Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/604 E. 2022/479 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/604 Esas
KARAR NO : 2022/479

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/10/2020
KARAR TARİHİ : 15/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01.07.2015 tarihinde imzalanan “Yüklenici Sözleşmesi” ile ticari ilişki kurulduğunu, … İş Mahkemesinin … E. ve …K. sayılı dosyasında dava dışı çalışan … tarafından taraflar aleyhine açılan iş kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemli davada mahkemece verilen kararın Yargıtay’dan geçmek sureti ile kesinleştiğini, çalışan tarafından … 13. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında haklarında başlatılan icra takibi neticesinde 25.04.2019 tarihinde 44.949,05 TL. ödeme yaptıklarını, bu ödemenin davalıdan alınması amacıyla …. 24. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında faiz dahil 45.525,38 TL ilamsız icra takibi başlattıklarını, borca itiraz üzerine icra takibinin durduğunu, arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını, 01.07.2015 tarihli yüklenici sözleşmesinin 34. maddesinde davalıya rücu edilme haklarının düzenlendiğini, sözleşmede yetkili mahkeme ve icra dairesinin İstanbul olarak belirlendiğini, icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazın reddini istediklerini beyanla davalının borca itirazının iptaline, takibin devamına, davalının alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalının herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 24. İcra Müdürlüğü’nün…Esas sayılı takip dosyası, 01/07/2015 tarihli Yüklenici Sözleşmesi, … İş Mahkemesi’nin …Esas … Karar sayılı dosyasından verilen karar ve kesinleşme şerhi, ödeme dekontu, … 24. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası, … 13 İcra Dairesi’nin …Esas sayılı dosyası celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, eser sözleşmeleri konusunda uzman bilirkişiler Ticari Mevzuattan Kaynaklı Nitelikli Hesaplamalar Uzmanı …, İÜİF Ticaret Hukuku ABD Öğretim Üyesi Dr. …ile Emekli İcra/İflas Müdürü …’e tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 10/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Davacı ile davalı arasında 01.07.2015 tarihli yüklenici sözleşmesi kurulduğu, 01.07.2015 tarihli yüklenici sözleşmesinin 34. maddesinde davacı iş sahibinin davalı yükleniciye, yüklenicinin işçilerinin uğrayacağı zararlar nedeniyle dava dışı işçiye ödenen tazminatın tamamı için rücu edilebileceğinin düzenlendiği, Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davacı iş sahibinin davalı yüklenicinin iş kazası geçirmesinde, eser sözleşmesi bakımından, herhangi bir hile ile ağır kusurunun olduğunun tespit edilemediği; dolayısıyla davacı iş sahibinin ödediği tutarın tamamını (45.525,38TL) davalı yükleniciden (alt işverenden) talep edilebileceği…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime açık ve gerekçeli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, davacı alt işverenin dava dışı işçiye kesinleşen iş mahkemesi ilamı nedeniyle ödemek zorunda kaldığı tazminatın aralarındaki yüklenici sözleşmesi uyarınca davalı yükleniciden rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, davalı icra dosyasında ödeme emrine itiraz dilekçesi ile birlikte İstanbul İcra Müdürlüklerinin yetkisine itirazda bulunarak genel yetki kuralları uyarınca kendi yerleşim yeri icra müdürlüğü olan … İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğunu belirtmiş ise de; taraflar arasında imzalanan ve varlığı tartışmasız olan 01/07/2015 tarihli Yüklenici Sözleşmesinin 43. maddesinde “Sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek her türlü uyuşmazlıkların çözümü için taraflarca İstanbul Merkez (Çağlayan) Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili kılınmıştır.” hükmünün mevcut olduğu, bahsi geçen sözleşme hükmüyle İstanbul Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunun yetki şartı olarak kararlaştırıldığı, İİK 50. madde atfı ve HMK 17. maddesi uyarınca mevcut yetki şartının tarafların ticari şirket / tüzel kişi tacir olması sebebiyle geçerli olduğu, bu bağlamda İstanbul İcra Müdürlüklerinin takip hukuku açısından yetkili icra müdürlükleri olduğu konusunda duraksama bulunmadığından davalının yetki itirazı yerinde görülmemiş, davanın esasının incelenmesine geçilmiştir.
… İş Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı dosyasında; davacının …, davalıların … Ltd. Şti. ve …A.Ş. olduğu, davacı …’in davalı …A.Ş.’ye bağlı ve taşeronu olan …Ltd. Şti. ‘nde kepçe operatörü olarak çalışırken taş yüklü kamyonun devrilmesi sonucu taşların davacı üzerine dökülmesi ve buna bağlı yaralanması nedeniyle geçirmiş olduğu iş kazasına bağlı olarak davalılar aleyhine maddi ve manevi tazminat istemli dava açtığı, Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davacı lehine 63.992,47 TL maddi tazminat ve 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, işbu kararın davalılar tarafından sırasıyla istinaf ve temyiz edildiği, önce Bursa BAM 3.HD. 2018/629 Esas, 2018/752 Karar sayılı ilamı davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine, ardından kararın davalılar tarafından temyiz edilmesiyle Yargıtay 21. HD. 2018/3865 Esas, 2019/2363 Karar sayılı ilamı ile davalıların temyiz itirazlarının reddine ve istinaf ilamının onanmasına karar vererek ilk derece mahkemesinin kararının 27/03/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
… 13. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında, dava dışı işçi …’in bahse konu iş kazası nedeniyle mahkeme kararıyla lehine hükmedilen tazminatlardan ötürü davacı …A.Ş. hakkında icra takibinde bulunduğu, … İş Mahkemesi kararının kesinleşmesi sonrasında davacının icra dosyasında kapak hesabı istediği, yapılan kapak hesabı sonucunda icra dosyasına konu toplam 44.949,05 TL’ nin davacı tarafından 25/04/2019 tarihinde dosyaya yatırılarak borcun tümüyle ve davacı tarafından ödendiği belirlenmiştir.
Davacı .. A.Ş. tarafından icra dosyasına konu borcun ödenmesi sebebi ile bu sefer davacının bu alacağın rücuen tahsili amacıyla davalı … Ltd. Şti. hakkında icra takibine giriştiği, … 24. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı icra dosyasında takip alacaklısı …A.Ş.’nin takip borçlusu … Ltd. Şti’ye yönelik 44.949,05 TL asıl alacak, 576,33 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 45.525,38 TL üzerinden ilamsız icra takibinde bulunduğu, ancak davalı … Ltd. Şti. ödeme emrine karşı yasal süre içinde sunduğu itiraz dilekçesinde borcunun bulunmadığından bahisle itiraz ederek takibin durdurlmasına karar verildiği, eldeki davanın işbu itirazın iptali ile duran takibe devam edilmesi amacıyla ikame edilmiştir.
Davacı, rücu sebebine ilişkin olarak taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 34. maddesine dayanmış, anılan sözleşme hükmü uyarınca dava dışı işçiye ödenen tazminatın tamamından davalı yüklenicinin sorumlu olduğunu, bu nedenle kendileri tarafından İş Mevzuatı gereğince ve müteselsil sorumluluk esası gereği dava dışı işçiye ödenen tazminatın aralarındaki sözleşme ilişkisi ve 6098 sayılı TBK 167 maddesindeki müteselsil borçlulukta iç ilişkideki rücuya yönelik hükümler dikkate alınarak bu tutarın rücusunu istedikleri anlaşılmıştır.
Davalı, yasal süre içinde cevap dilekçesi sunmadığından davacının iddialarının yasal olarak inkar eden konumundadır.
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur (İş K. 2/6).
Dava konusu olayda, davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenle işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumlu olduğu, burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işveren, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumlu olduğu, bu düzenlemenin işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluk olduğu, asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş Hukuku değil, Borçlar Kanunu ve Sözleşme Hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
Taraf şirketler arasında 01/07/2015 tarihinde yüklenicilik (eser) sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşmenin konusu Kamu Özel Sektör Ortaklığı Genel Müdürlüğü … Yap İşlet Devret Projesi … kesimi yapım işinde, Km 67+750′ den yüklenen taşın Km 78+500 – 79+500 arasında dolguda kullanılması işidir. Bahsi geçen yüklenicilik sözleşmesi, hukuki niteliği itibariyle eser sözleşmesidir.
Yüklenicilik sözleşmesinin varlığı tartışmasız olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde özellikle ödenen tutarın rücusunun istenip istenemeyeceğinde sözleşme hükümlerine bakılması zorunludur. Zira, mevcut sözleşme taraflar açısından hükümleri itibariyle bağlayıcı nitelik taşımaktadır.
Davacının rücu sebebi olarak dayandığı 01/07/2015 tarihli Yüklenicilik Sözleşmesinin 34. maddesi “Yüklenici veya çalışanları ile hangi nam altında olursa olsun iş yaptırdığı gerçek veya tüzel kişiler ile bunların araç -gereç makinelerinin sebep olduğu, işin yapımı esnasında ya da yapımından kaynaklanan sebeplerle işin bitiminden sonra her ne nam altında olursa olsun işe, işçilere, üçüncü şahıslara veya mülklere karşı doğmuş veya doğacak her türlü zarar ve ziyan ve bunlar sonucunda ortaya çıkabilecek bütün iddia, talepler, dava ile bunlarla ilgili her türlü tazminat, ceza ve masraflara karşı sözleşme süresiyle sınırlı olmaksızın doğrudan doğruya yüklenici sorumludur. Yüklenici tüm bu taleplerden işvereni masun tutacak, işverenin bu yüzden maruz kalabileceği zarar ve ziyanı üstlnecektir. Yüklenicinin bu sorumluluğu kesin olup, sorumluluğundan dolayı işverene rücu hakkı olmayacaktır. … Ayrıca üçüncü kişiler veya yüklenicinin çalışanları, alt yükleniciler ve benzerleri tarafından açılan dava ve diğer hukuki yollar sonucunda işveren aleyhine bir tazminat tahakkuk ettirilirse ödeme yüklenici tarafından derhal ve defaten yapılacaktır….” şeklinde düzenlenmiştir.
Bilindiği üzere, alacaklıya (dava dışı işçi) karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular (davalılar), kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. maddesinde “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindedir. Müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği aşikardır.
Somut olaya dönüldüğünde, taraflar arasındaki yüklenicilik sözleşmesinin 34. maddesi yorum gerektirmeyecek kadar ayrıntılı ve açıklayıcı olup, iç ilişkide zararın tamamından davalı yüklenicinin sorumlu olduğu kararlaştırılmıştır. Az önce değinildiği üzere ve yukarıda açıklanan Kanun hükmü uyarınca müteselsil borçlular iç ilişkide kural olarak birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Ancak, 6098 sayılı TBK’ nın 167 .maddesinde bu genel kuralın aksinin taraflarca kararlaştırabileceği de açıkça ifade edilmiş, nitekim yüklenicilik sözleşmesinin 34. maddesinde taraflar eşit yahut belirli oranlarla sorumlu olmak yerine, kanun lafzıyla aksini kararlaştırarak, zararın tamamından davalı yüklenicinin sorumlu olduğunu benimsemişlerdir/ kararlaştırmışlardır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 34.maddesinde bahsi geçen iş kazası yönünden tarafların ortak irade ve beyanlarıyla tüm zararlardan davalı yüklenicinin sorumlu olacağının kararlaştırılması, davalı yüklenicinin bu durumu ihtirazı kayıt / çekince olmaksızın kabul etmesi hep birlikte değerlendirildiğinde; yüklenicilik sözleşmesinin 34.maddesi uyarınca dava dışı işçiye davacı tarafından yapılan ödemenin davalı tarafından karşılanması gerektiği / davalının bu zarardan sorumlu olduğu, davacının davalıdan rücu hakkının bulunduğu kanısına varılmıştır.
Davacı alt işveren ile davalı yüklenici arasında 01/07/2015 tarihli eser sözleşmesi ilişkisi mevcut olup, eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar ve rücu davalarında kusurun ve buna dayalı olarak yapılan rucu hesabının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre araştırılıp, değerlendirilmesi gerekir. Davacı alt işveren ve davalı yüklenici arasındaki davada, kusur durumunun, İş K., SGK ve İşçi Sağlığı ile İş Güvenliği mevzuatına göre incelenip değerlendirilmesi mümkün değildir (Y. 15. HD. 2019/3700 E., 2020/1385 K.),.
Eser sözleşmelerinde yüklenici, yaptığı işin uzmanı olup, eser denilen sonucun gerçekleşmesini taahhüt eder. İş sahibinden talimat almaz, ona karşı bağımsızdır. Yanında işçi çalıştırıyorsa işçisine karşı da işveren durumundadır. Dolayısıyla eser sözleşmelerinde yüklenici işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına göre iş yerinde tüm tedbirleri almak ve bu konuda denetimi sağlamak yükümlüğü altındadır. İş sahibinin ise, böyle bir yükümlülüğü yoktur. İş sahibi ancak hile veya ağır kusuru durumunda sorumludur.
Bu durumda yapılması gereken iş, eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar konusunda uzman üç kişilik teknik bilirkişi kurulu oluşturularak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen hükümler ile sözleşmedeki iş sahibinin sorumluluğu bakımından taraflar ile iş kazasına uğrayan işçinin kusur durumlarını saptamak ve davacının rücuen giderim istemini değerlendirirken sözleşme hükümleri gereği davacının ödemek zorunda kaldığı tazminatları davalıdan rücüen tazmin talebine hakkı olsa dahi bunun miktarının, mutlak olarak ödenen miktar olmayıp, hükmedilip kesinleşen tazminat miktarları ile icra takibine konulmuş ise icra takip masrafları, harçları, icra vekalet ücreti ve bu miktar tazminatın mahkeme vekalet ücreti, masrafları ve kararın kesinleştiği kabul edilen tarihe kadar işlemiş faiz toplamı kadar olması gerektiği, hükmedilen tazminatın kesinleştiği tarihten sonra yapılan icra masraf ve faizleri geç ödeme yapmak suretiyle zararın artmasına neden olunması halinde artan zararlardan rücu borçlusunun sorumlu olmadığının gözetilmesi gerektiği de değerlendirilerek elde edilecek sonuç dairesinde karara bağlamaktan ibarettir. (Y. 15.HD. 2018/3009 E. 2018/4511 K.)
Bu itibarla, hem yerleşik Yargıtay içtihatları hem eksik tahkikat yapılmaması hem de belirtilen nedenlerle eser sözleşmeleri konusunda uzman bilirkişiler ile ayrıca bu heyete hesap uzmanı da atanarak bilirkişi kurulundan ayrıca rapor alınması yoluna da gidilmiştir.
Uzman Bilirkişi kurulunun 10/01/2022 tarihli raporunda ifade edildiği üzere, iş sahibi ile yüklenici arasındaki iç ilişkide rücunun koşullarının ve kapsamının SGK veya İş Sağlığı Güvenliği mevzuatına göre değil; aksine TBK 470. maddesi uyarınca eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği (Y. 15. HD. 2019/3700 E., 2020/1385 K.), zira taraflar arasındaki yüklenicilik sözleşmesinin TBK 470 vd. maddelerinde gösterilen eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, dava dışı işçinin iş kazası geçirmesi ve buna bağlı yaralanması olayında davacı alt işverenin iş kazasının ortaya çıkmasına neden olabilecek hukuka veya sözleşmeye aykırı bir davranışının / kusurunun bulunmadığı belirlenmiş, davacının dava dışı işçiye ödediği tazminatın tamamının dava dışı işçiye çalıştıran davalı şirketten isteyebileceği mütalaa edilmiş, mahkememizce bu mütalaaya iştirak edilmiştir.
Eser sözleşmesi kapsamında, davacı alt işverenin davalı şirketin çalıştırdığı işçiye yönelik olarak özellikle eser (yüklenici) sözleşmesi ve TBK 470.vd. maddeleri uyarınca iş kazasının engellenmesi noktasında somut bir kusurlu davranışının bulunmadığı, yine davacı alt işverenin iş kazasının meydana gelmesinde hilesinin ya da ağır kusurunun olmadığı anlaşılmıştır. Bu itibarla, davacının sözleşmenin 34. maddesi de gözetilerek davalıya karşı zararın tamamı için rücu hakkının bulunduğu belirlenmiştir.
Diğer taraftan, 10/01/2022 bilirkişi kurulu raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, taraflarca özellikle de davalı tarafından eser sözleşmesindeki kusur tespti yönünden herhangi bir itirazda da bulunulmamıştır. Nihayetinde, 10/01/2022 tarihli bilirkişi kurulu raporunun ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli ve uyuşmazlığı giderici mahiyette olduğu, yapılan bilimsel açıklamalar yönünden isabetli tespit ve değerlendirmeler içerdiğinden hükme esas alınmıştır.
Mahkememizce yapılan tüm bu açıklamalar ve bilirkişi raporu doğrultusunda; davacı alt işverenin dava dışı işçiye kesinleşen mahkeme ilamı ve icra takibi sonucunda ödemek zorunda kaldığı tutarı, aralarındaki yüklenicilik sözleşmesinin 34. maddesi uyarınca davalı yükleniciden isteyebileceği, eser sözleşmesi kapsamında ve TBK 470.vd. maddeleri uyarınca davacının iç ilişkide herhangi bir kusurunun bulunmadığı, zararının tamamını sözleşmenin 34. maddesi uyarınca davalının sorumluluğunda olup davacının davalıdan zararın rücusunu talep edebileceği, rücu koşullarının bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, davalı itirazın iptali ve takibin devamı ile birlikte her ne kadar davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek ayrıca icra inkar tazminatı talep etmiş ise de; rücuen tazminat alacağının belirlenebilmesi için mahkememizce bilirkişi kurulundan rapor alındığı, eser sözleşmesi kapsamında iç ilişkideki rücu koşulları, tarafların kusur durumları ve rücu miktarının tespitinde bilirkişi incelemesinin yaptırıldığı, dolayısıyla talep edilebilecek rücu alacağının ancak yargılama sırasında toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu ile belirlenebildiği anlaşılmakla, takibe konu alacağın likit ve muayyen bir alacak olmadığı, dolayısıyla İİK 67. maddesindeki icra inkar tazminata ilişkin yasal koşullar oluşmadığından (Ankara BAM 31. HD. 2020/309 E., 2021/116 K.) davacı lehine icra inkar tazminatı verilmemiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının … 24. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile, takibin kaldığı yerden aynı koşullar altında ve aynen DEVAMINA,
2-Davacının icra inkar tazminatı talebinin yasal koşullar oluşmadığından REDDİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (45.525,38 TL) üzerinden alınması gereken 3.109,83 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 549,83 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 2.560,00 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 549,83 TL peşin harç, posta ve tebligat masrafı 97,00 TL, bilirkişi ücreti 3.000,00 TL olmak üzere toplam 3.646,83 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 6.718,30 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davalıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.15/06/2022

Katip
e-imza *

Hakim
e-imza *