Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/662 E. 2022/903 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/662 Esas
KARAR NO : 2022/903

DAVA : Alacak (Franchise Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/11/2020
KARAR TARİHİ : 28/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Franchise Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilin dünya üzerinde birden fazla ülkede hizmet vermekte olan … isimli kuru temizleme firması ile 29.06.2019 tarihinde karşı taraf ile …. markasının kullanımı konusunda anlaşılmış olduğu, bu hususta bir Franchise sözleşmesi akdettiği, sözleşmeye göre, dünya çapında 40 ülkede hizmet vermekte olan … firması ‘benzersiz, rekabetçi ve kârlı iş modeli’ taahhüdü ile Türkiye pazarına girdiği, müvekkilin de bu taahhüde ve söz konusu firmanın dünya çapında bir firma olmasına duyduğu güvenle Franchise Bölge Rezervasyon Bedeli, Başlangıç Bedeli, Pazarlama ve Reklam Harcamaları adı altında 1 Yıllık Royalty Bedeli olarak çok yüksek tutarlarda bedelleri peşin olarak ödemek suretiyle karşı taraf ile bir Franchise Sözleşmesi akdettiği, matbu şekilde hazırlanıp boşluklar doldurulmak sureti ile hazırlanan işbu sözleşmede müvekkiline hiçbir şekilde müzakere hakkı tanınmadığı, çok büyük oranda müvekkil aleyhine bir Franchise Sözleşmesi akdedildiği, buna rağmen Franchise veren, söz konusu sözleşmede yer alan yükümülüklerine riayet etmediği, müvekkilini büyük zararlara uğramasına neden olduğu, franchise veren şirket yetkililerince taraflarına gönderilen 28.06.2019 tarihli e-mail içeriğinde yer alan finansal model tablosundan da anlaşılacağı üzere, … ismini kullanarak müvekkilinin açacak olduğu Çamaşır Yıkama ve Kuru Temizleme alanında faaliyet gösterecek işyerinin 4.Ay’dan sonra aylık gelirinin ortalama 12.233- TL olarak öngörüldüğü, aylık ortalama kazancın yaklaşık 1.830 TL olacağı hususunun taraflarına bildirildiği, Franchise veren tarafından bedeli alınmasına rağmen reklam ve pazarlama çalışması yapılmadığı, Franchise Sözleşmeleri’nde franchise verenin temel edimi reklam ve pazarlama çalışması yapmak sureti ile franchise alana iş yönlendirmesi yaptığı, Sözleşmede yazan ve pazarlama stratejisi kılavuzunda da açıkça belirtilen radyo, çevrimiçi basın, yazılı basın ve TV reklamlarından hiçbiri, bedeli sözleşme akdedildiği sırada peşin olarak alınmış olmasına rağmen yapılmadığı, … isimli firma ‘benzersiz, rekabetçi ve kârlı iş modeli’ taahhüdü ile Türkiye pazarına girdiği, müvekkilinin de bu taahhüde ve söz konusu firmanın dünya çapında bir firma olmasına duyduğu güvenle franchise veren ile bir franchise sözleşmesi akdettiği, yapılacak olan bir araştırma ile … isimli firmanın ülkemizde herhangi tanınırlığının olmadığı ve müvekkili ile yapılan sözleşme sonrasında da herhangi bir reklam girişiminde bulunmadığı, franchise veren, sözleşmede taahhüt ettiği üzere müvekkile online satış desteği ve internet sitesi üzerinden müvekkile gelecek müşteri hedeflerini de gerçekleştirmediği, müvekkilinin ancak kendi imkanlarının el verdiğince ayakta durmaya çalıştığı, franchise verenin müşteri yönlendirmesi yapması gereken internet sitesinin alt yapısı defalarca çöktüğü ve doğru bir biçimde çalışmadığı, İnternet sitesinin çalıştığı dönemlerde de franchise alan müvekkilinin bölgesi internet sitesinde hizmet verilmeyen alan olarak gösterildiği, ciro raporları alımı hususunda da internet altyapı sistemi hatalı olarak çalıştığı ve bu hususta destek alınamadığı, bilişim sistemleri konusunda yetkin bir bilirkişi vasıtası ile yapılacak olan inceleme neticesinde açıkça ortaya bu durumun çıkacağı, müvekkilinin kendi imkanları ile elde ettiği müşterilerini bayiilik süresince davalı tarafa kazandırmış olması nedeni ile de TTK 122. Madde uyarınca da portföy tazminatına hak kazanmış olup, bu husustaki alacağın da mahkemece görevlendirilecek olan bilirkişiler vasıtası ile denkleştirme esasına göre belirlenerek müvekkiline ödenmesi yönünde hüküm tesis edilmesini, müvekkiline, sözleşme öncesi ve sonrasında satış öncesi ve satış sonrası servisler hususunda da taahhüt edilen hizmet içi eğitim desteğininde verilmediği, müvekkiline hiçbir şekilde teknik, operasyonel ve pazarlama desteği verilmediği, müvekkilinin tüm bunları kendi çabaları ile sağlamaya çalıştığı, franchise verenin yukarıda anılan hizmetleri verebilecek herhangi bir teknik ekibi olmadığı, sözleşme ve operasyon kılavuzunda belirtilen, piyasaya nazaran uygun fiyatlarla hizmet ve mal alımı yapılabilecek Mr. Jeff’e ait tedarikçi ( ürün ve mal alımı konusunda ) zincirinin olmadığı, müvekkiline taahhüt edilen uygun fiyatlı mal ve hizmet alımınında sağlanmadığı, müvekkilinin bu sebeple daha yüksek bedellerle farklı tedarikçilerden mal alımı yaptığı, davalı yanın taahhütlerini yerine getirmemiş olması nedeniyle iş kaybına uğradığı, Müvekkilinin franchise veren tarafından taahhüt edilen, reklam, teknik destek, internet satış, uygun fiyatlı ürün tedarik zinciri ve pazarlama hususundaki yükümlülüklerin karşılanamamış olması nedeni ile franchise verene ödemiş olduğu tutarlarla birlikte kira, personel, teknik destek, reklam ve pazarlama, ürün tedariği vs. hususlardan ötürü de büyük zarara uğradığı, franchise verenin yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmasından ötürü, müvekkilin kira, personel, teknik destek, reklam ve pazarlama, ürün tedariği vs. Hususlardan ötürü uğramış olduğu zararın tazminini talep etme ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet hakları da saklı kalmak kaydı ile belirsiz alacaklarının belirlenmesine, öncelikle müvekkilleri tarafından franchise verene ödenmiş olan 70.000 TL’nin iadesi ile franchise sözleşmesinin feshine ve müvekkilin uğramış olduğu zarar yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile HMK 107. Maddesine göre belirsiz alacaklarının belirlenmesi ile şimdilik 1.000 TL maddi zararlarının tazminine ve 70.000,00 TL’nin iadesine ve müvekkilinin kendi imkanları ile elde ettiği müşterilerini bayiilik süresince davalı tarafa kazandırmış olması nedeni ile hak kazandığı portföy tazminatının görevlendirilecek olan bilirkişiler vasıtası ile denkleştirme esasına göre belirlenerek müvekkiline ödenmesine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı tarafa dava dilekçesi ve ekleri usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen, davalının herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Franchise Sözleşmesi, Banka Ödeme Dekontları, Arabuluculuk… Büro No ve … Arabuluculuk dosya numarası kayıtları celp edilmiş, incelenmiştir.
Dava, franchise sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve tazminat istemine ilişkindir.
Davanın esasına geçilmeden evvel, öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğunun taraflarca her zaman ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından da yargılamanın her aşamasında resen nazara alınması zorunludur.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, taraflar arasında akdedilen franchise sözleşmesi TTK’da bentler halinde sayılan veya bu Kanunda açıkça düzenlenen ya da diğer Kanunlarda özel olarak hüküm altına alınan mutlak ticari davalardan değildir. (Franchise Sözleşmelerinin Hukukumuzda, herhangi bir Kanunda ve özellikle TTK’ da düzenlenmediği, bu nedenle mutlak ticari dava olmadığına ilişkin emsal karar için bakınız. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/3711 Esas, 2014/5356 Karar.).
Nispi ticari dava bakımından; davalının ticari şirket olması sebebiyle tüzel kişi tacir olduğu açıktır. Ancak, nispi ticari dava için her iki tarafın yani davacının da tacir sıfatının bulunması zorunludur. Franchise sözleşmesinin akidi davacı gerçek kişi … olup, işbu sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkta davacı …’ nın gerçek kişi tacir sıfatının bulunup bulunmadığı araştırılmış, davacının ticaret sicil kayıtlarında gerçek kişi olarak tacir kaydının ve ticari işletmesinin bulunmadığı, Beşiktaş Vergi Dairesi Başkanlığından celp edilen yazı cevaplarında 1. sınıf tacir olmadığı, bilanço esasına göre defter tutan kimselerden de olmadığı, VUK 177-1.-3. maddesi kapsamında tacir sıfatının bulunmadığı belirlenmiştir. Aksine davacının vergi mükellefiyet kaydının dahi olmadığı yalnızca potansiyel vergi mükellefi olduğu mahkememize bildirilmiştir.
Potansiyel vergi kimlik numarasına ilişkin olarak:
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/9146 Esas, 2020/7924 Karar sayılı ilamında:
“… Davacıların bilanço usulü defter tutmadığı, potansiyel vergi mükellefi olduğu, esnaf vasfında bulundukları anlaşılmaktadır. Bu durumda davacıların tüketici ve tacir sıfatı bulunmadığından taraflar arasındaki ilişkinin 6102 ve 6502 sayılı kanunlar kapsamında kaldığı söylenemez….”
İstanbul BAM 7. Hukuk Dairesi 2017/367 Esas, 2017/409 Karar sayılı ilamında:
“.. Dosya kapsamında davacının gerçek kişi tacir kaydı ve gerçek kişi mükellefiyet kaydının bulunmadığı, Uyap sisteminden yapılan vergi kaydı sorgulamasında davacının potansiyel vergi numarası aldığı, potansiyel mükellef olduğu anlaşılmış olup davacının tacir sıfatı bulunmamaktadır. Davacının tacir sıfatı bulunduğuna ilişkin hiçbir kayıt ve belge mevcut değildir. Bu durumda taraflar arasındaki ilişki 6102 ve 6502 sayılı kanunların kapsamı dışında kalmaktadır…” şeklindeki kararlarından potansiyel vergi kimlik numarasının vergi mükellefiyeti gerektirmeyen şekli bir numara olduğu görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, eldeki dava dosyası bakımından uyuşmazlığın mutlak veya nispi ticari dava kapsamında bulunmadığı, bu bağlamda dava ticari dava olmadığı için Mahkememizin (Asliye Ticaret Mahkemesinin) görevli olmadığı, aksine genel görevli olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu tespit edilmiş, görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: ( Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı üzere;)
1-HMK 114/1-c ve HMK 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır