Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/585 E. 2020/506 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/585 Esas
KARAR NO : 2020/506

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 23/03/2016
KARAR TARİHİ : 10/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili sigorta şirketi tarafından …’e ait … plakalı aracı Kasko Poliçesi kapsamında oluşabilecek hasar ve ziyanlara karşı sigortalandığını, söz konusu aracın seyir halinde iken yol üzerinde çıkıntılı şekilde duran rögar kapağının kalkarak aracın alt kısımlarına çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, söz konusu kaza tespit tutanağında …’ın kusurlu olduğunun belirtildiğini, rögar kapağının yüksekliğine ilişkin herhangi bir uyarı levhası bulunmadığını, sigortalıya söz konusu kazayla ilgili 4.701,26 TL ödediğini, müvekkili sigorta şirketinin sigortalıya ödemek zorunda kaldığı 4.701,26 TL’nin ödeme tarihi olan 04/12/2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesini, yargılama giderlerinin vekalet ücretinin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Logar kapağının iddia edildiği asfalttan 10-12 cm yükseklikte olmadığı bilakis asfalta sıfır olduğu, ayrıca logar kapağı üzerindeki asfalt kaplamanın olmasının da logar kapağının hiç açılmadığının delili olduğunu, davacının kasko yaptığı araca ilişkin sürücünün olay anına ilişkin alkol tespit tutanağı raporu bulunmadığını, sürücünün belki alkollü şekilde araç kullanmakta aracın sürüş hakimiyetini kaybedip kaldırıma çıkıp kaza yapıp aracına alttan zarar vermiş olabileceğini, logar kapağının açık olduğuna dair olay esnasına ait fotoğrafların bulunmadığını, böyle bir hasarın varlığını kabul etmediklerini, istenilen faizin yasal olmaması nedeniyle kabul etmediklerini, haksız ve mesnetsiz açılmış olan bu davanın reddine, masraf ve vekalet ücretinin davacıdan tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 2016/309 Esas 2017/1516 Karar sayılı dosyası ile yapılan yargılamada;
Dava, kasko sigorta poliçesi kapsamında teminat altına alınan araçta meydana gelen maddi hasarın haksız fiil hükümlerine göre sorumluluğu bulunduğu iddia edilen davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Kaza tespit tutanağını düzenleyen polis memuru tanık olarak dinlenmiş,dosya kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Tutanak Mümzi Tanık …’ ın alınan beyanında; ”27/11/2014 tarihli maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağı altındaki imza bana aittir, tutanak içeriği doğrudur, aynen tekrar ederim, yerden yüksekliğini ölçüm yapıp yazdık, kolay kolay kurumlara kusur vermeyiz, orada gerçekten kazaya sebebiyet vermiş mi verebilir mi bunu araştırıp ona göre rapor düzenleriz, rapor içeriği doğrudur. ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak eksper raporunun yalnızca kaza tespit tutanağına göre düzenlenmiş olduğu, kaza yerinde yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığı, davalının delil olarak sunduğu rögar kapağının asfalta gömülü ve kapalı durumda gözüken fotoğrafların aksine kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen rögar kapağının açık olduğu gösterir bir fotoğrafın poliçe özel şartlarında ibrazı istenildiği halde dosyaya delil olarak sunulmadığı,dosyada mübrez kaza tespit raporunda kazaya sebebiyet verildiği iddia edilen rögar kapağının yerden 10-12 cm açık aldığı belirtilmesine karşın yerden 15,25 cm yüksekliği bulunan aracın yalnızca alt kısımlarına zarar verebilecek iken ayrıca ön ve arka tamponları ile panellerine de zarar ve hasar vermiş olmasının gerçeği uygun olamayacağından hareketle dava konusu hasar ve zararın tamamına davalı …’a ait rögar kapağının neden olmuş olamayacağı dolayısıyla dava konusu hasar ve zarardan davalı …’ın kusurlu ve sorumlu tutulamayacağı bu nedenle davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalasına halef sıfatı ile davalıya rücuen tazminat talebinde bulunamayacağı rapor edilmiştir.
Anılan bilim ve fenne uygun bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamında davacının rücuen tazminat davası kapsamında alacaklı olduğunu ve davalının meydana gelen hasar nedeniyle sorumlu olduğunun usulüne uygun delil ve belgelerle kanıtlayamadığı meydana gelen hasar ile davalının sorumluluğunda bulunan olay yerindeki rögar kapağının açıklığı ve yüksekliğinin orantılı olmadığı, haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağının bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce verilen hükmün İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’ nin 08/10/2020 tarih, 2018/1912 Esas 2020/3467 Karar sayılı ilamı ile kaldırılmasına karar verilerek dosya mahkememizin yukarıda belirtilen sırasına kaydedilmiştir.
Dava, TTK’ nun 1301. maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
TTK m. 1301’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1301. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için sigortalı hangi mahkemede dava açabilecek ise sigortacının da aynı mahkemede dava açması gerekir.
Dava şartı niteliğindeki görev sorunu kendiliğinden ve öncelikle irdelenmelidir. (HMK.m.114, m.115)
Dosya kapsamından, davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunan aracın özel otomobil olduğu ve gerçek kişi adına kayıtlı bulunduğu anlaşılmaktadır. Davaya konu zararlandırıcı eylem, 27/11/2014 tarihinde meydana gelmiş; dava ise, 23/03/2016 tarihinde açılmıştır.
Dava tarihi olan 23/03/2016 tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar mutlak ticari davalardır. TTK 5/1 maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3 maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Somut olayda, rücuen tazminat talepli davada uyuşmazlığın temelinin haksız fiilden kaynaklandığı, dava dışı sigortalının gerçek kişi olduğu ve kazaya karışan aracın da hususi araç bulunduğu göz önünde tutulduğunda, görülmekte olan davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’ nin 08/10/2020 tarih, 2018/1912 Esas 2020/3467 Karar sayılı ilamı da nazara alınarak davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.’nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile davanın USULDEN REDDİNE, Görevli mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
2-HMK.nın 20. Maddesi uyarınca taraflardan birinin , bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4-Yargılama gideri konusunda HMK’nın 331/2 maddesi gereğince görevli Mahkemece karar verilmesine, davaya bir başka Mahkemede devam edilmediği takdirde talep halinde Mahkememizce yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
5-Harç ve masrafların yetkili ve görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda gerekçeli karar tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 10/11/2020

Katip

Hakim