Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/540 E. 2022/508 K. 27.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/540 Esas
KARAR NO : 2022/508

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ : 01/10/2020
KARAR TARİHİ : 27/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili banka ile davalı … Ticaret Limited Şirketi arasında imzalanan, 24.12.2015 tarihli 7.000.000,00-TL limitli ve 11.10.2016 tarihli 2.500.000,00-TL limitli Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden adı geçen şirkete kredi kullandırıldığını, kredi borcunun geri ödenmemesi üzerine; … 18.Noterliği’nin …tarih … yev.nolu, ihtarnamesi keşide edilerek kredi hesapları kat edilerek borcun ödenmesi ihtar edildiğini, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. – … K. Sayılı kararı ile davalı … Ticaret Limited Şirketi’nin konkordato projesi tasdik edildiğini, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin… E. Sayılı dosyası ile teşkil edilen Konkordato Komiser Heyeti’nin Alacaklıları Alacaklarını Bildirmeye Daveti üzerine 13.02.2019 tarihinde tarafımızca Konkordato Komiser Heyeti’ne başvurularak Müvekkil Banka alacaklarının kayıt ve kabulü talep edildiğini, Komiser Heyeti tarafından 23.12.20190 tarihli bildirim ile, Borçlu Firma beyanı kapsamında, davalının Müvekkil Banka’ya 2.556.151,60 TL borcu bulunduğu, bu tutarı aşan taleplerimizin kabul edilmediği tarafımıza tebliğ edildiğini, Konkordato davasını görmekte olan … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasına müracaat ile alacağımızın tamamının nisaba dahil edilmesi için karar verilmesi talep edildiğini, …Tic. Ltd. Şti’nin malik olduğu … İli, … İlçesi, … Mahallesi, G22-A-09-D-1-B Pafta, 16004 Ada, 7 parselde kain A3 Blok, 22. Kat, 117 Numaralı Bağımsız Bölüm üzerinde 25.08.2016 Tarih-… yevmiye ile 1. Derece 1.400.000 TL bedelli ipotek, … Ltd. Şti’nin malik olduğu … İli, … İlçesi, … Mahallesi, G22-A-09-D-1-B Pafta, 16004 Ada, 7 parselde kain A5 Blok, 10. Kat, 50 Numaralı Bağımsız Bölüm üzerinde 25.08.2016 Tarih-… yevmiye ile 1. Derece 1.700.000 TL bedelli ipotek, …Şti’nin malik olduğu … İli, … İlçesi, … Mahallesi, G22-A-09-D-1-B Pafta, 16004 Ada, 7 parselde kain A5 Blok, 11. Kat, 54 Numaralı Bağımsız Bölüm üzerinde 25.08.2016 Tarih-…yevmiye ile 1. Derece 1.700.000 TL bedelli ipotek, Konkordato Komiserliği tarafından yaptırılan kıymet takdirinde Müvekkil Banka’ya ipotekli taşınmazlara toplam 1.950.000 TL kıymet takdir edildiğini, davalı tarafından Müvekkili bankanın geçici mühlet tarihi itibarı ile 2.556.151,60 TL alacağı olduğu beyan ve kabuıl edilmiştir. Bu alacağın 1.950.000,00 TL lık kısmı rüçhanlı alacaktır. Kalan kısmı ise adi alacaktır. Bunula birlikte … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …E. – …K. Sayılı kararında çekişmeli alacağımız hakkında karar verilmediği gibi, rehinli alacaklar hakkında da karar verilmediğini, müvekkili banka alacağının kabul edilmeyen ve ihtilaflı hale gelen fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL lik kısmının tespiti ve tahsili amacıyla iş bu davayı açma gereği doğduğunu, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile Konkordato yürürlükte bulunduğu sürece alacağımızın nisaba dahil edilmeyen fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00-TL nin davalıdan tahsiline, yargılama masraflarının ve vekalet ücretinin karşı taraf yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı müvekkili şirket imzalamış olduğu kredi sözleşmeleri gereğince kredi borçlusu, diğer müvekkili … ise kredi borcunun müşterek, müteselsil kefili olduğunu, davacı banka aynı kredi sözleşmesine dayalı alacağın tahsili için … 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E.sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, halen derdest olduğunu, davacı tarafın delilleri arasında yer alan aynı kredi sözleşmesi ve aynı kat ihtarından da anlaşılacağı üzere iş bu dava 2. defa açıldığını, derdestlik itirazlarının bulunduğunu, davanın konusu olan banak alacağının defter ve kayıtları ile tespit edilebilir olması nedeniyle davanın eda davası olarak açılması gerektiğini, müvekkili davalı şirket Akbank Kayışdağı şubesinin kredi müşterisi, şirket yetkilisi müvekkil … ise kredinin müşterek borçlu müteselsil kefili olduğunu, … davalı … Ltd Şti’ nin tek yetkilisi olduğunu, davacı hesabı kat ettiğini, bilahare kredili şirket hakkında … 10. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığını, … 14. İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyası ile de müvekkili şirket hakkında bir ayrı takip başlatıldığını, … 7. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile müvekkil kefil hakkında ilamsız takip yapıldığını, ödeme emri tebliğinden sonra süresi içinde borca ve ferilerine itiraz edildiğini, … 19. A.T.M … E.sayılı dosyası ile dava derdest olduğunu, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin … E. Sayılı dosyası ile konkordato talebinin kabulü ile tasdikine karar verildiğini, iş bu davanın haksız yere açıldığını açıklanan nedenlerle davanın usulden reddini, aksi halde birleştirilmesini, aksi halde esastan reddini, yargılıma giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, davacı ile davalı arasında imzalanan GKS uyarınca davacı tarafından talep olunan; davalının konkordato talebinin değerlendirildiği, … 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin … E,… K.sayılı kararında yer verilmediği, konkordato nisabına dahil edilmediği ve çekişmeli alacak haline geldiği belirtilen alacak bakımından davacının talep hakkının bulunup bulunmadığı, taraflar arasında devam ettiği bildirilen … 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E.sayılı dosyası ile iş bu davanın aynı alacak kalemleri için ikame edilip edilmediği hususları ile davacının kredi sözleşmesinden doğan alacağının tespiti istemine ilişkindir.
Yargılama sırasında davacı vekilince sunulan dilekçe ile tarafların dava konusu ihtilaf hakkında sulh olmaları nedeni ile HMK 314-315 maddeleri kapsamında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini, karşı taraftan herhangi bir yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığı beyan edilmiştir.
Davalı vekilince sunulan vekilince sunulan dilekçe ile tarafların dava konusu ihtilaf hakkında sulh olmaları nedeni ile HMK 314-315 maddeleri kapsamında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini, karşı taraftan herhangi bir yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığı beyan edilmiştir.
Sulh sözleşmesi ile taraflar birbirinden karşılıklı olarak ödünlerde (tavizlerde, fedakârlıklarda) bulunarak aralarında mevcut bir hukuki ilişki üzerindeki anlaşmazlığa veya tereddüt (kararsızlık) hâline son veren ve tam iki taraf borç yükleyen bir sözleşmedir (Tandoğan, Haluk; Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. 1, İstanbul, 1988, s. 14).
Uygulamada ve teoride kabul edilmekle birlikte 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan sulh, ilk defa HMK ile düzenlenmiş ve HMK’nın 313. maddesinde bir kurum olarak yer almıştır. Anılan maddede sulh; “görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme” olarak tanımlanmıştır (HMK m. 313/1).
Hemen belirtilmelidir ki tarafların aralarındaki uyuşmazlığı anlaşarak gidermesi anlamına gelen sulh sözleşmesinin kurulması için tıpkı diğer sözleşmelerde olduğu gibi karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları, yani icap (öneri) ve kabul bulunmalıdır. Bu icap ve kabul açık olabileceği gibi zımni (örtülü) de olabilir. Bu sözleşme ile taraflar dava konusu uyuşmazlığa bir fedakârlık ve özveri göstererek son verirler. Genellikle, davacı talep sonucunun bir bölümünden feragat ederek ve davalı da davacının talep sonucunun kalan bölümünü kabul etmek suretiyle sulh sözleşmesi hukuken vücut bulur. En önemlisi bunun sonucunda uyuşmazlık ortadan kaldırılmış sayılır. Bu nedenle sadece tarafların üzerinde tasarruf yetkisine sahip oldukları davalar bakımından söz konusu olur.
Sulh yapılması kural olarak şekle tabi değildir. Ancak HMK’nın 154/3-ç maddesinde mahkeme huzurunda yapılan sulhlar için bir geçerlilik şartı öngörülmüştür. Buna göre, taraflar mahkeme huzurunda sulh olmak istediklerini bildirdikleri taktirde, bu sözlü beyanlarının tutanağa geçirilerek sulh olan taraflara okunması ve imzalattırılması gerekmektedir. Sulhun yazılı olarak yapılması hâlinde ise tarafların bu konudaki beyanlarını içeren dilekçelerinin tutanağa yazılarak eklenmesi gerekir (HMK m. 154/4). Bu hükümden hareketle sulhun tutanağa geçirilmesinin, taraflara okunmasının, onların onayının alınmasının ve (varsa) itirazlarının da tutanağa geçirilmesinin sulhun sonuç doğurabilmesi için zorunlu şartlar olduğu söylenebilir (Kuru, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, İstanbul, 2001, s. 3753).
Sulhun şekli konusunda üzerinde durulması gereken bir başka husus da mahkeme dışında yapılmış olan sulh sözleşmesinin mahkeme içi sulhe dönüşebilmesi için mahkemeye verilmesi ve mahkeme tarafından tutanağa geçirilmesi, duruşmada taraflara okunması, okunduğunun da duruşma tutanağına yazılması ve ondan sonra tutanağın taraflarca imzalanması gerekmektedir. Burada sulh sözleşmesinin içeriğinin ayrıca duruşma tutanağına geçirilmesine de gerek yoktur. Çünkü duruşma tutanağına eklenen belgeler de tutanak hükmündedir.
Sulhun etkisi HMK’nın 315. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Şu hâlde mahkeme içi sulh, mahkeme tarafından bir hüküm verilmesine gerek olmaksızın davayı sona erdirir. Tarafların sulh yapmaları durumunda mahkeme sulh sözleşmesine göre karar verecek; taraflar sulhe göre karar verilmesini istemezlerse “karar verilmesine yer olmadığına” karar vermek suretiyle yargılamaya son verecektir. Diğer bir deyişle, mahkeme içi sulh davayı kendiliğinden sona erdirdiğinden mahkemenin bu sonucun ortaya çıkmasını sağlamak için ayrıca bir hüküm vermesine de gerek yoktur. Zira sulhun temel işlevi hükmün tamamlayıcısı olmak değil; hüküm yerine geçmektir. Dolayısıyla sulhun bizzat kendisinin ayrıca bir mahkeme hükmü verilmesine gerek olmaksızın doğrudan doğruya davayı sona erdirmesi doğaldır. Bu bakımdan mahkemenin vereceği “esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı” davanın sulh nedeniyle konusuz kaldığını tespit ve tevsikten öte bir anlam taşımayacaktır.(İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesinin 2020/9 Esas, 2020/311 Karar sayılı ilamı) Bu kapsamda taraf vekillerinin beyanları doğrultusunda dava sonrası sulh nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Dava sonrası sulh nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Talep gibi, taraflar aleyhine/lehine yargılama gideri ile vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, tarafların yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
3-Alınması gereken karar ve ilam harcı 80,70-TL olup, peşin alınan 54,40-TL harçtan mahsubu ile eksik 26,30-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin, sulh olgusu da dikkate alınarak 1/2 oranında olmak üzere 680,00-TL davacıdan, 680,00-TL davalıdan 6183 sayılı Kanuna göre tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
5-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, tarafların yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.27/06/2022

Katip

Hakim