Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/70 E. 2021/876 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/70 Esas
KARAR NO : 2021/876

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
KARAR TARİHİ : 14/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle;Davalı …’in kullandığı … plakalı araç ile 02/01/2013 tarihinde … ile … ilçesi …sokağında davacı …’e hız kurallarını ihlal ederek şiddetli bir şekilde çarptığı, bu şartlar neticesi davacının havaya fırlayarak kafasının ön cama geldiği, beyin kanaması geçirdiği, halen yoğun bakım ünitesinde tedavisinin sürdüğü, kazaya sebebiyet veren aracın davalı … adına kayıtlı olup Karayolları ZMMS sigorta poliçesi ve kasko poliçesinin diğer davalı … tarafından düzenlendiğini, davacının meydana gelen kaza nedeniyle hastane ve tedavi giderleri oluştuğunu, iş göremezlik ve kazanç kaybı oluştuğunu, bu nedenlerle 1.000TL maddi, 50.000TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Dahili davacılar vekili 24/09/2013 tarihli ara karar gereği sunmuş olduğu 01/10/2013 tarihli dilekçesinde özetle: davacı …’in 04/07/2013 tarihinde vefat ettiğini, geriye yasal mirasçılar …, …, …, …, …, …’in kaldığını, davacı ve …’in vefatı nedeniyle mirasçı sıfatı da gözetilerek mirasçıların davacı olarak davaya dahil edilmesini, davacıların bu ölüm nedeniyle büyük bir elem ve acı içerisinde olduklarını, aynı zamanda maddi açıdan da mağdur olduklarını, ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını, açıklanan nedenlerle vefat nedeniyle taraf değişikliği yapılmasını davalıların 150.000,00TL destekten yoksun kalma tazminatı, 1.000,00TL maddi tazminat ve 100.000,00TL manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesini talep etmiş, aynı tarihte 342TL tamamlama harcı yatırmıştır.
Davacılar vekili 01/10/2013 tarihli vermiş olduğu 2. Dilekçede önceki dilekçede belirtilen destekten yoksun kalma tazminatı taleplerini 50.000,00TL olmasına rağmen 150.000,00TL olarak sehven yazıldığını, 50.000,00TL baz alınarak harç hesaplanmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle;Davanın görevsiz ve yetkisiz mahkemede açıldığını, Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesinde davanın görülmesi gerektiğini, kazaya karışan … plakalı aracın müvekkil şirkete ait olup diğer davalı …’in hiçbir kusuru olmadan davacıya çarpması neticesi meydana geldiğini, ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılmasını müvekkil şirketin kusuru bulunmadığını, kaza mahallinde trafik lambası ve yaya geçidi bulunmamasına rağmen davacının sadece araç yoluna ayrılmış trafikte cep telefonu ile konuşarak yaya geçidi olmayan bir alanda karşıdan karşıya geçmesi neticesi kazanın meydana geldiğini, açıklanan nedenlerle ceza davasının bekletici mesele yapılmasını haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle;Aracın çalışmış olduğu şirket adına kayıtlı olup kazada hiçbir kusuru bulunmadığını, soruşturmanın halen sürdüğünü, ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasını kazaya davacının sebebiyet verdiğini, kaza mahallinde trafik lambası ve yaya geçidi bulunmamasına rağmen davacının sadece araç yoluna ayrılmış trafikte cep telefonu ile konuşarak yaya geçidi olmayan bir alanda karşıdan karşıya geçmesi neticesi kazanın meydana geldiğini, açıklanan nedenlerle ceza davasının bekletici mesele yapılmasını haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle;Kazaya karışan … plakalı aracın müvekkil sigorta şirketi tarafından hem Karayolları ZMMS poliçesi hem de kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçeden kaynaklı bedeni zararlarda sigortalının kusuru oranında olmak üzere kişi başı sakatlık tazminatının 225.000,00TL ile sınırlı olduğu, kusur tespiti için dosyanın trafik ihtisas dairesini gönderilmesini davacının maluliyet oranının belirlenmesi için ATK Başkanlığına sevkini aktüer sınıfına ait bir bilirkişi vasıtıyla tazminat hesabın yapılmasını, müvekkil sigorta şirketi sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu, zira KTK 91. Maddesine göre trafik sigortaları aynı kanunun 85. Maddesine göre işletenlere düşen sorumlulukları kapsamak üzere yapıldığını, dolayısıyla sigortalı araç sürücüsünün kusuru yoksa işletene düşen bir sorumluluk da bulunmadığını, maddi tazminat kalemlerinin ayrı ayrı açıklanması gerektiğini, dava dilekçesinin içeriğinde davacı adına herhangi bir manevi tazminat talebinin söz konusu olmadığını bu davada davacı sıfatına sahip olmayan davacının ailesine yönelik manevi tazminat talebinin reddi gerektiğini kaldı ki talep edilen manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu, açıklanan nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkememizce istinaf kaldırma ilamından önce yapılan yargılamada, ceza mahkemesinde daha önce verilen kararın sürücü …’in kusuru bulunmadığı gerekçesiyle bozulduğu, bozmaya uyulması ile olayda kusurun bulunmadığına dair ceza yargılamasındaki tespit ve değerlendirmenin usulü müktesep hak teşkil ettiği, bozma ilamına uyulduktan sonra yerel mahkeme kararının beklenmesinin sonuca etkili olmadığı ve devamla ceza koğuşturması kapsamında davalı sürücünün kusursuz olması nedeniyle davalıların sorumlu tutulamayacakları sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiş; verilen bu karar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 12/11/2019 tarih ve 2017/2172 Esas, 2019/3773 Karar sayılı ilamı ile kaldırılmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi; Ceza yargılamasında sürücü kusursuz olduğundan beraat kararı verilmiş olmakla birlikte, İlk Derece Mahkemesince ATK’dan alınan 30.10.2014 tarihli kusur raporunda sürücü…’e % 25 oranında kusur verildiği, hukuk hakimi ceza hakiminin beraat kararı ve kusur nitelemesiyle bağlı değilse de kusura ilişkin raporlar arasında çelişki mevcut olup bu çelişki giderilmeksizin, kusur yönünden kazanılmış hak oluştuğu yönündeki değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi yerinde olmadığı gerekçesiyle kaldırma kararı vermiştir.
Kaldırma ilamı doğrultusunda Dosyamız davalısı …’ın … 48. Asliye Ceza Mahkemesinin …-E ve …-K sayılı ve 31.05.2016 tarihli kararında, ölenin …, sanığın … olduğu, dosyadaki bilirkişi raporunda sanığın tali kusurlu olduğunun belirtildiği, yapılan yargılamaya göre 2013/386-E ve 2014/140-K sayılı kararında sanığın cezalandırılmasına karar verildiği ancak Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2015/77764-E ve 2016/3188-K sayılı kararında, sanığın yönetimindeki aracıyla meskun mahalde ki yönlü köprü alt geçidinde seyrettiği sırada yolun sağından soluna doğru kaldırımdan aniden yola inen yayaya aracının sağ ön kısımları ile sağ şeritte çarptığı, sanığın hızına ilişkin bir tespitin ve fren izinin bulunmaması karşısında, sanığın mevcut koşullarda alabileceği herhangi bir tedbir ve sanığa yüklenebilecek bir kusur olmadığı gözetilerek beraat yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararının verilmesi gerekçesi ile bozulduğu, Yargıtayın bozma ilamına uyulduğu, yapılan yargılamaya göre sanığın olayda kusursuz olması nedeniyle BERAATİNE karar vermek gerektiği belirtilmiştir. Anılan Mahkeme kararı Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 28.06.2017 tarihli ve 2016/13143-E ve 2017/5592-K sayılı kararı ile onanarak 28.06.2017 tarihinde kesinleşmiştir. Bu haliyle kusursuz olduğundan bahisle ceza mahkemesinde verilen beraat kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, ATK’ dan alınan 30/10/2014 tarihli kusur raporunda ise sürücü …’a %25 oranında kusur atfedildiği anlaşılmakla, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2017/2172 Esas, 2019/3773 Karar sayılı kaldırma kararı doğrultusunda raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde resen seçilecek İTÜ Trafik Kürsüsünde görev yapan akademisyenlerden oluşturularak 3 kişilik heyetten rapor alınmasına karar verilmiş; 28/03/2021 tarihli bilirkişi raporu ile özetle; Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenip dosyaya sunulan 30.10.2014 tarihli raporda, olayda yaya …in yaklaşan aracı dikkate almadan ve araçlara ilk geçiş hakkını vermeden yolda yürüdüğünden % 75 oranında asli kusurlu olduğu, sürücü …ın ise yayaya yeteri kadar dikkat etmediğinden % 25 oranında tali kusurlu olduğu belirtilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre:
Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak
MADDE 52 Sürücüler;
a) Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak,
b) Hızlarını kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak,
c) Diğer bir aracı izlerken yukarıdaki fıkrada belirlenen durumları göz önünde tutarak güvenli bir mesafe bırakmak,
d) Kol ve grup halinde araç kullananlar, araçlar arasında yönetmelikte belirtilen esaslara uygun olarak diğer araçların güvenle girebilecekleri açıklıklar bulundurmak, Zorundadırlar.
Yayaların uyacakları kurallar:
Madde 68 Yayaların uyacakları kurallar aşağıda belirtilmiştir.
b) Taşıt yolunun karşı tarafına geçmek isteyen yayaların taşıt yolunu, yaya ve okul geçidi ile kavşak giriş ve çıkışları dışında herhangi bir yerden geçmeleri yasaktır.
Yayalar, bu yerlerden geçerken;
1. Yaya ve okul geçitlerinin bulunduğu yerlerde, geçitte yayalar için ışıklı işaret varsa bu işaretlere uymak,
2. Geçitte yayalar için ışıklı işaret yoksa ve geçit sadece taşıt trafiği ışıklı işareti veya yetkili kişi tarafından yönetiliyorsa geçecekleri doğrultu açıldıktan sonra taşıt yoluna girmek,
3. Işıklı işaret veya yetkili kişilerin bulunmadığı geçitlerde veya kavşaklarda güvenlikleri açısından yaklaşan araçların uzaklık ve hızını göz önüne almak,Zorundadırlar.
Ancak, yüz metre kadar mesafede yaya geçidi veya kavşak bulunmayan yerlerde yayalar, taşıt trafiği için bir engel teşkil etmemek şartı ile ve yolu kontrol ederek kendi güvenliklerini sağladıktan sonra en kısa doğrultuda ve en kısa zamanda taşıt yolunu geçebilirler.
Dava konusu olayda ölen davacıların murisi yaya …, karşıdan karşıya geçmeden önce kendi can güvenliğine dikkat etmesi ve yaya geçidinin veya kavşak giriş çıkışının olmadığı yerde çok yakında bulunan ve emniyetle duramayacağı anlaşılan araca ilk geçiş hakkını vermesi gerekirken bu kurallara uymamış, dikkatsiz, tedbirsiz ve dalgın şekilde, aniden ve yolu yeterince kontrol etmeden yola girmiş ve kaldırıma en yakın şerit olan en sağ şeritte seyreden ve çok yakından gelen aracın darbesine maruz kalmıştır. Bu nedenle davacıların murisi yaya … olayda % 100 oranında asli ve tamamen kusurludur.
Davalı sürücü … ise, kaza yerinde fren izi olmaması ve aracın hızlı olduğunu gösteren herhangi bir tespitin olmaması dikkate alındığında, kaza anında 50 Km/s hız sınırından daha hızlı seyrettiği yönünde bir tespit olmadığından olayda bir trafik kuralı ihlal etmediği, bu nedenle olayda kusursuz olduğu kanaatine varılmıştır.” şeklinde rapor tanzim edilmiştir.
Davalının kusur durumuna ilişkin ceza yargılamasındaki tespitin hukuk yargılamasındaki bağlayıcılığı ve oluşan çelişkilerin giderilmesine yönelik; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 12/11/2019 tarih ve 2021/857 Esas, 2021/1573 Karar sayılı ilamında “…Yargıtay HGK’nun 2013/4-1008 Esas – 2014/490 Karar kararında belirtildiği gibi “….Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı BK.) 53.maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
818 sayılı BK’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53.maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır (6098 sayılı TBK’nın 74.maddesi de paralel bir düzenlemeyi içermektedir.).
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak hemen belirtilmelidir ki gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.1.975 gün ve E:1971/T-406, K:1975/1; HGK’nun 23.1.1985 gün ve E:1983/10-372, K:1985/21; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları).
Vurgulamakta yarar vardır ki hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi bir engel oluşturmaz (HGK’nun 16.09.1981 gün E:1979/1-131, K:1981/587 sayılı ilamı; Mustafa Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamı).
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (HGK’nun 11.10.1989 gün ve E:1989/11-373, K:472; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları)…” şeklinde tespit değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla bağlı değil ise de Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır. Bu kapsamda ceza mahkemesince maddi vaka değerlendirilirken olayın oluşunun belirtildiği, bu kararın kesinleşmiş olması durumunda bu maddi olgu artık hukuk mahkemesi için de bağlayıcı nitelikte olduğu, ayrıca Ceza mahkemesine sunulan kusur raporu ile mahkememizce kaldırma kararı sonrası aldırılan 28/03/2021 tarihli kusur raporunun birbiri ile örtüştüğü anlaşılmakla somut uyuşmazlıkta davalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından davanın reddine dair hüküm vermek gerekmiştir.
Yargılama devam ederken davacının vefat etmesi üzerine … Noterliğinden alınan … tarih … yevmiye nolu mirasçılık belgesine göre davacı …’in 04/07/2013 tarihinde vefat ettiği geriye mirasçı olarak eşi … ile çocukları …, …, …, …, …’in kaldığı anlaşılmıştır. Davacı …’in vefatı nedeniyle yargılamaya dahili davacılar olarak adı geçen mirasçıları tarafından devam edilmiş, ayrıca yaralanma nedeniyle talep edilen geçici ve sürekli iş görememezlik şeklindeki maddi zarar talepleri davacıların desteğinin yaşamını yitirmesi nedeniyle destekten yoksun kalma şeklinde maddi zarar talebine dönüştürülmüş, bu suretle davacıların 50.000,00TL destekten yoksun kalma tazminatı, 1.000TL tedavi giderleri tazminatı olmak üzere 51.000,00TL maddi tazminat, 100.000,00TL manevi tazminat olmak üzere kaldırma kararı öncesi yargılamaya devam olunmuş ise de;
Davacının ölümü ile mirasçılarının davaya katılarak, harç da yatırmak suretiyle kendi adlarına destekten yoksun kalma ve manevi tazminat talebinde bulunmalarına karşın, HMK’nın 55/1.maddesi de dikkate alınarak, ölen davacı tarafından verilen dava dilekçesinde ki talep edilen maddi (tedavi giderleri, iş göremezlik tazminatı ve kazanç kaybı) ve manevi tazminat talepleri bağlı kalmak gerekmektedir. Zira mirasçılar huzurdaki davaya vefat eden murisleri adına devam etmekte olup, destekten yoksun kalma şeklinde maddi zarar talebine ilişkin ve ayrıca her mirasçı için ayrı ayrı manevi tazminat taleplerine ilişkin usulüne uygun açılmış bir davadan bahsedilemeyecektir. Bu haliyle davacının dava dilekçesindeki 1.000-TL maddi, 50.000-TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve davası dikkate alınarak reddedilen davanın vekalet ücretlerinin hesaplanması yoluna gidilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcın başlangıçta peşin alınan 174,20-TL harçtan mahsubu ile eksik kalan bakiye 114,90-TL TL harcın davacılara İADESİNE,
3-Davacılar tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı …, tarafından yapılan 18,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …,’ye verilmesine,
4-Davalılar …, …, … yargılama sırasında kendilerini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan maddi tazminat yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin m.3/2, m.10/4,3 maddesi uyarınca hükmedilen 1.000,00 -TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
5-Davalılar …, …, … yargılama sırasında kendilerini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan manevi tazminat yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin m.3/2, m.13/2 maddesi uyarınca hükmedilen 5.100,00 -TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
6-Mahkememizce 22/01/2013 ve 06.01.2014 tarihli celse ara kararları ile davalı …. adına kayıtlı olması halinde …, …, …, …,…, … plakalı araçların üzerine konulan ihtiyati tedbirlerin hükümle birlikte kaldırılmasına,
7-HMK’ nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekili yüzüne karşı, davalıların yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.14/12/2021

Katip …

Hakim …