Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/61 E. 2021/738 K. 10.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/61 Esas
KARAR NO : 2021/738

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 10/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirketle imzaladığı 30/10/2013 tarihli ve muhtelif tarihli “Araç Takip Sistemi Kira ve Hizmet Sözleşmesi” hükümleri doğrultusunda sözleşme kapsamına dahil ettiği araçları ile yine sözleşme kapsamında ek araç talep formları ile sisteme dahil ettiği araçlara müvekkili şirketin anlaşmalı olduğu servislerde cihaz montajları yaptırdığını, davalıya verilen internet şifresi ile müvekkil şirkete ait alt yapıyı kullanarak internet üzerinden araçlarını takip ederek sunulan hizmetleri aldığını, müvekkili şirket üzerine düşen görevleri yerine getirdiğinden sözleşmede kararlaştırılan tutarları davalıya fatura ettiğini, ancak davalı tüm ikaz ve uyarılara rağmen faturalandırılan hizmet bedellerini ödemediğini, montajı yapılan cihazları da iade etmediğini, tahsil amacıyla … 18. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, davalının haksız ve kötüniyetli olarak takibe itiraz ettiğini, takibin durduğunu, bu nedenle borca ve yetkiye itirazın iptaline ve takibin aynı şartlarda devamına, davalının itirazı haksız ve kötüniyetli olduğundan %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imza edildiği iddia olunan sözleşmede gösterilen yetki kuralı kesin yetki olarak taraflar arasında bağlayıcı nitelikte olmadığını, araç takip sistemi hali hazırda birden fazla araca sahip olan kişilerin araçlarının güvenliğini sağlamak amaçlı olarak da kullanılabilen bir sistem olup müvekkil davalının birden fazla araca sahip olmasının kendisinin tacir olduğu yönündeki kabulü tamamen varsayıma dayalı olduğunu, müvekkilin iş bu sözleşmeye dayanılarak tacir olarak kabul edilmesi mümkün olmadığını, iddia olunan yetki sözleşmesinin de taraflar arasında geçerliliğinin olmayacağını, uyuşmazlığa ilişkin yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında HMK uyarınca genel yetki ve TBK uyarınca sözleşmesel ilişkilerde uygulanacak özel yetki kurallarının uygulanması gerektiğini, … Bölgesi İcra Daireleri ve Mahkemelerinin iş bu uyuşmazlıkta yetkili olduğunu, icra takibi ve iş bu dava açısından yetkisizliğine karar verilmesini, aksi kanaatte olunması halinde ise davanın esastan reddine karar verilmesini ve yargılama ücreti ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava, taraflar arasında akdedilen ” Araç Takip Sistemi Kira ve Hizmet Sözleşmesi ” nden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup uyuşmazlık , davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemelerinden hangisinin olduğu konularında toplanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
VUK 176. maddesine göre 1. sınıf tüccarların bilanço esasına göre defter tutacağı, VUK 177. maddesinde 1. sınıfa dahil tüccarların kimler olduğu hüküm altına alınmış ,2. sınıf tüccarların VUK 178 ve 193. maddesine göre işletme hesabı defteri tutacağı anlaşılmaktadır.
Kocasinan Vergi dairesine yazılan müzekkereye davalının gerçek usulde ticari kazanç sağlayan mükellef olduğu, işletme hesabına göre defter tutma yükümlülüğünün bulunduğu bildirilmiş, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye davalının ticaret siciline kaydının bulunmadığı yönünde cevap verilmiştir.
Dava konusu somut olayda; sözleşmeden kaynaklı alacağın davacı tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık, dosyaya celp edilen müzekkere cevapları ile sunulan faturadan; fatura borçlusunun gerçek kişi olduğu, davalı gerçek kişinin ticari işletmesinin bulunmadığı, davalının ticari nitelikteki faaliyetinin ticari işletme faaliyeti kapsamına girmediği, davalının TTK 13 ve devamı maddeleri gereği esnaf sayılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Eldeki davanın asliye ticaret mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için tarafların her ikisinin birden tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması zorunlu olduğundan ve yukarıda izah edildiği üzere; bedeli talep edilen faturanın davalının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı anlaşılmakla dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” şeklinde karar verilmiştir, işbu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 30/12/2019 tarih ve 2019/2908 Esas 2019/2392 Karar sayılı ilamında:
“…Taraflar arasında imzalanan 30/10/2013 tarihli ”Araç Takip Sistemi ve Hizmet Sözleşmesi” imzalandığı, davacının sözleşmeden kaynaklı alacakların tahsili için başlattığı icra takibine davalı borçlu tarafından itiraz edildiği ve eldeki davanın İİK m. 67 uyarınca itirazın iptali niteliğinde olduğu, davacının Anonim Şirket tüzel kişi tacir vasfında olduğu, davalının ise … Vergi Dairesi Müdürlüğünün 22/01/2019 tarihli müzekkere cevabı ile ”Motorlu Hafif Kara Taşıtlarının ve Arabalarının Sürücüsüz Olarak Kiralanması ve Leasingi” ile ilgili faaliyetlerde bulunduğu, gerçek usulde ticari kazanç sağlayan mükellef olduğu, işletme hesabına göre defterlerini tutmakla yükümlü olduğunun bildirildiği, her ne kadar esnaf sınırındaki faaliyetle sebebiyle işletme hesabına göre defter tutulmakta ise de, Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliğinin 21/01/2019 tarihli müzekkere cevabı ile davalının esnaf odası kaydının bulunmadığı, salt işletme defteri tutulmasının davalının tacir vasfının tespitinde yeterli olmadığı, somut uyuşmazlıkta davacıdan …, … ve …marka 11 araç ve takip sistemi kiralayarak ticari faaliyette bulunan davalının esnaf vasfında olduğunun kabul edilemeyeceği, sözleşmenin konusu ve edimleri niteliği gözetildiğinde davalının da tacir vasfında olup, TTK m. 4 ve 5 uyarınca tüm tarafları tacir olan itirazın iptali davasını görmekle görevli mahkemenin TTK m. 4 ve 5 uyarınca Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu anlaşılmıştır…” denilerek mahkememizin görevsizlik kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
… 18. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyası, 30/10/2013 tarihli ve muhtelif tarihli Araç Takip Sistemi Kira ve Hizmet Sözleşmeleri, cari hesap kayıtları, tarafların ticari defter ve belgeleri, malzeme teslim ve servis formları, cihaz bedellerine ilişkin faturalar celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, Bağımsız Denetçi Bilirkişi …’na tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 01/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Davacı defterlerine göre 20.10.2019 takip tarihi itibari ile davacının 2.546,78 TL’si asıl alacaklı olduğu, davalıya usulüne uygun ihtarına rağmen davalının defter ve belgelerini ibraz etmediği, davalı taraf ile ilgili yapılan takip ekinde cari hesap ekstresi ve ekstre içeriğinde fatura bilgilerinin olduğu, yine faturaların sözleşme kapsamında tanzim edildiği, Takibe konu faturaların içeriği mal ve/veya hizmetleri almadığına dair herhangi bir ve saik sunulmadığı gibi davalının hesap ekstresinde kayıtlı faturaların dayanağı mal ve/veya hizmetleri almadığı ve/veya bir kısmını iade ettiği ve/veya kalan kısmını ödediğine dair ispat edici mahiyette vesaik sunmadığı dikkate alındığında 20.10.2019 takip tarihi itibari ile davalı taraftan cari hesaptan dolayı 2.546,78 TL’si asıl alacaklı olduğunun ispatlandığı, diğer taraftan davacının sözleşme kapsamında teslim ettiği takip cihazlarını iade alamamasından dolayı rapor içeriğinde açıklandığı üzere sözleşme kapsamında 600,00 USD asıl alacaklı olduğu, tüm bunlar ile birlikte taraflar arasındaki sözleşmenin bitiş tarihi olan 30.10.2015 tarihi sonrasında davalı tarafa hizmet verildiğine dair fatura tanzim edilmediği ayrıca taraflar arasındaki cari hespa ilişkisinide önceki dönemlerde vade farkı uygulandığını ispat edici mahiyette vesaik ibraz edilmediğinden davacının 2.385,48 TL’lik vade farkı ve 586,46 TL tahakkuk bedeline ilişkin taleplerine dayalı alacağın tarafımızca rapor içeriğinde açıklandığı üzere kabul edilmemiş olduğu, Sayın Mahkemenin davacının vade farkı talebinin sözleşme hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine (öncesinde uygulama olup olmadığına bakılmaksızın) kanaat getirmesi halinde davacının 2.385,48 TL’lik vade farkı (işlemiş faiz) talebinin kabulünün yapılabileceği, 20.10.2019 tarihli 600,00 USD ve 5.518,72 TL’lik takip miktarı ile karşılaştırıldığında 2.971,94 TL’lik fazlalığın olduğu, fazlalığın vade farkı ve tahakkuk bedeli taleplerinden kaynaklandığı, söz konusu taleplerin yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda kabul edilmesi halinde herhangi bir fazlalığın olmayacağı, bu itibarla takibin TL kısmı ile ilgili Sayın mahkemenin kanaatine göre belirlenecek (2.546,78 TL veya 5.518,72 TL.) tutar üzerinden devamı ile davalının mütemerrit olduğu nazara alınmak suretiyle 20.10.2019 takip tarihinden itibaren talep doğrultusunda davacı asıl alacağına davacı talebi doğrultusunda 3095 Sy.K.nun 4489 Sy.K.nun ile değişik 2.maddesi gereğince T.C Merkez Bankası tarafından dönemde Kısa Vadeli Avans Kredilerine uygulanan faiz oranları (01.07.2018- 31.12.2019 arası %19,50;01.01.2020-30.06.2020 arası %13,75; 01.07.2020 tarihi sonrası 10,00 ) üzerinden basit usulde(3095 Sy.K.m3)temerrüt faizi tahakkukunun uygun olacağı, bu itibarla takibin USD kısmı ile ilgili takibin Sayın Mahkeme tarafından kabulü yapılacak 600,00 USD zerinden devamı ile tarafların tacir ve davalının mütemerrit olduğu nazara alınmak suretiyle 20.10.2019 takip tarihinden itibaren ispatlanmış davacı asıl alacağına 3095 Sk. nun 4489 SK.’nun ile değişik 4/a maddesi gereğince birer yıllık dönemler itibariyle vadeli USD doları ve Euro hesaplarına Devlet Bankalarınca uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden kademeli olarak basit usulde (3095 SK. m.3) temerrüt faizi yürütülmesinin gerektiği …” tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, ticari hizmet sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, … 18. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davacı alacaklı 2.546,78 TL cari hesap asıl alacak, 2.385,48 TL vade farkı (işlemiş faiz), 600,00 USD araç takip sistemi cihaz bedeli ve 586,46 TL tahakkuk bedeli olmak üzere toplam 5.518,72 TL + 600 USD talep etmiş ise de; dava dilekçesinde gösterilen dava değeri ve yatırılan harç tutarı nazara alınarak talep sonucunun somutlaştırılmasına ilişkin yazılı beyanda bulunulması istenilmiş, davacı vekili 13/01/2021 tarihli beyan dilekçesinde takip talebinde yer alan 586,46 TL tahakkuk bedeli alacağı yönünden taleplerinin olmadığını, takibe diğer alacak kalemleri yönünden toplamda 4.932,29 TL + 600 USD üzerinden devam edilmesini, harcın da bu tutarın toplamı üzerinden yatırıldığını ifade etmiştir. Başka bir anlatımla, davacının icra takibinde yer alan 586,46 TL tahakkuk bedeli alacağının dava konusu etmediği / olmadığı anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında ticari hizmet sözleşmesine dayalı cari hesap ilişkisinin bulunduğu, davalının cari hesaptan kaynaklanan bakiye borcunu ödememesi üzerine davacı alacaklının, davalı borçlu hakkında icra takibine giriştiği, davalının icra dosyasında davacıya borçlu olmadığını bildirmesi ve borca itiraz etmesi sonucunda takibin durduğu, davacının duran takibe devam edilmesi ve alacağın tahsiline yönelik olarak işbu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.
Davacı şirketin ticari hizmet sözleşmesi kapsamında davalı tarafa araç takip sistemine yönelik hizmet vermesi ve bu hususta faturalar keşide etmesine rağmen davalının cari hesaptan kaynaklanan bakiye borcunu ödemediği, davalının ne icra aşamasında ödeme emrine itiraz dilekçesinde ne de yargılama sürecinde faturaları iade ettiği ya da kabul etmediğine yönelik olarak hiçbir itirazda bulunmadığı gibi cari hesap borcuna ilişkin ödeme yaptığına ya da borcu olmadığına dair herhangi bir delil de ibraz etmemiştir.
Tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, HMK 222. maddesi hükmü uyarınca tayin edilen inceleme günü için ticari defterler ibraz edilmediği ya da bu konuda açıklamada bulunulmadığı takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacakları ve karşı tarafın ticari defterlerine göre karar verileceğinin taraflara ihtaratla bildirildiği, bu amaçla davalı tarafa meşruhatlı davetiye tebliğ edildiği, yeterli süre ve imkanın tanındığı, ancak davalıya işbu meşruhatları içeren davetiye tebliğine rağmen davalının defterlerini ibraz etmediği gibi herhangi bir beyan dilekçesi dahi sunmadığından HMK’ nın 222. maddesi gözetilerek davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı kabul edilerek davacının ticari defter ve belgelerine itibar edilmiş, inceleme yaptırılmıştır.
SMMM – Bağımsız Denetçi bilirkişinin 01/09/2021 tarihli raporunda belirtildiği üzere; davacı taraf defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde ve usulüne uygun şekilde tutulduğu, sahibi olan davacı lehine delil vasfını taşıdığı, ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 2.546,78 TL cari hesap, 600,00 USD cihaz bedeli ve mahkeme tarafından benimsenmesi halinde 2.385,48 TL vade farkı alacağı olduğu belirlenmiştir. Bilirkişi raporunda her ne kadar vade farkına yönelik olarak taraflar arasında yerleşik bir uygulamaya rastlanılmadığı belirtilerek vade farkının istenemeyeceği ancak aksi kanaate olunması halinde vade farkı alacağının 2.385,48 TL olduğu ifade edilmiş ise de; bilindiği üzere vade farkı alacağının istenebilmesi için ya taraflar arasında sözleşme ile açıkça vade farkının kararlaştırılmış olması ya da ticari teamül / yerleşik uygulama olması gerekmektedir. Taraflar arasında akdedilen 30/10/2013 tarihli sözleşmenin 6.2. maddesinde açıkça vade farkı alacağı kararlaştırıldığından davacının davalı taraftan vade farkı alacağını isteyebileceği konusunda duraksama yoktur. Bu nedenle bilirkişi raporundaki vade farkına ilişkin mütalaaya mahkememizce itibar edilmemiş, vade farkı alacağının da istenebileceği kanaatine varılmıştır. Davacı vade farkı alacağının kabul edilmesi gerektiği yönünde sözleşmede açık hüküm bulunması ve emsal bir takım yüksek mahkeme ilamları ile rapora karşı sadece vade farkı yönünden itirazda bulunmuş ise de; esasen yukarıda açıklanan gerekçe karşısında davacının vade farkı alacağını sözleşmede bu konuda açık hüküm bulunduğundan isteyebileceği mahkememizce de kabul edilerek ve bu husus hukuki bir meseleye ilişkin olduğundan yeniden ek rapor alınması yoluna da gidilmemiştir.
Öte yandan, davalının bilirkişi raporuna karşı herhangi bir itirazı da bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, bilirkişi raporunun denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, esasen bilirkişi tarafından düzenlenen rapora karşı taraflarca herhangi bir itirazda da bulunulmaması karşısında 01/09/2021 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne, ayrıca İİK’ nın 67.maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatına yönelik yasal koşulları oluştuğu anlaşıldığından davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilerek (600,00 USD alacak yönünden yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince yabancı para cinsinden alacaklarda takip tarihindeki kur karşılığı Türk Lirası hesaplanmış, diğer alacaklar ile birlikte bu tutar toplam 7.077,38 TL likit alacak üzerinden icra inkar tazminatına karar verilmiştir. ) aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının … 18. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile takibin 2.546,78 TL asıl alacak, 2.385,48 TL vade farkı, 600,00 USD araç takip sistemi cihaz bedeli olmak üzere toplam 4.932,26 TL ile 600,00 USD üzerinden takip talebinde gösterilen şartlarla DEVAMINA,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla (7.077,38 TL) asıl alacağın %20 si oranındaki 1.415,47 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (4.932,26 TL + 600,00 USD (Dava tarihi itibariyle 1 USD = 5,3064 TL) = 8.116,10 TL ) üzerinden alınması gereken 554,41 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 100,00 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 454,41 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 100,00 TL peşin harç, posta ve tebligat masrafı 202,85 TL, bilirkişi ücreti 900,00 TL olmak üzere toplam 1.202,85 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.10/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır