Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/744 E. 2021/677 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/744 Esas
KARAR NO : 2021/677

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/12/2020
KARAR TARİHİ : 19/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili bankanın mahkeme kararı ile iflasına karar verildiğini, …’ nın … tarih ve … sayılı kararı ile bankanın faaliyet izni kaldırıldığını, kararın ise 23/07/2019 tarih ve 29779 sayılı resmi gazetede yayınlandığını, müvekkili banka ile davalı arasında akdolunan sözleşme hükümleri uyarınca borçluya kredi kartı kullandırıldığını, kartın kullanımı ile meydana gelen borcun ödenmemesi sebebiyle borçluya ihtar gönderilerek borcu olduğu ve ödenmemesi halinde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, davalı tarafından ihtara rağmen borcu ödeme yapılmadığını, müvekkili tarafından davalı aleyhine … 28. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalı borçlu tarafından dosyaya itiraz edildiğini, icra müdürlüğü tarafından icra takibinin durdurulduğunu, müvekkili banka ile davalı borçlu arasındaki hukuki ihtilafın çözülmesi nedeniyle arabuluculuk bürosuna başvuru yapıldığını, taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını borçlunun .. 28. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasına yaptığı itirazının iptali ile duran icra takibinin kaldığı yerden devamını, borçlunun icra takibine haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle davalı aleyhine %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin borçlu davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili tüketici sıfatına haiz olup iddia edilen borcun varlığı kabul edilmediğini, isnat edilen borç tüketici işlemi olduğundan tüketici mahkemeleri görevli olduğunu, müvekkilinin yerleşim yerinin İstanbul Beykoz olduğunu, mahkemenin yetkisiz olduğunu, yetkili mahkemenin Beykoz adliyesinin yetkili olduğunu, icra inkar tazminatı istemi haksız, hukuka ayrı ve kötü niyetli olduğunu, başlatılan takibin de kötü niyetli olmasından dolayı %20′ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, davalı taraf genel işlem koşullarına dayandığını, tüketici müvekkili aleyhine ağır sonuçlar doğuran işlemlerin geçersiz olduğunu, istenilen faiz oranının fahiş olduğunu, yapılandırılan borçların kredi sözleşmesi niteliğinde olduğunu kötü niyetli olarak açılan iş bu davanın reddini, kötü niyetli olarak başlatılan takip nedeniyle %20′ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, yargılama harç ve masrafları ile vekalet ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesinden kaynaklı banka alacağının tahsili istemiyle başlatılmış icra takibinde itirazın iptali ile takibin devamı istemine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı iflas idaresinin iflastan sonra davalı gerçek kişiye yönelik “Bankacılık Hizmetleri ve Kredi Kartı Sözleşmesi”nden doğan alacağının tahsiline yönelik olarak … 28. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığı davalının takibe itiraz ettiği, davacının itirazın iptali ile takibin devamı istemi olduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun (HMK) 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 114/c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Dolayısıyla görev konusunun, mahkemelerce her aşamada resen gözetilmesi gerekir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Huzurdaki davanın niteliği gereğince ve taraflar arasındaki sözleşme uyarınca mahkememizin görevli olup olmadığının ayrıca tahlili gereklidir.
Bu kapsamda Yüksek Mahkeme içtihatlarına bakılacak olursa;
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2020/824 Esas, 2020/758 Karar sayılı ilamında; “…5411 sayılı Bankacılık Kanununun 142. maddesinde “Fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesince bakılır. O yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemelerinde görülür” düzenlemesi vardır.
Ancak, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve Tüketici Kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2.maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir. 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır.
Somut olayda uyuşmazlık; banka kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmakta olup; dava, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra 23.02.2018 tarihinde açılmıştır. Davalı, tacir olmayıp 6502 sayılı Kanunun 3/1-k maddesi uyarınca tüketicidir. Bu haliyle uyuşmazlığın, anılan kanunun 73/1 ve 83/2.maddeleri uyarınca, tüketici mahkemesi tarafından çözüme kavuşturulması gerekmektedir….”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 2021/1659 Esas, 2021/1442 Karar sayılı ilamında; “…6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3. Maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiye, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 Sayılı Yasanın 73. maddesi, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Dava tarihi itibariyle 6502 sayılı kanun yürürlüktedir. Davalının ticari ve mesleki amaçla hareket etmediği ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın da Tüketici Kanunun 3.maddesi gereğince tüketici işlemi olarak kabul edilmesi gerekir.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20/09/2016 tarihli 2016/6807 Esas 2016/7981 Karar sayılı ilamı, yine İstanbul BAM 37. Hukuk Dairesinin 2019/1642 Esas, 2019/2834 Karar sayılı ilamı ile aynı dairenin 2020/1222 Esas 2020/2297 Karar sayılı kararları birlikte incelendiğinde, fon ve fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarında 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 142.maddesi gereği Ticaret Mahkemelerince bakılacağı düzenlenmesi var ise de, dava tarihi itibariyle 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı yasa yürürlüktedir. Bu yasanın 3.maddesinde belirlenen uyuşmazlıklar, taraflardan birinin tüketici olduğu durumlarda tüketici işlemi söz konusudur. Bu nedenle de Tüketici Kanunun 73/1 ve 83/2 maddeleri uyarınca Tüketici Mahkemeleri görevlidir…” şeklindeki tespitlerle;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 2020/2108 Esas, 2021/902 Karar sayılı ilamında; “…5411 sayılı Bankacılık Kanununun 142. maddesinde “Fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesince bakılır. O yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemelerinde görülür” düzenlemesi vardır.
Ancak, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve Tüketici Kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2.maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir. 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır…” şeklindeki daire uygulamaları da dikkate alınarak huzurdaki davanın da kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklandığı, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca mahkememizin görevli olmadığı değerlendirilmek suretiyle, sonraki tarihli özel kanunun yürürlüğü kapsamında kalan uyuşmazlık hakkında HMK 114/1-c ve HMK 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunun tespitine, dair aşağıdaki şekilde hüküm vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-HMK 114/1-c ve HMK 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4-Yargılama gideri konusunda HMK’nın 331/2 maddesi gereğince görevli Mahkemece karar verilmesine, davaya bir başka Mahkemede devam edilmediği takdirde talep halinde Mahkememizce yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.19/10/2021

Katip …

Hakim …