Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/627 E. 2022/73 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/627 Esas
KARAR NO : 2022/73

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 22/01/2016
KARAR TARİHİ : 08/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasına imzalanan 11/05/2015 tarihli sözleşmeye binaen müvekkili şirket tarafından …Teminatlarının çöplerinin toplanması, nakli, süpürülmesi ve arasözle yıkanması işini 11/11/2015 tarihine karar müvekkili şirketin üstlendiğini, müvekkili şirketin sözleşme gereği üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini ve ödemeler konusunda davalı tarafa ihtarda bulunulduğunu, davalı tarafından ödemelerin aksatıldığını, davalıya kesilen faturaların ödenmediğini, bunun üzerine davalı aleyhine … 25. İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile asıl alacak 284042,74 TL’nin işlemiş faizi ile birlikte tahsili için ödeme emri gönderildiğini ve ödeme emri borçluya tebliğ edildiğini, davalı borçlu tarafından 09/09/2015 tarihinde ödeme emrine itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durduğunu, bu nedenle davanın kabulüne, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, haksız ve kötü niyetli davalı aleyhine alacağın %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı tarafın davalı müvekkilinden alacağı olmadığını, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava; tacirler arası hizmet alım ilişkisinden kaynaklanan faturaya bağlı alacağın ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
… 25. İcra Müdürlüğü… E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının, davalı aleyhine cari hesaptan kaynaklanan fatura alacağına istinaden 284.042,74 TL asıl alacak, 4.002,38 TL islemiş faiz olmak üzere toplam 288.045,12 TL alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde; davaya konu icra takibinin asıl alacak ve işlemiş faiz talebi üzerinden başlatıldığı, huzurdaki davanın itirazın iptali davası olduğu, borçlunun takibe tümden itiraz etmiş olduğu, davacının davasının asıl alacak üzerinden harçlandırmasına rağmen netice-i talebinden itirazın tümden iptaline yönelik talepte bulunduğu, bu haliyle harca esas değer ile netice-i talep arasında uyumsuzluk olduğu görülerek; dava dilekçesinin netice-i talep sonucunu açıklaması, takipteki işlemiş faiz oranına ilişkin itirazın iptali de talep ediliyor ise bu hususta açıklama yapması ve 492 Sayıla Harçlar Kanunun 30.maddesi uyarınca bir sonraki celseye kadar eksik harcın tamamlanması için süre verilmesine, aksi halde dosyanın işlemden kaldıracağı hususun ihtarına, davacının işlemiş faizine yönelik talebinin bulunmaması halinde netice-i talep sonucunun mevcut yatırılan harcın takipteki asıl alacak tutarı üzerinden olduğu da gözetilerek hüküm vermeye elverişli olarak güncellemesi için 1 Hafta kesin süre verilmesine, aksi halde HMK m.119/2 uyarınca davanın açılmamış sayılacağı hususunun ihtarına karar verilmiş; davacı vekilince eksik harç ikmal edilerek icra dosyasındaki takip çıkışı üzerinden davanın devamına yönelik dilekçe verildiği görülerek davanın itirazın tümden iptaline yönelik olduğuna anlaşılmakla, tereddüt giderilmiştir.
Mahkememizce davanın reddine dair verilen karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesinin 2020/49 Esas 2020/47 Karar sayılı ilamı ile davacının sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar cari hesap alacağı bulunup bulunmadığı hususunda bir değerlendirme yapılması gerektiğinden bahisle, tarafların BA-BS formları ve ticari defter kayıtları üzerinde uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle, davacının sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar sözleşmeye konu edimlerinin ne kadarını tam ve eksiksiz yerine getirdiği, sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar vermiş olduğu hizmet olup olmadığı, ne kadar hizmet verdiği, bir alacağı olup olmadığı değerlendirilmesi amacıyla bozulmuştur.
Kaldırma karar içeriğinden ve dosya kapsamından açıkça anlaşıldığı üzere; Somut olayda taraflar arasında 11/05/2015 tarihli Temizlik Hizmetleri Sözleşmesi düzenlenmiş olup, sözleşmeye binaen davacı şirketin, … çöplerinin toplanması, nakli, süpürülmesi ve yıkanması işini üstlenmiştir. Sözleşme maddeleri incelendiğinde; sözleşme süresi 6 ay olup, işin başlama tarihi 11/05/2015, bitiş tarihi 11/11/2015 olduğu, sözleşmenin aylık bedeli 150.000,00 TL artı KDV toplam tutarı 900.000,00 TL artı KDV olarak kararlaştırıldığı ve sözleşmenin feshi başlıklı 6. madde de, yüklenicinin sözleşme konusu işin yapımında (temizlik) eksiklik, ihmali ve gecikmesi tespit edildiğinde, işveren…, sözleşmeyi tazminat ve zarar ziyan talep etme hakkı saklı kalmak kaydıyla ve hiç bir yazılı bildirimde bulunulmaksızın her zaman tek taraflı feshedebileceği, yüklenici bu durumda hiç bir tazminat, hak ve alacak talebinde bulunamayacağını gayrikabili rücu olarak peşinen kabul beyan ve taahhüt ettiği görülmüştür. Davalının, davacının üstlendiği … temizlik hizmetlerinin sağlıklı ve eksiksiz olarak yürütülmediği, çöplerin biriktiği ve bu birikme nedeniyle otogardan yararlanan kimselerin ve oradaki ticari işletme sahiplerinin mağdur olduğu bu suretle davacının üzerine düşen edim yükümlülüğünü tam ve gereği gibi yerine getirmediği gerekçesiyle sözleşmeyi feshettiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında sözleşmenin feshedilip edilmediğine yönelik ya da feshin haklı olup olmadığına yönelik bir ihtilaf veya iddia söz konusu olmayıp, uyuşmazlık sözleşmenin feshedildiği tarihe kadarki cari hesap alacağına ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlendiği iddia edilen faturalardan ve cari hesap ilişkisinden kaynaklı olduğundan ticari defterlerin delil niteliği ve tacirler arası fatura tanzim delil niteliği hakkında mevzuat düzenlemeleri uyarınca uyuşmazlığın tahlili gereklidir.
Kaldırma kararı sonrasında dosyanın SMMM bilirkişi …’ na tevdi ile, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde ve tüm dosya kapsamında, tarafların celp edilen BA/BS formları üzerinde inceleme yapılarak, davacının sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar sözleşmeye konu edimlerinin ne kadarını tam ve eksiksiz yerine getirdiği, sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar vermiş olduğu hizmet olup olmadığı, ne kadar hizmet verdiği, bir alacağı olup olmadığına yönelik rapor tanzimi istenmiştir.
HMK 222. maddesi hükmü uyarınca tayin edilen inceleme günü için ticari defterler ibraz edilmediği ya da bu konuda açıklamada bulunulmadığı takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacakları ve karşı tarafın ticari defterlerine göre karar verileceğinin taraflara ihtaratla bildirildiği, bu amaçla davalı tarafa meşruhatlı davetiye tebliğ edildiği, yeterli süre ve imkanın tanındığı, ancak davalıya işbu meşruhatları içeren usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davalının defterlerini ibraz etmediği gibi herhangi bir beyan dilekçesi dahi sunmadığı, davalı tarafça inceleme günü defterler sunulmamıştır.
Taraflar arasındaki temizlik hizmetleri sözleşmesi hükümlerinin irdelenmesinde;
Sözleşmenin türü- bedeli ve ödeme şekli; Aylık ödemeler götürü bedeli üzerinden ödeneceğini, fatura tebliğ tarihinden itibaren beş gün içerisinde yüklenicini vermiş olduğunu banka hesabına ödeneceğini, sözleşmeni aylık bedeli 150.000,00 TL* KDV’dir, sözleşmenin toplam tutarı;900.000,00 TL * KDV’dir.
Sözleşmenin süresi; Sözleşmenin süresi 6 ay olduğunu, işin başlama tarihi 11.05.2015 işin bitim tarihi 11.11.2012 tarihi olduğunu, 6 aylık sürenin bitiminde kendiliğinde sona erecektir. İki tarafın yazılı olarak anlaşması ile sözleşme süresi aynı şekilde veya tarafların istediği kadar uzatılacağını,
Sözleşmenin feshi; Sözleşme süresi dolmadan işveren … tarafından sebep bildirmeksizin tek taraflı olarak feshedebileceğini, bu fesih, feshe ilişkin yazılı beyanın yükleniciye tebliğini takip eden 15 (onbeş) gün sonrasında hüküm ve sonuçlarını doğuracağı konusunda tarafların mutabık olduğunu, yüklenicinin sözleşme konusu işin yapımında eksiklik ihmali ve gecikmesi tespit edildiğinde, işveren … sözleşmeyi tazminat ve zarar-ziyan talep hakkının bulunduğunu düzenlenmiştir.
Dosya Mali Müşavir Bilirkişisi …na tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 16.04.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalının kabul etmediği faturaların Haziran ayı ve Temmuz ayının 21 günlük kısmına ilişkin olduğu ayrıca davalının davacı tarafa iade faturasının da dosya kapsamında bulunmadığı, Diğer taraftan dosya kapsamında ki davalı ihtarlarında başka firmalardan hizmet alınması nedeniyle yapılan 62.266,81 TL’lik ve 16.033,00 TL’lik bedel ile ilgili detay ve somutlaştırıcı herhangi bir vesaikin (Fesih öncesi 20.05.2015 ve 25.05.2015 tarihli dilekçeler hariç olmak üzere) sunulmadığı, Bu itibarla davacının davalı adına tanzim ettiği faturaların iş bu davada ki hesaplamalarda dikkate alınması gerektiği,
Tüm bu açıklamalar ve değerlendirmelere göre davacının davalı adına tanzm ettiği faturaların 21.07.2015 tarihine kadar olduğu, Davalının fesih bildirim ihtarnamesinin 16.07.2015 tarihinde tanzim edildiği, Taraflar arasında geçerli olan sözleşme kapsamına göre feshin 15 gün sonra hüküm doğuracağının belirlenmiş olduğu dikkate alındığında davacının sahibi lehine delil niteliği bulunan yasal defterlerinde kayıtlı olan ve sözleşme kapsamında tanzim edilen faturalara dayalı olarak 03.09.2015 takip tarihi itibari ile davalı taraftan 284.042,74 TL’si asıl alacaklı olduğu, kanaati ile rapor tanzim edilmiştir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4). 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, HMK m.222/3’de yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş, tarafların ticari defterlerini sunmaması hali de usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için yeterli görülmüştür.
Bu kapsamda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27.Hukuk Dairesi 2020/1170 Esas, 2020/1325 Karar sayılı ilamı ile taraf defterlerinin incelemeye sunulmaması hakkında şu şekilde değerlendirmelerde bulunulmuştur: “Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece taraflara ticari defterlerini sunmaları için süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Bu durumda ticari defter kayıtları ile alacağın varlığı ispatlandığı halde davanın kabulü gerekirken mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin bu nedenle istinafının kabulü gerekmiştir.”. Bu kapsamda somut dosya içeriğinde de davalı yanca delil olarak dayanılan ticari defterlerin incelemeye sunulmaması yoluyla davacının usulüne uygun defter kayıtlarının denetlenmesini engellediği, bu haliyle cevap dilekçesindeki savunmasını ve sunduğu delilini mahkeme denetime hazır hale getirmediği anlaşılmıştır.
YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK md. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz.
Diğer yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 21/2. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK. m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 21/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK’nın 21/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK m. 222 uyarınca ispatlamış olur.
Somut uyuşmazlıkta; davalı taraf tarafından dosyaya sunulan ve bahsi geçen faturaların iade edildiğine yönelik ihtarname mevcuttur. Davalı taraf; … tarihli Keşide edilmiş olan … yevmiye nolu ihtarnamesinde; “Muhatap tarafına düzenlenmiş faturada KDV dâhil 110.670,00 TL’lik 01.07.2015-21.07.2015 tarihleri arası çöplerin toplanması ve nakli hizmet bedeli talep edildiğini, müvekkil şirketin böyle bir borcun bulunmaması nedeniyle itiraz ederek iade ettiklerini ihtaren bildirildiği görülmüştür. Yine … 2. Noterliği’nin …tarihinde keşide edilmiş olan … yevmiye nolu ihtarnamesinde;” Sözleşme süresi içinde ve fesih bildirimi geçerli olacağı 15 gün içerisinde … temizlik hizmetlerini yerine getirmediklerini, müvekkil şirket tarafından başka firmalardan hizmet alınması nedeniyle yapılan 62.266,81 TL ihtarnamenin tarafından tebliğinden itibaren üç gün içinde ödenmesi gerektiğini aksi takdirde hukuki yollara başvuracağını, 21.07.2015 tarih ve 892469 numaralı faturayı iade ettiklerini” ihtaren bildirildiği görülmüştür.
Ancak davalı taraf ticari defterlerini incelemeye sunmayarak iade ettiği faturaların ticari defterlerinde olup olmadığının denetiminin yapılmasına izin vermemiştir. Davalı taraf tahkikatın tümü hakkındaki beyanlarını içeren 08.02.2022 tarihli beyan dilekçesinde; faturanın iade edildiğinin davacı tarafça dava dilekçesinde ikrar edildiği iddiasında bulunulmaktadır. Ancak davacı tarafından çekildiği iddia edilen 31.07.2015 tarihli ihtarname davacı tarafça dosyaya sunulmamış ve fatura bedeline ilişkin temerrüt olgusu ispatlanamadığı gibi; davalı tarafından iddia edilen “faturanın iadesi” olgusuna yönelik ikrar meselesi de irdelenememiştir. Bu haliyle de davalı tarafın dava konusu ile ilgili süresinde bir iade faturası kesildiği ya da faturanın iade edildiğine yönelik bir delilin dosyaya sunulmaması, davalının dayandığı hususun davacının keşide ettiği ihtarname içerindeki beyanların da bu yönde davacı tarafça keşide edilen bir ihtarnamenin de sunulmamış olması, davalı tarafça ticari defterlerin inceleme gününde hazır edilmemesine HMK m. 222/3’de bağlanan yasal sonuç da nazara alınarak davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekeceğinden, dosya kapsamına sunulmuş ve bilimsel temele dayanan ve mahkeme denetimine açık bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle, fatura alacağına yönelik temerrütün dava takip tarihinden başladığının anlaşılması, takipten önceki faiz talebinin ispatlanamadığı da gözetilerek davalının … 25.İcra Müdürlüğü …Esas takip dosyasına itirazının kısmen iptaline, takibin 284.042,74-TL asıl alacak yönünden, takip tarihi sonrası asıl alacağa değişen oranda avans faizi işletilmek suretiyle aynı koşullarda devamına, fazla istemin reddine, dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2021/3214 Esas, 2021/7424 Karar sayılı ilamı) Somut ihtilafta, alacağın faturadan kaynaklı niteliği de gözetilerek, likit ve muayyen olduğu gözetilerek hükmedilen alacağın %20′ sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
Davalının … 25.İcra Müdürlüğü … Esas takip dosyasına itirazının kısmen iptaline, takibin 284.042,74-TL asıl alacak yönünden, takip tarihi sonrası asıl alacağa değişen oranda avans faizi işletilmek suretiyle aynı koşullarda devamına, fazla istemin reddine,
2-Kabul edilen asıl alacak olan 284.042,74-TL nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
3-Kabul edilen dava değeri (284.042,74 TL) üzerinden alınması gereken 19.402,95 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 3.410,51 TL harç ve 68,35 TL tamamlama harcının mahsubu ile eksik kalan bakiye 15.924,09 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yatırılan 3.410,51 TL peşin harç, 68,35 TL tamamlama harcı, 134,50 TL posta, tebligat, 750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.363,36 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 4.302,74 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yapılan 46,60 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 0,65 TL’ sinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 28.613,16 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1,2 maddeleri uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin reddedilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 4.002,38 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, reddedilen miktar yönünden kesin, kabul edilen miktar yönünden ise kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır