Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/609 E. 2021/906 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/607
KARAR NO : 2021/793

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 18/06/2018
KARAR TARİHİ : 25/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilin müflis bankanın müşterisi olduğunu, … sayılı hesabında 332.433,55 USD, … sayılı hesabında 101.010,13 Euro ve … sayılı hesabında ise 491.035,77 USD mevduatı bulunduğunu, 21/01/2018 tarihli dilekçe ile 823.471,32 USD ve 101.030,13 Avro tutarındaki alacağı için iflas masasına kayıt talebinde bulunulduğunu, kayıt sırasında alacağın TL karşılığı istenmesi üzerine alacak talebinin 3.643.212,40 TL olarak belirlendiğini, sıra cetvelinin … numarasında kayıtlı 3.643.212,40 TL alacağın 2.858.043,41 TL’sinin kabul, 785.168,99 TL’sinin reddolunduğunu, iflas idaresi kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek alacaklarının masaya döviz cinsinden kaydına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile: dava hak düşürücü süre içerisinde açılmamışsa öncelikle usulden reddi gerektiğini, müvekkili bankanın faaliyet izninin kaldırıldığını, daha sonra mahkemece iflasına karar verildiğini, iflas tasfiyesinin fon tarafından yerine getirildiğini, davacının, alacağının masaya kaydı için yaptığı başvurunun reddedildiğini, ret kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın usulden ve esastan reddini savunmuştur.
Davacı ile davalı arasında bankalar arasındaki bankacılık ilişkisinden doğan ilişki bulunduğu, bu ilişki çerçevesinde davacının talep ettiği, alacağın 785.169,99-TL kısmının red olunduğu, diğer kısmının tamamının ise kabul olunduğu, iflasa ilişkin kararın şeklen kesinleştiğinin mahkememizin başkaca dosyalarından bilindiği, davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı tartışmasızdır.
Belirtmek gerekir ki davacı davasını HMK m.111 hükmü uyarıca terditli dava olarak açmış ve yabancı para üzerinden alacağını sıra cetveline kaydını talep etmiştir. Ne var ki gerek İİK m.195 hükmü gerek Yargıtay kararları ve en önemlisi kayıt kabul davasının niteliği karşısında; iflas tasfiyesinin hukuka uygun şekilde yapılmasına hizmet eden kayıt kabul davalarında yabancı para üzerinden alacağın masaya kaydı mümkün değildir. 6100 sayılı HMK m.111hükmü karşısında davacının bu yöne ilişkin asli talebinin reddi gerekmektedir. Zaten bu nedenle davacının terditli davasına konu olan fer’i talebi dikkate alınarak değerlendirme yapılacaktır.
Ana para alacağına ilişkin herhangi bir uyuşmazlığın olmadığı açık olmakla, uyuşmazlık kayıt ve kabule esas olan, varlığı tartışmasız kabul edilen, yabancı paranın ana alacak kısmı ve dayanak olan sözleşme hükümleri çerçevesinde ve talep konusu alacak türleri dikkate alındığında davacıya ait USD ve Avro türünden açılan hesaplar ile ilgili iflas tarihi itibari ile TL ye çevirme işleminin yapılıp yapılmayacağı, buna göre kayıt kabule tabi miktarın ne olduğu noktalarındadır.
Uyuşmazlık Mahkemesinin 2020/414E. 2020/508K.sayılı dosyasına istinaden dava dosyasının mahkememize gönderilmesini takiben yargılamaya devam olunmuştur.
Taraflar arasındaki dava İİK. 235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki her dava kural olarak davanın açıldığı tarih itibariyle mevcut olan hukuki ve fiili duruma, o tarihte mevcut hükümlere göre kural olarak ele alınacaktır. Nitekim alacak kaydı talebinde bulunan davacının 3.643.212,40 TL bedelli alacak talebiyle ilgili 2.858.043,41 TL kısım kabul edilmiş, bakiye olan kısım reddolunmakla davacı da süresi içinde ve bu kısımla ilgili davasını açmıştır. Nitekim davacı vekili talep ettiği alacakla ilgili reddolunduğu bildirilen kısımla bağlı kalarak, iflas idaresinin düzenlendiği sıra cetvelinin 01/06/2018 ve 04/06/2018 tarihi itibariyle ilan olunması ve yine kararın ise en geç 11/06/2018 tarihi itibariyle avans veren davacı vekiline tebliğ olunması, dayanakların sunulması karşısında davacının süresi içinde davayı açmış olduğu anlaşılmaktadır.
Dava açan davacı … uyruklu olup … ile Türkiye Cumhuriyeti arasında karşılıklılık bulunmadığı Bakanlıktan gelen cevabi yazıdan anlaşıldığından, hüküm öncesi takdir olunan teminatın MÖHUK m.48 hükmü uyarınca davacı vekili tarafından depo olunması sağlanmış, bu yöne ilişkin eksiklik hüküm öncesi giderilmiştir.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede iflas dairesidir. Somut olayda olduğu üzere iflas masasının temsilcisi iflas idaresi olarak müflis … Bankası A.Ş.iflas idaresidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememiz tarafından atanan ve konusunda ehil bankacı bilirkişi hazırlamış olduğu 26/04/2021 tarihli kök raporu ve 29/06/2021 tarihli ek raporu bir bütün olarak dikkate alındığında müflis banka ile davacı arasında üç adet döviz cinsi vadeli hesabın mevcut olduğu, müflis banka nezdinde yapılan inceleme sonucunda iki adet ABD doları cinsi vadeli mevduat ve bir adet Avro cinsi vadeli hesabın mevcut olduğunu, zaten ana para bağlamında taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, müflis bankanın faaliyet izninin kaldırıldığı 22/07/2016 ile iflas tarihi olan 16/11/2017 tarihleri arasında herhangi bir faiz işletilmediğini, yabancı para ve altın cinsinden vadeli hesaplara ilişkin müflis bankanın faaliyet izninin kaldırıldığı tarih itibariyle tespit edilen faizin uygulanmak suretiyle sıra cetveline kaydının yapıldığı, bu çerçevede … Kurulunun almış olduğu karar çerçevesinde değerlendirme yapılmasının mahkemenin takdirinde olduğu, ancak iflasın açıldığı tarihe kadar davacı alacaklının fon kurulu kararı çerçevesinde faiz hesabı yapıldığından hesap numarası, vadeli mevduat hesabının cinsi, yabancı para mevduat tutarı, bankanın lisansının iptali tarihi ve buna göre bu tarih ile iflas tarihi arasında geçen süre dikkate alındığında işlemiş faizin 388.750,04 TL olduğu, buna göre davacının toplam 3.246.860,84 TL alacaklı olarak bulunduğu, buna mukabil fon kurulu kararının bağlayıcı bulunmadığı düşünüldüğünde ise bu defa hesap no, vadeli mevduat hesabının cinsi, yabancı para mevduat tutarı, iflas tarihindeki dolar alış kuru ve TL karşılığı dikkate alındığında ise 3.643.212,40 TL’nin talep olunacağı, bu durumda ilave olarak kaydı gereken miktarın 785.168,99 TL olacağı açıklanmıştır.
Konusunda ehil bilirkişinin hazırlamış olduğu kök ve ek rapor gerekçeli, denetime elverişli ve uyuşmazlık konularını esas alan nitelik taşımaktadır. Konusunda ehil bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu rapor, mahkememizce belirtilen uyuşmazlık konularını ele alır nitelik taşımakta olup, esasen daha önce alınmış bir rapor ise mevcut değildir.
Bankacılık mevzuatında, özellikle Bankacılık Kanununda kredili sayılan işlemler sınırlı sayıda olmayacak şekilde düzenlenmiş; ancak kredinin yasal bir tanımı yapılmamıştır. Tüm kredi işlemlerini kapsayacak eksiksiz bir tanım yapılması pek mümkün görünmese de “güven”, “vade” ve “risk” şeklinde kabul edilen kredi unsurlarından faydalanmak suretiyle; kredi derecelendirme sistemleri ile yapılan değerlendirmeler neticesinde, kredinin geri ödeneceği konusunda kendisine güven duyulan gerçek veya tüzel kişilere, bir miktar paranın veya banka itibarının, geri alınmak kaydıyla, belirli bir bedel (faiz ve/veya komisyon) karşılığında ve belli bir süre içinde ödünç verilmesi olarak tanımlanabilir. (S.Gümüş, 2014, Bankacılıkta Pazarlama, Sayfa 674) Bu durumda “ahde vefa” ilkesi gereği, davacının mevduat alan bankadan yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda alacağa esas olan miktara fiilen uygulanan akdi faiz oranlarını talep etmesi uluslararası bankacılık uygulamalarına uygun olduğu gibi temel hukuk ilkelerine dahi uygundur. Kaldı ki “hukuki güvenlik” kaidesi gereği taraflar arasında düzenlenen sözleşme ile belirlenen faiz oranlarının bilirkişi raporunda esas alınmasını ve bu çerçevede hesap yapılmasını gözardı edilmesini gerektirecek haklı bir itiraz mevcut değildir.
Bu çerçevede aksi yönde bir karar davacı vekiline tebliğ olunmadığı sürece taraflar HMK m.29 hükmü de gözetildiğinde dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadır. Kanun koyucunun gerekçesinde belirtmiş olduğu üzere “muhakeme sürecine ilişkin değişik maddelerde de dürüstlük kuralına aykırı kötü niyetli davranışların önüne geçmek için bazı yaptırımların öngörüldüğü, tüm bu hükümlerin temelinde dürüstlük kuralına uygun davranmayı sağlama amacı yattığı”, bu çerçevede davacı vekilinin resmi görevli sıfatına haiz olan iflas idaresinin kendisine yapmış olduğu resmi tebliğ çerçevesinde ve bu karar içeriğine bağlı kalarak davasını açtığı, aksine davacıyı bağlayan ve tebliğ edilen belge olmadığından davacının ilk tebliğ edilen ret kararı sonrası hareket ederek bu davayı süresi içinde açtığı anlaşılmaktadır. Davacı vekiline iflas idaresinin tebliğ etmiş olduğu ret kararı dikkate alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Aksi halde resmi kurumların düzenlediği belgelere dayalı olarak dava açan, bu belgeye güvenen davacının hak arama hürriyeti yasal dayanaktan yoksun şekilde kısıtlanmış olacaktır. O halde temerrüdün oluştuğu tarihten iflas tarihine kadar olan dönemde mevcut sözleşme hükümlerine göre hesaplama yapan bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemine itibar edilmesi gerekir. Hazırlanan bilirkişi kurulu raporu ayrıca gerekçeli ve denetime elverişli olduğu gibi davacının talep ettiği oranlar ile uyumludur.
Yargılama aşamasında davalının savunmasının asıl dayanağı müflis bankanın iflas tasfiyesi sırasında yabancı paranın hangi tarih itibariyle Türk lirasına çevrilmesi gerektiği, bu noktada Fonun gösterdiği adaylardan oluşan iflas idaresinin belirlemiş olduğu tarih itibariyle kur dönüşümünün davacı yönünden bağlayıcı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Somut olayda 26/10/2020 tarihli Uyuşmazlık Mahkeme kararında da belirtilmiş olduğu üzere “… Bankası A.Ş.’nin BDDK’nın ve … Fon Kurulu’nun 29/05/2015 tarihli kararları doğrultusunda …’ye devredildiği, 22/07/2016 tarihli BDDK kararı ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca faaliyet izninin kaldırıldığı ve bu kararın 23/07/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı, Fon Kurulu’nun 22/12/2016 tarihli kararı ile 5411 sayılı Yasanın 106/3 maddesi uyarınca bankanın doğrudan iflasının mahkemeden talep edilmesine karar verildiği,… 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Esas sırasında açılan davada 16/11/2017 tarihli 2017/41 E. 2017/942 K. sayılı karar ile 5411 sayılı Yasanın 106. maddesi uyarınca … Bankası A.Ş.’nin iflasına karar verildiği, dosyadan düzenlenen sıra cetvelinin 01.06.2018 ve 04.06.2018 tarihli gazete ilanlarıyla ilan edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
5411 sayılı Yasa ile fonun bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere atanan iflas dairesinin iflas idaresinin görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye edeceği belirtilmiş, böylelikle atanan iflas dairesinin yetki ve görev alanı genişletilerek 2004 sayılı İİK çerçevesinde atanmış olan iflas idarelerinin yükü bir anlamda azaltılmıştır.
Buna göre 5411 sayılı Yasanın 106/5 maddesinde ”Fon bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İİK ‘nun 166., 218., 219., 234., 236., 249., 251., 254. maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı, iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder.” hükmü yer almaktadır.
Diğer yandan “Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik”in ,”İflas Yoluyla Tasfiye” başlığını taşıyan 4. bölümünde Bankacılık Yasası uyarınca iflasına karar verilen bankaların iflas ve tasfiyesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık mahkemesinin adı geçen kararında belirtildiği üzere “somut olayda, 5411 sayılı Yasanın 110. maddesinin yollaması ile 106/5 maddesi gereğince 1. alacaklılar toplantısı yerine kaim olmak üzere ilgili Yönetmeliğin 20. maddesi gereğince iflas tasfiyesinin yürütülmesi bakımından …’nin 17/11/2017 tarihli … sayılı kararı ile müflis bankanın iflas idare memuru adaylarının isimlerinin belirlendiği, … 15. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 24/11/2017 tarihli … D.İş … K. sayılı kararı ve … 8. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 27/03/2018 tarihli … D.İş … K. sayılı kararı ile, Fon tarafından önerilen üç kişinin iflas idare memuru olarak atanmasına karar verildiği kayden sabittir.
Görüldüğü üzere iflas idare memurlarının tamamı Fonun (…) gösterdiği adaylardan oluşmuştur. Müflis … Bankası A.Ş.’nin iflas tasfiyesi 5411 sayılı Yasanın 106. maddesi ve ilgili Yönetmelik çerçevesinde … tarafından yürütülmekte olup, …’nin Bankacılık Kanunu 106/5. maddede tanınan yetkiye istinaden atadığı iflas idare memurları tarafından düzenlenen sıra cetvelinin ve aldığı tüm kararların (kayıt kabul başvurusu red kararları dahil), …’nin Bankacılık Kanunu uyarınca kanundan aldığı kamusal yetki ve görev kapsamında kamu gücüne dayanarak tesis ettiği idari nitelikte bir işlem olduğu kabul edilmelidir.
(…)
Bu noktada 5411 sayılı Kanununun “Faaliyet izninin kaldırılması” başlıklı 106. maddesinin 5. fıkrasında ” Yönetim ve denetimi Fona intikal eden banka hakkında iflas kararı verilmesi hâlinde Fon, iflas masasına 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce, ancak Devletin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder. Fon, bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder.” hükmü; Kanunun ” Fona devredilen bankalar ile ilgili hükümler” başlıklı 107.maddesinde; “Fon, bu Kanunun 71 inci maddesi hükümlerine göre ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankalarla ilgili yetkilerini maliyet etkinliğini sağlama ve malî sistemin güven ve istikrarını koruma ilkeleri doğrultusunda kullanır.
(…)
5411 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasında ise “İflas kararı alınması halinde Fon, iflas masasına imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder ve bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı iflas dairesi ve alacaklılar toplantısı ile iflas idaresi görev ve yetkilerine de sahip olarak bankayı anılan Kanun hükümleri çerçevesinde tasfiye eder.” hükmü yer almıştır.
Görüldüğü üzere, mülga 4389 sayılı Kanun’da; iflas kararı alınması halinde Fon’un bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olarak İcra İflas Kanunu’nda yazılı iflas dairesi ve alacaklılar toplantısı ile iflas idaresi görev ve yetkilerine de sahip olarak bankayı anılan Kanun hükümleri çerçevesinde tasfiye edeceği belirtilmişken, 5411 sayılı Kanun’da bu yetkinin kapsamı daraltılarak İcra ve İflas Kanununun 166., 218., 219., 223., 234., 236., 249., 251. ve 254. maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesinin, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye edebileceği belirtilmiştir.
Öte yandan, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İflas masası” başlıklı 184. maddesinde; ” İflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girer.
Müflis namına gelen mektuplar iflas idaresi tarafından açılır ve sair mevrudelerin de masaya gönderilmesi posta idaresine bildirilir.”hükmüne;
2004 sayılı Kanunun “İflas idaresi ve iflas dairesinin vazifeleri” başlıklı 223. maddesinde, “(Değişik: 6/6/1985-3222/26 md.)
İflas idaresi üç kişiden oluşur. Toplanan alacaklıların yapacağı seçimde, bu sayının iki katı, bu konuda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip kişi aday gösterilir. Bu adaylardan dört adedi alacak tutarına göre ekseriyeti teşkil edenlerce, iki adedi ise alacaklılar sayısı itibariyle ekseriyeti teşkil edenlerce seçilir ve icra mahkemesine bildirilir. İcra mahkemesi, iflas idaresini teşkil edecek üç kişiden ikisini alacak ekseriyetine sahip olanların gösterdiği dört aday, birini ise alacaklı ekseriyetinin gösterdiği iki aday arasından seçer.
Tasfiye, iflas dairesince, yukarıdaki fıkraya göre teşkil edilen iflas idaresine havale olunur.
(Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2003-4949/54 md.) İflâs idaresi toplantıları, idare memurlarının veya herhangi bir alacaklının gündem belirlemek suretiyle yapacağı talep üzerine iflâs dairesi müdürünün toplantı gününden en az yedi gün önce göndereceği çağrı üzerine yapılır. İflâs idaresi, kararlarını çoğunlukla alır; ancak toplantıya her üç iflâs idare memurunun da katılmaması hâlinde iflâs dairesi müdürü iflâs idaresinin görevini yüklenir ve iflâs idaresi adına tek başına karar alır. Toplantıya iflâs idaresi memurlarından birinin veya ikisinin iştiraki hâlinde iflâs dairesi müdürü de bu toplantıya katılır. Karar alınamaması hâlinde iflâs dairesi müdürünün oyu doğrultusunda işlem yapılır. İflâs masasına alacaklı olarak müracaat eden alacaklılar, tebligata elverişli adres göstermek ve Adalet Bakanlığınca çıkarılacak tarifede gösterilecek yazı ve tebliğ masrafları için avans vermek suretiyle iflâs idaresince alınacak kararların kendilerine tebliğini isteyebilirler. Bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında iflâs idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları kendilerine tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar”.
Öğretideki görüşlere göre yapılan bu düzenlemeler ile Bankacılık Kanununda tasfiye sırasında yerine getirilmesi gereken bazı görevler fondan alınarak iflas dairesine bırakılmakta, böylece bir taraftan Fonun tasfiyesinin yürütülmesi bakımından yükü hafifletilmekte, diğer taraftan ise iflas dairesi, iflas tasfiyesinde daha aktif hale getirilmektedir. (Hakan Pekcanıtez, Güray Erdönmez, Bankacılık Kanununun İcra ve İflas Hukuku Açısından Değerlendirilmesi, Bankacılar, Aralık, 2005, Sayfa 30)
Fona tanınan hak ise alacaklılar toplantısı ile iflas idaresinin görev ve yetkileri olup bir kısım yetkiler ve görevler ise verilmemiştir. Bu suretle kanun koyucu yukarıda belirtilen maddelerin, atanan iflas idaresinin, alacaklılar toplantısı ve iflas dairesi görev ve yetkileri dışında kaldığını, Fonun sayılan maddelerde öngörülen yükümlülüklerden ise muaf olduğunu açıklamaktadır. Belirtilen yasal düzenlemelerin gerek lafzı ve gerek amacı dikkate alındığında iflasın açılması ile müflisin borçlarının muaccel alacağına dair İİK m.195 hükmünün gözardı edilmesine imkan verecek bir düzenleme mevcut değildir. Bir başka deyişle bu noktada müflis … Bankası A.Ş.iflas idaresi lehine tanınmış istisnai bir görev ve yetki yoktur. Bu düzenleme doğrudan alacaklılar toplantısı ve iflas idaresine verilen yetki ve görev kapsamında olmayan, tamamen kayıt ve kabule esas olan tarihin hangi tarih olacağını düzenleyen, takdire dayalı olmayan, kayıt kabul davalarını görev mahkemelerinde uygulanabilen bir maddedir. Kaldı ki adı geçen hüküm iflasta alacaklar arasında eşitliği sağlamak ve ifasın tasfiyesini geciktirmemek amacı ile kabul edilmiş olup adı geçen düzenleme bu noktada emredici nitelik taşımaktadır.
Nitekim Yargıtay 23. HD’nin yerleşik uygulamalarında kabul olunduğu üzere “Yabancı para alacaklarının iflas masasına kayıt şekli konusunda İcra ve İflas Kanunu’nda açık bir hüküm yoktur. Sadece İcra ve İflas Kanunu’nun 198. maddesinin 1. fıkrasında, konusu para olmayan alacakların, ona eşit bir kıymete para alacağına çevrileceği öngörülmüştür. Öğretide, konusu yabancı para olan alacakların da anılan yasa hükümlerine göre iflasın açıldığı andaki döviz kuru üzerinden Türk Lirası’na çevrilerek iflas masasına yazdırılacağı kabul edilmiştir.(Kuru: B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2013, 2. Baskı, Ankara, sf.1244) İcra İflas Kanunu’nun 195. maddesinde iflasın açılması ile müflisin borçlarının muaccel olacağı ve iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ve takip masraflarının ana paraya ilave edilerek masaya kaydedileceği öngörülmüştür. Bu hükmün amacı, iflas tarihinde masanın aktif ve pasiflerinin eşit şekilde ve aynı zamanda belirlenerek müflisin tüm alacaklılarına eşit ödeme yapılmasıdır. Bunu sağlamak için de yabancı para alacakların aynı paraya (Türk Parasına) çevrilmesi gerekir. Çeviri zamanı ise, yabancı para alacakları ve konusu para olmayan alacaklar için iflas kararının verildiği tarih olmalıdır. Diğer taraftan yabancı para alacağının aynen kaydı, alacaklılar arasında eşitliği ön planda tutan İflas Hukuku’nun bu prensibini de zedelemiş olacaktır. Zira, iflasta imtiyazlı alacaklar İİK’nın 206. maddesinde ilk beş sırada sayılmış olup, yabancı paranın masaya aynen kaydedilmesi halinde, yabancı para alacakları lehine kanunda öngörülmeyen bir imtiyaz yaratılmış olur. Bu durumda ise, aynı sırada bulunan ülke parası alacaklısı ile yabancı para alacaklısı arasında eşitsizlik meydana gelecektir. Bu sonuç ise, her sıradaki alacaklıların eşit hakka sahip olduğunu belirten İİK’nın 207. maddesine aykırılık teşkil eder. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 08.05.1997 tarih ve 2756 E., 4683 K. sayılı ilamı ile Dairemizin 11.03.2014 tarih ve 2013/7176 E., 2014/1802 K. sayılı ilamı bu yöndedir”.(Yargıtay 23. HD’nin 2014/5224E. 2015/3582K.sayılı ilamı) O halde iflas tarihindeki kur dikkate alınarak dönüşüm yapılmalıdır.
Hemen belirtmek gerekir ki müflis bankalar aleyhine açılan kayıt kabul davalarında da yabancı paranın, iflas tarihi itibariyle efektif satış kur karşılığının hesaplanması, buna göre kayıt ve kabule esas miktarın belirlenmesi yönünde Yargıtay’ın emsal teşkil eden uygulaması dahi mevcuttur. (Yargıtay 11. HD 2019/4646E. 2021/4937K.sayılı ilamı)
O halde belirtmek gerekir ki davacının yabancı para alacağıyla ilgili iflas tarihindeki döviz satış kurunun esas alınması, emredici olan genel hükümlere ve uygulamaya uygundur. Bu durumda kayıt kabul hesaplamasında işlemiş faiz tutarları ve yabancı para alacağına ilişkin diğer faizinin TL’ye dönüştürülmesinde davalı müflis bankanın lisansının kaldırıldığı tarih değil, davalı müflis bankanın iflas tarihi olan 16/11/2017 tarihindeki döviz kurlarının esas alınması gerektiği, bu noktada … – Fon Kurulunun almış olduğu kararının yasal bağlayıcılığının bulunmadığı, bu kararın yasal dayanağının mevcut olmadığı, esasen yorum kuralları gereği Fona tanınan yetkilerin “istisnai olması” nedeniyle dar yorumlanmasının esas olduğu, belirtilen yorum tarzı benimsendiğinde ise Fon Kurulunun bu yöne ilişkin kararı ile bağlı olunmasının mümkün olunmadığı, bu itibarla belirtilen Fon Kurulu kararı ile bağlı olunmadığı takdirde bilirkişi kurulu tarafından açıklanan kayıt ve kabulü gereken miktar olarak açıkladığı 785.168,99 TL miktarın masaya kayıt ve kabul olunması gerektiği mahkememizce takdir olunmuştur.
Esasen bilirkişi kurulu raporundaki hesap numarası, vadeli mevduat hesabı cinsi, yabancı para mevduat tutarı, ve iflas tarihi dikkate alınmak suretiyle tespit edilmiş olup buna göre iflas tarihi itibariyle kur karşılığı dikkate alındığında gerekçeli ve denetime elverişli olup bu yönden yapılan hesaplamaya itibar olunmasına engel bir itiraz ise yapılan açıklamalar karşısında mevcut değildir. Kaldı ki bilirkişinin bulmuş olduğu rakam hesaplanan miktardan dahi daha düşük olduğundan dolayı HMK m.31 hükmü uyarınca talep ile bağlı kalınmıştır.
6100 sayılı HMK m.111 hükmü karşısında davacının bu yöne ilişkin asli talebinin reddi gerekmektedir. Zaten bu nedenle davacının terditli davasına konu olan fer’i talebi dikkate alınarak değerlendirme yapılacaktır.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının terditli davasına konu olan kayıt kabule esas olan alacağının döviz cinsinden sıra cetveline kaydına dair asli talebinin reddine, davacının terditli davasına konu olan kayıt kabule esas olan alacağının TL cinsinden sıra cetveline kaydına dair feri talebinin kabulüne, davacının terditli davasındaki feri talebinin kabulü nedeni ile … 1. İflas Müdürlüğünün … dosya numaralı iflas masasına kaydı talep edilen 785.168,99-TL alacağın davacı alacağı olarak … 1. İflas Müdürlüğünün … dosya numaralı iflas masasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne dair karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-a)Davacının terditli davasına konu olan kayıt kabule esas olan alacağının döviz cinsinden sıra cetveline kaydına dair asli talebinin reddine,
b)Davacının terditli davasına konu olan kayıt kabule esas olan alacağının TL cinsinden sıra cetveline kaydına dair fer’i talebinin kabulüne,
Davacının terditli davasındaki fer’i talebinin kabulü nedeni ile … 1. İflas Müdürlüğünün … dosya numaralı iflas masasına kaydı talep edilen 785.168,99-TL alacağın davacı alacağı olarak … 1. İflas Müdürlüğünün … dosya numaralı iflas masasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 59,30TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsup edilerek bakiye 23,40 TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL peşin harcın ve 35,90 TL başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 214,25 TL tebligat ve posta gideri ile 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.714,25‬ TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Dava kabul edildiğinden ve davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.25/11/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …