Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/694 E. 2022/629 K. 07.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/694
KARAR NO : 2022/629

DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması; Tapu İptali-Tescil
DAVA TARİHİ : 30/11/2020
KARAR TARİHİ : 07/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan sözleşmenin uyarlanması; tapu iptal-tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri ile davalı banka arasında akdedilen 28/10/2018 tarihli protokolün 8.maddesi uyarınca “…, …, … Mah. 6 pafta, 632 ada, 84 parselde kayıtlı … nitelikli taşınmazın”, devir tarihinden itibaren 24 ay süre ile müvekkiller lehine vefa hakkı verilmesi kaydı ile davalı bankaya devri konusunda mutabık kalındığını, söz konusu taşınmazın 30/10/2018 tarihinde tapuda davalı bankaya devredildiğini, tapu üzerindeki diğer takyidatların kaldırılması hususunda davalı banka ve 3.şahıs şirketle 26/10/2018 tarihinde ayrı bir protokol akdedildiğini, bu protokolün 4.maddesi uyarınca, 2.derece ipotek alacaklısı şirketin bu taşınmaz üzerindeki ipoteğinin ve haczinin kaldırılmasının sağlanacağını, şayet sağlanamazsa 5.madde uyarınca davalı banka tarafından ödenen rakamın geri ödenmesinin talep edileceğinin kararlaştırıldığını, taşınmazın davalı bankaya devri ile taşınmaz üzerindeki takyidatların kaldırılması arasında 14 ay 20 günlük bir sürenin geçtiğini, bu süre içerisinde müvekkillerinin, söz konusu taşınmaza ilişkin vefa hakkını kullanmak istediklerini, gelen alıcıların taşınmaz üzerindeki ipotek ve hacizleri ileri sürerek taşınmazı almaktan vazgeçtiklerini, müvekkillerinin vefa hakkını kullanmasına engel olunduğunu ve davalı tarafından mağdur edildiğini, Kovid 19 nedeniyle birçok yerin kapatıldığını, bu nedenle vefa hakkının kullanımının müvekkilleri açısından neredeyse imkansız hale geldiğini, sözleşmede öngörülen vefa süresinin uzatılması konusunda davalı bankadan sözlü ve yazılı olarak defalarca talepte bulunulmasına rağmen bugüne kadar olumlu bir cevap verilmediğini beyan ederek sözleşmenin uyarlanmasını, aksi halde söz konusu taşınmazın tapusunun iptali ile taşınmazın müvekkilleri adına tesciline, bu süre içerisinde dava konusu taşınmazın davalı banka tarafından 3.şahıslara devredilmesi ya da taşınmaz üzerine başkaca takyidatlar gelmesi halinde müvekkillerinin mağdur olacağını, haklarını elde etmesinin zorlaşacağı ve hatta imkansız hale geleceği dikkate alınarak HMK. 389 maddesine istinaden, dava konusu taşınmazın 3. şahıslara devir ve temlikinin önlenmesi için teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle … TİC. A.Ş.’ye ihbar edilmesini, davacılar dahil dava dışı tüm muhataplar aleyhine … 10. İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyasından, iş bu davaya konu gayrimenkulün üzerinde müvekkil banka lehine konulmuş oları 1.dereceden ve 15.400.000,00-TL bedelli üst limit ipoteğinin paraya çevrilmesi için icra takibine başlandığı, gayrimenkul üzerinde aynı zamanda dava dışı …TİC. A.Ş. lehine 2.dereceden ve 3.000.000,00-TL bedelli ipotek şerhi ile … 11.İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına konu 11.807.758,09-TL tutarlı ihtiyati haciz şerhi bulunduğunu, risklerine mahsup edilmek kaydı ile dava dışı …Tic. A.Ş. lehine mevcut ipotek ve ihtiyati haciz şerhlerinin fekki mukabilinde …Tic. A.Ş.’ye ödemek için muhasebeleştirilen ödeme tutarının toplamı olan 6.000.000,00-TL mukabilinde bankaya devredildiğini, davacılar ile banka arasında akdedilmiş olan 26.10.2018 tarihli protokolün 8.maddesine göre; davaya koru taşınmazın müvekkil banka adına tescil edildiği, 30.10.2018 tarihinden itibaren 24 (yirmi dört) aylık süre içerisinde; tescil bedeli olan 6.000.000.00 TL’ye, tescil tarihi oları 30.10.2018 tarihinden itibaren uygulanacak aylık 941,60 kârın ilavesi suretiyle tahakkuk edecek tutarın, davacılardan … TİC. A.Ş. ve/veya … adına ve/veya davacıların göstereceği üçüncü şahsa devredilebilmesi için müvekkili bankanın … Şubesi nezdindeki … no.lu IBAN hesabına, 30.10.2020 târihine kadar yatırılması halinde protokol doğrultusunda tescile hazırlık ve tescil işlemleri başlatılacak iken, iş bu miktar süresi içerisinde yatırılmadığı, dolayısıyla davacıların iş bu maddeden doğan geri alım hakları geçerliliğini yitirerek madde ve protokolün hükümsüz kaldığını, davacılardan …TİC. A.Ş. ve müvekkili banka ile dava dışı … TİC. A.Ş. aralarında akdedilmiş olan 26.10.2018 tarihli protokolün yükümlülüklerinin dava dışı …TİC. A.Ş. tarafından gereği gibi ifa edilmemesinden kaynaklı olarak davacıların herhangi bir zararı doğmuş ise söz konusu zarardan sorumluluğun … TİC, AŞ.’ye ait olduğunu, söz konusu zararı kabul etmediklerini, söz konusu ihtarın muhatabının da dava dışı .. TİC. A.Ş. olduğunun ihtarnamede belirtildiğini, davacıların, 26.10.2018 tarihli protokolün 8.maddesi gereği hak sahibi oldukları 24 aylık süre içerisinde gayrimenkulün taliplisi olan ve terkin edilmeyen şerhler nedeniyle almaktan vazgeçtiklerini, iddia ettikleri hiçbir müşteriyi, gayrimenkulün maliki olan müvekkili bankaya yönlendirmediğini, ayrıca pandeminin başladığı tarihten bugüne değin, kanun koyucu ve bankacılık ile ilgili otoriteler, özel hukuka tabi hiçbir sözleşmenin uyarlanması için herhangi bir mevzuat düzenlemesini de yapmadığını, davacılara tanınmış olan 24 aylık sürenin uzatılıp uzatılmaması hususunda takdirin müvekkil bankada olduğunu, müvekkil bankanın davacıların süre uzatım taleplerini kabul etmek zorunda olmadığını, 24 aylık süre içerisinde gayrimenkulü geri alamayan ve/veya 3.şahsa satamayan davacıların somut olmayan süre uzatım talepleri nedeniyle, müvekkil bankanın söz konusu likiditeye/nakite sahip olmak için söz konusu gayrimenkulü taliplisi olan 3.şahıslara satma iradesine ve hakkına sahip olduğunu, davacıların gayrimenkulü geri almak ve/veya 3.şahıslara satılmasına aracılık etme iradesine sahip iseler, söz konusu gayrimenkulü 26.10.2018 tarihli protokolün 8.maddesi kapsamında değil, müvekkil bankanın ilgili gayrimenkul servisi ile irtibatlı olarak, herhangi bir 3.şahıstan farklı bir imtiyaza/ayrıcalığa sahip olmaksızın bu işlemleri yapabileceklerini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davacılar ile davalı banka arasında 26/10/2018 tarihinde protokolün yapıldığı, protokolün 8.maddesine göre davaya konu taşınmazın “davacılar ile banka arasında akdedilmiş olan 26.10.2018 tarihli protokolün 8.maddesine göre; davaya konu taşınmazın banka adına tescil edildiği (EK-3) 30.10.2018 tarihinden itibaren 24 (yirmi dört) aylık süre içerisinde; tescil bedeli olan 6.000,000.00 TL’ye, tescil tarihi olan 30.10.2018 tarihinden itibaren uygulanacak aylık 941.60 karın ilavesi suretiyle tahakkuk edecek tutarın, davacılardan … TİC. A.Ş. ve/veya …adına ve/veya davacıların göstereceği 3.şahsa devredilebilmesi için bankanın Kartal Ticari Şubesi nezdindeki … no.lu IBAN hesabına, 30.10.2020 tarihine kadar yatırılması halinde protokol doğrultusunda tescile hazırlık ve tescil işlemleri başlatılacak iken, iş bu miktar süresi içerisinde yatırılmamış, dolayısıyla davacıların iş bu maddeden doğan geri alım hakları geçerliliğini yitirerek madde ve protokolün hükümsüz kaldığı,” tescile hazırlık ve tescil işlemlerinin başlatılacağının düzenlendiği hususlarının, 26/10/2018 tarihli protokolün 5.maddesinin davacılarca iddia olunduğu, yine aynı protokol gereği …’nın davalı bankaya olan borçları davacı şirketin dava dışı ihbar olunan şirkete olan borçları için 6.000.0000,00 TL’lik devir bedeli tutarında muhasebeleştirerek bankanın borçlarını kabul ettiği ve davacıların ibra olunduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasında tartışmalı olan husus, davacıların taşınmaz üzerindeki takyidatların süresi içinde kaldırılmamış olması nedeniyle ayrıca haciz ve ipoteklerin kalkması sonrası pandemi döneminin varlığı karşısında, vefa haklarının kullanılmasının mümkün olup olmadığı, bu nedenle 28/10/2018 tarihli protokol ile davacılara tanınmış olan sürenin uzatılmak suretiyle davacıların vefa haklarını kullanabilmeleri açısından bu konuya ilişkin protokol hükmünün değişen koşullara uyarlanmasına yönelik talebin kabulünün gerekip gerekmediği; bu noktada mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda ise taraflar arasında yapılan protokole istinaden davalı bankaya geri iade koşulu ile devredildiği ve ancak protokol yapılması sonrası irade dışı sebeplerin varlığı iddiası karşısında, tarafların gerçek iradelerini yansıtacak şekilde işlem yapılmasının yine mümkün olmadığı iddiası nedeniyle davalı adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline dair karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır.
Somut uyuşmazlıkta davaya konu taşınmazın 26/10/2018 tarihli protokol nedeniyle dava dışı …’nın kredi-fon risklerine mahsup edilmek kaydıyla banka tarafından muhasebeleştirilen ödemenin söz konusu olduğu, davacı şirketin riskine mahsup edilmek kaydıyla bu işlemin yapıldığı açıktır.
Davacı davasını 6100 sayılı kanun gereği terditli dava olarak açmış olup öncelikle asli talep, akabinde gerekirse feri talep olarak incelenerek hüküm oluşturulacaktır.
Davanın konusu açısından tarafları tacir olan dava dosyasında başka bir mahkemenin görevli olmasını gerektirir durum bulunmadığından Mahkememiz görevli, tapu iptal ve tescil yönünden Mahkememiz yetkili olmakla birlikte somut davada harç eksikliğinin tamamlanması gerektiği takdir olunmuştur. Bu çerçevede “terditli dava açan davacının asli talebi yönünden Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/3540 E.-2017/1261 K.sayılı ilamı maktu harç alınması açısından birebir emsal niteliği taşıdığı dahi duruşma sonrası tespit olunmakla mahkememizin 30/09/2021 tarihli duruşmasının 5 numaralı ara kararının aynen baki kalmasına, -üye hakim …’ ın asli talep açısından nispi harç alınmasına dair karşı oyu ile – oy çokluğu ile karar verilerek yargılamaya bu çerçevede devam olunmasına; mevcut beyanlar ve tapu müdürlüğünden gelen cevap karşısında terditli davaya konu asli talep ile ilgili yapılacak bu aşamada başkaca tahkikat işlemi kalmadığından usul ekonomisi gereği bu defa terditli davaya konu feri talep niteliğindeki tapu iptal ve tescil davası yönünden tahkikata başlanmasına; terditli davadaki feri talebe konu tapu iptal ve tescil davası yönünden öncelikle dava tarihi olan 30/11/2020 tarihi itibari ile taşınmaz numaralarının zemine uygulanması sonrası taşınmazın belirtilen tarih itibari ile piyasa rayiç değerinin araştırılmasına” dair ara karar oluşturulmuş, yargılama aşamasında tapu iptal ve tescil talebi de ele alındığından atanan uzman bilirkişi marifetiyle taşınmazın rayiç değeri tespit edilmiş, harç eksikliği ise tam ve eksiksiz olarak giderilmiştir.
Sırasıyla asli ve feri talepler ele alınacaktır.
A)Davacıların asli talebine konu husus, dava dilekçesinde ileri sürüldüğü üzere davacıların sözleşmede öngörüldüğünü iddia etmiş olduğu vefa hakkını kullanabilmek için vefa hakkının kullanılmasına dair sözleşmede öngörülen sürenin uzatılması açısından bu yöne ilişkin uyarlanma talebinin kabulüne ilişkin olmakla öncelikle vefa yani geri alım hakkı ile ilgili genel açıklamalar yapılmasında fayda bulunmaktadır.
Türk Medeni Kanununun “Taşınmaz mülkiyeti” başlıklı ikinci bölüm ikinci ayırım madde 736. alım ve geri alım hakları başlığı altında aynen “Tapu kütüğüne şerh verilen alım ve geri alım hakları, şerhte belirtilen süre içinde her malike karşı kullanılabilir.
Şerhin etkisi, her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer” hükmü getirilmiştir.
Vefa hakkı (geri alım hakkı) bir kimsenin satmış olduğu bir gayrimenkulü bedeli karşılığında tek taraflı bir irade açıklaması ile satın alma imkanını veren kurucu yenilik doğuran şahsi bir haktır. Tapu siciline şerh verildiği takdirde bu şahsi hak ayni bir nitelik kazanır. Konusu gayrimenkuldür. T.B.K’nun 237. (B.K 213.) madde hükmüne göre resmi şekil şartı vardır. Bedel gözetilmesi zorunlu olmayıp isteğe bağlıdır. Vefa hakkının ne şekilde kullanılacağı hususunda kanunda bir hüküm yoktur. Yenilik doğuran niteliği itibariyle vefa hakkı dava açılarak kullanılabileceği gibi mektup, telgraf ve ihtar göndermek suretiyle de kullanılabilir. Bu konuda irade açıklamasının karşı tarafa ulaşması yeterlidir. Geri alım (vefa) hakkı dava açılarak kullanılması Türk Medeni Kanunun 716 maddesinde yer alan bir tescil davası niteliğindedir.
Öte yandan geri alım sözleşmesi noter tarafından re’sen düzenlenmedikçe geçerli sayılmaz. Bu nedenle geçerli olmayan bir sözleşme tapuya şerh edilse dahi geçerlilik kazanmaz. Bu husus re’sen gözetilir. (Yargıtay 14.HD 2015/15856E. 2016/10198K.sayılı kararı)
Yapılan açıklama dikkate alındığında geri alma hakkının ancak şekil şartlarına uygun bir geri alım sözleşmesinin yapılması halinde geçerli olabileceği anlaşılmaktadır. Tapulu bir taşınmaza ilişkin geri alım sözleşmesinin resmi şekilde yapılması şart olup bu işlemi resmi şekilde gerçekleştirecek olan makam ise tapu sicil memurlarıdır. (Oğuzman K., Seliçi Ö.ve Özdemir S.O. (2011), Eşya Hukuku, İstanbul, s.433-436). Ancak, gerek doktrinde ve gerekse uygulamada sözleşmenin noterler tarafından da düzenlenebileceği kabul edilmektedir. (Oğuzman K., Seliçi Ö.ve Özdemir S.O. (2011), Eşya Hukuku, İstanbul, s.433-436; N.Kocayusufpaşaoğlu, Türk Medeni Hukukunda Gayrimenkul Satış Vaadi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi, 1959, s.123-124).
Somut olayda Kanunun aramış olduğu şekilde yapılan ve tapuya şerh edilen bir vefa yani geri alım sözleşmesinin olmadığı gerek taraf beyanları gerek tapu müdürlüğünden celb edilen kayıtlarla sabittir. Bu noktada açıklanan yasal düzenlemeler ve taraflar arasında imzalanan sözleşme, akit tablosu ve dosyada mevcut tüm kayıt ve bilgilere göre vefa yani geri alma hakkına ilişkin geçerli sözleşme bulunmadığı açıktır. Öncelikle ve bu yönden davacının “hukuk düzeni tarafından kabul edilmeyen bir hakkına dayanarak hak talep edebilmesi yani sözleşmenin uyarlanması talebi Mahkememizce kabul görmemiştir.”
Kaldı ki vefa hakkı ile ilgili şekil şartlarına uygun bir sözleşme ile yapılmadığından geçerli olmayan veya hukuken ortada hiç bulunmayan sözleşmenin uyarlama yolu ile ileri sürülebilmesinin mümkün olmadığı kabul edilmelidir. Doktrine göre de “şekle bağlı sözleşmelerde şekil şartına uyulmamış ise geçerli bir sözleşme bulunmadığından bunun uyarlanmasından da söz edemeyecektir. Hâkim kurulmuş ve geçerli bir sözleşmenin uyarlanmasını kabul edebilir. (…) (…, Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, 2.Baskı, Ankara, Sayfa 109; 112) (Gül Melahat DOĞAN, Aşırı İfa Güçlülüğü Nedeniyle Sözleşmenin Değişen Koşullara Uyarlanması, Ankara, Sayfa 16)
Açıklanan nedenler karşısında, vefa yani geri alma hakkına dayalı olarak sözleşmedeki sürenin uyarlanmasına yönelik davacıların asli talebinin reddi gerekmiştir.
B)Davacılar vekilinin diğer talebi ise, varlığı tartışmasız olan protokole dayalı olarak davalı bankaya iade etme koşuluyla devredilen ve ancak protokol yapıldıktan sonra ortaya çıktığı ileri sürülen irade dışı sebeplerle, taraf iradelerine aykırı şekilde işlem yapılmasının mümkün olmadığı iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil davasının kabulünün gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Ne var ki bu noktada öncelikle gözetilmesi gereken husus, tapu iptal ve tescil talebine konu edilen taşınmazın davalı bankaya intikal nedeninin “satış işlemi” kaynaklı olmasıdır. Bu satış işleminin nedeni ise yine dayanak protokol içeriği ve varlığı tartışmasız olan belgelerden anlaşılacağı üzere, davalı banka tarafından yapılan ödemelerdir. Somut olayda da, taraflar arasında akdedilen 28/10/2018 tarihli protokol davacılara ait taşınmaz üzerinde davacılar lehine vefa hakkı tanınmasına ve buna ilişkin koşullara dair hükümler içermekte olup yukarıda açıklanan yasa hükmü uyarınca vefa sözleşmesinin resmi şekilde yapılması zorunludur. Resmi şekilde yapılmayan bu protokole göre taraflar ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre verdiklerinin iadesini isteyebilecektir. Ancak somut olayda sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davacılar aleyhine ve davalı bankanın sebepsiz zenginleşmesine yol açan bir olgu ve hukuki durumun varlığı iddia olunmadığı gibi bu yönde de bir ispat durumu bulunmamaktadır. (Yargıtay 14. HD 2019/1879E. 2019/5015K.sayılı karardan hareket edilmiştir.) O halde tapu iptal ve tescil talebine konu taşınmazın davalı bankanın uhdesinde olması sebepsiz değildir. Bu durumda tapu iptal ve tescil talebi öncelikle bu yönden kabul edilemez.
Diğer yandan davalı, bankacılık faaliyeti nedeniyle ve alacağını tahsil etmek amacı ile dava konusu taşınmazı devir almıştır. Davalı bankanın 5411 sayılı Bankacılık Kanunu çerçevesinde ve alacaklarından dolayı edindiği gayrimenkul, davacılar aleyhine ve hukuken sebepsiz olarak davalı bankanın malvarlığında kalmış değildir. Davalı bankanın, dava konusu taşınmazı edinmiş olması bankacılık faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirmiş olduğu ödemeden kaynaklı ve hukuken haklı bir sebebe dayanmaktadır. Bu itibarla davacıların tapu iptal ve tescil talebinin kabulü mümkün görülemez.
Esasen uygulamada bankalar, kredilerden doğan alacaklarını tahsil edebilmek amacıyla anlaşmalar yapmak suretiyle kredilerinin teminatına almış oldukları veya borçlunun mülkiyetinde bulunan gayrimenkulleri devralabilmektedirler. Bu bahisle, bankaların alacaklarından dolayı edinmiş oldukları gayrimenkuller kredi tasfiyesinin bir sonucu olarak edinilen varlıklar olarak banka bilançosuna girmektedirler. (…) Alacaklardan dolayı edinilen gayrimenkullerin geri alım sözleşmesiyle geri alınarak belirli bir süre sonra elden çıkarılması ve belirlenen süre sonuna kadar sadece kredi müşterisinin alım hakkının olması şeklindeki uygulamalar son dönemlerde sektör tarafından tercih edilmeye başlanılmıştır. (…, …, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Bankalar Yeminli Murakıbı-Bankalar Yeminli Murakıp Yardımcısı, Geri Alım Sözleşmesi, (Vefa Hakkı) İle Bankaların Alacaklarından Dolayı Edindikleri Gayrimenkullere İlişkin Bir Değerlendirme, Bankacılar Dergisi, Sayı 2013, Sayfa 23; 27)
Bu bağlamda somut olay yönünden davalı bankanın, alacaklardan dolayı dava konusu taşınmazı edindiği anlaşılmakla davalı bankanın bu taşınmazı süresiz olarak elinden çıkarmaması gerektiği kabul olunamaz. Zaten taraflar arasında yapılan sözleşmenin bir gereği olarak davacıların, davalı banka hesabına protokolde ön görülen miktarı 30/10/2020 tarihine kadar yatırmaları halinde ancak davalı bankanın yükümlülüğü başlayacaktır. Oysaki davacılar sözleşmeyle bağlı oldukları halde bu noktadaki yükümlülüklerini de yerine getirmemiş oldukları gibi bu noktada davacılar lehine ve davalı aleyhine ve tarafları bağlayacak geçerli bir geri alım sözleşmesi dahi yoktur. Bu durumda davalı bankadan kaynaklanmayan sebeplerle davalı banka aleyhine olacak şekilde tapu iptal ve tescil davasının kabul edilebilmesi bu açıdan dahi mümkün bulunmamaktadır.
Bütün bu izahlardan sonra davacıların taşınmazı iradi olarak davalı bankaya devretmiş olması ve açtığı tapu iptal ve tescil dava ile taşınmazları geri almak istemiş olması karşısında 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 97. maddesi (mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 81. maddesi) hükmünün hukuki fonksiyonunu icra edeceği tartışmasızdır. Bilindiği üzere, kendi edimini ifa etmeyen kimsenin karşı tarafı, edimini ifaya zorlayamayacağı açıktır. (Yargıtay 1. HD 2012/5888E. 2012/10744K.sayılı kararı) O halde davacıların, dayanak sözleşme gereği dahi kendi edimlerini protokolde belirtilen süre içinde ifa etmeksizin ve ahde vefanın şartlarını yerine getirmeksizin karşı taraf aleyhine açmış oldukları tapu iptal ve tescil davasına dair talepleri hukuken korunamaz.
Kaldı ki bu tip gayrimenkuller açısından “Gayrimenkullerin Elden Çıkarılmasına İlişkin Yönetmelik gereği, bankalar, alacaklarından dolayı edinmek zorunda kaldıkları varlıkları edinme gününden itibaren en geç üç yıl içinde elden çıkarmak zorunda olup, Bankaların Öz Kaynaklarına İlişkin Yönetmelik uyarınca edinim tarihinden itibaren beş yıl geçmesine rağmen elden çıkarılamayan varlıklar net defter değerleri üzerinden özkaynak hesabında sermayeden indirilen değer olarak dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde esas olan, bankaların alacaklarından dolayı edinmek zorunda kaldıkları varlıkları edinme gününden itibaren üç yıl içinde elden çıkarmaları gerekmektedir. Mevzuatın lafzından ve özünden anlaşıldığı üzere bankaların alacaklarından dolayı edinmek zorunda kaldıkları emtia ve gayrimenkullerin elde ettikleri andan itibaren elden çıkarmak için çalışmaları ve ancak bunun mümkün olmaması durumunda mevzuatın izin verdiği süre içerisinde bilançolarında taşımaları kural, aksi durumların ise istisna olarak belirlendiği sonucuna varılmıştır.” (Murat GÜÇLÜ, Murat YALVAÇ, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Bankalar Yeminli Murakıbı-Bankalar Yeminli Murakıp Yardımcısı, Geri Alım Sözleşmesi, (Vefa Hakkı) ile Bankaların Alacaklarından Dolayı Edindikleri Gayrimenkullere İlişkin Bir Değerlendirme, Bankacılar Dergisi, Sayı 2013, Sayfa 27) Davalı olan bankanın, mevcut bankacılık düzenlemeleri karşısında taşınmazın davacılara devri ile ilgili belli bir süre ile bağlı kalması somut olayda söz konusu olmuş, davalı banka bu noktada üzerine düşen yükümlülüğü tam ve eksiksiz yerine getirmiştir. Artık bu aşamadan sonra davalı olan bankanın mevcut mevzuat hükümleri çerçevesinde, edinmiş olduğu varlığı elden çıkarmasına engel olacak bir hukuki durumun varlığından yani tapu iptal ve tescil talebinin kabul edilmesinden bahsedilemeyecektir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacıların asli talebine konu olan 28/10/2018 tarihli protokol ile davacılara tanınan sürenin değişen koşullara uyarlanmasına dair davanın reddine, davacıların asli talebinin reddi karşısında davacıların feri talebine konu olan tapu iptal ve tescil davasının dahi reddine, halihazırda dava derdest olduğundan ve hukuki niteliği gereği ” davalıdır” şerhi olarak verilen şerhin devamına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacıların asli talebine konu olan 28/10/2018 tarihli protokol ile davacılara tanınan sürenin değişen koşullara uyarlanmasına dair davanın reddine,
2-Davacıların asli talebinin reddi karşısında davacıların feri talebine konu olan tapu iptal ve tescil davasının dahi reddine,
3-Halihazırda dava derdest olduğundan ve hukuki niteliği gereği “davalıdır” şerhi olarak verilen şerhin devamına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği red nedeniyle alınması gereken 80,70 TL harcın; peşin alınan 1.024,65 TL peşin harç, 111.003,75TL tamamlama harcı, 101.440,35TL tamamlama harcı toplamı olan 213.468,75‬TL harçtan mahsubu ile bakiye 213.388,05‬ TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
6-Terditli davadaki asli talep maktu, feri talebin nisbi olması karşısında Yargıtay uygulaması dikkate alınarak ve davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince nisbi harca tabi dava değeri olan 12.500.000,00TL üzerinden hesaplanan 363.000,00TL nispi vekalet ücretinin tek olarak davacılardan ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 07/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip