Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/62 E. 2023/236 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/62 Esas
KARAR NO : 2023/236

DAVA : İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/10/2018
KARAR TARİHİ : 21/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil Şirket, Türkiye sathında 81 ilin tamamını ve yaklaşık 850 ilçeyi kapsayan ve 1700’ü aşan geniş bayi ağı ile ülke çapında hizmet verebilen en yaygın perakende satış ağına sahip akaryakıt şirketi olduğunu, Davalı …, layihamıza ekli … Müşteri Sözleşmesine binaen araçları için lüzumlu akaryakıtı müvekkil bayiilerinden satın almakta ve bedelini de sözleşmeye binaen kurulan sistem marifetiyle ödediğini, müvekkil Şirket yetkililerince defalarca kere ihtar edilmesine rağmen davalı, sözleşmeden kaynaklanan ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, muaccel alacağını ödemekten imtina etmiş ve bu sebeple aleyhine … 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi ikame edildiğini, üvekkil ile borçlular arasında imzalanan sözleşme gereğince; taraflar arasında vuku bulacak tüm ihtilaflarda münhasıran müvekkilin evrak, bordro, rapor, defter vesair kayıtlarının muteber olacağı, bu kayıt ve evraka hiçbir sebep ve suretle itiraz edilemeyeceği, bu defter ve kayıtların geçerli ve münhasıran kesin delil olacağını ve bu hükmün HMK 193. maddesindeki yazılı delil sözleşmesi niteliğinde olduğu hükmü bulunduğunu, takibin devamına, borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasını yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın önce yetki ve görev itibariyle yetkisizlik ve görevsizlik kararı verilerek dosyanın yetkili … Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini, HMK’nın 6. Maddesi gereğince yetki hususunu düzenleyen hükümler çerçevesinde açılan davanın görüleceği yer davalının ikamet ettiği Kayseri olduğunu, davaya konu edilen borcun bulunmadığını davacı taraf ile imza ettiği bir sözleşme bulunmadığını, sözleşmeye konu edilen imzanın nasıl oluştuğu da bilinmediğini, bu sebeplerle davanın reddini ve yargılama masrafının ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, taraflar arasında imzalandığı iddia edilen Automatic Müşteri Sözleşmesi çerçevesinde davalının araçlarına satılan akaryakıt bedellerinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizden verilen 29/01/2019 tarih ve 2018/975 Esas 2019/46 sayılı kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 14. Hukuk Dairesi’ nin 18/12/2019 tarih ve 2019/2151 Esas 2019/1624 Karar sayılı ilamıyla öncelikle İcra Dairesinin yetkisine vaki itirazın incelenip dava şartının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermeden, mahkemenin yetkisine vaki itirazı inceleyip karara bağlaması usule aykırı olduğundan bahisle kaldırılmakla yukarıdaki esasa kaydedilmiştir.
Kaldırma ilamından sonra davalı gerçek kişinin icra dairesinin yetkisine ve mahkememizin yetkisine yapmış olduğu itirazların davacının davasına dayanak yaptığı sözleşmedeki imzaya yönelik incelemeden sonra değerlendirilmesine yönelik HMK m.163 uyarınca ön sorun olarak ele alınmasına, karar verilmiştir.
Somut olayda, davalı tarafça davaya dayanak olarak sunulan sözleşmedeki imzanın yanısıra taraflar arasındaki akdi ilişki inkar edilmiştir. Davacı vekilince dayanak yapılan ve davalı tarafça açıkça imzası inkar edilen sözleşmenin aslının dosya kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekiline dayanak sözleşmenin aslını imza incelemesine esas olmak üzere sunulması için 2 hafta kesin süre verilmesine, aksi halde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı hususunun ihtarı yapılmıştır.
Davacı vekilince sözleşme aslı sunulmamış ve sözleşme sureti üzerinden imza incelemesi yapılmasına yönelik talebinin grafoloji bilimi uyarınca sağlıklı bir sonuç vermeyeceğinden, davalı tarafça açıkça imza itirazında bulunulduğundan dosya kapsamının dava dilekçesine dayanak yapılan sözleşme asılının sunulmamış olduğu da gözetilerek HMK m.324 uyarınca dayanak sözleşmenin delil olarak dayanılmasından vazgeçilmiş sayılarak, davacı taraf, delil olarak sözleşmenin yanısıra fatura ve ticari defterlerine de dayandığından yetki itirazının ön sorun ele alınmasına devam edilmesi suretiyle … Nöbetçi ATM’ye talimat yazılarak re’sen seçilecek bir mali bilirkişi vasıtasıyla davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde ve tüm dosya kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, incelenen ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal sürede yapılıp yapılmadığı, sahibi lehine delil teşkil edip etmediği, davacı tarafından dava dilekçesinde belirtilen faturanın tarafların ticari kayıtlarında bulunup bulunmadığı, bu fatura konusu tutarın sözleşme ile kararlaştırılan şekilde hesaplanarak fatura edilip edilmediği ve diğer uyuşmazlık noktaları dikkate alınarak diğer hususlarda bilirkişi raporu alınmasına, bilirkişiden hususiyetle taraflar arasında defter kayıtlarına göre bir hukuki ilişkinin var olup olmadığına yönelik mali inceleme yapılmasının istenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 50. maddesinde yetki ve itirazları düzenlenmiştir. İlk fıkrada, para veya teminat borcu için takip hukukunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yoluyla tatbik olunacağı ifade edilmiştir.
İş bu dava İtirazın iptali davası olup ve davalı borçlu şirket hakkında başlatılan icra takibine karşı itiraz üzerine davanın açılmış olması göz önünde bulundurarak, öncelikle icra takip dosyalarının incelenmesi isabetli olacaktır. Çünkü borçlunun icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz etmesi ve alacaklının İtirazın iptali davası açmış olması halinde öncelikle icra dairesinin yetkisinin incelenmesi gerekecektir. Yetkisiz icra dairesinde takip başlatılmışsa, İtirazın iptali davasının usulüne uygun olarak açılmış olduğu kabul edilemez. Açılan davada mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsa dahi öncelikle icra dairesinin yetkisi incelenip karara bağlanmalıdır.
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre de İtirazın iptalini gören mahkeme, İcra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir İtirazın olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle tetkik merciinin yerine geçerek, İcra dairesinin yetkisini inceleyerek, kesin olarak sonuçlandırmalıdır (HGK 28.03.2001 gün ve 2001/19-267-311 sayılı, 11 HD 8.11.1999 gün ve 1999/ 6901 -8904 sayılı, 19 HD 4.4.1997 gün ve 1996/7286 ,1997/3995 sayılı kararları ).
Kaldı ki İtirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer mahkemesine aittir. İcra dairesinin yetkisine yapılan itiraz üzerine, yapılan inceleme sonucunda, mahkeme, kendisinin de yetkili olup olmadığını belirlemiş olacaktır. (Saim Üstündağ, İcra Hukukunun esasları, İstanbul 1995,6. baskı sayfa ;101-102).(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu‘nun 20.03.2002 tarihli, 2002/13-241 Esas, 2002/208 Karar). (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2449 Esas 2019/2149 Karar no lu ilamı)
İİK’nın 50/II. maddesinde salt takip hukuku açısından yetki itirazının İcra Hukuk Mahkemesince incelenmesine ilişkin prosedür düzenlenmiş olup İİK’nın 67. maddesine dayanan ve genel hükümler çerçevesinde yargılama yapılan itirazın iptali davasına bakacak mahkemenin yetkisini sınırlandırıldığı düşünülemez.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28.03.2001 tarih, 2001/267 Esas, 2001/311 Karar).
Davaya konu icra takibinin yürütüldüğü icra dairesinin yetkili olup olmadığına yönelik ön sorunun değerlendirilmesi;
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 50. maddesinde yetki ve itirazları düzenlenmiştir. İlk fıkrada, para veya teminat borcu için takip hukukunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yoluyla tatbik olunacağı ifade edilmiştir. HMK’nun 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca BK.’nun 73. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89.) maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. (Bkz. HGK. 5.11.2003, 2003/13-640-627 sayılı kararı)
Dosya kapsamında davacı tarafından taraflar arasındaki akdi ilişki ispat edilemediğinden, HMK’nun 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi ve icra dairesi yetkili olacağından, huzurdaki davaya konu takibin İstanbul İcra müdürlüğünde başlatılması mümkün olmayıp, davalının yetki itirazında yetkili Kayseri İcra müdürlüğünü gösterdiği de gözetilerek, dava konusu … 3.İcra Dairesinin … sayılı icra takibine karşı usulüne uygun yetki itirazında bulunduğu ve yetki İtirazının yerinde olduğu, yetkili yer icra dairesinde başlatılan icra takibinin bulunmadığı ve sonuç itibariyle, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, yetkisiz icra dairesinde takip başlatılmışsa, İtirazın iptali davası usulüne uygun olarak açılmış bir dava kabul edilemeyeceğinden, davanın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle, aynı yasanın 115/2. fıkrası gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
Yine AAÜT’nin 7/2 maddesinde düzenlenen açık düzenleme gereği dava şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi halinde maktu vekalet ücretini geçmemek üzere tarifenin 3. kısmında yazılı nispi vekalet ücretine hükmolunacağının, (yani üst sınırının maktu vekalet ücretini geçmemek üzere) yine 13. Maddesinde de bu tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği belirtilmişse de işbu aynı maddede (7. Maddenin ikinci fıkrası hükmü saklı kalmak kaydıyla) şeklinde düzenlendiğinden ve davacının 6.656,96 TL dava değeri üzerinden işbu davayı açmakla ve davanın dava şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle usulden reddine dair karar verilmiş olması nedeniyle davalı lehine tarifenin 7/2 maddesi gereğince tarifenin üçüncü kısmına göre dava değerinin %16’sı nispi vekalet ücretine hükmedilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın yetkili icra dairesinde başlatılmış icra takibi bulunmaması dair ön şart bulunmadığından HMK 114/2 ve 115/2 gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Red gerekçesi dikkate alınarak davacının icra inkar tazminatı talebinin şartlar oluşmadığından reddine,
3-Esastan bir red kararı bulunmadığından ve şartları oluşmadığından davacının kötüniyet tazminatının reddine,
4-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harçtan başlangıçta peşin alınan 113,69 TL harcın mahsubu ile eksik alınan 57,21 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
6- Kaldırma öncesi davalı tarafından yargılama nedeniyle yapılmış olan 50,00 TL posta masraf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı taraf yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi m.7/2 uyarınca takdir edilen 1.065,11 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, HMK 341/2 maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.21/03/2023

Katip

Hakim

TASHİH ŞERHİ

6100 sayılı HMK m.304 “Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir. Tashih kararı verildiği takdirde, düzeltilen hususlarla ilgili karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kâğıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir.” hükmünü içermektedir.
HÜKÜM:
Mahkememizin yukarıda esas ve karar numarası yazılı dava dosyasından verilen 21/03/2023 tarihli Duruşma tutanağında verilen hükümde,
”Esastan bir red kararı bulunmadığından ve şartları oluşmadığından davacının kötüniyet tazminatının reddine, ” yazıldığı anlaşılmakla mahkememiz dosyası HMK m.304 gereği resen ele alınmakla hükmün 3 numaralı bendinin
”Esastan bir red kararı bulunmadığından ve şartları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminatının reddine,” Şeklinde tashihine,
Mahkememiz kararının bu şekilde tashihine, tashih şerhinin gerekçeli karar arkasına yazılmasına, HMK m. 304 hükümlerine göre karar verildi.

Katip

Hakim