Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
ASLİYE 2.TİCARET MAHKEMESİ
DOSYA NO : 2020/680
KARAR NO : 2023/837
DAVA : ALACAK (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/11/2020 (Asıl Dava)
KARAR TARİHİ : 13/11/2023
Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında görülen ALACAK ve İTİRAZIN İPTALİ davalarının mahkememizde birleştirilerek yapılan yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı kargo şirketinin acentesi olarak “….” adresinde 16.03.2010 tarihinden 11.10.2017 tarihine kadar hizmet verdiğini, taraflar arasında acentelik sözleşmesi ve “acentelik sözleşmesi” ek protokolü cari hesap sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmeye göre acentenin aylık giderlerin tespit edilerek acenteye düzenli olarak ödeneceğini, acente ciro artışı sağlayamasa dahi masrafların davalı tarafça karşılanacağı için zarar etmeyeceğini, sözleşme ile acenteye ödenecek aylık gider kalemlerinin ise; Personel özlük hakları, iaşe ve SSK giderleri, kira, aidat ve stopaj giderleri, basılı evrak, kırtasiye ve poşet giderleri, yakıt giderleri, elektrik, su, telefon ve ısınma giderleri, acentelik sözleşmesinde belirtilen sigorta primleri, araçların demirbaşların bakım ve onarım giderleri olarak belirlendiğini, yine belirtilen masraf kalemlerinin her 6 ayda bir davalı tarafça gözden geçirileceği ve fiyat değişimleri ve diğer zorunlu değişimlere göre acenteye ödenecek aylık gider bedelinde artış yapılacağının kararlaştırıldığını, davalı tarafça 2012 yılından müvekkilin acentelik vasfının sona erdiği 2017 yılına kadar sabit olarak gerçek masraf toplamının çok altında sabit masraf bedeli ödendiğini, 6 aylık dönemlerde yapılması kararlaştırılan gider bedeli artışının hiç bir zaman yapılmadığını, acenteye ödenecek miktarın ise devir masraf tutanağı ile belirlendiğini, davalı tarafça acentenin kira gideri 2.900,00-TL olarak ödendiğini, oysa acentenin 2017 yılı itibariyle kira bedelinin dahi 4.362,50-TL + KDV olduğunu, acentede 1 şube müdürü, 1 sürücü, 2 sekreter (MAS) ve 3 kurye olmak üzere 7 çalışan bulunduğunu, sözleşmede personel özlük hakları, iaşe ve SSK giderlerinin davalı tarafça karşılanacağının belirtilmiş olmasına rağmen acenteye düşük bedeller ödendiğini, bakiyeleri acentenin ödemek zorunda kaldığını, yine acentede bulunan demirbaşların tamiratı ve yenilenmesi için yapılan masrafların sözleşmeye aykırı bir şekilde acenteye ödenmediğini, yakıt giderlerinin de gerçekte yapılan masrafların çok altında ödendiğini aylık giderlerin kalem kalem acente tarafından davalıya bildirildiğini, arabuluculuk görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığını belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 20.000,00.-TL’nin sözleşmeyle belirlenen vade tarihlerinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinden taleplerini açıklaması istenmiş, verilen 21.02.2021 tarihli dilekçesinde özetle; davanın kısmi dava olarak açıldığını, talep edilen alacak kalemlerinin; taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesi ve ek sözleşmelerde belirlenen, acentenin, Personel özlük hakları (ücret, kıdem ve ihbar tazminatı vs. işçilik alacakları), iaşe ve sigorta giderleri (prim vs.), Kira, aidat ve stopaj giderleri, basılı evrak, kırtasiye ve poşet giderleri, yakıt giderleri, elektrik, su, telefon ve ısınma giderleri, acentelik sözleşmesinde belirtilen sigorta primleri, araçların ve demirbaşların sağlanması ile bakım ve onarım giderlerini içerdiğini beyan etmiş, 26.07.2021 tarihli dilekçesi ile de; mahkemenin kısmi dava değeri olarak bildirilen 20.000 TL’nin ne kadarının hangi yıl için (2012,2013,2014,2015,2016,2017) talep edildiğini açıklamak üzere HMK m.31 kapsamında süre verildiğini belirterek, 2017 yılı için 10.000,00 TL, 2016 yılı için 8.700,00 TL, 2015 yılı için 1.000,00 TL, 2014 yılı için100,00 TL, 2013 yılı için 100,00 TL, 2012 yılı için 100,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL’nin fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla ve işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ilişkin olduğunu beyan etmiştir.
Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 16/03/2010 ile 11/10/2017 tarihleri arası acentelik hizmeti verilmesine ilişkin acentelik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca müvekkiline ciro artışı üzerinden hesaplanacak bedel ile acentenin aylık devir masraf tutarlarının hak ediş olarak ödeneceğini, hak ediş tutarlarının her ay davalı şirkete fatura edildiğini, ancak 2017 yılı Haziran, Temmuz, Ağuştos, Eylül, Ekim aylarına ilişkin ödenecek miktarların davalı tarafça belirlenerek müvekkiline bildirilmiş ve müvekkili tarafından düzenlenen fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine, … 30. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası ile icra takibine başlandığını, davalının ödeme emrine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu beyan ederek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, TBK.nun 147. Maddesinde bu tür dönemsel edimler için uygulanan 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, taleplerin zamanaşımına uğradığını, Acentelik Sözleşmelerinin 40 hükmü uyarınca delil sözleşmesi yapıldığını, Uyuşmazlıkların çözümü başlıklı bu maddede “Acente” ile “…” arasında çıkacak çekişmelerde “…”nun defter ve kayıtları geçerli ve kesin delil olacaktır, hükmü bulunduğunu, davacının, müvekkili şirketin acentelik faaliyetini yürütürken bağımsız tacir olduğunu, bu nedenle TTK gereği basiretli bir tacir gibi hareket etmek mecburiyetinde olduğunu, zarara uğramış ise nedeninin basiretsizliği ve ticari başarısızlığından kaynaklandığını, müvekkil şirkete sözleşme ve kanun kapsamında masraf ödeme veya güncelleme yapma kapsamında herhangi bir mükellefiyet yüklenmediğini, zira müvekkilinin ödemekle yükümlü olduğu tek tutarın hakediş olduğunu, muvaffakatname’de de belirtildiği gibi, acentenin işletilmesi için müvekkilinin yapmış olduğu gerekli ve zaruri olan birtakım giderlerin, hakedişten mahsup edildiğini, masraf güncellemesi yapılma zorunluluğu bulunmadığı gibi Cari Hesap Sözleşmesi’nin bazı hükümlerini revize eden protokol ile de açıkça acente tarafından ilgili tutarın güncellemesinin dahi talep edilemeyeceğinin düzenlendiğini belirterek, haksız, dayanaksız ve yersiz talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, Asıl davaya verilen cevap dilekçesindeki zamanaşımı hariç diğer hususlarda benzer savunmaları dile getirerek, alacağın likit olmadığını, takibin haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek, davanın reddi ile davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Asıl Dava; Taraflar arasında imzalanan acentalık sözleşmesi nedeniyle davalının ödemesi gereken işletme giderlerinin davalıdan tahsiline yönelik alacak davasıdır.
Birleşen dava ise; Yine taraflar arasında imzalanan acentalık sözleşmesi nedeniyle davacıya ciro artışı üzerinden hesaplanacak bedel ile acentenin aylık devir masraf tutarlarının hak ediş olarak ödeneceğinin kararlaştırılmasına rağmen bu bedellerin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davalarının 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Davacının … 30. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile 25/06/2020 tarihinde, davalı aleyhine, 5 adet faturaya dayanarak, 29.525,53.-TL, 26.009,14.-TL, 27.032,92.-TL, 25.088,07.-TL, 11.594,40.-TL asıl alacak, 12.662,01.-TL, 10.916,53.-TL, 11.099,43.-TL, 10.079,21.-TL, 4.552,23.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 168.559,47.-TL üzerinden ilamsız icra takibi başlattığı, (Örnek No:7) ödeme emrinin borçlu/davalıya 12/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 17/11/2020 tarihinde hiçbir borcu olmadığını, borcun tamamına ve faize itiraz ettiğini belirterek takibi durdurduğu, itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair belgeye rastlanmadığı, davacının da 00/00/2022 tarihinde 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde 13/03/2021.-TL asıl alacak üzerinden huzurdaki itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında ticari ilişkinin varlığı tartışma konusu değildir. Zira taraflar arasında imzalanan ve dosyaya ibraz edilen Acentalık Sözleşmesi ve sözleşmenin eki olan Ceri Hesap sözleşmesi her iki tarafın da kabulündedir.
Çözümlenmesi gereken sorun, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerden kaynaklı olarak davacının alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sundukları deliller, icra dosyası ile tüm dosya kapsamı ile beraber alınan bilirkişi raporları ve yapılan yargılama sonunda;
Taraf defterleri üzerinde inceleme yapmaya ihtiyaç bulunduğundan ve bu iş uzmanlık gerektirdiğinden, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Genel Olarak;
Taraflar arasında 16.03.2010 tarihinde Karayolu Taşıma Yönetmelik Hükümlerine atıf yapılarak, bu hükümlere istinaden acentelik sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşme 2.maddeye göre süresizdir. Acentelik kapsamında yapılacak işlerin (kargo teslim alınması, dağıtılması, kargo teslim edilmesi vb) tarifi, çalışma şart ve koşulları, tarafların yükümlülükleri gibi hususlar sözleşmede tanımlanmıştır. Acentelik faaliyetinin yürütüleceği alan 42.maddeye göre İstanbul / Pınar faaliyet alanı olarak belirlenmiştir.
Sözleşmenin tamamlayıcı parçası niteliğinde acentelik sözleşmesine ek protokol olarak cari hesap sözleşmesi de imzalanmıştır. Cari hesap sözleşmesi acentelik sözleşmesi yürürlükte olduğu sürece geçerli olacağı ve acentelik sözleşmesi uyarınca verilecek hizmetlerin ücretlerin hesaplanmasına yönelik hükümler içermekte olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşme uyarınca …’nun şubesinin, acenteye tacir sıfatıyla devir edilmesi, acentenin ciro artışına dayalı olarak kazanç elde etmesi, bu arada devir tarihi itibarıyla tespit edilecek aylık giderlerin de acentenin zarar etmemesi için her ay … tarafından ödenmesi kararlaştırılmıştır. Devre konu kargo şubesinin devir tarihi itibarıyla giderlerinin; Personel özlü hakları, iaşe ve SSK giderleri, kira, adat ve stopaj giderleri, basılı evrak, kırtasiye ve poşet giderleri, yakıt giderleri, elektrik su, telefon, ısınma giderleri, acentelik sözleşmesinde belirtilen sigorta giderleri araçların ve demirbaşların bakım ve onarım giderleri olarak belirlenmiştir. Devir tarihi itibarıyla yukarıdaki kalemlere ait masrafa tutarları taraflarca tutanak altına alınacağı, yine bu aşamada kargo şubesinin devir cirosu da devir tarihindeki veriler esas alınarak … tarafından her ay … muhasebe kayıtları dikkate alınarak belirleneceği kabul edilmiştir. Bu masraf kalemleri, her 6 (altı) ayda bir … tarafından gözden geçirilerek, masraf kalemlerinde yürürlükteki mevzuat, yurt sathında uygulanan tarifelerdeki birim fiyat değişimleri gibi hukuki dayanaklardan veya işin artış/azalışından kaynaklı zorunlu değişimler olduğu anlaşılırsa, bu değişimler … tarafından hesaplanacak ve nihai karar merci … olmak üzere düzenleme yapılacağı kararlaştırılmıştır (Cari hesap sözleşmesi sayfa 2). Devir cirosunda ise; devir cirosu tutarının devir sonrasındaki herhangi bir takvim ayında sabit kalması veya azalış olması durumunda acente sadece tutanak altına alınmış olan masrafları almaya hak kazanacağı, acentenin fiilen çalıştığı herhangi bir takvim ayında tutanak altına alınan devir cirosunda artış ortaya çıkarsa sözleşmede belirlenmiş ciro artış nispetlerine göre acenteye masraflarına ilave acentelik ücreti ödeneceğinin kararlaştırıldığı, özetle sözleşme eki cari hesap sözleşmesinde; acenteye ödenecek masraflar ve devir cirosunda belirleyici tarafın sadece … olduğu, acentenin davalı tarafından hesaplanan tutarların belirlenmesinde acentanın da görüşünün alınacağının kabul edildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili sözleşmenin 40.maddesinde delil sözleşmesi yapıldığını, sadece müvekkilinin defter ve kayıtlarının esas alınabileceğini savunmaktadır.
6100 sayılı HMK.nun “Delil Sözleşmesi” başlıklı 193.maddesi gereğince (1) Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler. (2) Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir.
Delil sözleşmesinin geçerli olması, sözleşme hürriyetinin doğal bir sonucudur. Genel hükümler uyarınca yapılacak bazı sözleşmelerde, yanlara bazı kanıtlarla yazılı biçimde ispat hakkının sınırlı olarak tanınması hâlinde, bu sınırlar dışında delil gösterilmesi olanaksızdır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 48. maddesinde sözleşme özgürlüğü esası benimsendiğine göre, bu esaslar uyarınca düzenlenecek sözleşmenin ispat biçimi de belirlenebilir ve sınırlanabilir olmalıdır.
Delil sözleşmesinin konusu ispattır. Bu nedenle delil sözleşmesi ile ispat şartı olan yazılı şekil öngörülebilir veya var olan yazılı şekil (senet) ile ispat zorunluluğuna istisna (mesela, senetle ispatı gereken bir hukuki işlemin tanıkla ispat edilebileceği) kabul edilebilir. Ne var ki delil sözleşmesi ile geçerlilik (sıhhat) şartı olan yazılı şekil yerine başka bir şekil kararlaştırılamaz. Bu sözleşmeler usul hukukuna ilişkindir. Çünkü, delil sözleşmesi asıl etkisini usul hukuku alanında gösterir. Delil sözleşmesi, belli bir hukuki ilişki için yapılabilir ve hangi hukuki ilişkinin hangi delil ile ispat edilebileceği konusundaki kararlaştırmanın açıkça gösterilmesi gerekir.
Bir davanın tarafları, dava açılmadan önce veya sonra, bir hususun yalnız belli bir delil ile ispat edileceği hakkında bir sözleşme yaparlarsa, buna münhasır delil sözleşmesi denir. Yani bu hâlde, o husus yalnız delil sözleşmesi ile kabul edilmiş olan delil ile ispat edilebilir; başka bir delil ile ispat edilemez. Bir hususun ispatı için münhasır delil sözleşmesi yapılmış ise delil sözleşmesinde kararlaştırılan delilden (veya delillerden) başka delil kabul olunmaz. Buna göre taraflar, delil sözleşmesi ile aynı zamanda delillerini hasretmiş olurlar, yani taraflar, delil sözleşmesinde kararlaştırdıkları deliller dışında başka delil gösteremezler (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, c. 3, s. 2881 vd.). Münhasır delil sözleşmelerinin en önemli örneği hakem bilirkişi sözleşmeleridir. Hakem bilirkişi sözleşmesiyle taraflar aralarındaki belli bir uyuşmazlık konusunun miktarının ve niteliklerinin belirli kişiler veya kurullar tarafından tespit edileceğini ve bu tespiti kabul edeceklerini kararlaştırırlar. Hakem bilirkişinin usulüne uygun biçimde düzenlenmiş tespiti gerek tarafları gerekse mahkemeyi bağlar. Ancak bunun için hakem bilirkişi sözleşmesinin içerik bakımından geçerli olması, hakem bilirkişilerin usulüne uygun şekilde, bilhassa taraflardan bağımsız ve tarafsız kişiler arasından, seçilmiş bulunması ve yetkileri dâhilinde rapor düzenlemiş olmaları gerekir. Hakem bilirkişi bu görevi yapacak vasfı haiz değilse yahut hakem bilirkişinin tespiti hukuk normları ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı gerçekleştirilmişse raporun iptali dava edilebileceği gibi, bu delile dayanılarak açılan davada karşı tarafça raporun hukuka, adalet ve nesafete aykırı olmakla geçersizliği savunmasında bulunulabilecektir. Bu durumda hâkim bu delilin usulüne uygun oluşturulup oluşturmadığını denetleyecektir.
Münhasır olmayan delil sözleşmelerinde ise taraflar delillerini hasretmez; bilakis bir hususun başka bir delil ile de ispat edilebileceğini kararlaştırırlar. Senetle ispatı zorunlu olan bir hukuki işlemin, tanıkla da ispat edilebileceği hakkında yapılan delil sözleşmesi bu mahiyettedir.
Açıklanan nedenlerle, yapılan sözleşmede kabul edilen delil anlaşması şartı davacının ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri niteliğinde olduğu kabul edildiğinden davalı vekilinin bu görüşüne iştirak edilmemiştir.
20.03.2023 tarihli, talimatla alınan Bilirkişi Raporuna göre;
Davalının ibraz ettiği defter ve belgeler incelendiğinde, Davacının bilanço esasına göre defterlerini tutmakta olduğu, incelenen 2014-2017 yılları defterlerinin açılış tasdiklerinin ve 2017 yılı hariç yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin yasal süresi içinde yapılmış olduğu, 2017 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yaptırılmamış olduğu, 2014 yılında envanter, 2014 ve 2015 yılında kebir defterlerinin tasdik ettirilip kullanılmamış (boş bırakıldığı) olduğu bilirkişi tarafından tespit edilmiş, bu nedenle defterlerin sahibi lehine delil oluşturma vasfına sahip olduğu kabul edilmiştir.
Davalı …’ya ait 2017 yılı Ba/Bs formları incelenmiş, davacının 2017 yılı defter kayıtlarındaki hesap hareketlerinden ayıklanan faturalar ile karşılaştırılmış, davalı …’nun kayıtlarına aldığı faturalar ve davacının düzenlediği fatura tutarlarının (yuvarlama farkları hariç) birbirini teyit ettiği bilirkişi tarafından tespit edilmiştir.
Asıl dava yönünden; 2014 yılı için 36.084,58.-TL (Ücret ve SGK için 21.094,65.-TL, Kira için 4.237.50.-TL, Diğer 10.752,43.-TL), 2015 yılı için 58.441.44.-TL (Ücret ve SGK için 34.305,75.-TL, Kira için 7.462,50.-TL, Diğer 16.673.19.-TL), 2016 yılı için 106.896.72.-TL (Ücret ve SGK için 74.379,42.-TL, Kira için 10.162,50.-TL, Diğer 22.354,80.-TL), 2017 yılı için 94.929,44.-TL (Ücret ve SGK için 59.188,32.-TL, Kira için 10.530,81.-TL, Diğer 25.210,31.-TL) olmak üzere toplamda 296.352,17.-TL davacının alacaklı olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Birleşen Dava Yönünden; Davacının 2017 yılında düzenlediği tüm faturaların Davalı tarafından Ba formu beyanına dahil edilmiş olduğu görüldüğünden, tarafların faturaların içerik ve tutarlarında mutabık oldukları, 2017 yılı sonu itibarıyla davacının incelenen ticari defter kayıtlarına göre davalı davacıya 118.977,03TL borçlu olduğu yine bilirkişi tarafından tespit edilmiştir.
19.09.2023 tarihli Bilirkişi Heyet Raporuna göre;
Davalının ibraz ettiği defter ve belgeler incelendiğinde, Davacının bilanço esasına göre defterlerini tutmakta olduğu, incelenen 2014-2017 yılları defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süresi içinde yapılmış olduğu bilirkişi tarafından tespit edilmiş, bu nedenle defterlerin sahibi lehine delil oluşturma vasfına sahip olduğu kabul edilmiştir.
Asıl Dava Yönünden; Davacının düzenlediği masraf yansıtma faturalarının davacı ve davalı yan ticari defterlerine usulüne uygun kaydedildiği, davacının 2014-2017 yılları için talep edebileceği gider karşılıklarının, 2014 yılı için 36.084,58 TL, 2015 yılı için 58.441,44 TL, 2016 yılı için 106.896,72 TL, 2017 yılı için 94.929,44 TL olmak üzere 296.352,17 TL olarak hesap edildiği, davacı tarafından giderlere ilişkin faturalar düzenlenerek davalıya tebliğ edildiğinden, davacının düzenlediği bu faturalar davalı tarafından ödendiğinden, bu konuda tarafların ticari defterleri birbirini teyit ettiğinden, ticari defterler taraflar için delil niteliği taşıdığından, ticari defterlere göre davacının giderlere ilişkin bir alacağı bulunmadığından, davacı taraf giderlerin revize edilmesi için sözleşmenin feshine kadar sözleşme ilişkisini devam ettirdiğinden, herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmediğinden davacının gider farkı talep edemeyeceği yönünde görüş bildirilmiştir.
Birleşen dava Yönünden; Davacının ticari defterlerinin talimat ile incelendiği, davacının icra takibine konu ettiği faturalar karşılığının 119.250,06 TL olduğu, ancak davacının ticari defterlerinde 118.977,03 TL olarak kayıtlı olduğu, davalının ticari defterlerinde takibe konu edilen toplam 5 adet faturanın davalının ticari defterlerine usulüne uygun kaydedildiği, davalı yanın kendi ticari defterlerine göre; takibe konu faturaların davalı yan ticari defterlerine kayıtlı olduğu, 5 adet takip konusu fatura toplamının 119.250,05 TL olduğu ve fatura tanzim tarihlerinden sonra davalı tarafça hak ediş ödemleri olarak, 11.07.2017 tarihli 79,06 TL, 12.09.2017 tarihinde 89,68 TL ile 19.09.2017 tarihli 10.000,00 TL olmak üzere, toplam 10.168,74 TL ödeme yapıldığı, ödemelerin mahsubu (119.250,05 TL – 10.168,74 TL) ile 25.06.2020 takip tarihi itibariyle davalı yanın, davacı yana 109.081,31 TL borçlu olduğu, talimat ile incelenen davacı yan ticari defterlerine yönelik bilirkişi raporunda; cari hesap muavin kaydı bulunmadığından yapılan ödemeler tarafımızca görülmemiş olup, bilirkişi raporunda takip konusu faturaların davacı yan ticari defterlerine kayıtlı olduğu, ancak kayıtsal farklılıktan kaynaklı 118.977,03 TL olarak (273,03 TL fark) kaydedildiği, takibe konu fatura tanzim tarihlerine, cari hesap sözleşmesi gereği 15 günlük vade tarihlerinin dahil edilmesi ile 25.06.2020 takip tarihine kadar 9010,5 ticari temerrüt faizi ile 35.959,94 TL işlemiş faiz hesap edildiği, davalının kendi ticari defterlerine göre tespit edilen 109.081,31 TL fatura borcuna işlemiş faizin dahil edilmesi ile (109.081,31 TL + 35.959,94 TL) 145.041,25 TL davacı yana borçlu olacağı, davacı yanın, 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 25.06.2020 tarihinden itibaren talebi ile bağlı kalarak ticari faiz talep edebileceği, icra inkar tazminatı talep etme şartlarının oluştuğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Asıl Dava Yönünden;
Tarafların defter kayıtlarının birbirlerini doğruladığı, her iki bilirkişi raporuyla da sabittir. Talimatla alınan bilirkişi raporunda davacının yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı ve tek tek izah edildiği üzere (tekrara kaçmamak için aynı açıklamalar buraya alınmamıştır) toplamda 296.352,17.-TL’dir. Raporda da işaret edildiği üzere davacının düzenlemiş olduğu ciro primlerine ilişkin faturalar nedeniyle davalıdan herhangi bir talebinin bulunmadığı, davalı ile acentelik sözleşmesi imzalanırken davalının davacının ciro primi elde edemese bile sabit giderlerini karşılayacağına dair belirlenecek “devir masrafları” tutarını ödeyeceği hususunda anlaşma yapıldığı, bu tutarın sözleşme süresinde her altı ayda bir davalının değerlendireceği, ekonomik koşullardaki değişime göre güncelleneceği konusunda anlaşmaya varıldığı ancak 01.01.2012 tarihinden sonra hiç güncellenmemiş olduğu, ilk bilirkişi raporunda TÜİK verilerine göre hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Heyet raporunda ise davacı tarafından giderlere ilişkin faturalar düzenlenerek davalıya tebliğ edildiğinden, davacının düzenlediği bu faturalar davalı tarafından ödendiğinden, bu konuda tarafların ticari defterleri birbirini teyit ettiğinden, ticari defterler taraflar için delil niteliği taşıdığından, ticari defterlere göre davacının giderlere ilişkin bir alacağı bulunmadığından, davacı taraf giderlerin revize edilmesi için sözleşmenin feshine kadar sözleşme ilişkisini devam ettirdiğinden, herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmediğinden davacının gider farkı talep edemeyeceği yönünde kanaat bildirmiştir. Bu görüşe itibar etmemek için bir neden görülmediğinden yıllar boyunca talep edilmeyen, yıllık devirlerde ihtirazi kayıt konulmayan masrafların istenemeyeceği kabul edilerek asıl davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Birleşen Dava Yönünden;
Davacının icra takibine konu ettiği faturalar karşılığının 119.250,06 TL olduğu, icra takibinde de bu miktar üzerinden (asıl alacak) takip yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının defterlerinin incelendiği, talimatla alınan ilk bilirkişi raporunda davacının alacağı yukarıda açıklandığı üzere 118.977,03.-TL olarak hesaplanmıştır. Davalının defterlerinin incelenmesinde ise takibe konu edilen toplam 5 adet faturanın davalının ticari defterlerine usulüne uygun kaydedildiği, davalı yanın kendi ticari defterlerine göre; takibe konu faturaların davalı yan ticari defterlerine kayıtlı olduğu, 5 adet takip konusu fatura toplamının 119.250,05 TL olduğu ve fatura tanzim tarihlerinden sonra davalı tarafça hak ediş ödemleri olarak, 11.07.2017 tarihli 79,06 TL, 12.09.2017 tarihinde 89,68 TL ile 19.09.2017 tarihli 10.000,00 TL olmak üzere, toplam 10.168,74 TL ödeme yapıldığı, ödemelerin mahsubu (119.250,05 TL – 10.168,74 TL) ile 25.06.2020 takip tarihi itibariyle davalı yanın, davacı yana 109.081,31 TL borçlu olduğu, talimat ile incelenen davacı yan ticari defterlerine yönelik bilirkişi raporunda; cari hesap muavin kaydı bulunmadığından yapılan ödemelerin bilirkişi heyetince görülemediği, ancak kayıtsal farklılıktan kaynaklı 118.977,03 TL olarak (273,03 TL fark) kaydedildiği, takibe konu fatura tanzim tarihlerine, cari hesap sözleşmesi gereği 15 günlük vade tarihlerinin dahil edilmesi ile 25.06.2020 takip tarihine kadar % 10,5 ticari temerrüt faizi ile 35.959,94 TL işlemiş faiz hesap edildiği, davalının kendi ticari defterlerine göre tespit edilen 109.081,31 TL fatura borcuna işlemiş faizin dahil edilmesi ile (109.081,31 TL + 35.959,94 TL) 145.041,25 TL davacı yana borçlu olacağı, davacı yanın, 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 25.06.2020 tarihinden itibaren talebi ile bağlı kalarak ticari faiz talep edebileceği hesaplanmıştır. Bu tespitlere itibar etmemek için bir neden görülmediği gibi itiraza da uğramamıştır. Bu nedenle ulaşılan sonuç hükme esas alınmıştır.
Davacının talebine konu alacak likit (belirlenebilir) olduğu anlaşılan faturalara dayalı olduğundan, asıl alacak üzerinden davalının haksız itirazı nedeniyle takdiren % 20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A)Asıl dava yönünden;
Davanın REDDİNE,
1-Alınması gerekli 269,85-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 341,55-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 71,70-TL harcın karar kesinleştiğinde DAVACIYA İADESİNE,
2-Davalı vekille temsil olunduğundan yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 17.900,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp DAVALIYA VERİLMESİNE,
3-Davacı tarafça yapılan 631,90-TL posta ve tebligat yargılama giderinin KENDİ ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,
4-Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde ilgili tarafa İADESİNE,
5-Dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin, davada haksız çıkan davacıdan 6183 sayılı Kanuna göre tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
B) Birleşen dava yönünden;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
1-Davacının … 30. İcra Müdürlügünün … sayılı dosyası ile davalı/borçlu aleyhine başlattığı icra takibine İTİRAZIN KISMEN İPTALİNE,
Takibin (109.081,31-TL asıl alacak, 35.959,94-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam=) 145.041,25-TL üzerinden DEVAMINA,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanunun 2. Maddesine göre takip tarihinden itibaren değişen oranlarda temerrüt faizi UYGULANMASINA,
İcra takibine yapılan itiraz haksız olduğundan ve likit (belirlenebilir) hüküm altına alınan alacak (145.041,25-TL) üzerinden % 20 hesabıyla 29.008,25-TL İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
2-Alınması gereken karar ve ilam harcı 9.907,77-TL olup, peşin alınan 2.035,78-TL harç ile 3.074,00-TL ıslah harcından oluşan 5.109,78-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 4.797,99-TL karar ve ilâm harcının DAVALIDAN ALINARAK HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafça yapılan 9.000,00-TL bilirkişi ücreti yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre hesaplanan 7.744,28-TL yargılama gideri ile ilk dava açma gideri (başvuru harcı, peşin harç ve ıslah harcı toplamı) 5.169,08-TL’nin toplamı 12.913,36-TL yargılama giderinin DAVALIDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE, BAKİYESİNİN DAVACI ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükteki AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan (kabul olan dava değeri üzerinden) 23.206,60-TL maktu vekâlet ücretinin DAVALIDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükteki AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan (reddolan dava değeri üzerinden) 17.900,00-TL vekâlet ücretinin DAVACIDAN ALINARAK DAVALIYA VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde DAVACIYA İADESİNE,
7-Dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davanın kabul/red oranına göre 1.135,83-TL’sinin davalıdan, 184,17-TL’sinin davacıdan 6183 sayılı Kanuna göre tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.13/11/2023
KATİP
HAKİM