Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/669 E. 2022/376 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1205 Esas
KARAR NO :2022/310

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:14/12/2018
KARAR TARİHİ:15/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıya sattığı mallardan dolayı 34.601,04.-TL faturalara dayanan ticari hesap alacağı, ayrıca bu faturaların son ödeme tarihlerinden itibaren işlemiş 8.603,67-TL ticari temerrüt faizi ile birlikte toplam 43.204,71.-TL alacağının bulunduğunu, alacağın tahsili amacıyla 12/07/2018 tarihinde ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, borçlu davalınin 18/07/2018 tarihinde borca ve ferilere itiraz ettiğini 21/09/2018 tarihinde öğrendiğini, itiraz üzerine icra takibinin durduğunu, taraflar arasında 01/11/2013 tarihinden itibaren ticari ilişkinin bulunduğunu, takibe dayanak faturaların üzerinde son ödeme tarihlerinin belirli olduğunu, davalının ise borcu ödemeyi sürekli ötelediğini ve icra takibi başlatıldığında haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, borçlunun haksız itirazının iptaline, takibin devamına, haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz eden davalı borçludan takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatının alınarak alacaklıya verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davaya konu faturalar dolayısıyla davacıya bir borcunun bulunmadığını, işbu faturalara, faturalarda belirtilen malın teslimine ve her türlü imzalara itiraz ettiğini ve kabul etmediğini, takibe konu edilen faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, faturaya konu edilen malların da müvekkile teslim edilmediğini, bu nedenle müvekkilinin işbu faturalardan kaynaklı herhangi bir karşı edim borcunun bulunmadığını, faturaya konu alacak iddiasının ticari defterlere kaydedilmiş olmasının tek başına fatura tanzim edeni alacaklı yapmaya yetmeyeceğini, faturada yazılı malın teslim edildiğini, edimin ifa edildiğini göstermeye de yeterli olmadığını, işbu faturaya konu malların müvekkile teslim edildiğinin kabulü anlamına gelmemek üzere, müvekkili tarafından davalıya çek ve senet olarak ödemeler yapıldığını, bu çek ve senet ödemelerine karşın davacının müvekkili davalıya her hangi bir mal vermediğini, müvekkili davalının davacıdan alacaklı olduğunu, müvekkili tarafından yapılan ödemelerin bir kısmının icra dairesi vasıtasıyla bir kısmı da çek olduğu için banka kanalıyla yapıldığını, bu senetlerden 30/06/2017 vade tarihli 5.000 TL bedelli senedin …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden, 07/08/2017 vade tarihli 5.000 TL bedelli senedin ise …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden yapılan icra takibi sonucu icra dairesine ödenmek zorunda kalındığını, davacının taleplerinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, müvekkili temerrüde düşürülmediği için davacının takip başlangıcından önceye dair faiz talep edemeyeceğini, davacının icra inkar tazminatı talebinin yasaya aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine, kötü niyetli davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, mal satışına ilişkin fatura alacağına dayalı başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
….İM … Esas takip dosyası celbedilerek incelendiğinde, 34.601,04.-TL asıl alacak,8.603,67-TL işlemiş faiz talebiyle başlatılan ilamsız takibe davalı borçlunun süresinde itirazı üzerine takibin durdurulduğu, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Davalı gerçek kişi işletmecinin celbedilen vergi dairesi mükellefiyet kayıtlarına göre, işletme hesabı usulüne göre defter tuttuğu, takip dayanağı fatura tarihi olan 2015-2016 yıllarına ilişkin verdiği gelir vergisi beyannamesinde beyan ettiği mal alış-satış tutarları (gayrisafi hasılatı) VUK md 177/1’de belirlenen limitin yarısını aştığı için 2007/12362 sayılı BKK çerçevesinde faaliyetinin esnaf sınırını aştığı ve tacir olduğu anlaşılmıştır. (Vergi dairesi müzekkere cevabında limitleri aşmadığı belirtilmişse de VUK 177/1 ilgili yıl limitlerinin tamamını aşmadığı, dolayısıyla bilanço hesabına göre defter tutma zorunluluğu bulunmadığı, ancak bu limitin yarısını aştığı, bu nedenle işletme hesabı usulünde defter tutsa da tacir sayılması gerektiği Mahkememizce tespit edilmiştir).
Taraf vekillerinin bildirdiği deliller toplanmış, dava konusu takip dosyası, gerçek kişi davalının vergi dairesi, SGK çalışan listeleri ve ticaret sicil kayıtları, davalının Uyap’ta mevcut nüfus kayıtları, davacı şirketin ticaret sicil kayıtları ve ilanları, SGK çalışan listeleri, verdiği BS formları, takip dayanağı olan davacı faturaları ve sevk irsaliyeleri, davalı vekilince sunulan çek-bono fotokopileri, davalı vekilince bildirilen …. İcra Müdürlüğünün … ve … E takip dosyaları ve dayanağı kambiyo evrakı fotokopileri, davalı vekilince bildirilen çekler hakkında muhatap bankalara yazılan tahsilat bilgisine dair yazı cevapları celbedilip incelenmiş, sevk irsaliyesinde teslim alan kısımlarında isim-imzası olan davalı …, dava dışı kardeşi …, dava dışı babası …’a usule uygun isticvap davetiyesi tebliğ edilerek sevk irsaliyelerindeki imzaları hakkında beyanları alınmış, inkar edilen imzalar bulunduğundan bu kişilerin usule uygun tatbike medar imzaları da duruşmada alındıktan ve davalılar vekilince bildirilen yerlerden ıslak imzalı belge asılları celbedildikten sonra sevk irsaliyelerinin teslim alan kısımlarındaki imzalarla ilgili adli grafolog bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmış, davacı ve davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde mali bilirkişi incelemesi yaptırılarak kök ve iki ek rapor alınmıştır. Davalı işletme hesabı defteri tuttuğundan BA formu verme zorunluluğu bulunmamaktadır, nitekim vergi dairesine yazılan yazıya da bu şekilde cevap gelmiştir.
Davalı vekilince sunulan delil listesi ve eklerinde, davacıya çek ve bonolarla ödemeler yapıldığı, bunların davacı çalışanı …’e teslim edilmiş olduğu beyan edilmiş olup, sunulan bono ve çeklerin tümünde de davalı keşideci olmayıp müşteri çek-bonolarıdır ve mali bilirkişi raporlarıyla tespit edildiği üzere davacı ticari defterinde tahsilat kaydı olup olmadığı hususları aşağıdaki gibidir:
-05/03/2016 keşide tarihli 10.000,00 TL bedelli çek: Davacı defterinde kaydı yok
-19/08/2015 keşide 30/07/2016 vade tarihli 2.000,00 TL bedelli bono: Davacı defterinde kaydı yok
-21/11/2015 keşide 30/09/2016 vade t. 3.000,00 TL bedelli bono: Davacı defterinde kaydı yok
-30/05/2017 keşide tarihli 5.700,00 TL bedelli çek: Davacı defterinde 23/06/2016’da kaydı var
-23/11/2016 keşide 30/06/2017 vade t. 5.000,00 TL bedelli bono:Davacı defterinde kaydı yok
-30/08/2017 keşide tarihli 20.000,00 TL bedelli çek: Davacı defterinde 15/10/2015’te kaydı var
-25/11/2017 keşide 07/08/2017 vade t. 5.000,00 TL bedelli bono: Davacı defterinde kaydı yok
-14/04/2016 keşide 30/10/2018 vade t. 1.500,00 TL bedelli bono: Davacı defterinde 23/06/2016’da kaydı var
-17/01/2018 keşide tarihli 2.000,00 TL bedelli çek: Davacı defterinde 18/09/2017’de kaydı var
Mali bilirkişiden alınan kök ve (kök raporda cari hesap sonuç alacağı bildirildiğinden takip tarihi itibariyle ödenmemiş faturaların ve kambiyo evrakıyla tahsilatların tespiti istenerek alınan) birinci ek raporda özetle; davalının ticari defterlerini incelemeye ibraz etmediği, davacının incelenen 2015-2016-2017 ticari defterlerinin usule uygun tutulmuş, açılış-kapanış noter tasdikleri süresinde yapılmış yani sahibi lehine delil teşkil eder mahiyette olduğu, taraflar arasında davacının davalıya mal satışından doğan ticari ilişkinin 2014 yılında başlamış olduğu, davacı defterlerine göre akdi ilişki boyunca davalının 29.200,00 TL bono-çek teslim suretiyle ödemesinin davacı defterinde kayıtlı olduğu, bu ödemeler (hangi faturaya karşılık ödeme yapıldığı belirtilmemiş olmakla TBK md 102 gereği vadesi önce olandan başlayarak mahsup edildiğinde) davacının takipte istediği açık hesap alacağının kaynağının, kendi defterine göre ödenmemiş görünen 15/10/2015 tarihli 593197 no.lu 4.250,95 TL bedelli faturadan kalan bakiye 516,74 TL alacak ve sonraki tarihlerde (akdi ilişkinin son bulduğu 11/03/2016 tarihine kadar) düzenlenmiş toplam 24 adet faturadan kaynaklandığı, davacı defterine göre bedeli ödenmemiş bu faturalar nedeniyle takip tarihi itibariyle davalıdan 34.601,04 TL alacaklı göründüğü; davalı tarafça sunulan çek ve bonoların toplam 29.200,00 TL’lik 4 tanesinin davacı defterinde kaydı olduğu, toplam 25.000,00 TL bedelli 5 adedinin ise davacı ticari defterinde kaydı olmadığı tespit edilip bildirilmiştir.
Kök raporda, davalının sunduğu tüm çek ve bonoların davacıya faturalar karşılığı ödeme sayılması gerektiği, bu durumda davacının alacağının 9.601,04 TL olacağı görüşü belirtilmiş, birinci ek raporda ise davacıda kayıtlı olmayan 5 adet çek-bonoların üç tanesinde davacıya cirolandığı belli olmadığından ödeme kabul edilemeyeceği, iki adet (5.000 TL+5.000 TL bedelli) bononun ise davacı şirketin yetkilisi dava dışı … tarafından takip konusu yapılıp tahsil edildiğinden bu iki bononun davacı şirketin alacağına karşılık tahsil edilmiş sayılması halinde davacının takip tarihi itibariyle alacağının 24.601,04 TL olacağı görüşleri bildirilmiş ve davacının fatura tarihlerinde yazılı son ödeme tarihleriyle takip tarihi arasında TTK md 1530/7’ye göre işlemiş faiz hesabı yapılmış ise de, sunulan kambiyo evrakının davacı şirketin faturalarına karşılık ödeme sayılıp sayılamayacağı konusu ve takip öncesi işlemiş faiz talep edilip edilemeyeceği ve talep edilebilecek temerrüt faizi oranı konuları, hukuken dosyadaki delil durumuna göre Mahkememizce değerlendirilmesi gereken hususlar olduğundan, mali bilirkişinin bu hususlardaki görüşleri kambiyo hukuku kurallarına ve TTK temerrüt faizi uygulamasına aykırılıklar içermekle, mali bilirkişinin tespitleri sadece açık hesap-muavin defter kayıtlarının içeriği, takip tarihindeki durumu ve takip konusu alacağın hangi faturalardan doğduğu, çek-bonoların ticari defterlerdeki kayıt durumuna ilişkin tespitler yönünden hükme esas alınmıştır.
Mahkememizce ilk belirlenen bilirkişi inceleme gününe ilişkin HMK md 222/3 ihtarının davalı tarafa doğru şekilde yapılmış olmadığı, bu nedenle incelemeye defter ibraz etmediği için HMK md 222/3 kapsamında ibrazdan kaçınmış sayılmasının mevcut ihtarat durumu itibariyle HMK’ya uygun olmayacağı anlaşıldığından, yeni bir inceleme günü belirlenerek davalı tarafa bildirilip ticari defterlerini incelemeye ibraz etmezse (bu arada 7251 sayılı Kanunla HMK md 222’de yapılan yasal değişiklik nedeniyle) HMK md 222/3’e göre ticari defterlerini bilirkişi incelemesine ibraz etmezse ibrazdan kaçınmış sayılacağı ve davacı tarafın ticari defterleri üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucu alınacak rapora, davacının sahibi lehine delil teşkil eder durumda olan defter kayıtlarına ve mevcut delil durumu ile dosya kapsamına göre karar verileceği ihtar edilmiş, davalının ticari defterleri incelemeye ibraz edilmiş ve ikinci ek mali bilirkişi raporu alınmıştır.
İkinci ek mali bilirkişi raporunda özetle; davalının incelenen 2015-2016-2017 işletme hesabı defterlerinin açılış noter tasdikinin süresinde yaptırılmış olduğu, işletme hesabı usulüne göre defter tutulduğundan kapanış tasdikinin yasal zorunluluk olmadığı, davalının işletme defterine göre taraflar arasında ticari ilişkiye ilişkin davacının düzenlediği faturalardan, sadece davacının 30/11/2015 tarihli 277,30 TL bedelli faturası dışında tümünün davalı defterlerinde aynen ve birebir kayıtlı olduğu, bir adet davacı faturasının deftere başka firma ismiyle kaydedilmiş durumda olduğu, davalının işletme defteri tutması nedeniyle bu defterde ödemelere ilişkin bir kayda yer verilmemekte olduğu, çek-bono kaydı da bulunmadığı, takip tarihi itibariyle taraf kayıtlarının belirtilen 277,30 TL’lik fatura dışında mutabık durumda olduğu tespit edilerek bildirilmiştir.
Davacı şirketin incelenen ticaret sicil ve SGK kayıtlarına göre davalıyla olan akdi ilişki dönemlerinde yetkilisinin dava dışı … olduğu, dava dışı …’in ise davacı firmanın 08/01/2015-21/06/2016 tarihleri arasında sigortalı çalışanı olduğu; davalının celbedilen SGK çalışan kayıtlarına göre (sevk irsaliyelerinin çoğunda ismi-imzası bulunan) …’un davalının SGK’lı çalışanı olduğu, bir kısım sevk irsaliyelerinde ismi-imzası bulunan …’un ise davalının SGK’lı çalışanı olmadığı ancak nüfus kayıtlarına göre davalının babası olduğu görülmüştür.
Davalı vekilince davacı şirket alacağına mahsuben ödeme amaçlı olarak davacı çalışanı …’e teslim edildiği belirtilen ve davacı ticari defterinde tahsilat kaydı bulunmayan 5 adet çek ve bonolara ilişkin sunulan fotokopiler ve çeklerle ilgili muhatap bankalardan alınan ibraz-tahsil bilgisi ile ön-arka yüz görüntüleri incelendiğinde, fotokopi evraktaki ciro durumu ve teslim kayıtları aşağıdaki şekildedir:
– 05/03/2016 keşide tarihli 10.000,00 TL bedelli çek: Davalı ciro zincirinde yer almamaktadır, en son dava dışı … cirosuyla hamil olan dava dışı davacı şirket yetkilisi … tarafından ibraz edilip bankadan karşılığı tahsil edilmiştir. Davalı vekilince sunulan fotokopi ön yüzde yine fotokopi olan el yazısıyla “26/05/2015 …’ya cari hesaba mahsuben verildi” notuyla teslim eden davalı isim-imzası ve teslim alan … isim-imzası bulunmaktadır.
-19/08/2015 keşide 30/07/2016 vade t. 2.000,00 TL bedelli bono ile 21/11/2015 keşide 30/09/2016 vade t. 3.000,00 TL bedelli bono: Davalı ciro zincirinde yer almamaktadır. Davalı vekilince sunulan aynı kağıtta yer alan fotokopi ön yüzde yine fotokopi olan el yazısıyla “Cari Hesaba …’e verilmiştir” notuyla teslim eden davalı ismi ve teslim alan … ismi bulunmakta, herhangi bir imza yer almamaktadır.
-23/11/2016 keşide 30/06/2017 vade t. 5.000,00 TL bedelli bono: Davalı son cirantadır. Davacı şirkete teslimine ilişkin herhangi bir kayıt sunulmamıştır.
-25/11/2017 keşide 07/08/2017 vade t. 5.000,00 TL bedelli bono: Davalı lehdar cirantadır. Davalı vekilince sunulan fotokopi ön yüzde yine fotokopi olan el yazısıyla “Cari Hesaba Mahsuben …’ya teslim edildi” notu yer almakta, herhangi bir teslim eden-teslim alan isim ve imzası içermemektedir.
Bu evraktan son iki müşteri bonosunda davalının beyaz cirosunun bulunduğu, davalının bu cirosundan sonra hamil olarak davacı şirket yetkilisi …’un hamil imzası bulunduğu, protesto üzerine ödenmeyince dava dışı hamil … tarafından (davalı vekilince delil olarak dayanılmakla celbedilip incelenen) ….İM … E ve … E takip dosyalarında keşideci, lehdar ciranta ve davalı aleyhine takip konusu yapılmış oldukları, takiplerin itirazsız kesinleştiği ve takip borçlarının bir dosyada davalı lehdar ciranta tarafından, diğer dosyada dava dışı lehdar ciranta tarafından alacaklıya ödenmiş oldukları, takiplerin infazen kapatıldığı görülmüştür.
Davacı defterinde kayıtlı olmayan yukarıda belirtilen 5 adet çek ve bononun davalı tarafından davacı şirkete olan fatura borcunu ödemek amacıyla davacı çalışanı …’e teslim edildiği iddiasına ilişkin …’in tanık olarak dinlenmesi davalı vekilince yasal sürede talep edilmişse de, yukarıda açıklanan kambiyo evrakının ciro durumları ve teslim-imza durumlarına ilişkin sunulan fotokopi el yazılarının açıklanan durumu, incelenen takip dosyalarının durumu da dikkate alındığında, öncelikle 10.000,00 TL, 5.000,00 TL, 5.000,00 TL, 3.000,00 TL bedelli olanlar yönünden bunların keşide ve vade tarihlerinde senede karşı senetle ispat zorunluluğu-senetle ispat sınırının üstünde olması nedeniyle ödeme iddiasının tanık beyanıyla ispatlanamayacağı, 2.000,00 TL bedelli olan yönünden ise hem davacının davalıdan tahsilat konusunda bu kişiyi yetkilendirdiğine dair davalı tarafça bir delil sunulamamış olduğu, hem de davalının ciro zincirinde bile yer almadığı, teslim alanın imzasının da yer almadığı bir bonoyla ödemenin, sadece kim tarafından yazıldığı belirsiz fotokopi nota istinaden tek başına tanık beyanıyla ispatının mümkün olmadığı, netice itibariyle kambiyo evrakıyla ödeme iddiasının yazılı delille ispatlanması zorunlu olduğundan, davalının bu kişiyi tanık olarak dinletme talebi yerinde görülmeyerek ara kararla reddedilmiştir.
Davacı vekilince takip konusu alacağın dayanağı faturalar ve kiminde teslim alan kısmında isim-imza kiminde sadece imza yer alan sevk irsaliyeleri asılları dosyaya sunulmuş olup, bu sevk irsaliyelerindeki imzalar konusunda davacı vekilince ismi bildirilen-ismi yazılı olan dava dışı … ve … ile davalıya HMK md 169 uyarınca isticvap davetiyesi tebliğ edilerek duruşmada sevk irsaliyeleri ve imzalar tek tek gösterilmek suretiyle 20/12/2019 tarihli celsede isticvap beyanları alınmıştır. Bu kişilerden sadece dava dışı (davalının babası olan ve sigortalı çalışanı olmayan) … 15/12/2015 tarihli 593345 no.lu faturaya ilişkin düzenlenen 397807 sayılı sevk irsaliyesi imzasını kabul etmiş, diğer tüm imzalar inkar edilmiştir. Ayrıca aynı celsede davalı …’un HMK md 144 kapsamında taraf beyanı niteliğinde beyanı alınmış, mal teslim alma imzası atma konusunda çalışanı olan …’ı ve babası olan Kemal’i yetkilendirmediğini beyan etmiştir.
İmza inkarında bulunulması nedeniyle davalının ve yukarıda belirtilen kişilerin tatbike medar ıslak imzaları alınmış, davalı vekiline süre verilerek bu kişilerin ıslak imzalı belgelerinin bulunduğu yerlerin bildirilmesi sağlandıktan sonra, alınan ıslak imzalar, celbedilen belgeler ve sevk irsaliyeleri imzaları üzerinde adli grafolog bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Adli grafolog bilirkişiden alınan raporda özetle; incelenen 24 adet sevk irsaliyesindeki teslim alan imzalarında:
-Raporda 1. sırada gösterilen (dava dışı Kemal’in de imzayı kabul ettiği) bir adet sevk irsaliyesinde imzanın Kemal eli ürünü olduğu,
-Raporda 15 ila 22 arasında gösterilen 8 adet irsaliye imzasının davalı …’nın eli ürünü olduğu,
-Raporda 5 ila 14 arasında gösterilen 10 adet irsaliyede …’a atfen yer alan imzaların kendi aralarındaki karşılaştırmasında şekilsel farklılıklar bulunduğu, ancak karşılaştırma belgelerindeki … imzalarının da kendi aralarında polimorfizim derecesinde farklılıklar gösterdiği, bir kısım karşılaştırma belgeleri imzalarıyla bir kısım irsaliye imzaları arasında benzerlikler de mevcut olsa da …’ın (celbedilen ıslak imzaları, huzurda alınan ıslak imzaları, sevk irsaliyeleri imzaları dahil) tüm imzalarının birbirinden son derece farklı olması nedeniyle kesin kanaat bildirmenin mümkün olmadığı, bu nedenle bu irsaliyelerle ilgili …’ın el yazısıyla isminin yazdırılması sonrası sevk irsaliyelerindeki isim yazısıyla birlikte imzalarla karşılaştırılması suretiyle tekrar inceleme yapılması durumunda daha sağlıklı sonuca varılabileceği;
-Raporda 2. ve 3. sırada gösterilen 2 adet irsaliyede isim-soyisim yer almamakla birlikte Kemal’in imzalarıyla şekilsel olarak benzerlik gösterse de grafolojik tanı unsurları bakımından farklılıklar mevcut olduğu, bu nedenle Kemal’in eli ürünü olmadığı,
-Raporda 4. sırada gösterilen irsaliyede isim-soyisim yer almamakla birlikte Kemal’in imzalarıyla şekilsel olarak benzerlik gösterse de imza kısmında üst üste binmeler olduğundan imzanın aidiyeti hususunda güvenilir inceleme yapılamadığı,
-Raporda 23. ve 24. sırada gösterilen sevk irsaliyelerinde davalı …’nın isim-soy ismi yazılıysa da imza yer almadığından imza incelemesi yapılamadığı, isim yazısıyla davalının celbedilen ıslak imzalı belgelerindeki isim yazıları arasında farklılıklar bulunduğu, dolayısıyla isim yazısının davalının eli ürünü olmadığı,
Tespit ve görüşleri bildirilmiştir.
Adli grafolog bilirkişi raporunda, özellikle …’a atfen imzaların yer aldığı sevk irsaliyelerindeki isim-soyisim yazılarının bu kişinin el yazılarının celbi-alınması sonrası incelenmesi gerektiği, imzaların aidiyeti hakkında da yazı incelemesi sonrası daha sağlıklı inceleme yapılabileceği görüşüne yer verildiğinden Mahkememizce önce …’ın huzurda el yazısının alınmasına ve sonra adli grafolog bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmişse de, bağlayıcı olanın teslim alan isminin bu kişi tarafından yazılmış olması olmadığı, ancak imzanın bağlayıcılık açısından değerlendirilebileceği, ismin teslim eden tarafından yazılmış olma ihtimalinin de bulunduğu, bu kişinin celbedilen ıslak imzalı belgelerdeki imzalarıyla mahkemede alınan ıslak imzaları arasında bile (tarafımızca çıplak gözle incelendiğinde de tespit edildiği üzere) farklılıklar bulunduğu, dolayısıyla …’ın davalının SGK’lı çalışanı-kardeşi olduğu ve sürekli aynı şekilde attığı sabit bir imzasının bulunmadığı anlaşılmakla, dosyada mevcut delil durumu da gözetildiğinde tek başına bu 10 adet sevk irsaliyesi imzasına göre karar verilemeyeceği ve bu hususun sonuca etkili olmadığı kanaatiyle, …’ın isminin kendi el yazısıyla yazdırılarak sevk irsaliyelerindeki isim yazılarıyla-imzalarla karşılaştırılması için ek rapor alınmasına dair ara karardan rücu edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, incelenen deliller ve alınan bilirkişi raporları tespitleri hep birlikte gözetildiğinde, davacının takip konusu mal satış faturalarını davalının (bir fatura dışında) 2015-2016 yıllarında ticari işletme defterine kaydetmekle taraf ticari defterlerinin bu yönden birebir mutabık durumda olduğu, davalının TTK md 21 kapsamında faturalara 8 günlük yasal sürede itiraz etmemesi ve itirazsız ticari defterine kaydetmiş olması nedeniyle faturaların içerik itibariyle kesinleşmiş olduğu ve davacının sahibi lehine delil teşkil eder mahiyette olan ticari defter fatura kayıtlarını HMK md 222 kapsamında kesin delil haline getirdiği, 9 adet sevk irsaliyesindeki (inkar edilen) teslim alan imzalarının davalıya ve (imzası kabul edilen bir irsaliyede) babası olan Kemal’e ait olduğunun adli grafolog bilirkişi raporuyla da tespit edilmiş olduğu, her ne kadar davalı asil tarafından babası Kemal’e ve kardeşi-çalışanı …’a imza konusunda yetki vermediği beyan edilse de bu beyanın dosyadaki delil durumuna uymadığı, davacının sevk irsaliyelerinin hep faturadan 2-3 gün önceki tarihlerde düzenlenmiş olduğu ve her faturasının üzerinde sevk irsaliyesinin tarih-sayısının da fatura tarih-sayısı gibi bilgisayar sisteminden yazılı durumda olduğu, dolayısıyla davalının faturaları defterine kaydettiği açık olmakla bu sevk irsaliyelerinin düzenlendiğinden haberi olmadığından bahsedemeyeceği, davalının ticari defterlerine kaydettiği faturaları KDV indirimlerinde de kullandığı ve son fatura tarihi 11/03/2016 ile 12/07/2018 takip tarihine kadar aradan geçen yaklaşık 2,5 yıl boyunca faturalar içeriği malların teslim edilmediğine dair hiçbir ihtar-itiraz ileri sürülmemiş, iade faturası vb düzenlenmemiş olduğu, dosyadaki savunmanın borcun tamamen (kambiyo evrakıyla veya nakden) ödendiğine hatta bu ödemeler sonucu davalının davacıdan alacaklı olduğuna yönelik olduğu, bu nedenle davalının davacıdan bu faturalar ile mal alımında bulunduğunun-malları teslim aldığının kabulü gerektiği, davacının takip tarihi itibariyle itirazın iptali istenen tutardan davalı defterinde kayıtlı olmayan 277,30 TL’lik bir fatura düşüldüğünde kalan tutar (34.323,74 TL) kadar davalıdan alacaklı olduğu hususunu sahibi lehine delil teşkil eder mahiyetteki ve karşı taraf defteriyle de mutabık olan bu nedenle lehine kesin delil haline gelen ticari defter kayıtları ve imzalı sevk irsaliyeleriyle ispatlamış olduğu, davalının bu fatura borçlarını ödemiş olduğuna dair sunduğu toplam 25.000,00 TL tutarlı 5 adet kambiyo evrakının ise yukarıda açıklanan ciro durumu-ciro silsilesi ve bunların davacı şirkete teslim edildiğini ispatlayamadığı gözetildiğinde bu evrakla ödemenin kanıtlanamadığı, başkaca bir ödeme delilinin ise sunulmadığı, kalan 9.323,74 TL borçla ilgili ise herhangi bir ödeme delilinin sunulmadığı, davalıya yasal sürede dayandığı yemin delili hatırlatılmışsa da yemin teklif edilmediği, takip öncesi davalının TTK md18/3’e uygun şekilde temerrüde düşürüldüğünü ispatlar bir delil de davacı vekilince sunulamadığından takip öncesi temerrüt faizi talebinin yerinde olmadığı, takipte TTK md 1530/7’de belirtilen oranda istenen temerrüt faizi oranı ise anılan madde gerekçesi uyarınca tedarikçi alacağına özgü düzenlenmiş olup davacının büyük güçlü firma karşısında kanunla korunması gerektiği gerekçede vurgulanan imal edilmiş-mamul ürün tedarikçisi sayılamayacağı, bu nedenle ticari asıl alacak için takip tarihi sonrasında değişen oranda avans faizi istenebileceği kanaatiyle, aşağıdaki şekilde davanın kısmen kabulüyle itirazın kısmen iptaline, asıl alacağa takip sonrası değişen oranda avans faizi işletilmesine, kabul edilen alacak likit ve itiraz haksız olduğundan %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, reddolan kısım yönünden ise davacının kötüniyetle takip başlattığı ispatlanamadığından davalının yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:

1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
Davalının ….İcra Müdürlüğü … Esas takip dosyasına itirazının kısmen iptaline, takibin yalnız 34.323,74-TL asıl alacak yönünden ve bu asıl alacağa takip tarihi sonrası değişen oranda avans faizi işletilmek suretiyle aynı koşullarda devamına, fazla istemin reddine,
Kabul edilen alacağın %20’si oranında 6.864,75-TL icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
Reddolan kısım yönünden davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
2-Alınması gereken karar ve ilam harcı 2.344,65 TL olup, peşin alınan 521,81 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.822,84 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 414,85 TL posta-tebligat gideri, 3.000,00 TL bilirkişi ücretinden ibaret 3.414,85 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre (%79,45-%20,55) hesaplanan 2.712,90 TL’si ile 35,90 TL başvuru harcı, 521,81 TL peşin harç toplamı 3.270,61 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, kabul edilen dava değeri üzerinden yürürlükteki AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 5.148,56 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen dava değeri üzerinden yürürlükteki AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştikten sonra ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
15/04/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır