Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/633 E. 2023/794 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/633
KARAR NO : 2023/794

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 22/06/2018
KARAR TARİHİ : 26/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz (iflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline yönelik kayıt kabul ve terkin talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Daire Başkanlığının … tarih ve … sayılı yazıları uyarınca, … Bankası A.Ş.’nin, Müdürlüğün nezdinde herhangi bir mal, hak ve alacaklarının bulunup bulunmadığının araştırılması neticesinde, … Gümrük Saymanlık Müdürlüğü kayıtlarında, …Bankası A.Ş. (… A.Ş.) tarafından düzenlenerek iadesinin yapılmamış olan 412 adet teminat mektubu tespit edildiğini, müdürlüğün toplam 8.159.168,15-TL tutarında alacağı bulunmakta olup söz konusu alacağın amme alacağı niteliğini haiz olduğu belirtilerek, müflis firmadan 8.159.168,15-TL alacağın iflas masasına kaydının yapılması için … 1. İflas Dairesi Müdürlüğü’nün…iflas sayılı dosyasına başvurulduğunu, davanın kabulü ile … 1. İflas Müdürlüğü’nün … İflas sayılı dosyasından Müflis … A.Ş nin İflas Masasına kaydedilen 8.159.168,15-TL kamu alacağından haksız ve sebepsiz olarak reddedilen 3.565.202,74-TL lik kısmının da İflas Masasına kayıt ve kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; işçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk ettiğini, ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları, işverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana geldiğini ve tüzel kişilik kazandığını bulunan tesislere veya derneklere olan borçları, iflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk ettiğini ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları velâyet ve vesayet nedeniyle malları borçlunun idaresine bırakılan kimselerin bu ilişki nedeniyle doğan tüm alacakları, bu alacaklar, iflâs, vesayet veya velâyetin devam ettiği müddet yahut bunların bitmesini takip eden yıl içinde açılırsa imtiyazlı alacak olarak kabul olunduğunu, bir davanın veya takibin devam ettiği müddet hesaba katılmadığını, özel kanunlardaki imtiyazlı alacakların hangi alacaklar olduğu çeşitli kanunlarda düzenlendiğini, davacı taraf gerek alacak kayıt talebinde gerekse de dava dilekçesinde her ne kadar 412 adet teminat mektubu ile ilgili olarak alacak kayıt talebinde bulunduğunu ileri sürmekteyse de alacak kayıt talebinin ekinde yer alan mektup listesi incelendiğinde biri mükerrer (alacak kayıt talebinin ekinde yer alan listedeki 171 ve 173üncü sıradaki mektuplar) olmak üzere toplam 300 mektup ile ilgili olarak alacak kayıt talebinde bulunduğunun tespit edildiğini, davanın İİK 235.maddesi gereğince hak düşürücü süre içerisinde açılmamış ise davanın öncelikle usulden reddine, dava süresi içerisinde açılmış ise izah edilen nedenlerle davacının 3.625.929,19 TL alacağının şarta bağlı alacak ve 207.450,20 TL alacağının da kesin olarak sıra cetveline yazılmasına, fazlaya ilişkin talebinin reddine, müvekkil Müflis Banka’nın harçtan muaf olduğuna, mahkeme masraf ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı ile davalı arasındaki ilişki çerçevesinde kabul edilen ve edilmeyen alacak miktarları dikkate alındığında 412 adet teminat mektubu kapsamında işlem gören ve muhtelif firmalara ait beyannamelere ilişkin davacının toplam 8.159.168,15-TL alacak toplamının olup olmadığı, var ise masa tarafından kabul edilenler dışında kalan 3.565.202,74-TL tutarındaki masaya kaydı gereken alacak olup olmadığı, bu alacağın şartlı alacak olarak mı yoksa şarttan ari olarak mı kaydının gerektiği noktalarında toplanmaktadır.
Sıra cetvelinin davacı vekiline tebliğ edilip edilmediği ve avans verilip verilmediği, ilanların yapılıp yapılmadığı hususları ile ilgili gelen yazı cevaplarının belirsiz ve çelişki içermesi karşısında Mahkememizce 13/09/2023, 18/09/2023, 26/09/2023 ve 05/10/2023 tarihli ara kararlar oluşturulmuştur. Bu belirsizlik ve çelişki nihayet İflas Dairesinden gelen 16/10/2023 tarihli yazı ve ekleriyle açık ve kesin şekilde giderilmiştir. Buna göre davacı vekilinin sıra cetvelinin tebliği için gerekli masraf ve avansını depo ettiği, bu çerçevede sıra cetvelinin davacı vekiline tebliğ olunduğu, buna göre ilan tarihlerine göre dahi davanın süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, dosya içeriğine göre ithalatçı firmanın gümrük giriş beyannamelerine istinaden müflis bankaca yürürlük müdürlüklerine hitaben verilmiş olan kesin ve süresiz 299 adet teminat mektuplarından dolayı 8.152.724,15 TL alacağın 3.565.202,74 TL tutarının iflas masasına kaydının talep olunduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki dava İİK. 235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas masasına karşı açılır. İflas masasının temsilcisi somut olayda olduğu üzere adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememizce atanan bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 26/04/2021tarihli raporda “müflis bankanın, ithalatçı muhtelif firmalar lehtarlı-lehine 299 adet teminat mektubunu davacı idare muhataplı olarak vermiş olduğu, müflis bankanın kayıtlarına göre davacı idare tespit edilen alacaklarının iflas masasına kaydını talep edebileceği kanaatinin edinildiği, davacı idarenin müflis bankadan iflas tarihi (16.11.2017) itibariyle alacakları talep edilen 8.159.168,15TL, hesaplanan 3.987.692,79 TL, kabul edilen 4.593.965,41 TL olduğu, davacı idarenin müflis bankadan güncel 21/04/2021 tarihi itibariyle alacakları 8.159.168,15 TL, hesaplanan 3.779.954,60TL, kabul edilen 4.593.965,41 TL alacaklı olduğu, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; gerek müflis bankanın iflas tarihi (16.11.2017) itibariyle ve gerekse de güncel (21.04.2021) olarak tespit edilen alacak kalemleri daha önce kabul edilen miktardan daha düşük seviyede kalmış oldukları için İİK’nun 197 m. uyarınca şarta bağlı alacak olarak kaydı gereken ilave bir alacak tespit edilememiş olduğu, davalı 08.08.2018 tarihli cevap dilekçesinde, daha önce kabul ve reddettiği miktar bakımından bir revizyon yapmış olduğu, buna göre iflas masasına kaydı gereken miktarın 3.833.379,39 TL (3.625.929,194.207.450,205) olarak kabulü gerektiği minvalinde, bunun dışında kalan 4.325.788,76 TLlık (8.159.168,15-3.833.379,39-) kısmın ise reddi gerekebilir şeklindeki açıklama ışığında, aşağıda 3.bir seçenek dahilinde; 154.313,40 TL’nin ilave olarak iflas masasına kaydı gerekebileceği” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Mevcut kök rapora itiraz karşısında aynı bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuş olup bu defa aynı bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 01/09/2021 tarihli ek raporunda “davacı idarenin müflis bankadan iflas tarihi 16/11/2017 itibariyle alacağının talep edilen 8.159.168,15 TL, hesaplanan 3.987.692,79 TL, revizeli kabul edilen 3.833.379,39 TL olduğu, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde, davacı kurumun 154.313,40 TL ilave alacağının İİK’nun 197 m. uyarınca şarta bağlı alacak olarak iflas masasına kaydını yaptırılabileceği, davacı idarenin, müflis bankadan güncel 21.04.2021 tarihi itibariyle alacakları talep edilen 8.159.168,15 TL, hesaplanan 3.779.954,60 TL, kabul edilen 3.833.379,39 TL olduğu, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; müflis bankanın güncel 21.04.2021 kayıtlarına göre tespit edilen alacak kalemlerinin daha önce kabul edilen miktardan daha düşük seviyede kalmış oldukları için İİK’nun 197 m. uyarınca şarta bağlı alacak olarak kaydı gereken ilave bir alacak tespit edilememiş olduğu” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Adı geçen raporun tebliğ olunması sonrası bilirkişinin sunmuş olduğu ek raporlar karşısında ve mevcut dilekçe içerikleri dikkate alındığında, davacının savunma hakkının kısıtlanmaması açısından yeni bilirkişi kurulundan yeni rapor alınmasına, davacı ile davalı arasındaki ilişki çerçevesinde kabul edilen ve edilmeyen alacak miktarları dikkate alındığında 412 adet teminat mektubu kapsamında işlem gören ve muhtelif firmalara ait beyannamelere ilişkin davacının toplam 8.159.168,15-TL alacak toplamının olup olmadığı, var ise masa tarafından kabul edilenler dışında kalan 3.565.202,74-TL tutarındaki masaya kaydı gereken alacak olup olmadığı, bu alacağın şartlı alacak olarak mı yoksa şarttan ari olarak mı kaydının gerekip gerekmediği, birinci bilirkişi kurulunun sunmuş olduğu 01/09/2021 tarihli ek rapor, ayrıca en son sunduğu, 23/11/2021 tarihli ek raporda yapılan tespitler ve varılan sonuç dikkate alındığında farklı veya aynı sonuca ulaşılıp ulaşılmadığı, buna göre celbedilen kayıt ve belgeler davacı vekilinin süregelen itirazların devam niteliğindeki 21/12/2021 tarihli itiraz dilekçesi ve ekleri dahi dikkate alındığında iflas tarihi itibari ile ve ayrıca güncel olarak davacı idarenin kayıt ve kabul talep edebileceği miktar olup olmadığı hususları ile yeni atanan bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Buna göre 26/08/2022 tarihli raporu hazırlayan bilirkişi kurulu “bu davanın konusunun sadece red olunan 3.565.202,74 TL olması dikkate alındığında, red olunan kısmın kaç TL’sinin masaya kaydının gerektiği, heyet üyesi… tarafından bizzat davalı banka kayıtları üzerinde yapılan incelemede taraflarında kabulünde olan 300 adet teminat mektubu bulunduğu, reddedilen tutarın 3.565.202,74 TL olması karşısında 16/11/2017 iflas tarihine kadar çıkışı yapılan mektup tutarlarının 294.399,72 TL olduğu, davalı banka kayıtlarından tespit edildiği, dolayısıyla davacının iflas tarihi itibari ile 3.565.202,74 TL – 294.399,72 TL = 3.270.803,02 TL olarak tespit edildiği, davacı vekili tarafından sunulan kayıtların incelenmesi neticesinde alacak tutarının 3.352.147,53 TL olarak bildirilmesine karşın listenin 13.11.12.13.17’inci sırada kayıtlı olan 17.491,60 TL tutarın çıkışının iflas tarihinden önce yapılmış olduğu, davalı banka tarafından bildirildiğinden mahsubu sonrası (3.352.149,53-17.491,60)=3.334.657,93 TL masaya kaydının gerektiği, buna göre 01/09/2021 tarihli birinci bilirkişinin kök raporundaki sonuç kısmında belirtildiği üzere iflas tarihi itibariyle ve ayrıca güncel olarak ve halihazırda masaya ilavesi gereken miktar olup olmadığı, özellikle bu noktada 1/09/2021 tarihli bilirkişi raporunun 1. ve 2.maddesinde belirtilen hususlara itibar edilip edilmediğinin gerekçesinin açıklanması, iflas masası tarafından reddedilen tutar 3.565.202,74 TL olup 01/09/2021 tarihli raporda 3.987.692,79 TL tespit edilmesinin yerinde olmayacağı görüşünde olup itibar edilmeyeceği, ayrıca davalı iflas idare vekilinin dahi 25/03/2022 tarihli itiraz dilekçesinin özellikle 2.sayfasındaki hususların değerlendirilmesi, bu konunun açıklaması davacıya ait olup 72.620,75 TL yerine neden düşük 7.260,75 TL talepte bulunduğunu kendisinin açıklaması gerektiği, davacının elindeki mektuplarının fotokopisini sunmadığı” şeklinde görüş bildirmiştir.
20/10/2022 tarihli ara karar ile “2.bilirkişi kurulunun ek rapor sunması gerektiği halde, sadece ve münferiden bilirkişi … tarafından özet ek raporun sunulduğu, 8 ve 9 numaralı ara karar ile dahi bilirkişi kurulunun ek rapor sunmasına işaret edildiği anlaşılmakla ve öncelikle 20/10/2022 tarihli duruşmanın 1 numaralı ara kararı ile ilgili 2.bilirkişi kurulunun ek raporunu sunması, bu noktada sadece … tarafından münferiden sunulmuş olan raporun dikkate alınmadığı dahi gözetildiğinde ikinci bilirkişi kurulunun sonuç olarak 01/09/2021 birinci bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu raporun 5.sayfasının ikinci maddesindeki tabloya iştirak edilip edilmediğinin gerekçeli olarak açıklanması, ikinci bilirkişi kurulunun 26/08/2022 tarihli raporlarının sonuç kısmında belirtmiş oldukları tablo yerine başka bir sonuca ulaşmaları halinde ise mutlak suretle ve farklılık oluştuğu tarihte gerekçesinin açıklanması, aynı sonuca ulaşılması halinde mutlaka gerekçesinin açıklanması, bu suretle geçen duruşmanın 20/10/2022 tarihli ara kararının bilirkişi kurulu adına …’a teslimi” noktasında ara karar oluşturulmuştur.
İkinci bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 06/02/2023 tarihli rapor ile yapılan incelemelere rağmen kayıt ve kabulün istenebileceği rakam olarak hesapladıkları miktarlarda herhangi bir değişiklik yapılmasını gerektirir bir durum bulunmadığını açıklamışlardır.
“Davanın basit yargılama usulüne tabi olması, HMK m.320 hükmü ile bağlılığın esas olması, bu davanı konusunun sadece red olunan 3.565.202,74-TL olması dikkate alındığında, red olunan kısmın kaç TL’sinin masaya kaydının gerektiği, buna göre 01/09/2021 tarihli birinci bilirkişinin kök raporundaki “sonuç” kısmında belirtildiği üzere iflas tarihi itibariyle ve ayrıca güncel olarak ve halihazırda masaya ilavesi gereken miktar olup olmadığı, özellikle bu noktada 01/09/2021 tarihli bilirkişi raporunun 1 ve2.maddesinde belirtilen hususlara itibar edilip edilmediğinin gerekçesinin açıklanması, buna göre ilave olarak masaya kaydı gereken miktar olup olmadığının açıklanması, bu açıklama yapılırken bilirkişi kurulunun 08/03/2022 tarihli raporuna yönelik davacı vekilinin 29/03/2022 tarihli dilekçesinin ikinci sayfasındaki hususların mutlak suret ile değerlendirilmesi, ayrıca davalı iflas idare vekilinin dahi 25/032022 itiraz dilekçesinin özellikle 2.sayfasındaki hususların değerlendirilmesi, birinci bilirkişinin hazırlamış olduğu 01/09/2021 tarihli raporun ve ayrıca 23/11/2021 tarihli ek raporun sonuç kısmında seçenekli olarak belirtilen kısımlarda itibar edilen bölüm var ise neden itibar olunduğunu veya olunmadığının üzerinde gerekçeli olarak durulması, ayrıca ikinci bilirkişi kurulunun 26/08/2022 tarihli kök raporu ve akabinde sunmuş olduğu 06/02/2023 tarihli kök rapora itibar olunup olunmadığı üzerinde gerekçeli olarak durulması, itibar olunan rapor var ise gerekçe ve sonuç kısmı üzerinde durulması ve bu suretle inceleme yapılması için bilirkişi kurulunun görevlendirilmesine dair karar verilmiş, ayrıca raporun hazırlanması aşamasında davacı vekilinin en son sunmuş olduğu 06/12/2022 tarihli itirazlarının dahi bu çerçevede bilirkişi kurulu tarafından incelenmesine” dair ara karar oluşturulmuştur.
Akabinde içinde ikisi banka müfettişi olan ve emekli banka müdürlerinden oluşan yeni ve son bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 28/04/2023 tarihli raporlarında” adı geçen bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 08.03.2022 tarihli kök raporda, davalı müflis banka kayıtlarına göre, 16.11.2017 iflas tarihi itibariyle kısmi çıkış yapılan veya belirtilen tarih itbariyle meri durumda olan toplam 18 adet teminat mektubunun iade edilmiş olarak hesaplamada dikkate alındığı tespit edildiğinden, söz konusu rapora itibar edilmediğini, 26.08.2022 ve 06.02.2023 tarihli ek raporlarda ise 16.11.2017 iflas tarihinden önce tamamen veya kısmen çıkışı yapılmış olan teminat mektup tutarlarının, iflas tarihi itibariyle “talebi gereken” tutarlar içinde yer aldığı, bu sebeple söz konusu raporlara da itibar edilemediği, yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda, tüm delillerin takdiri tamamen Mahkemeye ait olmak üzere; davalı Müflis … Bankası A.Ş. hakkında 16.11.2017 tarihi itibariyle iflas kararı verildiği ve iflasın … 1. İflas Müdürlüğü’nün … İflas sayılı dosyasından yürütüldüğü, davalı Müflis …Bankası A.Ş. tarafından, davacı …’na bağlı Gümrük Müdürlüklerine hitaben 299 adette, toplam 8.152.724,15 TL tutarında teminat mektubu verildiği, iflas tarihi itibariyle özetlendiği üzere, davaya konu teminat mektuplarından; 21 adette 312.694,02 TL’lik kısmının davalı bankaya iade olduğu ve çıkışının yapıldığı, 54 adette 4.361.879,69 TL tutarında teminat mektubunun, 3.852.337,35 TL’lik bölümünün kısmen çıkışının yapıldığı ve 509.542,34 TL’lik kısmının meri durumda olduğu, 224 adet olan 3.478.150,45 TL’lik teminat mektubunun ise ilk düzenlendikleri tutarlar üzerinden yürürlükte olduğu, böylece iflas tarihi itbariyle davacının 278 (=224 + 54) adet teminat mektubundan dolayı, toplam 3.987.692,79 TL alacak tutarının bulunduğu, davacı tarafından İflas İdaresine toplam 8.159.168,15 TL alacak tutarı talebinde bulunulduğu, iflas idaresi tarafından ise alacak tutarının 4.593.965,41 TL’lik kısmının kabul ve 3.565.202,74 TL’lik kısmının ise reddedildiği, bu durumda hemen yukarıda hesaplanan 3.987.692,79 TL’lik tutarın iflas idaresi tarafından kabul edilen tutardan düşük olduğundan, davacının ilave kaydedilebilecek bir alacak tutarının bulunmadığı, davalı Müflis … Bankası A.Ş. İflas İdaresi tarafından, Mahkemenin 03.06.2021 tarihli duruşmasının 3 no.lu ara kararı gereği sunulan 17.06.2021 tarihli beyan dilekçesinde, kabul edilen 4.593.965,41 TL alacak tutarının, 3.833.379,39 TL (3.625.929,19 TL + 207.450,20 TL) olarak revize edildiği, Mahkeme tarafından belirtilen tutarın benimsenmesi durumunda ise, davacı tarafından iflas masasına ilave olarak 154.313,40 TL tutarında alacak kaydettirilebileceği” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Davacı vekilinin 22/05/2023 tarihli itiraz dilekçesi ve davalı iflas idaresi vekilinin 26/05/2023 tarihli dilekçesindeki hususlar tek tek dikkate alındığında ve HMK m.26 hükmü uyarınca taleple bağlılık ilkesi de dikkate alındığında, 3.bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 28/04/2023 tarihli raporda taraflar lehine veya aleyhine hesap açısından ve gerekçe yönünden revize yapmalarını gerektirir bir durum olup olmadığı, bu incelemeyi yaparken 3.bilirkişi kurulunun, ayrıca …’un da yer aldığı 2.bilirkişi kurulunun 08/03/2023 tarihli rapordaki hesaplamaya neden itibar olunmadığı yönündeki 13.sayfasının 6-d maddesine yer alan hususun Yargıtay uygulamaları da gözetilerek yeniden hesaplanması ve irdelenmesi hususlarında ek rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Bu çerçevede bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 06/06/2023 tarihli raporunda “iflas tarihinden sonra yapılmış olan teminat mektubu çıkışları gözönünde tutularak yapılan hesaplamalarda “tüm delillerin takdiri tamamen Mahkemeye ait olmak üzere, tarafların itirazları ve Mahkeme tarafından tevdi edilen görev kapsamında, iflas tarihinden sonra yapılmış olan teminat mektubu çıkışları da göz önünde bulundurularak, yeniden yapılan hesaplamalar sonucunda; davalı Müflis …Bankası A.Ş. tarafından, davacı … Bakanlığı’na bağlı Gümrük Müdürlüklerine hitaben 299 adette, toplam 8.152.724,15 TL tutarında teminat mektubu verildiği, davaya konu teminat mektuplarından; 39 adette 471.650,02 TL’lik kısmının davalı bankaya tamamen iade olduğu ve çıkışının yapıldığı, 54 adette 4.361.879,69 TL tutarında teminat mektubunun, 3.852.337,35 TL’lik bölümünün kısmen çıkışının yapıldığı ve 509.542,34 TL’lik kısmının meri durumda olduğu, 206 adette 3.319.194,45TL’lik teminat mektubunun ise ilk düzenlendikleri tutarlar üzerinden yürürlükte olduğu, davacı tarafından İflas İdaresine toplam 8.159.168,15 TL alacak tutarı talebinde bulunulduğu, iflas İdaresi tarafından ise alacak tutarının 4.593.965,41 TL’lik kısmının kabul ve 3.565.202,74 TL’lik kısmının ise reddedildiği, bu durumda hemen yukarıda hesaplanan 3.828.736,79 TL’lik tutar, iflas idaresi tarafından kabul edilen tutardan düşük olduğundan, davacının ilave kaydedilebilecek bir alacak tutarının bulunmadığı, davalı Müflis …Bankası A.Ş. iflas İdaresi tarafından, Mahkemenin 03.06.2021 tarihli duruşmasının 3 no.lu ara kararı gereği sunulan 17.06.2021 tarihli beyan dilekçesinde, kabul edilen 4.593.965,41 TL alacak tutarının, 3.833.379,39 TL (= 3.625.929,19 TL + 207.450,20 TL) olarak revize edildiği, Mahkeme tarafından belirtilen tutarın benimsenmesi durumunda da, davacının ilave kaydedilebilecek bir alacak tutarının
bulunmadığı” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki dava niteliği uyarınca 6100 sayılı HMK m.319 hükmü ve devamı gereği basit yargılama usulüne tabidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Basit yargılama usulüne tabi dava ve işler” başlıklı 316. maddesinin (g) bendi; “Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve işler” şeklindeki düzenleme ile hangi dava ve işlerin basit yargılama usulüne tabi olduğunu açıklamıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 317. maddesinin 3. fıkrası uyarınca basit yargılama usulünde dava ve cevap dilekçesi dışında cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi verilemez. Bu çerçevede taraflar dilekçeleriyle birlikte tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek, ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayacak bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadırlar (m. 318). Dilekçe sayısı, bu usulde görülecek işlerin basit olması ve kısa sürede karara bağlanmasını sağlamak amacıyla sınırlandırıldığından birer defa dilekçe vermek durumunda olan tarafların daha dikkatli davranmaları gerekmektedir. Basit yargılama usulünde iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, yazılı yargılama usulünden farklı olarak dava açılmasıyla ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar (m. 319). Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140. maddede “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır. HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa tahkikata başlamadan önce taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu şanslarını da doğru kullanamazlarsa artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.(Yargıtay HGK 2022/9-24E. 2022/1787K.sayılı kararı) Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlık kapsamında dava ve cevap dilekçesindeki beyanlar çerçevesinde uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekecektir. Buna göre davanın konusu masa tarafından red olunan 3.565.202,74 TL’dir.
Bankacılık uygulamaları karşısında bankacı bilirkişiler marifetince inceleme yapılması gerektiği ise açıktır. Nitekim “Bilirkişi, özel ve teknik bilgiyi oluşturan tecrübe prensipleri hakkında hâkimde eksik olan bilgiyi veren ve bu tecrübe prensiplerine dayanarak, sabit olan bir olaydan sonuçlar çıkaran veya kendi özel bilgisine dayanarak uyuşmazlık konusu olayları tespit eden üçüncü kişi veya kişilerdir. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. III, 6. Baskı, İstanbul 2001, s. 2621-2622; Atalay, Pekcanıtez; Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul 2017, s. 1914-1915).
Bilirkişi, incelemesi sonunda aydınlatılması istenen husus hakkında, kendisine yöneltilmiş olan sorulara cevap verir. Bilirkişi kendisinden istenen sorulara hasren bir inceleme gerçekleştirir. (Süha Tanrıver, Hukukumuzda Bilirkişilik, Ankara 2017, s. 110) Bilirkişi raporlarının gerekçeli olması gerekir. Gerekçe sayesinde hâkim ve taraflar, bilirkişi raporundaki sonucun doğru olup olmadığını denetleme olanağına sahip olurlar. (Ejder Yılmaz, Uygulamada Bilirkişilik ve Bilirkişi Raporları, Makaleler (1973-2013), 1.Cilt, Ankara 2014, s.823).
Bilirkişi raporu irdelenmeden önce ifade etmek gerekir ki 21 adet ve 312.694,02 TL’lik teminat mektubunun 16.11.2017 iflas tarihinden önce iade edildikleri ve çıkışlarının tamamen yapıldığı, 54 adette 4.361.879,69 TL’lik teminat mektubunun 3.852.337,35 TL’lik kısmının, davacı idarenin yazılı bildirimlerine istinaden kısmi çıkışlarının yapıldığı, iflas tarihi itibariyle söz konusu teminat mektuplarının 509.542,34 TL’lık bakiye kısımlarının yürürlükte olduğu, 224 adet 3.478.150,45 TL’lik teminat mektubunun ise ilk verildikleri tutarlar üzerinden yürürlükte oldukları, mevcut rapor içeriklerinden ve kayıtlardan anlaşılmaktadır.
Genel olarak birbiriyle uyumlu bulunan birinci bilirkişi kurulu ve üçüncü bilirkişi raporu dikkate alındığında iflas tarihi itibariyle meri olan teminat mektuplarından dolayı davacının 3.987.692,79 TL alacaklı olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla vadeli teminat mektupları açısından riskin iflas tarihi itibariyle devam ettiği, bu nedenle firma adı, mektup sayısı, tarihi, vade tarihi tek tek açıklanan 8 adet teminat mektubu nedeniyle ise davacının 54.050,00 TL alacaklı olduğu ise ayrıca tespit olunmuştur.
İflas idaresi tarafından talebe konu olan 8.159.168,15 TL tutarın, 4.593.965,41 TL kısmı ise masa tarafından kabul edilmiştir. Bu durumda masa tarafından redde konu edilen miktar 3.565.202,74 TL tutarında olduğu halde 16/11/2017 olan iflas tarihi itibariyle ise davacının müflis bankadan 3.987.692,79TL tutarında alacaklı bulunduğu, çelişkiyi giderici nitelikteki üçüncü bilirkişinin kök ve ek raporuyla tespit edilmiştir. Artık davacının müflis bankadan alacaklı olduğu tutar esasen iflas idaresi tarafından kabul olunan tutardan dahi düşüktür. Bu duruma göre davacının masaya kaydı gereken alacağının olmadığı yönündeki çelişkiyi giderici nitelikteki ve birinci bilirkişi raporu ile uyumlu olan üçüncü bilirkişi kurulu raporuna bu yönden itibar etmek gerekir. Esasen birinci bilirkişi kurulunun 26/04/2021 tarihli raporu dahi bankacılık uygulamaları açısından aynı tespitleri içerecek niteliktedir. Her ne kadar birinci bilirkişi kurulu 01/09/2021 tarihinde ve iflas tarihi itibariyle yapılacak hesaplamada davacının 154.313,00 TL alacağının olduğunu, buna mukabil güncel olarak ve 21/04/2021 tarihi itibariyle ise şarta bağlı olarak kaydı gereken hiçbir alacağının bulunmadığını seçenekli rapor olarak sunmuş ise de Yargıtay uygulamaları gereği iflas tarihinden sonra masaya kaydı gereken miktarı değiştirici hallerin yani ödeme vs.durumların mutlaka dikkate alınması gerekmektedir. Hal böyle olunca birinci bilirkişi kurulunun 01/09/2021 tarihli raporundaki seçenekli olarak belirtilen hesaplamalardan, güncel olan tarihe göre yapılan hesaplamalar dikkate alınmıştır. Açıklanan birinci ve üçüncü bilirkişi kurulu raporlarına göre dahi davacının masaya kaydı gereken şarta bağlı bir alacağı bulunmamaktadır.
Nitekim Yargıtay uygulamasında da “İİK’nın 195. maddesine göre iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerekir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. Asıl alacağa faiz işlemeye devam ederse de, bu ancak tasfiye bakiyesi kalırsa ayrıca ödenir. Kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Öte yandan, İİK’nın 195. madde hükmü uyarınca kayıt kabul davalarında iflas tarihi itibariyle doğan alacağın ve fer’ilerinin kaydı gerekir ise de, bu davalar genel hükümlere göre görülmesi gereken ve nihai alacak miktarının tespitini amaçlayan davalardan olduğu ve mahsup hususunun kayıt kabul aşamasında iflas idaresine bırakılmasının taraflar arasında çekişmeye yol açabileceği ve bu nedenle de usul ekonomisi gözetilerek, iflastan sonra dahi tahsil edilen tutarın masaya kaydı gereken alacaktan mahsubu ile bakiye alacağın masaya kaydı gerekir.” (Yargıtay 23. HD 2014/747E. 2014/4626K.sayılı ilamı) şeklinde benimseme vardır.
Bu benimsemeye göre mahsup hususunun iflas idaresine bırakılması uygun olmayacağından, iflas tarihinden sonra ve iflas tarihi sonrası itibariyle borç miktarının değişmesine yol açabilecek hallerin dikkate alınması gerekmiştir. Bu hale göre birinci bilirkişi kurulunun kök ve ek raporu ile üçüncü bilirkişi kurulunun kök ve ek raporu genel anlamda birbiriyle uyumlu olup buna göre davacının masaya kaydı gereken herhangi bir şarta bağlı alacağının bulunmadığı yönündeki açıklamalara ve sonuç görüşlere, Mahkememizce açıklanan gerekçeler karşısında itibar edilmiştir.
Mahkememizce benimsenen Yargıtay uygulamasını dikkate almayan ikinci bilirkişi kuruluna bu yönden itibar olunmadığı gibi adı geçen bilirkişi kurulu 08/02/2022 tarihli kök raporda iflas tarihi itibariyle çıkışı yapılan veya belirtilen tarih itibariyle meri durumda olan toplam 18 adet teminat mektubunu iade edilmiş olarak hesaplamada dikkate almıştır. Yine ayrıca 26/08/2022 ve 06/02/2023 tarihli ek raporunda ise aslında iflas tarihi öncesi tamamen veya kısmen çıkışı yapılan, diğer bilirkişi kurulu raporlarında ayrı ayrı tespit olunan teminat mektup tutarlarını ise iflas tarihi itibariyle talebi gereken tutarlar içinde hesaplandığından bu bilirkişi kurulu raporuna bu nedenlerle dahi itibar edilebilmesi açıklanan hukuki ve fiili duruma göre mümkün değildir.
O halde birinci ve üçüncü bilirkişi raporlarının gerekçeli, denetime elverişli olduğu anlaşıldığı gibi hangi gerekçe ile bu raporlara itibar edildiği, ikinci bilirkişi kurulu raporuna ise neden itibar edilmediği üzerinde de durulmuştur. Kaldı ki ikinci bilirkişi kurulunda yer alan bilirkişilerden biri de bankacı da değildir. Böylelikle raporlar arasındaki çelişki tam ve açık şekilde de giderilmiştir.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa 792) Bu şartlarda sonuç olarak davacının, Mahkememizce itibar olunan birinci ve üçüncü bilirkişi kurulu raporları içerikleri karşısında kaydı gereken alacak miktarı tespit edilememiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının sübut bulmayan davasının reddine,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının peşin olarak yatırdığı 35,90 TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde kendisine iadesine,
4-Davacı tarafından harcanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından harcanan 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, 507,10 TL posta ve tebligat gideri toplamı olan 1.907,1‬0 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 26/10/2023

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …