Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/53 E. 2023/122 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/53 Esas
KARAR NO : 2023/122

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 22/01/2020
KARAR TARİHİ : 14/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka (mülga … T.A.Ş. …. Şb) ile dava dışı asıl kredi borçlusu … A.Ş. arasında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, bahse konu sözleşmeyi davalı kefilinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğunu, dava dışı kredi lehtarı şirket lehine verilen ve mer’i olan …. adet teminat mektuplarının üçer aylık devreler halinde tahakkuk eden devre komisyonu bunun gecikme faizi ve BSMV’si ödenmediğini, ilk önce 11.05.1999 tarihinde kredi hesabı kesip kat edildiğini, daha sonra … 17. Noterliğinin – … tarih ve … yevmiye nolu ihtarları keşide edilerek teminat mektubu komisyonundan dolayı toplam tutarı nakdi borcun 25.418,94 TL ödenmesinin istenildiğini, buna rağmen herhangi bir ödemede bulunulmaması üzerine bu kez … 31. İcra Md. … E. Sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalı kefil asıl borca ve takibin tüm fer’ilerine itirazı üzerine takibin durduğunu, müvekkili bankanın 36.234,55 TL alacağı üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına ve %40’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verildiğini, davalı tarafından … 31. İcra Müdürlüğü’nün…E, (Eski No:… 6. tera Müd. …E.) sayılı dosyasına yapılmış tüm itirazların iptalini, takibin devamını, davalının %40 icra inkar tazminatı ödemesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; alacaklı görünen tarafa yasal düzenlemeler uyarınca herhangi bir borcun bulunmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığı belirtilerek asıl borca ve tüm fer’ilerine itiraz edilerek takibin durdurulmasına karar verilmesini, teminat mektubu komisyonlarının 10 yıllık genel zamanaşımına tabi olduğunu, teminat mektuplarının ise zaman aşımıyla alakasının bulunmadığını, fon alacağı dışında kalan … alacaklarının 10 yıllık genel zaman aşımına tabi olduğunu, talep edilen faizin fahiş olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; Davacı/alacaklı banka (mülga … A.Ş. … Şb) ile DAVA DIŞI kredi borçlusu/lehtarı (asıl borçlu) … TİC. A.Ş. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmelerinden nakdi kredi ilişkisinden kaynaklanan alacak sebebiyle … 13. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı takip dosyasında başlatılan icra takibinde itirazın iptali, takibin devamı ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
… 31. İcra Müdürlüğünün… E.sayılı (Eski Esas … 6.İcra Müd. …) takip dosyası celbedilerek incelendiğinde, nakdi alacak olarak; 25.745,15-TL ana para, 9.628,69-TL faiz, 481,43-TL BSMV, 379,28-TL masraf, olmak üzere toplam 36.234,55-TL nakdi alacağın tahsili talebiyle 17.02.2010 tarihinde takip başlatıldığı, dosyanın 26/01/2018 tarihinde yenilendiği anlaşılmaktadır. Davalı borçlu yenileme üzerine gönderilen ödeme emrinedavalının süresinde itirazı üzerine takibin durdurulmuş olduğu, icra dosyası içeriğine göre borçlu tarafından tebliğ için gider avansı yatırılıp itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmemiş olduğundan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu görülmüştür.
Davacı/alacaklı banka ile kredi borçlusu/lehtarı (asıl borçlu)… TİC. A.Ş. arasında toplam a toplam 53.500,00 TL/YTL limitli Genel Kredi Sözleşmesi, imzalandığı, işbu sözleşmeleri davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla 53.500,00 TL/YTL kefalet limiti dahilinde imzalamış oldukları açıkça görülmektedir.
Kefalet sözleşmesi alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Kefiller kendi temerrüdünün sonuçlarından ve kefalet limiti kapsamında asıl borçlunun borcu kadar sorumludur. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2018/1320 Esas, 2020/402 Karar sayılı ilamı)
Dava konusu kefalet 6098 Sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden öncedir.
Bu haliyle mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 484. maddesi, “Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır.” hükmünü içermekte ve buna göre, kefaletin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın belirtilmesi gerekmektedir. Yazılı şekil şartının sebebi kefilin sorumlu olduğu miktarı bilerek kefalet sözleşmesinin imzalanmasıdır.
Dava konusu icra takibine dayanak genel kredi sözleşmeleri 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenmiş olmaları itibariyle uygulanması gereken 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için; yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti olarak, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir.
Takip dayanağı genel kredi sözleşmesi 24/01/1995 tarihli olup, sözleşmede yer alan kefaletin geçerliliğine ilişkin şekil koşullarına uygun olup olmadığı, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga BK’nun 484 vd. maddeleri hükümleri gözetilerek incelenmelidir.
Bilindiği üzere 6101 sayılı TBK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1. maddesine göre TBK’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.
6101 sayılı TBK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 7. maddesinde 6098 sayılı TBK’nun derdest davalara uygulanması ile ilgili düzenleme yapılmışsa da bu hüküm 818 sayılı BK’na uygun olarak kurulan kefaletin kamu düzenine aykırı olduğu sonucunu doğurmayacağından somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Takip dayanağı 19/12/2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde kredi limiti toplamda 53.500,00 TL/YTL olarak belirtilmiştir. Mülga BK’nun 484. maddesi hükmü uyarınca kefalet limiti bu sözleşmede açıkça yazılı değil ise de Yargıtay’ın 12.04.1944 tarihli ve 14/13 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetildiğinde genel kredi sözleşmesinin ilk sayfasında söz konusu kredi limiti yazılı olup, bu şekilde borç miktarı belli olduğuna göre davalı kefilin anılan sözleşmedeki kefaletinin geçersiz olduğu ileri sürülemeyecektir (Emsal Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 04/12/2018 tarih ve 2017/4303 Esas 2018/6291 Karar, 20/02/2014 tarih ve 2013/17460 Esas 2014/3325 Karar sayılı ilamları). (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2020/1052 Esas, 2022/830 Karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2019/1905 Esas, 2022/245 Karar sayılı ilamı)
Nihayetinde 818 sayılı Borçlar Kanunun 484. maddesinde kefaletin şartları: yazılı şekilde yapılması, kefilin sorumlu olduğu belirli bir miktarın açıkça gösterilmesi, kefalet edilen geçerli bir borcun olması ve kefilin fiil ehliyetine sahip olması şeklinde söylenebilir. Somut olayda da davalı gerçek kişinin kefalet sözleşmelerinin geçerli olduğuna kanaat getirilmiştir. TBK’nın 583 ve 584 üncü maddelerde kefalet sözleşmesi için geçerlilik şartları belirtilmiş , 818 sy. BK’da olmayan eş rızası getirilmiştir. Sözleşme tarihi itibariyle de ayrıca eşin rızasına yönelik denetime gerek duyulmamıştır.
Hak düşürücü süre yönünden re’sen yapılan denetime göre de, dava konusu kefaletname 1995 tarihli olup, belgede herhangi bir süre sınırlaması bulunmadığından, kefaletin süresiz verildiği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 598.maddesinde, “Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de borcundan kurtulur. Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa, alacaklı için kefaletten doğan özel yararlar saklı kalır. Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Bu hükümlere göre, 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü ve zamanaşımı süreleri eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam edecektir. Ancak bu sürelerin henüz dolmamış kısmı TBK’da öngörülen süreden uzun ise yürürlüğünden başlayarak TBK’da öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü veya zamanaşımı süresi dolmuş olacaktır. Buna karşın bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, TBK’da öngörülen süreden kısa ise eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam edecektir. TBK’da ilk kez öngörülen ve fakat yasanın yürürlük tarihi itibariyle dolmuş olan süre 1 yıldan kısa ise hak sahiplerinin yararlanabileceği ek süre TBK’da ilk kez öngörülen süre kadar olacaktır.
TBK nun Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı kanunun 1. maddesinin son cümlesinde ”…..TBK nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiili ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye TBK nun hükümlerine tabidir.” denilmiştir.
TBK’nun 598/3. maddesinde ”Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak 10 yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.”, 598/4. Maddesinde ise ”Kefalet 10 yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak 10 yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Somut olayda icra takibi, 6098 sayılı TBK’nın 01.07.2012 tarihindenki yürürlüğünden önce başlatılmış olduğundan, kefalet borcunun sona ermesiyle ilgili olarak 6098 sayılı TBK hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Bilindiği üzere, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacakların hesabın kat edildiği tarih itibariyle muaccel hale gelecekleri, muacceliyet için kat ihtarının tebliğine dahi gerek olmadığı, kat ihtarının tebliğinin ancak muhatap borçlu ya da kefiller için takip öncesi temerrüt durumunu etkilediği, öte yandan genel kredi sözleşmesine müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla kefil olan kişilerin asıl borçlu gibi kredi borcundan kefalet tutarları / kefalet limitleri kadar kendi temerrütlerinden hukuken sorumlu bulundukları, bu bağlamda asıl borçlunun genel kredi sözleşmesindeki kredi borçlarını geri ödeyememesi halinde alacaklının pekala müteselsil kefilleri takip ve dava edebileceği konusunda duraksama yoktur.
Dava konusu alacak ile ilgili dava dosyası içinde sunulan belgeler, dilekçeler ve banka kayıtları üzerinde inceleme yapmak suretiyle dava ve takip konusu alacağın ferileri ile beraber doğup doğmadığı ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/12924 E., 2016/4207 Kararıda gözetilerek kefil yönünden temerrüt durumunun kendisinin ayrıca kat ihtarının tebliği ile doğacağı noktasında tereddüt yoktur.
Dava konusu kredi sözleşmelerinin imzalandığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 490.maddesi (6098 sayılı TBK’nun 589/1.md.) gereği kefil, kefalet limiti ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumludur. Kefil asıl borçlunun, asıl borcu ile temerrüt faizi borcundan kefalet limiti kadar sorumludur. Ancak kendi temerrüdü oluştu ise bu aşamadan sonra limit ile sınırlı olmaksızın kendi sorumluluğu başlar. Kefil, takipten önce temerrüde düşürülmemişse hesap kat tarihinden takip tarihine kadar işleyen akdi faizden limiti dahilinde sorumlu olur. Temerrüt için hesap kat ihtarının kefile tebliği şarttır (Yarg. 19. HD. 07/12/2015 tarih, 2015/3357 E. 2015/16301 K. Sayılı kararı). (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2019/1207 Esas, 2021/1602 Karar sayılı ilamı)
Dosya kapsamına göre, davacı bankanın kefile yönelik kat ihtarının tebliğine yönelik tebligatın muhatap davalının gösterilen adresinin yetersiz olması, fabrika ve şirket ismi olmadığından ve muhatabın ismen tanınmaması nedeniyle tebligatın çıkış merciine 16.09.2009 tarihinde İADE edildiği anlaşılmaktadır. Kredi sözleşmesinden kaynaklı borcun ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından borçlulara gönderilen hesap kat ihtarı davalıya tebliğ edilememiştir. İİK’nun 68/b maddesi “Borçlu cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir. İİK’nun 68/b maddesi sadece sözleşmedeki asıl borçlu yönünden uygulanabilir, davalı kefil yönünden uygulanamaz. Bu nedenle davalıya davacının hesap kat ihtarı usulüne uygun olarak tebliğ edilemediğinden davalının temerrüdünün icra takip tarihi itibariyle oluştuğunun kabul edilerek borç miktarının hesaplanması gerekmekte olup, dosya kapsamındaki hesaplama da bu tespit ile yapılmıştır.
Dosya içeriğine göre, dava dışı kredi lehtarı lehine (11) adet teminat mektubunun ödenmeyen 3’er aylık devre komisyonları, gecikme faizleri ve bunun ferileri ile ödenmesine yönelik hesabın kat edildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında bulunan ve hükme esas alınmayan 16.05.2021 tarihli kök rapor ve ek raporlarda mektupların iade edildiği 10.04.2007 ile kat tarihi 10.09.2009 aralığında hesaplamış olduğu devre komisyonları hak edilmeyen hesaplamaya dayandığı, hesap kat ihtarıyla talep edilen alacağı teyit ettikten sonra, hesap kat tarihi ile takip tarihi aralığında işleyen faiz ve fer’ilerini hesaplayıp anaparaya eklenmek suretiyle takip tarihi itibariyle talep edilebilecek alacağı belirlemesi gerekirken, hesap kat tarihi itibariyle hesaplama yapılmış olması nedeniyle de, dosya kapsamında alınan önceki raporların hüküm vermeye elverişli olmaması ve hesaplamaların düzensiz ve açık ayrıca mahkeme denetimine açık olmaması nedeniyle; dosya Banka Emekli Müdürü Bilirkişisi …’e tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 24.01.2023 tarihli bilirkişi raporu dosyaya kazandırılmıştır. Rapor içeriğine göre Mülga … A.Ş. tarafından Dava DIŞI kredi lehtarı …TİC. A.Ş. lehine kesin ve süresiz olarak verilen dökümü yapılan 11 adet teminat mektuplarını muhatabı/ları kurumlar tarafından tazmin, iade ya da hükümsüz kaldığına ilişkin geçerli bir belge ibraz edilinceye kadar sözleşmesel olarak 3’er aylık devreler halinde komisyon tahakkuk ettirilip bunun %5 gider vergisi ile birlikte tahsil edilmesi gerektiği, iade edildikleri tarihlere kadar yani iadeleri öncesi 2002-2007 döneminde tahakkuk eden 3’er aylık devre komisyonları gününde ödenmediği için davacı bankanın devre komisyonları ile birliktte bunların gecikme faizi ve %5 BSMV’ilerini tahsil etme yetkisi/hakkı bulunduğu denetime açık rapor ile tespit edilmiştir.
Faiz hesabı yönünden 24.01.2023 tarihli bilirkişi raporunda bankacı bilirkişi tarafından yapılan isabetli hesaplamaya göre, kat tarihinden temerrüt tarihine kadar ki akdi faiz miktarı hesaplanarak, takip talebi tarihi itibariyle 32.322,34 TL alacak hesaplanmıştır. Öyle ki dava konusu kredi ve kefalet tarihi itibariyle 6762 sayılı TTK m.8 uyarınca da ticari iş niteliğindeki kredide faiz oranlarında serbestisi bulunduğu, tarih itibariyle faiz sınırlamasına ilişkin TBK 88 ve 120 maddelerinin yürürlükte olmadığı, yine 6098 ile düzenlenen genel işlem şartlarına yönelik denetimin yapılamadığı, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi kapsamında bankaca uygulanan akdi faizin kât tarihi itibariyle %55 olduğu, sözleşmenin 57.maddesi gereğince davacı bankanın akdi faizin %70 ilavesi suretiyle temerrüt faizi talep ve dava hakkı bulunduğu, talep edebilecek temerrüt faizi oranının da %93,50 olduğu görülmekle bilirkişi tarafından yapılan denetime açık hesaplamaya itibar edilmesi gerekmiştir. (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2019/1440 Esas, 2021/1565 Karar sayılı ilamı)
Davalı tarafından cevap dilekçesinde dava konusu alacağın fon alacağı olmadığından bahisle zamanaşımı defi ileri sürülmüştür.
5411 sayılı Bankacılık Kanun’un 132/8. maddesi;
“Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın alacaklarının devralınması halinde bu alacaklar, devir tarihi itibarıyla Fon alacağı haline gelir ve bu alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilir” düzenlemesini içermektedir.
21.06.2001 tarihli, 24439 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 15.06.2001 tarihli ve 346 sayılı “…. A.Ş. ve … A.Ş. tüm aktif ve pasifi ile … A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmesine ve … A.Ş.’nin de temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin 4389 sayılı Bankalar Kanunun 14. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarına ve 18. maddesine istinaden … devredilmesine …” konulu kararıyla … A.Ş. (… A.Ş. ve … A.Ş.) …’ye devredilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun … tarihli ve … nolu kararına göre … Bankası T.A.Ş., … A.Ş. ve … A.Ş.’nin … A.Ş. ile birleşmesine karar verilmiş olup, 05.04.2002 tarihinde … A.Ş., … Bankası T.A.Ş. ve … A.Ş.’ne … A.Ş. bünyesinde devren birleşmiştir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 26.09.2002 tarihli ve … nolu kararına göre … A.Ş. … A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmiştir.
5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 109. maddesi hükmü çerçevesinde, Fon Kurulunun 07.12.2005 tarihli ve 515 sayılı kararı ile … A.Ş. ana sözleşmesinin; 2. maddesinde belirtilen unvanı: “… A.Ş.” olarak değiştirilmiştir. Söz konusu unvan değişikliği 19.12.2005 tarihli ve 6455 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanarak ticaret siciline tescil ve ilan edilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı bankaya devredilen … T.A.Ş. Alacağın fon alacağı olduğu noktasında bir tereddüt bulunmamaktadır. (HGK 2019/(19)11-201 Esas, 2022/354 Karar sayılı ilamı)
Fon alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle getirildiği için söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte henüz zamanaşımı süresini doldurmamış tüm Fon alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzamıştır. Dolayısıyla, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’ ndan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi, anılan Kanun’a eklenen ek 3. maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinden itibaren yirmi yıla uzamıştır.
01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesinde de mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun ek 3. maddesine benzer bir hükme yer verilerek 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu düzenlenmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, … Bankası Fon Yönetim Kurulu kararına istianeden tüm aktif ve pasifleriyle birlikte … çatısı altında birleştirildiği, …’nin 2002 yılında aldığı kararlar sonucunda da tüm aktif ve pasifleriyle birlikte … devredilmiş olmakla davacı bankanın … kapsamında olmasından ötürü 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141.maddesi gereğince Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zaman aşımı süresi 20 yıl olduğundan genel kredi sözleşmesi ile ilgili icra takibinin de 17.02.2010 yılında başlatıldığı dikkate alındığında, 20 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından davalı vekilinin zamanaşımı süresinin dolduğuna ilişkin defiine itibar edilmemiştir.
Taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin incelenmesinde; teminat mektubunun ödenmeyen 3’er aylık devre komisyonları hakkında; sözleşme hükümlerinin incelenmesinde, beher teminat mektubu bankaya iade edilip kayıtlardan terkin edilinceye kadar davacının 3’er aylık devreler halinde komisyon tahakkuk ettirilip bunu %5 gider vergisi (BSMV) ile birlikte tahsil etme hakkı bulunduğu; ayrıca da banka teminat mektubunun bankaya iade edilmediği sürece bankanın teminat mektubundan kaynaklı riski devam ettiğinden banka komisyon almaya devam edecektir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2019/2163 Esas, 2021/1379 Karar sayılı ilamı) Bu haliyle de denetime elverişli bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 24.01.2023 tarihli rapor uyarınca, Davacı/alacaklı banka (Mülga … A.Ş) ile DAVA DIŞI kredi lehtarı asıl borçlu …TİC. A.Ş. arasında Genel Kredi Sözleşmeleri akdedildiği, bahse konu işbu sözleşmeyi davalı kefilinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalanmış oldukları, anılan sözleşme kapsamında kullandırılan teminat mektuplarının iade edilmeden önceki mer’i oldukları dönemde (2002-2007) tahakkuk eden 3’er aylık devre komisyonları, bunun gecikme faizi ve BSMV’den dolayı davalı kefilin sorumlu oldukları davalı/kefilin sözleşmede gösterilen kefalet limitleri toplamının 53.500,00 YTL ile sınırlı olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan asıl alacak miktarı 25.418,88-TL’nın kefalet limitinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davalı kefilin kefalet limitiyle sınırlı olmaksızın sorumlu olduğu, asıl alacak tutarı 25.418,88 TL tamamen tahsil edilinceye kadar yıllık 93,5 oranında işleyecek temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden %5 gider vergisi (BSMV) ile birlikte istenilebileceği, somut ihtilafta taraflarca kararlaştırılan ve bilirkişi tarafından hesaplamaya esas alınan faiz oranları ile yapılan hesaplamanın yargı denetimine açık ve somut kredi ilişkisi ile uyumlu olduğu anlaşılmakla; davalının … 31. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı (eski Esas … 6. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı) dosyasına vaki itirazlarının kısmen iptaline, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı Akın Eraydın yönünden takibin 25.418,88-TL asıl alacak, 6.213,50-TL işlemiş faiz, 310,68-TL BSMV ve 379,28-TL olmak üzere toplam 32.322,34-TL için ve asıl alacak olan 25.418,88-TL’ye takip tarihinden itibaren %93,5 oranında temerrüt faizi ve faizin %5’i gider vergisi yürütülmek suretiyle devamına, davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine,, dair karar vermek gerekmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2021/3214 Esas, 2021/7424 Karar sayılı ilamı) Taraflar arasındaki ilişkiden dava dışı kredi lehtarı şirket lehine (11) adet kesin ve süresiz teminat mektubu verilmiş olduğu ve komisyon bedelleri doğduğu anlaşılmakla nakdi alacak miktarı olan 32.322,34-TL’nin %40’ı oranında inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
Hükmedilen 32.322,34-TL’nin %40’ı oranında inkar tazminatına hükmedilmesinin gerekçesi ise; 2004 sayılı İİK m. 67/2 hükmünde yer alan ”yüzde kırkından” ibaresi, 02/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile ”yüzde yirmisinden” şeklinde değiştirilmiştir. 6352 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile İİK’ya eklenen Geçici 10. maddeye göre ”Bu kanunun ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılan takip işlemleri hakkında değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına devam edilir.” Geçici 10. maddedeki “takip işlemleri” ibaresini takip talebi olarak anlamak gerekir. Bu durumda 6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 05/07/2012 tarihinden önce yapılmış olan icra takipleri üzerine açılan ve açılacak olan itirazın iptali davalarında icra inkar tazminatı asgari %40 olarak, 05/07/2012 tarihinden sonra yapılan icra takipleri üzerine açılacak itirazın iptali davalarında ise icra inkar tazminatı asgari %20 olarak uygulanacaktır. Somut olayda icra takibi 17.02.2010 tarihinde başlatılmış olup, 6352 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile İİK’ya eklenen Geçici 10. madde uyarınca, yukarıda izah edilen gerekçelerle icra inkar tazminatının koşullarının oluştuğu değerlendirildiğinden, davacı lehine %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. (Yargıtay 11. HD’nin, 16/11/2017, E. 2016/3292, K. 2017/6271 tarih ve sayılı kararı) ((İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2018/392 Esas, 2019/107 Karar sayılı ilamı, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 2020/1817 Esas, 2021/1802 Karar sayılı ilamı)
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın kısmen kabulü ile,
-Davalının … 31. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı (eski Esas … 6. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı) dosyasına vaki itirazlarının kısmen iptaline, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı … yönünden takibin 25.418,88-TL asıl alacak, 6.213,50-TL işlemiş faiz, 310,68-TL BSMV ve 379,28-TL olmak üzere toplam 32.322,34-TL için ve asıl alacak olan 25.418,88-TL’ye takip tarihinden itibaren %93,5 oranında temerrüt faizi ve faizin %5’i gider vergisi yürütülmek suretiyle devamına, davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan hükmedilen 32.322,34-TL nin %40’ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
3-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine
4-Kabul edilen dava değeri (32.322,34-TL) üzerinden alınması gereken 2.207,93 TL harç davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 149,50 TL posta, tebligat, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.149,50 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 1.025,35 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafından yargılama nedeniyle yapılan posta, tebligat, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.000,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 216,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ uyarınca belirlenen 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
8-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ uyarınca belirlenen 3.912,21 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
9-6183 sayılı Kanuna göre dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin tarafların haklılık durumlarına göre;
a) 1.177,44 TL’sinin davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
b) 142,56 TL’nin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
10-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.14/02/2023

Katip

Hakim