düzenlenmiş ve kanunun 31. maddesinde “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. “ denilerek hâkimin davayı aydınlatma ödevinin gereğine değinilmiştir. Ancak somut olayda, yukarıda açıklanan TBK’nun 227. ve HMK’nun 31. maddeleri gereğince Mahkemece davacıya hangi seçimlik hakkını kullandığı sorulup bunun neticesine göre taleplerinden yalnız biri hakkında karar vermek gerekirken, davacının her iki terditli talebi açısından davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…” şeklindeki içtihatları da gözetilerek; HMK n.31 kapsamında “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” hükmü de işletilmek suretiyle; bu kez ve nihai olarak 14.12.2021 tarihli celse de yasal ihtarat ve kesin süre içerecek şekilde ve aynen “Ayıptan kaynaklı seçimlik hakların kullanımına yönelik Yargıtay içtihatları da gözetilerek 6100 sayılı HMK m.31′ deki ”Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” şeklindeki hakimin davayı aydınlatma ödevi gereğince TBK m.227 ve HMK m.31 maddeleri gözetilerek davacıya hangi seçimlik hakkını kullandığına ilişkin açıklama yapması ve maddi tazminat olarak talep ettiği miktarları karar vermeye ve denetime elverişli şekilde açıkca hüküm vermeye elverişli olarak belirlemesine yönelik HMK m.119/1-ğ bendi uyarınca 1 haftalık kesin süre verilmesine, aksi takdirde HMK m.119/2 gereğince davanın açılmamış sayılacağı hususunun ihtarına,” şeklinde davacı vekiline Yargıtay içtihatları doğrultusunda süre verilmiştir. İhtarat içeriğinde açıkça hangi seçimlik hakkın kullanıldığı hususunun açıklanması gerektiği ve aksi halde yasal sonucu da hatırlatılmıştır.
Davacı vekilince bu ara karar ve yasal süreye yönelik kaldırma kararından önce dosya kapsamına sunduğu 23.05.2018 ve 04.07.2018 tarihli dilekçelerini, dosyanın bilirkişiye teslimine yönelik talepte bulunduğu beyan dilekçesinin eki olarak Uyap sisteminden gönderdiği, ve önceki terditli taleplerini yinelediği görülmüştür.
6100 sayılı HMK’ya hakim olan ilkelerden taraflarca getirilme ilkesi ve taleple bağlılık ilkesi; aynı hakimin davayı aydınlatma ödevi gibi yargılama hakim olan esnetilemeyecek kurallarıdır. HMK m. 25’deki Taraflarca getirilme ilkesine göre “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.” ve yine m.26’daki Taleple bağlılık ilkesine göre “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” hükümleri de işletilmek suretiyle verilen kesin sürede seçimlik hakkını kullanmayan davacının lehine bir seçimlik hakka öncelik tanıyarak yargılamaya devam edilmesi HMK m.25 ve 26 hükümlerine açıkça aykırı olacağı da gözetilerek; yasal ihtarata uygun olarak huzurdaki davacının HMK m.119/1-ğ bendi uyarınca açık bir talep sonucu barındırmayan davasının verilen kesin sürede eksikliği giderir niteliği bürünmemesi de gözetilerek HMK m.119/2 uyarınca davacının açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın 6100 sayılı HMK m.119/2 gereğince açılmamış sayılmasına,
2-Alınması gereklen 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 2.492,74 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 2.412,04 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalılar tarafından yatırılan herhangi bir yargılama gideri olmadığı için bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalılar… ve ….Ş yargılama sırasında kendilerini birer vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2 ve 7/1 maddeleri uyarınca red sebebinin ortak olması da nazara alınarak belirlenen 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
6-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.08/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır