Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/612 E. 2023/132 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/612
KARAR NO : 2023/132

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 02/11/2020
KARAR TARİHİ : 16/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan banka dışındaki diğer kredi kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerden kaynaklanan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde; davalı … tarafından Sermaye Piyasası Kurumuna kayıtlı şekilde ihraç edilen … ISIN kodlu özel sektör borçlanma aracına 28.000.000-TL tutarında yardımcı olmuş olduğunu, … Tahvil tahtındaki tüm yükümlülükleri ve ferilerine atfen borçlu kefillerin EBRD lehine müteselsil kefil olduklarını, bu kefaletin 27/12/2018 tarihinde imzalanan ve kefillerin sorumluluğunun 14/12/2018 tarihinden itibaren başladığını ortaya koyan kefalet sözleşmesi ile verilmiş olduğunu, borçluların son ihtarnameye rağmen hiçbir ödeme yapmaması üzerine müvekkil kuruluş tarafından … 14.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyası ile davalılar aleyhine dokuzuncu kupon, kısmen muaccel olmuş onuncu kupon, takip öncesi işlemiş toplam avans faizi ve sözleşmesel dayanağı olan, faturalandırılmış temerrüt masrafları kalemini kapsayan toplam 3.547.370,58-TL tutarında bir ilamsız icra takibi başlatılmış olduğunu, hem … hem de borçlu kefillerin usulüne uygun olarak tebellüğ ettikleri örnek 7 ödeme emri üzerine borca haksız şekilde itiraz ettiklerini, ve kötü niyetle takibi durdurmuş olduklarını, …’ nın SPK kapsamında ihraç edilen tahvilden kaynaklı borçtan sorumlu olduğunu, borçlu kefillerin ise kefalet sözleşmesi uyarınca takip konusu borçtan müteselsil sorumlu olduklarını, davalıların mesnetsiz kötüniyetli itirazlarının iptalinin gerektiğini, davalıların İİK m.67 gereği alt sınır olarak düzenlenen %20 yerine, takdiren %40 az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar …, …, … ve … vekilinin 10.02.2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 5718 sayılı Milletler Arası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun uyarınca, yabancı olan davacının teminat göstermesi gerektiği, tahvil ihraççısı şirketin … (kabul anlamına gelmemek üzere) borçlu olacak olsa bile müvekkillerine husumet yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğu, tahvil hükümleri ile nitelikli yatırımcıların yatırım yaptığı ve tüm yatırımcıların haklardan eşit olarak yararlanacaklarının düzenlendiği, buna karşılık davacının müvekkillerine yönelttiği alacak takibinin kefalet sözleşmesine dayandırdığı ve bu kefalet sözleşmesinin tahvil hükümleri ve sermaye piyasası mevzuatı nezdinde geçersiz olduğu, bu kefalet sözleşmesinin tahvil alıcısı diğer nitelikli yatırımcılar aleyhine davacıya ayrıcalık tanıdığı için kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu, tahvil ihraççısı davalı şirketin alacaklarını tahsil edemediği için zor durumda kaldığı ve davacının bu zor durumdan faydalanarak kefalet sözleşmesi dayattığı, davacının söz konusu tahvillere 28.000.000 TL tutarında yatırımcı olmasına ve kuponlardan sadece birkaç kuponun ödenmemesine karşın kefalet miktarının her bir müvekkil için 50.250.000 TL olarak belirlenmesinin davalı şirketin zor durumundan davacının faydalandığını gösterdiği, müvekkillerin TBK 584/3’te düzenlenen eş rızası mecburiyetinin istisnası kapsamına girmediği, bir kısım müvekkillerin eş rızası kapsamına girdiği, bir kısmının girmediği varsayıldığında da tüm müvekkiller için kefaletin geçersiz olacağı, kefalet sözleşmesinin geçerli olduğu varsayılsa bile TBK 589/son fikra uyarınca müvekkillerin temerrüt masraflarından sorumlu olmaması gerektiği ve müvekkillerin sorumluluğunun ancak kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonraki borçlara dair olacağı, davacının anapara ve avans faizi açısından müvekkillerden tüm alacak miktarı için talepte bulunmasının da usul ve yasaya aykırı olduğu, davacının … 14. İcra Dulresinin …E. dasyasına ilişkin olarak … 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin …E. sayılı dosyası ile ikame ettiği itirazm iptali davasında davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, müvekkiller … ve … yönünden sözleşmedeki adrese ihtar tebliği gerçekleşmediğinden alacağın muacceliyeti şartı yokluğundan ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiğini, İKK md.257/2. fıkrası amir hükmü gereğince muaccel bir alacak bulunmadığından davacının ihtiyari tedbir talebinin reddi gerektiği, müvekkillerin sabit adreslerinin bulunması ve mal kaçıracaklarına dair ortada hiçbir emare bulunmadığı beyan ederek davanın reddini, ihtiyati tedbir talebinin reddini savunmuştur.
Davacının sermaye piyasası kapsamında ihraç ettiği özel borçlanma aracı yani tahvil ile ilgili olmak üzere davalı asıl borçluya borçlanma aracı sağlandığı, diğer gerçek kişilerin şeklen kefil olduğu, süresi içinde davalılar hakkında başlanılan icra takibine itiraz olunduğu, süresi içinde dava açıldığı tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu, varlığı tartışmasız olan sözleşme hükümleri karşısında taraflarca somutlaştırılan delil ve vakıalar özellikle, tahvil ihracına ilişkin SPK ve …’ ye ait ana ve alt düzenlemeler çerçevesinde davacının alacak hakkının doğup doğmadığı, buna göre davacının icra takip talebinde dört farklı kalem ve dört farklı miktar tutarında olmak üzere takip tarihi itibari ile tahakkuk etmiş alacağının olup olmadığı, var ise bu alacağın hesaplanmasının açıklanan hususlar dikkate alındığında mümkün olup olmadığı, davacının davalı şirket tarafından SPK’ya kayıtlı şekilde ihraç edilen tahvil nedeni ile 28.000.000-TL tutarında yatırımcı olup olmadığı, bu durumun … tarafından SPK gereği düzenlenen yazı ve ekinde yer alan raporlar ile raporlanıp raporlanmadığı, bu raporlanmanın davacı ve davalılar lehine veri içerip içermediği, bağlayıcılığının olup olmadığı, davacının dayanmış olduğu kefalet sözleşmesinin davalı gerçek kişiler yönünden tahvil hükümleri ile SPK mevzuatı karşısında geçerli olup olmadığı, kefalete ilişkin eş rızasının alınmaması durumunun dayanak belgelere göre mevcut olup olmadığı, kefalet miktarı ve takip konusu miktarlar dikkate alındığında kefillerin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, takip konusu miktarlara ilişkin davalıları bağlayıcı belge niteliğinin SPK ve … ana düzenlemeleri dikkate alındığında mevcut olup olmadığı, buna göre ve sonuç olarak takip tarihi itibari ile davacının her bir davalıdan talep edebileceği miktarın ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konuları karşısında Mahkememizce atanan ve konularında uzman bilirkişilerin hazırlamış olduğu 04/11/2021 tarihli kök rapor içeriğine göre “… ISIN kodlu tahvilin 9. ve 10. kupon faizi olarak toplam 2.955.266,54 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş olup. bu kupon alacakları için 03.07.2020 takip tarihine kadar TCMB tarafından ilan edilen avans faizi üzerinden 463.483,78 TL gecikme faizi hesaplandığı, öte yandan, takip dosyasında … 3. Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesinde davacı … tarafından davalı …Ticaret A.Ş.’ye hitaben düzenlenmiş ve hukuki masraflarla ilgili faturalar yer almakta olup, 09.04.2019 tarih ve … sayılı faturada hukuki geri ödeme, seyahat ve diğer geri ödeme masrafları olarak toplam 12.578,54 EUR (bu faturanın Türkçe çevirisinde tutar toplama hatası ile 15.578,54 Avro yazmasına rağmen elle toplandığında 12.578,54 Avro tutarı hesaplandığı, faturanın İngilizce orjinalinde 12.578,54 EUR yazdığından bu tutar esas alınmıştır.), 08.10.2019 tarih ve … sayılı faturada geri ödeme seyahat ve diğer geri ödeme masrafları olarak 785,67 Avro ve 06.02.2020 tarih ve …. sayılı faturada hukuki geri ödeme ve seyahat masrafları olarak 2.851,05 Avro olmak üzere üç fatura toplamı 16.215,26 Avro olduğu, Sözleşmesinin 2.1 maddesinde, EBRD’nin sahip olduğu tahvillerden doğan anapara ve faiz borçlarının ödenmesini temin etmek amacıyla kefillerin ERRD lehine müteselsil kefalet vermesini konu edindiği, 3.1 maddesine kefiller, tahvil hükümleri uyarınca EBRD’nin sahip olduğu tahvillere ilişkin ihraççının anapara ve/veya faiz borçlarını tamamen ya da kısmen ödememesi halinde kefillerin sorumlu olacağı belirtildiğinden kefillerin sorumluluğunu, sadece anapara ve faiz borcu ile sınırlı olduğu, ancak faiz horcunun gecikme/temerrüt faizlerini kapsayıp kapsamadığının kefalet sözleşmesinden açık bir şekilde anlaşılamadığı, davalılar …, …, … ve … vekilinin 09.09.2021 tarihli beyan dilekçesinde ise, kefalet sözleşmesinin TBK 583/1 maddesi uyarınca sözleşmenin yazılı olması gerektiği, kefilin sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefalet halinde bu ifadeyi el yazısı ile yazması gerektiği, kefalet sözleşmesinde 27.12.2018 tarihin el yazısıyla değil matbu yazıldığı, bu nedenle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu şeklinde iddialara yer verildiği, bu kapsamda, amılan kefalet sözleşmesinin hukuki değerlendirmesi ve nitelemesi Mahkemenin takdirinde olup, Mahkeme tarafından kefalet sözleşmesinin geçerli olduğuna hükmedilmesi durumunda, kefiller …, …, … ve …’ın, 50.250.000,00 TL azami kefaletleri içinde kaldığından, her bir kefilin … A.Ş.’nin 03.07.2020 takip tarihi itibariyle ödenmeyen 3.418.750,32 TL faiz borcundan sorumlu olacakları; Mahkeme tarafından kefalet sözleşmesinin sadece ödenmeyen kupon faizlerini kapsadığı ve gecikme faizlerini içermediğine hükmedilmesi durumunda kefillerinin her birinin 2.955.266,54 TL kupon faizinden sorumlu olacakları kanaatine varıldığı, … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.07.2021 tarihli duruşma tutanağı ile verilen görev çerçevesinde, dosya münderecatının incelenmesi sonucunda; … 14. İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyası 03.07.2020 takip tarihinde, davacı … ‘ın davalı …Ticaret A.Ş.’nin ihraç ettiği … ISIN kodlu 28.000.000,00TL nominal değerde tahvile sahip olduğu, … 14. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında, davacı …’in 03.07.2020 takip tarihinde davalı … A.Ş.’den … ISIN kodlu tahvilin 9. kupon faizi ile 10. kupon kısmi faizi olmak üzere toplam 2.955.266,54 TL kupon faizi alacağı bulunduğu, söz konusu kupon faizi alacakları için 03.07.2020 takip tarihine kadar TCMB tarafından ilan edilen avarıs faizi üzerinden 463.483,78 TL gecikme faizi ile 125.613,13 TL ile takip dosyasında talep edilen hukuki geri ödeme masrafı olmak üzere alacak tutarının 3.544.363,45 TL olarak hesaplandığı, böylece davacı …’in 03.07.2020 takip tarihinde davalı … A.Ş.’den 3.544.363,45 TL alacaktı olduğu, 27.12.2018 tarihli kefalet sözleşmesinin hukuki değerlendirmesi ve nitelemesi Mahkemenin takdirinde olup, Mahkeme tarafından kefalet sözleşmesinin geçerli olduğuna hükmedilmesi durumunda, kefiller …, …, … ve …’ın 50.250.000,00 TL azami kefaletleri içinde kaldığından her bir kefilin 3.418.750,32 TL faiz borcundan sorumlu olacakları, Mahkeme tarafından kefalet sözleşmesinin sadece ödenmeyen kupon faizlerini kapsadığı ve gecikme faizlerini içermediğine hükmedilmesi durumunda ise kefillerinin her birinin 2.955.266,54 TL kupon faizinden sorumlu olacakları” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Kök raporun taraf vekillerine tebliğ olunmasından sonra gerçekleşen itirazlar nedeniyle, bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 15 sayfadan ibaret rapora yönelik taraf vekillerinin itiraz dilekçe içerikleri karşısında, bilirkişi kurulunun kök rapordaki gerekçe ve sonuç olarak bildirdikleri görüşlerinde revize edilmesi gereken herhangi bir tespit veya hata olup olmadığı, ayrıca davacının vekilinin itiraz dilekçesi çerçevesinde ve itiraz dilekçesindeki beyanlar dikkate alındığında kefillerin geri ödeme masraflarından dahi sorumlu olup olmadığı, ne şekilde sorumlu olduğu veya olmadığı hususları ile ilgili tek tek irdelenmesi hususlarıyla ilgili ek rapor alınması takdir edilmiştir.
Bunun üzerine bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 09/02/2022 tarihli raporlarında kök raporun 7. sayfasında açıklandığı üzere, özel sektör borçlanma aracı ihraççısı şirket vade tarihlerinde kupon ve anapara ödemelerini …’nın Takasbank nezdindeki hesabına yatırdığında, … tarafından kaydi sistemden tahvil kupon ve anapara kayıtları silinerek kupon ve anapara borcunun sona erdiğini, ihraççı şirket, kupon ve itfa vade tarihlerinde ödeme yapmaz ise temerrüde düşeceğini, bu kapsamda anılan düzenlemeler uyarınca, 9. kupon faizinin son ödeme günü 28.06.2019 olup, davalı ihraççı bu tarihte ödememe yapmadığından bu tarihte temerrüde düştüğü, tahvil sahibinin 28.06.2019 tarihinde uhdesine geçmiş olması gereken kupon ödemesini alamadığını, bu tarihte tasarruf imkanından yoksun kaldığı, bu kapsamda, taleple bağlılık ilkesi gereği olarak takip talebinde 466.488,47 TL gecikme faizi talep edildiğinden yukarıdaki tabloda hesaplanan 2.955.266,54 TL kupon faizi ile birlikte toplam kupon ve gecikme faiz tutarı 2.955.266,54 TL + 466.488,47 TL= 3.421.755,01 TL olarak hesaplandığı, kısmen ödememesi halinde kefillerin sorumlu olacağı belirtildiğinden kefillerin sorumluluğunun sadece anapara ve kupon faiz borcu ile sınırlı olduğu kanaatine varıldığı, buna karşılık faiz borcunun gecikme/temerrüt faizlerini kapsayıp kapsamadığının kefalet sözleşmesinden açık bir şekilde anlaşılamadığının belirtildiği, kök raporda, taraflar arasında imzalanan 27.12.2018 tarihli kefalet sözleşmesi hükümlerine göre, kefillerin, tahvil hükümleri uyarınca EBRD’nin sahip olduğu tahvillere ilişkin ihraççının anapara ve/veya faiz borçlarını tamamen ya da kısmen ödememesi halinde kefillerin sorumlu olacağı belirtildiğinden …14. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında takip konusu yapılan 125.613,13 TL faturalandırılmış masraf kaleminden sorumlu olmadıkları, bu faturalar takip dosyasında bulunan … 3. Noterliğinin …tarih ve … sayılı ihtarnamesinde de yer almadığı, bu kapsamda, takip dosyasında takip konusu yapılan hukuki geri ödeme masraflarının tahvil anapara ve kuponlarının geri ödenmesi konusunda zaruri masraflar olup olmadığı konusunda heyetin hukuki masrafları değerlendirecek bir yetkinliği haiz olmadığından söz konusu masraflara ilişkin değerlendirmenin Mahkemenin takdirinde olduğu, … 14. İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyası 03.07.2020 takip tarihinde, davacı … ‘ın, davalı … A.Ş.’nin ihraç ettiği … ISIN kodlu 28.000.000,00 TL nominal değerde tahvile sahip olduğu, … 14. İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyasında, davacı …’in 03.07.2020 takip tarihinde davalı … A.Ş.’den … iSIN kodlu tahvilin 9. kupon faizi ile 10. kupon kısmi faizi olmak üzere toplam 2.955.266,54 TL kupon faizi alacağı bulunduğu, söz konusu 2.955.266,54 TL kupon faizi alacakları için 03.07.2020 takip tarihine kadar TCMB tarafından ilan edilen avans faizi üzerinden hesaplanan 466.488,47 TL gecikme faizi ile 125.613,13 TL ile takip dosyasında talep edilen hukuki geri ödeme masrafı olmak üzere toplam alacak tutarının (2.955.266,54 TL * 466.488,47 TL * 125.613,13 TL=) 3.547.368,14 TL olarak hesaplandığı; takip dosyasında takip konusu yapılan hukuki geri ödeme masraflarını değerlendirebilecek bir yetkinliği haiz olmadığından söz konusu masraflara ilişkin değerlendirmelerin Mahkemenin takdirinde olmak üzere, davacı …’in 03.07.2020 takip tarihinde davalı … A.Ş.’den 3.547.368,14 TL alacaklı olduğu, 27.12.2018 tarihli kefalet sözleşmesinin hukuki değerlendirmesi ve nitelemesi Mahkemenin takdirinde olup, Mahkeme tarafından kefalet sözleşmesinin geçerli olduğuna hükmedilmesi durumunda, kefiller …, …, …ve …’ın 50.250.000,00 TL azami kefaletleri içinde kaldığından her bir kefilin (2.955.266,54 TL * 466.488,47 TL -) 3.421.755,01 TL kupon ve gecikme faiz borcundan sorumlu olacakları, Mahkeme tarafından kefalet sözleşmesinin sadece ödenmeyen kupon faizlerini kapsadığına ve gecikme faizlerini içermediğine hükmedilmesi durumunda ise kefillerinin her birinin 2.955.266,54 TL kupon faizinden sorumlu olacakları” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Söz konusu ek rapordan sonra ise bu defa davalı …Ticaret A.Ş.yönünden asaleten ve kefillerin ise müteselsilen hukuki geri ödeme masraflarından sorumlu olup olmadığı, hangi miktar ile ilgili sorumlu oldukları ile ilgili gerekli hesabın yapılması, yapılacak incelemede … Ticaret A.Ş.kefillerin tahvil hükümleri, çerçeve sözleşme ve kefalet sözleşme hükümleri ile merkezi kayıt kuruluşları tarafından düzenlenen yazı dikkate alınmak suretiyle rapor alınması için davacı vekilinin 15/06/2022 tarihli dilekçe içeriğine uygun olarak tek bilirkişiden rapor alınmasına, ara karar çerçevesinde gerekli incelemenin menkul kıymetler ve borsa uzmanlığı, sermaye piyasası, finansal piyasalar ve türevleri, kurumsal finansman, finansal piyasalar ve türevleri, borsa ve sermaye piyasası araçlarının vergilendirilmesi, menkul varlıkların değerleme işlemleri konusunda ehil hukuk lisansına haiz …’tan rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Bunun üzerine SPK uzmanı finans hukukçu bilirkişinin hazırlamış olduğu 18/07/2022 tarihli raporda “dava konusu olayda davacı şirket tarafından yapılan ve detayına yer verilen fatura kapsamındaki hukuki masraf ve ilgili giderlerin; davacının niteliği, yatırım yaptığı tahvil miktarı, ihraççı şirketin temerrüde düştüğü anapara ve kupon ödemeleri, icra ve dava miktarı dikkate alındığında makul ve olağan kabul edilebileceği, dava konusu olayda, davacı şirket tarafından yapılan hukuki geri ödeme masraflarının tamamından davalı borçlu ve kefillerin, tahvil hükümleri, kefalet sözleşmesi ve Türk Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde sorumlu oldukları, davacı şirket tarafından yapılan hukuki masrafların, tahvil ihracına yapılan yatırım tutarı, ödemede temerrüde düşülen tutar ve davaya intikal eden müddeabih dikkate alındığında olağan ve makul addedilebileceği, her ne kadar kefalet sözleşmesinin kapsamı ve sorumluluk konusunda taraflar arasındaki kefalet sözleşmesinde anapara ve faiz borçlarından bahsedilmiş olsa da, kefillerin sorumluluğunun anılan borçlarla mahdut olmadığı, gerek tahvil hükümlerinde yer alan klozlar gerek TBK md. 589/2’nin 2. bendinde yer alan düzenlemenin aksinin taraflarca kararlaştırılmamış olması hasebiyle taraflar arasındaki hukuki ilişkide tatbik kabiliyeti olduğu dikkate alındığında, kefillerin hukuki masraflardan sorumlu olmadıkları yönündeki itiraz ve iddianın yerinde olmadığı” şeklinde görüş bildirmiştir.
Bilirkişi raporlarından anlaşılacağı ihraç olunan üç ayda bir değişken faiz ödemeleri tahvilin, 9.kupon ve 10.kupon ödemelerinin vade tarihi itibariyle ifasının yapılmadığı açık ve kesin olarak tespit edilmiştir. Raporlarda da belirtilmiş olduğu üzere tahvillerin ana para miktarı, varsa tahvil yatırımcısının kapatma zararlarını ve itfa tarihine kadar olan dönemde tahakkuk etmiş faizin üç iş günü içinde tahvil yatırımcısına ödeneceği taahhüt olunmuştur. İhraççının tahvillere ilişkin ana paranın faizini vadesinde ödeyememesi ve söz konusu temerrüdün üç gün boyunca devam etmesi ise erken itfa hali niteliğindedir.
Konusunda ehil bilirkişi raporlarında açıklandığı üzere SPK çerçevesinde ihraççı, tacir olarak, tahvil ihracı yapmadan önce ve kupon faizi ve ana para ödemeleri yaparken ödeme yeri ile ilgili bilgilere sahiptir. Zaten ödeme günleri açıkça ihraççı tarafından dahi bilinmektedir.
Alınan kök ve ek raporlarda genel olarak açıklanmış olmakla birlikte terimsel olarak kupon alacağı “sabit getirili menkul kıymetin üzerine yazılı olan ve bu dönemler itibariyle ödenen faizdir. (https://açıkdersanekara.edu.tr) Böylelikle söz konusu ilişkide ana para dışında ve ayrıca kupon alacaklarının faizinin dahi bir ana para niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
O halde süresinde ödenmeyen kupon alacakları bir ana para niteliğindedir. Sadece paranın zaman değerine göre yapılan bir hesap söz konusudur. Bir başka deyişle kupon alacağı senede bağlanmış bir alacak olarak Mahkememizce değerlendirilmiştir. Esasen bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu kök ve ek rapor içeriğinde de bu durum anlaşılmaktadır. Bu nedenle kupon faizi olarak isimlendirilen alacak miktarının bir birleşik faiz olmadığı, bir asıl alacak bedeli olduğu, hem bilirkişi kurulu raporundan hem uygulamadan ve hem de alacağın niteliğinden anlaşılabilmektedir.
Davacının takip konusu yapmış olduğu diğer kalem ise faturalandırılmış masraf kalemi olup bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu kök ve ek raporlarında hukuki geri ödeme masrafları olarak talep olunan masraflar ile ilgili uzmanlıklarının bulunmadığı belirtilmiştir. Benzer alacaklar ile ilgili ehil olduğu anlaşılan ve münferiden rapor hazırlayan bilirkişinin raporundan anlaşılacağı üzere takibe konu edilen bu masrafların tahvil ihracına ilişkin yatırım tutarları, ödemede temerrüde düşülen tutar ve davaya intikal edilen miktar dikkate alındığında olağan ve makul olduğu açıkça bildirilmiştir.
Kaldı ki uluslararası kredi ilişkilerinde, özellikle yurt dışı firmaların yargısal makamlar nezdinde gerekli başvuruları yapmadan önce alacağın yargısal yollar dışında alacağın tahsili için girişimde bulundukları, görüşme yaptıkları, uzlaşıyla sonuç almaya çalıştıkları, kadri maruf bir durumdur. Gerek kıta avrupası gerek angola sakson yargı sistemlerinde koruyucu hukuk olarak bilinen iş ve işlemlerden dolayı bir takım masrafların olabileceği ise bilinmektedir. Bu nedenle somut olayda söz konusu uyuşmazlığın farklı ülkelerde bulunan kişileri ilgilendirdiği, ilişkilerin niteliği, uyuşmazlığın yargısal makamlara intikal ettirilmeden önce bir takım danışmanlık hizmetlerinin ve başkaca masraf kalemlerinin alınmasının işin niteliğine uygun olduğu ve bu hususun kadri maruf olduğu Mahkememizce ayrıca takdir olunmuştur. Zaten davacının düzenlemiş olduğu faturanın gayri yasal olduğuna dair somutlaştırılmış bir inkar ve belge mevcut olmadığı gibi davacı şirketin finans şirketi olup uluslararası denetime açık bir şirket konumunda bulunması karşısında bu faturanın belge olarak büsbütün gözardı edilebilmesi mümkün değildir. Açıklandığı üzere bu noktada alınan bilirkişi raporu ise miktar açısından yeterli ve dosya kapsamı ve yapılan açıklamalar ile ise uyumludur.
Davacının diğer talebi ise takip öncesi işlemiş avans faizine ilişkindir. Davacı takip talebi ile işlemiş faiz talep etmiş, dava dilekçesi ile ise işlemiş faize yönelik itirazın dahi iptali yönünde talepte bulunmuş, bu kısma ilişkin harç eksikliği dahi giderilmiştir. Bu itibarla dava konusu olan işlemiş faiz yönünden dahi mahkememizce değerlendirme yapılacaktır. Buna göre davacı vekilinin takip talebi ile işlemiş talep edebilmesi kural olarak, BK m.117/f.1 hükmü uyarınca alacaklının ihtarda bulunmasına veya açık bir sözleşme hükmü olmasına bağlıdır. Nitekim davacı tarafından tahvil borçlusu olan …Ticaret A.Ş’ye 24/07/2019 tarihinde ihtarname gönderilmiş, tebliğ olunmuş, diğer davalılara gönderilen tebligatlar ise yapılamamıştır. Bilirkişi kurulu adı geçen asıl borçluya 26/07/2019 tarihi itibariyle temerrüt ihtarnamesinin gönderilmiş olması, verilen sürenin dolmuş olduğu tarihin dikkate alınması sonucunda ise temerrüt tarihini 01/08/2019 olarak ve usulüne uygun olarak saptamıştır. Nitekim hesaplamalar bu çerçevede yapılmıştır.
Bu suretle davacı yanın asıl borçlu davalıyı icra takibinden önce ve göndermiş olduğu ihtarname ile temerrüde düşürmüş olduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi kurulu vade başlangıcı, vade sonu, gün sonu, vade oranına göre kupon alacak miktarlarını tek tek dikkate almıştır. Bilirkişi kurulu özellikle Mahkememizce itibar olunan 09/02/2022 tarihli ek raporda faiz hesaplama dönemlerini dikkate almıştır. Bu yapılan hesaplama sonucunda ise 467.653,54 TL tutarında gecikme faizi hesaplanmıştır. Ne var ki taleple bağlılık esas olmakla 466.488,47 TL ile bağlı kalınması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan miktarlardan taraflar arasındaki varlığı tartışmasız sözleşme hükümleri uyarınca asıl borçlunun sorumluluğunun bulunduğu, bilirkişi kurulunca hazırlanan ek rapor içeriğine ise Mahkememizce itibar olunduğu dikkate alındığında belirtilen miktarlara yönelik asıl borçlunun itirazının haksız olduğu, asıl borçlunun bu miktarlardan sorumlu bulunduğu Mahkememizce kabul olunmuştur. Öte yandan 9.kupon ödemesi ile kısmen muaccel olan 10.kupon ödemesine dair alacak miktarlarının asıl alacak niteliğinde olduğu yukarıda açıklanmış bulunmakla davalı kefillerin dahi 27/12/2018 tarihli kefalet sözleşmesinin 3.1 madde hükmü gereği bu miktarlardan sorumlu olacağı Mahkememizce benimsenmiştir. Zira kefil adı geçen sözleşme hükmüne göre ana para ve/veya faiz borçlarının tamamen veya kısmen ödenmemesi halinde bu miktarlardan sorumludur.
Diğer kalemler yönünden asıl borçlu dışında diğer davalı kefillerin sorumlu olup olmayacağı ise ayrıca ele alınmalıdır.
“Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle kefalet sözleşmesine ilişkin kısa bir açıklama yapılması yerinde olacaktır.
Kefalet sözleşmesiyle kefil, asıl borçlunun borcunu ödememesi durumunda, söz konusu borçtan kişisel sorumlu olacağını taahhüt etmektedir. Daha yalın bir anlatımla bu sözleşme ile kefil, borçlunun asıl borcu ifa edememesi riskini üzerine almaktadır.
Kefalet sözleşmesi, somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581 ilâ 603. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi TBK’nın 581. maddesinde; “Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. TBK’nın 583/1. maddesinde ise kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu düzenlenmiştir.
Kefaletin türleri ise TBK’nın 585 vd. maddelerinde düzenlenmiş ve uyuşmazlık konusu müteselsil kefaletle ilgili olarak TBK’nın 586/1. maddesi; “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” hükmünü içermektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) “Teselsül karinesi” başlıklı 7. maddesi;
“(1) İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar. Ancak, kefil ve kefillere, taahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.
(2) Ticari borçlara kefalet hâlinde, hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra hükmü geçerli olur.” hükmünü haizdir.
Adi işlerde birden fazla borçludan her birinin alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olması için bu yönde beyanlarının olması aranırken, ticarî hayatta hız, güven ve kredi düzeninin korunması gibi çeşitli sebeplerle TTK’nın 7/1. maddesinde kural olarak teselsül karinesine yer verilmiş, birlikte borç altına giren kişilerin kanun gereği müteselsil sorumluluğa tâbi tutulmaları esası kabul edilmiştir (Ülgen, Hüseyin/Helvacı, Mehmet/Kendigelen, Abuzer/Kaya, Arslan/Ertan, Nomer Füsun N.: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2015, s. 68).
Müteselsil kefalet karinesinin uygulanması için, borcun ayrıca kefil bakımından da ticarî olmasına gerek yoktur. Buna göre ticarî bir borca kefalet hâlinde, dış ilişkideki sözleşmede aksi kararlaştırılmadığı sürece, yani müteselsil kefalet açıkça bertaraf edilmediği takdirde, kefiller borçlu ile birlikte müteselsilen sorumlu olurlar. Eş söyleyişle kefilin birden fazla olması hâlinde gerek kefiller arasında gerekse kefillerle borçlular arasında müteselsil sorumluluk söz konusu olur. Dolayısıyla alacaklı bu durumda önce asıl borçluya başvurmak veya taşınmaz rehnini paraya çevirmek yoluyla takip yapmak zorunda olmaksızın alacağın tamamı için asıl borçlu ve kefillere başvurabilir. Ancak bu durumda kefil veya kefillerden temerrüt faizi istenebilmesi için taahhüdün yerine getirilmediğinin veya ödemenin yapılmadığının ihbar edilmesi gerekir. Müteselsil kefile ihbar gönderilmesi sadece onun takipten önce temerrüde düşürülmesi ile ilgili olup ihbarın yapılmaması, sorumlu olunan anapara için takibe engel değildir (Ülgen /Helvacı/ Kendigelen/ Kaya/Ertan, s. 70,71).
Görüldüğü gibi kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir. (Yargıtay HGK 2020/11-697E. 2022/1386K.sayılı ilamı)
Yapılan genel açıklamalar dikkate alındığında kefilin sorumluluğunu ağırlaştıran hallerin kefalet senedinde yer alması gerektiği yönünde görüşler mevcuttur. (Cevdet YAVUZ, Borçlar Hukuku Dersleri, İstanbul, 2016 Sayfa 793) Esasen bu görüşü Yargıtay dahi uygulaması ile benimsemiştir.
Asıl borçlu şirket irdelenen ihtar ve temerrüt hali nedeniyle ana para niteliğindeki kupon alacağına işleyecek gecikme faizinden sorumludur. Sözleşmede geçen ibareler nedeniyle kefillerin gecikme faizinden dahi sorumlu olabilecekleri düşünülebilir ise de (Yargıtay 11.HD 2013/13954E. 2014/676K.sayılı kararı) Yargıtay kararlarında da benimsenmiş olduğu üzere kefillerin gecikme faizinden sorumlu olabilmesi için asıl borçlunun temerrüt içerisinde olması yeterli sayılamaz.
Nitekim Yargıtay uygulamasında kabul olunduğu üzere “Davacı alacaklı banka tarafından davalı borçlulara çıkarılan noter ihbarnamesinin gönderildiği 26 Kasım 2013 tarihinde yürürlükte bulunan, 6102 sayılı TTK’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde: “Ancak, kefil ve kefillere, tahahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.” hükmüne yer verilmiştir. TTK yasa tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasına eklenen 2. cümle ilgili olarak kanunlaşma sürecinde verilen önerge ve kanunun gerekçesinde kefile alacağın ve borcun yerine getirilmediğinin ihbarı gerektiği, ihbar edilmeden asıl borçlunun temerrüdü yönünden kefillerden temerrüt faizi istenemeyeceği belirtilmiştir. Eklenen bu fıkra 6762 sayılı Eski TTK’nunda bulunmayan yeni bir hükümdür. 6102 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu dönem içerisindeki kefillere yönelik alacağın tahsili yönündeki hukuki işlemlerde bu hükmün uygulanması gerekir. Buna göre asıl borçlunun borcunu ödemediği müteselsil kefile ihbar edilmedikçe asıl borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşan temerrüt faizinden müteselsil kefil sorumlu tutulamaz. Ancak kefil kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağından kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkan temerrüt faizleri ve fer’ilerinden sınırsız olarak sorumlu tutulabilir. Somut olaya gelince davalı kefiller yönünden kat ihtarnamesi kefillere tebliğ edilememiş olup sadece davalı asıl borçlu icra takip tarihi öncesi temerrüde düşmüştür. Bu nedenle Mahkememizce, kefil olan davalıların, icra takibinden önceki döneme ilişkin gecikme faizinden sorumlu olmayacağı kabul olunmuştur. (Yargıtay 19.HD 2018/3501E. 2019/3769K.sayılı kararından hareket edilmiştir)
Yukarıda irdelendiği üzere Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca, kefillerin sorumluluğu kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin sonuçları ile sınırlıdır. Ancak bu durumda kefil veya kefillerden temerrüt faizi istenebilmesi için yukarıda açıklandığı üzere taahhüdün yerine getirilmediğinin veya ödemenin yapılmadığının ihbar edilmesi gerekir. Müteselsil kefillere ihbar gönderilmesi sadece onun takipten önce temerrüde düşürülmesi ile ilgili olup ihbarın yapılmaması, sorumlu olunan anapara için takibe engel değildir. Bu nedenle somut olayda asıl yani ana para niteliğindeki miktarlardan dolayı, davalı kefillerin sorumlu olabilmesi açısından davalı kefillere ihbar yapılması ve bunun tebliğ olunması zorunlu değildir. Ancak davalı kefillerden gecikme faizi talep edilebilmesi için ödemenin yapılmadığının ve taahhüdün yerine getirilmediğinin mutlak suretle kefillere ihbar olunması yasal açıdan zorunludur. Bu nedenle gecikme faizi kalemi yönünden davalı kefillerin sorumluluğu kabul edilmemiştir.
Yine hukuki geri ödeme masraflar açısından da davalı kefillerin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı irdelenmelidir. Buna göre dava ve talep öncesi geri ödeme masraflarının, kefilin yükümlülükleri kapsamında olduğu sözleşmede belirtilmemiş, bu konuda takip öncesi döneme ait bu masraflarla ilgili bir ferdileştirme kefiller aleyhine yapılmamıştır. Yukarıda irdelendiği üzere kefil birden fazla yükümlülük nedeniyle ve kefil sıfatıyla borçlu olabilir ise de kefil olduğu yükümlülüğünün açık ve anlaşılabilir olarak düzenlenmiş olması zorunludur. Oysaki bu noktada yazılı sözleşmede açık bir düzenleme yoktur. Kaldı ki davacının sözleşmeyi düzenleyen ve hakim pozisyonunda olan taraf olarak bu noktada bir düzenlemeyi kefiller aleyhine getirmemiş olması davacı lehine değil sözleşmeyi düzenleyen davacı aleyhine yorumlanması yorum bilimi kurallarına dahi uygundur.
Kaldı ki hukuki geri ödeme masraflarından davalı kefillerin sorumlu olacağına dair münferiden rapor hazırlayan bilirkişi raporuna TBK m.589/f.2 hükmü nedeniyle dahi itibar edilebilmesi mümkün değildir. TBK m.589/f.2 hükmü kefilin sorumluluğuna, dava ve takip masraflarının girdiğini düzenlemiştir. Bilindiği üzere dava masraflarının tanımını 6100 sayılı HMK m.323 hükmünde ve takip masraflarının tanımı ise İİK m.59 ve m.138 hükümlerinde yapılmıştır. Özellikle İİK m.59 hükmü dikkate alındığında takip masrafları kavramı, takibin başladığı andan itibaren yapılan masrafları içine almaktadır. Zira İİK m.58 hükmü takibin, icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda yapılması ile başlayacağını düzenlemiştir. Oysaki konu masraf, takip öncesi döneme aittir.
Bu nedenle lafzi olarak takip öncesi yapılan geri ödeme masraflarının kefillerden talep edilebilmesi mümkün değildir. Ayrıca henüz icra takibi yapılmadan önce kefillere bu masrafların yapılacağı bildirilmemiş, kefillere bu borcu ödeyebilmeleri ve masrafların ortaya çıkmasının engellenmesi için uygun bir sürede verilmemiştir. (Özlem ACAR, Türk Borçlar Hukukunda Müteselsil Kefalet Sözleşmesi, İstanbul, 2015, Sayfa 212) Kefillere bu noktada TBK m.589/f.2-bend 2 hükmü uyarınca uygun bir süre verilmeksizin, kefillerin icra takibi öncesi yapılan masraflardan dolayı ayrıca yükümlülük altına sokulabilmesi kanun hükmü içeriğine ve kanun koyucunun amacına aykırıdır. Zaten sözleşmede bu noktada yani takip öncesi yapılan masraflardan kefillerin sorumlu olabileceğine dair ferdileştirilmiş özel bir düzenleme dahi bulunmamaktadır.
Tüm bu gerekçeler karşısında takip öncesi yapılan hukuki geri ödeme masraflarından davalı kefillerin sorumlu olabileceğine dair bilirkişi raporuna Mahkememizce itibar edilmemiştir.
Sonuç olarak, kefillerin imzasının yer aldığı kefalet sözleşmesi içeriği dikkate alındığında, kefiller yönünden faturalandırılmış masraf kalemi olan hukuki geri ödeme masrafları ve takip öncesi işlemiş avans faizi kalemleri yönünden kefiller aleyhine sonuç doğuracak hukuki bir durum bulunmamaktadır.
Öte yandan davalı kefillerin sorumlu olduğu miktarlar yönünden dayanak 14/12/2018 tarihli sözleşmede rakam ve yazıların ve ayrıca müteselsil kefil ifadelerinin, tarihin el ile yazıldığı, imzaların mevcut olduğu, bu imza ve yazıların varlığına yönelik herhangi bir inkarın söz konusu olmadığı, TTK m.584 hükmü dikkate alındığında davalı kefil gerçek kişilerin tamamının şirket temsilcisi, yönetim kurulu üyesi konumunda olup eş muvafakatinin gerekmediği, bilirkişi kurulu raporunda irdelendiği üzere SPK ve ikincil düzenlemeler gereği ise ihraççı yerine kefalet verilmesine engel bir düzenleme ve uygulamanın bulunmadığı dikkate alınmıştır. Bu nedenle bu yöne ilişkin itirazlara itibar olunmamıştır.
Mahkememizce atanan bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu ek rapordaki 9.ve 10.kupon ödemelere ilişkin rakamlara itibar olunmuştur. Raporlar bu yön itibariyle gerekçeli, açık denetime elverişli olup, bu miktarlar açısından rapora itibar etmeye engel bir hal bulunmamaktadır. Asıl borçlu olan davalı şirket, ek raporda açıklanan rakamlar dikkate alındığında bu rakamlardan sorumlu olup kefiller yönünden ise Mahkememizin takdirine bırakılan hususlar ile ilgili yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında ise kefillerin sorumlu olduğu kabul olunan miktarlar ile sınırlı olmak üzere bu miktarlara ilişkin ek rapordaki hesaplamalara itibar olunmuştur. Kefillerin diğer miktarlardan sorumlu olup olmayacağı noktasında, bilirkişi kurulu tarafından takdir Mahkemeye bırakılmış olup bu konuya ilişkin hukuksal değerlendirmeler açıklanmıştır.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçluların itirazının haksızlığına karar verilmesi halinde borçlu, takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Buna göre davalı borçluların itirazlarında haksız olduğu saptanan tutarlar dikkate alınarak davacı lehine lehine varlığı ispatlanan miktar üzerinden davalılar aleyhine ve kabul edilen miktarlarda sınırlı olmak üzere icra inkar tazminatı hükmedilmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, … 14.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına konu 2.181.506,85-TL 9.kupon ödemesi ve 773.762,13-TL kısmen muaccel olan 10.kupon ödemesi olmak üzere toplam 2.955.268,98-TL’ye yönelik tüm davalıların itirazlarının iptali ile -tahsilde tekerrür olmamak üzere- takibin devamına, davacının takip konusu yaptığı 125.613,13-TL faturalandırılmış masraf kalemi ile 466.488,47-TL takip öncesi işlemiş avans faizine yönelik davalı asıl borçlu …Anonim Şirketinin itirazının iptali ile bu borçlu yönünden ve adı geçen kalemler ve adı geçen asıl borçlu ile sınırlı olmak üzere takibin devamına; adı geçen bu kalemler ile ilgili diğer tüm davalı kefiller …, …, …, … aleyhine açılan itirazın iptali davasının sübut bulmadığından ise reddine, hükmedilen toplam 3.547.370,58-TL alacağın -davalılar …, …, …, … yönünden 2.955.268,98-TL ile sınırlı ve bu miktar üzerinden – sadece %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının tek olarak tüm davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere -tahsili ile davacıya verilmesine, hükmedilen 9.kupon ödemesi, kısmen muaccel olan 10.kupon ödemesi ve faturalandırılmış masraf kalem toplamları olan 3.080.882,11-TL miktara davalı … Anonim Şirketi yönünden-9.kupon ödemesi ve kısmen muaccel olan 10.kupon ödemesinden kaynaklanan toplam 2.955.268,98-TL miktara ise davalı kefiller …, …, …, … yönünden ve bu miktarla sınırlı olmak üzere- ve takip tarihinden itibaren ve belirtilen miktarlar ve belirtilen kişiler dikkate alınarak TCMB kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizi uygulanmasına, davacının fazlaya ilişkin tüm taleplerinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen KABULÜNE,
… 14.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına konu 2.181.506,85-TL 9.kupon ödemesi ve 773.762,13-TL kısmen muaccel olan 10.kupon ödemesi olmak üzere toplam 2.955.268,98-TL’ye yönelik tüm davalıların itirazlarının iptali ile -tahsilde tekerrür olmamak üzere- takibin devamına,
Davacının takip konusu yaptığı 125.613,13-TL faturalandırılmış masraf kalemi ile 466.488,47-TL takip öncesi işlemiş avans faizine yönelik davalı asıl borçlu … Anonim Şirketinin itirazının iptali ile bu borçlu yönünden ve adı geçen kalemler ve adı geçen asıl borçlu ile sınırlı olmak üzere takibin devamına; adı geçen bu kalemler ile ilgili diğer tüm davalı kefiller …, …, …, … aleyhine açılan itirazın iptali davasının sübut bulmadığından ise reddine,
2-Hükmedilen toplam 3.547.370,58-TL alacağın -davalılar …, …, …, … yönünden 2.955.268,98-TL ile sınırlı ve bu miktar üzerinden – sadece %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının tek olarak tüm davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere -tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Hükmedilen 9.kupon ödemesi, kısmen muaccel olan 10.kupon ödemesi ve faturalandırılmış masraf kalem toplamları olan 3.080.882,11-TL miktara davalı … Anonim Şirketi yönünden-9.kupon ödemesi ve kısmen muaccel olan 10.kupon ödemesinden kaynaklanan toplam 2.955.268,98-TL miktara ise davalı kefiller …, …, …, … yönünden ve bu miktarla sınırlı olmak üzere- ve takip tarihinden itibaren ve belirtilen miktarlar ve belirtilen kişiler dikkate alınarak TCMB kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizi uygulanmasına,
4-Davacının fazlaya ilişkin tüm taleplerinin reddine,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 242.320,88 TL harçtan peşin alınan 42.843,38 TL harç ile 17.736,85 TL icra harcının mahsup edilerek bakiye 181.740,65 TL ilam harcının tüm davalılardan müteselsilen alınarak -davalılar …, …, …, …’nın sorumluluğu 141.294,19 TL ile sınırlıdır- tahsilde tekerrür olmamak üzere hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 42.843,38 TL peşin harç, 54,40 TL başvuru harcı gideri toplamı olan 42.897,78 TL harcın tüm davalılardan müteselsilen alınarak tahsilde tekerrür olmamak üzere davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından harcanan 558,00 TL tebligat posta masrafı ile 9.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.558,00 TL yargılama giderininden davalılardan müteselsilen alınarak -davalılar …, …, …, …’nın sorumluluğu 7.933,14 TL ile sınırlıdır- tahsilde tekerrür olmamak üzere davacıya verilmesine,
8-Davacı lehine kabul edilen 3.547.370,58 TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği tek olarak hesaplanan 257.421,12 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan -…, …, …, …’nın sorumluluğu 239.658,07 TL ile sınırlıdır- tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Davalılar …, …, …, … yönünden kısmen reddolunan 592.101,60 TL kısım karşısında yürürlükte olan AAÜT gereği tek olarak hesaplanan 83.131,18 TL vekalet ücretinin tek olarak davacıdan tahsili ile tek olarak davalılara verilmesine,
10-1.400,00-TL arabuluculuk ücretinin ileride Bakanlıkça ödenmesi durumunda 6183 sayılı AATUHK hükümleri gereği davalılardan müteselsilen alınarak -davalılar …, …, …, …’nın sorumluluğu 1.162,00 TL ile sınırlıdır- tahsilde tekerrür olmamak üzere- hazineye gelir kaydına,
11-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.16/02/2023

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …