Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/628 E. 2022/668 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/628 Esas
KARAR NO : 2022/668

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/05/2014
KARAR TARİHİ : 25/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … A.Ş.’ye bağlı bir kısım … merkezlerinin posta tekeli dışındaki gönderilerinin ayrım işini 07/01/2002 tarihli sözleşme gereğince anılan tarihten itibaren davalı şirket tarafından yerine getirildiğini, dava dışı …, …, …, …, …, … isimli işçilerin davalı şirket işçisi olarak çalışmakta iken 2005 yılı içerisinde iş akitlerinin farklı tarihlerde feshedildiğini, dava dışı işçilerden …’ın iş akdinin haksız olarak feshinden bahisle işçilik alacaklarının tahsili amacıyla davacı müvekkili ve davalı şirket aleyhine … 5. İş Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası üzerinden dava ikame ettiği, anılan dosya sonucunda verilen 2013/329 sayılı kararın Yargıtay denetiminden geçerek onandığını, anılan karar ile müvekkili ile davalının işçilik alacaklarına müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğunu, dava dışı işçinin mahkeme kararının … 14. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden icraya koyması üzerine müvekkili tarafından icra dosyasına 18/07/2013 tarihinde 12.584,78 TL ödediğini, dava dışı işçi … için … 5. İş Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası sebebiyle 18/07/2013 tarihinde 19.936,71 TL ödendiğini, dava dışı … için 26/07/2013 tarihinde 10.479,53 TL ödendiğini, dava dışı … için 18/07/2013 tarihinde 10.479,53 TL ödendiğini, dava dışı işçi … için 18/07/2013 tarihinde 10.181,70 TL ödendiğini, dava dışı … için 18/07/2013 tarihinde 10.479,53 TL ödendiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan şartnamenin 29. maddesinde elemanların iş kanunu ve diğer kanunlardan doğan haklarından davalının sorumlu olduğu, yine teknik şartnamenin belli maddeleri gereğince ödenen bedellerin rücusu için iş bu davanın ikame edildiğini, bu sebeple toplamda 74.575,63 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Davalı cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı işçinin yapmış olduğu iş bakımından asıl işverenin davacı olduğunu Yargıtay içtihatları ile kabul edildiğini, bu konuda emsal içtihatlar olduğunu, davacının rücu talebinin yerinde olmadığını, davacının kendisinden talep edilen alacağı süresinde ödemeyerek zararın artmasına neden olduğunu, işçilerin çalışmış olduğu önceki dönem çalışmaları için diğer şirketlere rücu talebinde bulunması gerektiğini ve davanın reddine karar verilmesini ibra ve talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Tartışılması, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Davacı tarafça yapılan ödemelerin şartname ve iş hukuku anlamında rücuya tabi olup olmadığının tespiti için dosyanın medeni hukuk öğretim üyesi bilirkişiye tevdi ile tanzim ettirilen 01/06/2016 tarihli raporda özetle, davacının yaptığı ödemeleri işçileri çalıştıran ve iş akitlerini sona erdiren asıl sorumlu işveren durumunda davalıdan talep edebileceği, taraflar arasındaki şartnamenin 29. Maddesine göre davacının talepte bulunmasının mümkün olacağını, davacı tarafça yapılan ödemelerin toplamının 74.141,78 TL olduğu şeklinde görüş ve kanaat belirttiği anlaşılmıştır.
Taraf vekillerinin itirazları üzerine bilirkişiye tanzim ettirilen ek raporda; sorumluluk bölüşümü ve tazminat hesabı yapılamayacağının taraflar arasındaki sözleşme gereği tazminatlardan davalının sorumlu olduğu, kesinleşen kararlar dikkate alınarak tazminat hesabının yapılamayacağı, davacı tarafça ödendiği sabit olan toplam 74.141,78 TL’nin davalı sorumluluğunda olduğu yönünde görüş ve kanaat belirttiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi tarafından davacı tarafça yapılan ödemelerin denetime elverişli şekilde rapor edilememesi sebebiyle … 14. İcra Dairesi’nin …, …, …, …, …, … sayılı dosyalarının celbi ve dosyalarda davacı tarafça yapılan ödemelerin tarih ve miktarları belirtilmek suretiyle rapor tanzim edilmesi için dosya finans uzmanı bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 09/05/2017 tarihli raporda davacı kurum tarafından 74.141,78 TL ödeme yapıldığını, davacının işlemiş faiz ve bakiye ilam harcı taleplerinin hesaplandığı, bu şekilde rapor tanzim edildiği anlaşılmıştır.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, davacı tarafından şartname kapsamında davalıya verilen işlerin yerine getirilmesi sırasında davalıya hizmet akdi ile bağlı olarak çalışan dava dışı işçilere ödenen işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Somut olayda,bir kısım … merkezlerinin posta tekeli dışındaki gönderilerinin ayrım işinin 07/01/2002 tarihli sözleşme gereğince davalı şirket tarafından yerine getirileceğinin kararlaştırıldığı, dava dışı işçilerin iş akitlerinin davalı tarafından sona erdirilmesi sebebi ile davacı ve davalı aleyhine işçilik alacaklarının yükletilmesine dair verilen yargı kararlarının kesinleştiği ve yargı kararlarının icraya konması üzerine davacı tarafından toplam 74.141,78 TL ödendiği,taraflar arasındaki şartnamenin 29. Maddesine göre elemanların iş kanunu ve diğer kanunlardan doğan haklarından davalının sorumlu olduğunun hüküm altına alındığı anlaşılmakla davacının ödemek zorunda kaldığı 74.141,78 TL nin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiş davalının dava tarihinden önce BK 117 anlamında temerrüte düşürüldüğü ispat edilemediğinden dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul 45. Hukuk Dairesi 24/09/2020 tarih ve 2020/21 Esas 2020/16 Karar sayılı ilamında;
“…Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştırılan işçilere ödenen işçilik alacaklarından, sözleşme hükümleri kapsamında davalı şirketin sorumlu olduğu iddiası ile ödenen bedellerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı, hizmet alım ihalesinin davalı tarafından üstlenildiğini, ihale şartnamesine göre, davalı yüklenicinin çalıştırdığı işçilerin iş hukukundan doğan her türlü işçilik hakları ile ilgili ücret ve tazminatlarından sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış olup, dava dışı işçilerin işçilik alacaklarının tahsili için açtığı dava sonunda hesaplanan miktarın eldeki davanın tarafı olan davacı ve davalıdan tahsiline karar verildiği ve icra takibi sonunda da davacı tarafından ödendiği ihtilafsızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçilere ödenen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağından hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Davacı taraf idari ve teknik şartname uyarınca ödenen bedellerden davalının sorumlu olduğunu iddia etmiş, davalı ise asıl işverenin davacı olması sebebiyle davalının sorumluluğunun bulunmadığını, davalıya ödenen sözleşme bedelinde kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücret alacağının sözleşme gideri olan bedeller arasında yer almadığı için davalının sorumlu olmadığını, sorumlu olduğu kabul edilse dahi işçilerin davalı şirkette çalıştığı dönem itibariyle hesaplanacak bedelin yarısından sorumlu olacağını, diğer yarısından ise davacının sorumlu olacağını savunmuş ve zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.
Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle yani dava dışı işçiye karşı müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmıştır ve sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 167. maddesinde düzenlenen, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerekmektedir. Somut olayda mahkeme, davacının dava dışı işçilere ödediği kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti alacaklarının tamamından son alt işveren olması nedeniyle davalıyı sorumlu tutmuştur. Oysa, davacının kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağına konu ödediği işçilik haklarından doğan bedelden, davalının dava dışı işçileri çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı, son alt işveren olarak dava konusu alacağın tamamından sorumluluğunun sadece işçiye karşı olduğu, bu nedenle dava dışı işçilerin davalı işçisi olarak çalıştığı süre bir yıldan az olsa bile işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak kıdem tazminatının ve yıllık izin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. İhbar tazminatı alacağının ise tamamından son işveren olan davalı sorumlu olacaktır. Ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti açısından da davalı aleyhine hükmedilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının davalıya bu alacağını da rücu edebileceği gözetilerek bu yönde hesaplama yapılması gerekmektedir (Emsal mahiyette Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2016/4926 Esas 2018/6465 Karar sayılı, 2015/41194 Esas 2017/11657 Karar sayılı, 2016/21572 Esas 2018/7468 Karar sayılı ilamları).
Dosya kapsamında dava dışı işçiler …, …,…, …, …, …’ın, davalı şirket dışında başka alt işveren bünyesinde çalışıp çalışmadıklarına dair kayıtlar celp edilmemiş yine hizmet alım sözleşmesi, idari ve teknik şartname, işçilere ilişkin kayıtların olduğu ihale dosyası, dava dosyası kapsamına alınmamış ve mahkemece davalı vekilinin zamanaşımı itirazı yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece davalı vekilinin zamanaşımı itirazları değerlendirilmeden, … 5. İş Mahkemesinin…Esas, … Esas, … Esas, …Esas, … Esas, … Esas sayılı dosyaları, dava dışı işçilere ait hizmet döküm cetvelleri ile ihale dosyası ilgili yerlerden getirtilmeden, yukarıda açıklanan esaslar dairesinde bilirkişi raporu alınmadan karar verilmesi 6100 sayılı HMK 353/1-a-6 maddesine aykırı olduğundan davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılarak, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştırılan işçilere ödenen işçilik alacaklarından, sözleşme hükümleri kapsamında davalı şirketin sorumlu olduğu iddiası ile ödenen bedellerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, istinaf ilamından sonra yapılan ilk duruşmada davacı vekili davalı şirket hakkkında yaptıkları inceleme sonucunda şirketin ticaret sicilden terkin edildiğini ve sicil kaydının kapalı olduğunu beyan etmiştir. Bunun üzerine mahkememizce oluşturulan ara karar ve yapılan araştırma sonucunda; yukarıda detayları verilen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesinin 2020/21 Esas, 2020/16 Karar sayılı istinaf ilamının karar tarihi 24/09/2020 olup, … Ticaret Sicil Müdürlüğünden celp edilen ticaret sicil kayıtlarına göre davalı Tasfiye Halinde … Ltd. Şti.’ nin istinaf ilamının karar tarihinden bir gün sonrasında 25/09/2020 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde sicilden terkin ve bu durumun ilan edildiği tespit edilmiştir.
Nitekim, sicilden terkin hususuna 2. celsede işaret edilmiş “Davalı şirketin 15/09/2020 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında 5.numaralı karar neticesinde tasfiye işlemlerinin tamamlandığı ve şirketin kapatılmasına oy birliğiyle karar verildiği, anılan genel kurul kararının … 12.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numarası ile işlemin tescil olduğu, akabinde davalı şirketin sicil kaydının Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde 25/09/2020 tarihi itibariyle tescil edilerek şirketin ticaret sicilden TERKİN edildiği anlaşılmakla; TARAF TEŞKİLİNİN SAĞLANMASI VE DAVALI ŞİRKET HAKKINDA YARGILAMAYA DEVAM EDİLMESİ İÇİN İŞ BU DAVA DOSYASI İLE SINIRLI OLMAK ÜZERE İHYA DAVASI AÇMAK HUSUSUNDA DAVACI VEKİLİNE 4 HAFTALIK KESİN SÜRE VE İMKAN VERİLMESİNE, ihya davası açıldığı takdirde ilgili mahkeme ve dosya numarasının yazılı olarak mahkememize bildirilmesine, bu aşamada ihya davasının sonucunun beklenilmesine,” şeklinde ara karar oluşturulmuştur.
Bilindiği üzere, davalı şirketin ticaret sicilden terkin edilmesiyle birlikte tüzel kişiliğinin son bulduğu, tüzel kişiliği sona eren davalı şirket aleyhine açılmış davaya devam edilmesinin de hukuken mümkün olmadığı, bu halde öncelikle taraf teşkilinin sağlanması gerektiği, davalı şirketin sicilden terkin edilmesi üzerine taraf teşkilinin sağlanması ve yargılamaya devam edilebilmesi için davacı vekiline ihya davası açmak üzere yeterli süre ve imkan verildiği, ne var ki davacı vekili tarafından ihya davasının açılmadığı, hatta davacı vekili tarafından sunulan 01/03/2022 tarihli dilekçede Genel Müdürlükten alınan talimat doğrultusunda ihya davasının açılmayacağı kesin olarak mahkememize bildirilmiştir.
Bu aşamada, taraf teşkilinin kamu düzenine ilişkin olması ve mutlak bozma nedeni olduğu mahkememizce gözetilerek devam eden celselerde gerekli ara kararlar oluşturulmaya devam edilmiş, ancak meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen bu sefer davacının ve / veya vekillerinin duruşmayı takip etmediği, taraflarca dosyasının takipsiz bırakıldığı görülmüştür.
Davacı vekili …’in 17/03/2021 tarihli 1.celse ile 06/10/2021 tarihli 2.celseye katıldığı, 02/03/2022 tarihli 3. celsede davacı vekili tarafından mazeret dilekçesi sunulduğu, 11/05/2022 tarihli 4. celsede ise; “davacı vekilinin 02/03/2022 tarihli 3.celsede sunmuş olduğu mazeret dilekçesinin kabulüne karar verilerek yargılamaya devam olunduğu, işbu duruşma günü için duruşma gün ve saatini bildiren meşruhatlı davetiye tebliğ edilmediği, yalnızca Uyap sistemi üzerinden öğrenilmesine şeklinde ara karar oluşturulduğu, bu itibarla işbu celse için davacı vekiline usulüne uygun tebligat yapılmadığından dosyanın işlemden kaldırılmamasına, HMK 150.maddesi ihtarını içeren meşruhatlı davetiyenin davacı vekiline tebliğ edilmesine, ayrıca 3.celse 2 nolu ara karar uyarınca yazılı beyanda bulunması hususunda uyarılmasına, 3.celse ve 4.celse duruşma zabıtlarının davacı vekiline gönderilecek meşruhatlı davetiyeye eklenmesine,” karar verildiği, işbu davetiyenin 21/05/2022 tarihinde usulüne uygun olarak davacı vekiline tebliğ edildiği, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen 29/06/2022 tarihli 5.celsede davacının ve / veya vekilinin duruşma günü ve saati itibariyle kendilerine yüksek sesle üç kez seslenilmesine rağmen duruşma salonu dışında hazır olmadıklarının anlaşıldığı, UYAP sistemi ve dosya kapsamından yapılan araştırmalar çerçevesinde herhangi bir yasal mazeret dilekçesi de sunulmadığından dava dosyasının taraflarca takipsiz bırakıldığından Mahkememizce, 29/06/2022 tarihinde HMK 150. maddesi hükmü uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK 150. maddesi “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş taraflar gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak 3 ay içinde yenilenmeyen davalar süresinin dolduğu gün itibariyle açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.” hükümlerini ihtiva etmektedir.
Mahkememizin 29/06/2022 tarihli 5. celsesinde tarafların davayı takip etmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırıldığı, HMK 150. maddesi uyarınca 29/06/2022 tarihinden itibaren yasal üç aylık yenileme süresinin 29/09/2022 tarihi itibariyle sona erdiği ve bu yasal yenileme süresi içinde dosya taraflarca yenilenmediği, açıklanan nedenler karşısında HMK 150. maddesi hükmü uyarınca davanın yasal yenileme süresinin dolduğu 29/09/2022 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Taraflarca takip edilmeyen ve yasal süre içinde yenilenmeyen davanın HMK 150. maddesi gereğince 29/09/2022 tarihi itibariyle AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 1.273,60 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 1.192,9‬0 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 116,90 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara veya vekiline İADESİNE,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinden karar verildi. 25/10/2022

Katip
e-imza *

Hakim
e-imza *