Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/539 E. 2022/75 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/539 Esas
KARAR NO : 2022/75

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/10/2020
KARAR TARİHİ : 08/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı firma müvekkilinden çuval satın aldığını, ücretini ödemediğini, faturaların tahsili için başlatılan icra takibine de kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, müvekkili şirketin alacağının tespiti ile … 6. İcra Müdürlüğünün…Esas dosyasına vaki itirazın iptalini, takibin devamına, davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalıya usullüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı herhangi bir cevap dilekçesi sunmamış ve duruşmalara iştirak etmemiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlendiği iddia edilen faturalardan kaynaklı olarak … 6. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı icra takip dosyasına borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
… 6. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası celbedilerek incelendiğinde, davacı, davalıdan olduğunu iddia ettiği 5 adet irsaliye fatura tutarı olan 13.186,50 TL asıl alacağını, fatura tarihlerinden takip tarihine kadarki günler için yıllık %19,5 avans faizi üzerinden hesapladığı toplam 3.387,66 TL işlemiş faiziyle birlikte toplam 16.574,16 TL olarak tahsil etmek için başlatılan ilamsız takibe davalı borçlunun süresinde itirazı üzerine takibin durdurulmuş olduğu, icra dosyası içeriğine göre borçlu tarafından tebliğ için gider avansı yatırılıp itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmemiş olduğundan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu görülmüştür.
Öncelikle tarafların gerçek kişi konumunda oldukları da gözetilerek, görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi, başka bir anlatımla somut olay bakımından Mahkememizin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi zorunludur.
İşbu davanın, TTK’ da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı açık olmakla, nispi ticari dava bakımından, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar uyarınca taraflar arasında temel ilişki karşısında davacı … ile davalı …’ ın gerçek kişi olarak birinci sınıf tacir olup olmadığı, esnaf olup olmadığı, bilanço usulüne göre defter tutup tutmadığının araştırılması için … Vergi Dairesi Müdürlüğüne ve … (…) gerçek kişi olarak birinci sınıf tacir olup olmadığı, esnaf olup olmadığı, basit usul, işletme usulü veya bilanço usullerinden hangisine göre defter tutup tutmadığının araştırılması müzekkere cevabında … sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde esnaf sınırını aşıp aşmadığının tespiti amacıyla taraflar arasında temel ilişkinin başlangıç tarihi olan 2017-2018 ve 2019 Gelir Vergi Beyannameleri ile eki performans bilgileri tablosu ve işletme hesap özetlerinin teminin müzekkere cevabında eklenerek Sakarya Vergi Dairesi Müdürlüğüne, müzekkereler yazılmış; her iki tarafın da bilanço esasına göre defter tutan tacir konumunda olduğu ve mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafından ticari defterlere delil olarak dayanıldığı ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlendiği iddia edilen faturalardan kaynaklı olduğundan ticari defterlerin delil niteliği ve tacirler arası fatura tanzim delil niteliği hakkında mevzuat düzenlemeleri uyarınca uyuşmazlığın tahlili gereklidir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4).
Dosyanın re’sen seçilecek mali bilirkişiye tevdi ile, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde ve tüm dosya kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, incelenen ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal sürede yapılıp yapılmadığı, sahibi lehine delil teşkil edip etmediği, dava dilekçesinde sözü edilen faturaların davacı ve davalı şirket defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, faturaların davalı tarafa tebliğine ve bu faturalara konu malların davalı yana teslimine dair kaydın bulunup bulunmadığı, takip tarihi itibarıyla davacı şirketin davalıdan alacaklı bulunup bulunmadığı, varsa miktarı, alacak tutarının davalı tarafından davacıya kısmen veya tamamen ödenip ödenmediği gibi hususlarda bilirkişi raporu alınmasına karar verilerek; Dosya Mali Müşavir Bilirkişisi …’a tevdi edilmiştir.
Davacının sunmuş olduğu yasal ticari defter kayıtları üzerinde yapılan incelemede, davalı …’a ait hesapların 120.01 no.lu cari hesap kodunda takip edildiği, davalıya satışı yapılan ürünler için davalı adına tanzim edilen fatura tutarlarının bu hesaba borç, davalı tarafından yapılan ödemelerin ise bu hesaba alacak kaydedildiği, ilgili hesabın 15.01.2020 takip tarihinde 33.212,91 TL borç bakiyesi verdiği, başka bir anlatımla davacının kendi yasal ticari defter kayıtlarına göre davalıdan bu tutar kadar alacaklı gözüktüğü tespit edilmiş, davacının, takibe konu ettiği 20.04.2017 tarih, 006323 no.lu ve 1.180 TL tutarlı irsaliyeli fatura kaydından sonra davalı tarafından 30.07.2017 tarihinde yapılan 8.000 TL ödeme sonrasında davalının, davacıdan 3.731,70 TL alacaklı hale geldiği görüldüğünden, davacının davalıdan, davaya konu edilen 1.180 TL için borçlu olmadığı, takibe ve davaya konu edilen 31.10.2017 tarih, 332161 no.lu ve 3.260 TL tutarlı irsaliyeli faturanın kaydından sonra davalı tarafından 30.12.2017 tarihinde yapılan 10.000 TL ödeme sonrası davalının, davacıdan 391,70 TL alacaklı hale geldiği görüldüğünden davacının, davalıdan davaya konu edilen 3.260 TL için borçlu olmadığı, gibi takibe ve davaya konu edilen yukarıdaki 5 adet irsaliyeli fatura üzerinde yapılan incelemede, tüm faturalar üzerinde teslim eden kısmında sadece, birbirine benzeyen ve aynı elin ürünü olabileceği imzanın yer aldığı, herhangi bir ismin veya kaşenin yer almadığı, 5 adet irsaliyeli faturanın teslim alan kısmında ise hiçbir isim ve imzanın yer almadığı yönünde 20.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda kanaat bildirilmiştir.
YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK md. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.
Diğer yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 21/2. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK. m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 21/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK’nın 21/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK m. 222 uyarınca ispatlamış olur.
Somut ihtilafta, davacı tarafından takibe dayanak yapılan adet faturada da teslim alan kısmında herhangi bir imza bulunmamakta olup, takip konusu faturaların davalı tarafa tebliğ edildiği davacı tarafça ispatlanmış değildir. Davacının delil olarak sunmuş olduğu ambar tesellüm fişleri üzerinde bilirkişi tarafından yapılan incelemede; fişlerin, davacı tarafından … Ltd. Şti.ne teslim edilen emtia için … Ltd. Şti. tarafından tanzim edilerek bir suretinin davacıya verilen bir belge olduğu, tanzim edilen ambar tesellüm fişinin malı alacak olan kısmında, davalının isminin ve adresinin yer aldığı, malı gönderen kısmında ise davacının adı ve adresinin yer aldığı ancak; ambar tesellüm fişlerinin bazılarının malın cinsi ve kilosu kısımlarında sadece “boş çuval” “paket malzeme”, “çuval malzeme” “10 balya malzeme” ibarelerinin yer almakla, irsaliyeli faturalarda yer alan miktarlara ilişkin bir açıklamanın ambar tesellüm fişlerinde yer almaması nedeniyle miktar eşleştirmesi de yapılamadığından takip konusu faturalarda ticari satım konusu malzemelerin davalıya teslim edildiğine ilişkin fatura içeriğini tasdik eden nitelikleri tespit edilememiştir. Davalının cevap dilekçesi sunmayarak taraflar arasındaki ticari satım ilişkisini inkar ettiği de dikkate alınarak, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi, ticari ilişki davacı tarafından ispat edilemediği kanaati ile davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harçtan başlangıçta peşin alınan 200,18 TL’den mahsubu ile fazladan alınan 119,48 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE.
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından dosyaya yatırılan herhangi bir yargılama gideri olmadığı için bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirmediğinden reddedilen miktar üzerinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.08/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır