Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/722 E. 2021/208 K. 31.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/722
KARAR NO : 2021/208

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/12/2020
KARAR TARİHİ : 31/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ipotek borçlularından … A.Ş.nin müvekkili … olan 7.559.908,93 TL tutarındaki faturadan kaynaklı cari hesap borcunu ödememesi üzerine, 3(üç) adet taşınmaz üzerindeki toplam 1.875.000,00 TL bedelli ipoteğin … 10. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyası ile paraya çevrilmesi talep edilmiş olduğunu, paraya çevrilmesi talep edilen ipotek bilgilerinin … İli, … ilçesi, … Mahallesi, … Mevkii, 2349 Ada, 42 Parselde bulunan taşınmaz üzerine 1. Dereceden 800.000,00 TL bedelli, … yevmiyeli, … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, 301 Ada, 10 Parsel (eski 638 parsel)de bulunan taşınmaz üzerine 1. Dereceden 425.000,00 TL bedelli, … yevmiyeli, … İli, … İlçesi, … Mahallesi, 24 Pafta, 65 Ada, 41 Parselde bulunan 650.000,00 TL bedelli, … yevmiyeli taşınmazlar olduğunu, davalıların borca ve yetkiye itiraz ederek davaya konu icra takibini durdurmuş olduğunu, davaya konu ipoteklerin bayilik sözleşmesi ve çerçeve protokolden doğan bütün hakların …’den …’e devrine ilişkin imzalanan 18.06.2018 tarihli devir mutabakatı ile bizzat davalı “…” tarafından müvekkili …’e devredilmiş olduğunu, davalı …, müvekkili şirketten bayilik faaliyeti doğrultusunda satın aldığı akaryakıt ve madeni yağ ürün bedelleri ödememiş olduğunu, davalı “…, müvekkiline yüklü miktarda borçlu olduğunu, davalıların borca, faize, ferilerine ve yetkiye yaptığı itirazların iptalini, … 10. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına konu takibin devamını, haksız itiraz eden borçlular aleyhine alacağın %40ından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde; dava konusu ipoteklerin teminat olduğu alacak nedeniyle müvekkilin hiçbir borcu bulunmamakta olduğunu, toplam da 1.875.000,00 TL değerinde ipoteğin, dava dışı … A.Ş’ye teminat olarak verilmiş olduğunu, davacı tarafından sunulan 18.06.2018 tarihli protokolün, alacağın devrine değil sadece bayilik sözleşmesinin devrine ilişkin olduğunu, dava konusu ipoteklerin teminat olduğunu, alacak nedeniyle müvekkilin borcunun bulunmadığını, taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin kaldırılması ve dava dışı “Lukoil” tarafından teminat mektuplarından haksız olarak tahsil edilen miktarın iadesi amacıyla … 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında ikame edilen davanın derdest olduğunu, davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddini, aksi halde davanın reddini, davacının kötü niyetli olması sebebiyle her bir davalı için ayrı ayrı alacağın %40’ından aşağı olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesini savunmuştur.
… 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E.sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde; müvekkil firma ile davalılardan … arasında akaryakıt ve madeni ürünlerin alımına ilişkin cari hesap bulunmakta olduğunu , söz konusu cari hesaba teminat olarak müvekkil firma tarafından aşağıda bilgileri detaylı olarak verilen 21 adet toplam da 8.850.000,00 TL değerinde banka mektubu ve 3 adet taşınmaz üzerinde toplam da 1.875.000,00 TL değerinde ipotek davalı …’e verilmiş olduğunu, … İli, … İlçesi, … Mah. … Mevkii, 65 Ada 41 Parselde kain taşınmaz üzerindeki … tarih, … yevmiye ve 650.000,00 TL ipotek, … İli, … İlçesi, … Mah. … Mevkii, 638 Parselde kain taşınmaz üzerindeki … tarih, … yevmiye ve 425.000,00 TL bedelli ipotek ile … İli, … İlçesi, … Mah. … Mevkii 2349 Ada, 42 Parselde kain taşınmaz üzerindeki … tarih, … yevmiye ve 800.000,00 TL bedelli ipotek nedeniyle müvekkilin borçlu olmadığının tespitini ve ipoteklerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği, halihazırda da bu dava dosyasında tahkikat işlemlerinin devam etmekte olduğu Mahkememiz dosyasının ise duruşma verilmesi aşamasında olduğu sabittir.
Mahkememizde dava açan davacı şirketin, … 10.icra Müdürlüğünün… E.sayılı icra dosyası nedeni ile itirazın iptali ve takibin devamını talep ettiği, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takip açısından üç adet taşınmazın konu olduğu, ne var ki mahkememizde açılan davadaki davalı şirketin, bu defa mahkememizde itirazın iptali davası açan davacı şirket aleyhine bu defa yine aynı sözleşmesel ilişki çerçevesinde ve yine mahkememizdeki ipotekli takibe konu üç adet taşınmaz üzerindeki ipotek nedeni ile borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin kaldırılmasına dönük olmak üzere … 21. ATM’de daha önce dava açtığı, bu durumun mahkememiz dosyasına cevap dilekçesi sunan davalı şirket vekilinin beyanı ile anlaşıldığı tartışmasızdır.
Yargıtay Hukuk Gene Kurulu uygulaması ile kabul olunduğu üzere “Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164). Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır(…) Bu aşamada menfi tespit davası ile itirazın iptali davası arasındaki hukuki ilişkinin ortaya konulması gerekmektedir. İtirazın iptali davasından önce menfi tespit davası açılması durumunda sonra açılacak itirazın iptali davasında hukuki yararın var olduğu kabul edilmektedir. Menfi tespit davası sonucunda (davanın reddi) alınan kesin hüküm itirazın iptali davası açılmaksızın icra takibinin devamını sağlamayacaktır. Menfi tespit davasından sonra karşılık dava veya ayrı bir dava olarak itirazın iptali davası açılması mümkündür (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 87-88, 119). İtirazın iptali davası, menfi tespit davasından daha geniş talepli bir dava olduğu için aralarında derdestlik anlamında bir ilişki bulunmamaktadır. Ancak menfi tespit davası ile itirazın iptali davasında alacağın var olup olmadığı, yani aynı vakıa tartışılacağı için farklı sonuçlar çıkmaması amacıyla iki davanın birleştirilmesi, davaların birleştirilmesi mümkün olmazsa duruma göre davalardan birinin bekletici mesele yapılması gerekir( YGHK 2017/19-892 E. 2020/305 K.sayılı ilamı)
Adı geçen her iki dava dosyasında belirtilen uyuşmazlıkta, davacı, davalı, delil ve vakıalar arasında kısmen ayniyet, kısmen benzerlik mevcut olup, bu itibarla mahkememizde açılan itirazın iptali davasından önce aynı ipotekli taşınmazlarla ilgili ve aynı borç ilişkisi nedeniyle başka mahkemede menfi tespit davası açıldığı sabittir.
Esasen YGHK uygulamasında da bu tip haller için her iki davanın birleştirilmesi gerektiği vurgulandığı üzere bir kısım Yargıtay Daire kararlarında da bu hususun bozma konusu yapıldığı da gözlemlenmektedir. (Yargıtay 11 H.D. 2019/1787 E. 2021/1096 K.sayılı ilamı ve benzerleri)
”Davaların birleştirilmesi” başlıklı HMK.m.166. hükmüne göre;
(1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
Bu itibarla her iki dava dosyasındaki tarafların, toplanacak delillerin, inceleme konularının, savunma içeriklerinin kısmen ayniyet, kısmen bağlantı içinde olması bir tarafa gerek doktrin gerek Yargıtay uygulaması da gözetildiğinde mahkememizde sonradan açılan davanın daha önce açılmış olan dava ile birleştirilmesinde de gereklilik bulunduğu; esasen aksi halde farklı raporların ve kararların çelişki arz etmesinin gündeme gelmesi ihtimalinin de söz konusu olabileceği, çelişkili kararların ortaya çıkmasının engellenmesi açısında da birleştirme kararında gereklilik bulunduğu anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca mahkememizin 2020/722E.sayılı dosyası ile adı geçen … 21.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E. sayılı dosyasının taraflarının aynı olduğu, her iki davanın benzer sebepten kaynaklandığı, delillerin dahi benzer olduğu, aralarında bu şekilde fiili-şahsi bağlantı bulunduğu, tarafların aynı olduğu, delillerin birlikte takdirinin uygun olduğu, birleştirme kararı verilmesinin usul ekonomisi yönünden gerekli olduğu gibi bilakis birleştirme kararı verilmemesinin her iki dosya yönünden en son Yargıtay aşamasında dahi bozma nedeni teşkil edecek nitelikte olduğu, esasen gerek doktrin gerekse Yargıtay uygulamaları açısından her iki davanın birlikte görülmesi gerektiği anlaşılmakla mahkememiz dosyasının, daha önce açılan ve yine dava dosyamızda olduğu üzere duruşma aşamasına geçen … 21.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E. sayılı dosyasıyla birleştirilmesi gerekmektedir.
Yapılan açıklamalar karşısında; mahkememiz dosyasının, … 21.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya İstanbul … 21.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E. sayılı dosya üzerinden devam olunmasına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Mahkememiz dosyasının, … 21.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E. sayılı sayılı dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,
2-Yargılamaya … 21.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E. sayılı dosya üzerinden devam olunmasına,
3-Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin birleşen dosya ile birlikte hüküm altına alınmasına,
4-Dosyanın kaydının bu şekilde kapatılmasına,
5-Birleştirme kararının HMK m.166/f.3 hükmü gereği ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilmesine
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, asıl dosya ile birlikte istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile kesin olarak karar verildi.31/03/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …