Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/524 E. 2022/853 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/524 Esas
KARAR NO : 2022/853

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/09/2020
KARAR TARİHİ : 20/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında … Markalı Jeneratör grubunun/gruplarının satımı için sözleşme imzalandığını, 14.03.2018 tarihli satış sözleşmesi ile KDV dahil 44.250,00 Avro’nun, müvekkili şirkete ödenmesi yönünde anlaşıldığını, sözleşmeye istinaden davalı/borçlu tarafından müvekkili şirkete 25/05/2018 keşide tarihli, … keşide yerli ve 73.400,00 TL bedelli, 25/06/2018 keşide tarihli, Mersin keşide yerli ve 73.400,00 TL bedelli, 25/07/2018 keşide tarihli, … keşide yerli ve 73.400,00 TL bedelli çekler tanzim edilerek verildiğini, taraflar arasındaki sözleşme Avro üzerinden kurulduğunu, davalı/borçlu tarafından ödemelerin TL üzerinden gerçekleştiğini, müvekkili şirket tarafından vadesinde ödenen çeklerin Avro ya çevrilmesi suretiyle cari hesap çıkarılarak davalının müvekkili şirkete 4.414,78 Avro kur farkı borcu olduğunun tespit edilmiş olduğunu, her ne kadar davalıya, bakiye borcun ödenmesi talebinde bulunulduğu ve söz konusu borcun ödenmemesi halinde yasal yollara başvurulacağı bildirilmiş olsa da, davalı şirket tarafından söz konusu borcun ödemesinin gerçekleştirilmemiş olduğunu, itirazın iptalini, %20 sinden az olmayacak şekilde icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca müvekkili şirket, 44.250 Avro olan satış bedelini 25.05.2018, 25.06.2018, 25.07.2018 tarihli çekleri 14.03.2018 tarihinde, davacı şirket’e teslim ederek ödemeyi gerçekleştirildiğini, sözleşme ve çeklerin teslim tarihinde, 1 Avro’nun bedeli 4,70 TL olmasına rağmen sözleşmenin 7. Maddesine göre Avro 4,97620 “tahmin edilerek”; müvekkili şirket bu bedel üzerinden çeklerini teslim ederek ödemeyi yaptığını, davacı şirket, sözleşme sırasında kuru yüksek tutarak kur farkından doğacak riskleri peşinen tahsil ettiğini, bu tarih itibariyle ödemenin gerçekleştiğini, borcun sona erdiğini, sözleşmenin 8. maddesinde “Faturanın tanzim tarihi ile ödeme tarihi arasındaki döviz alış kurlarının farklı olması halinde kurda artış olması halinde satıcı alıcıya fatura düzenleyecektir.” denildiğini, satıcı, davacı kur farkından dolayı müvekkili şirket’e fatura düzenlendiğini, tahsilatını peşin yapmış olduğunu, davacı şirket ile yapılan sözleşme uyarınca müvekkili şirket borcunu ödediğini, davacı şirketin, 11.06.2020 tarihinde gönderdiği mutabakat metninde bakiyenin 0.00 olduğunun belirtilmiş olduğunu, davanın reddini, icra takip talebinin %20’sinden aşağı olmamak üzere; davacı şirketin, müvekkili şirkete tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe
Dava, taraflar arasındaki ticari satım ilişkisi kapsamında kur farkı alacağının tahsiline yönelik başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
… 20. İcra Müdürlüğünün…Esas sayılı takip dosyası celbedilerek incelendiğinde, davacı şirket tarafından 4.414,78 Euro kur farkı alacağı için başlatılan ilamsız takibe davalı borçlunun süresinde itirazı üzerine takibin durdurulmuş olduğu, icra dosyası içeriğine göre borçlu tarafından tebliğ için gider avansı yatırılıp itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmemiş olduğundan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu görülmüştür.
Davalı tarafça sunulan cevap dilekçesi içeriğinde, kur farkı alacağına dayanak sözleşme ilişkisi inkar edilmemiş olup, sözleşme ile belirlenen döviz cinsi ödemenin 25.05.2018 ,25.06.2018, 25.07.2018 tarihli çekleri 14.03.2018 tarihinde teslim ederek ödemenin yapıldığı, sözleşmeden dövizin TL karşılığının dahi belirlendiği, sözleşmenin 8.maddesine aykırı olarak fatura kesilmeden kur farkı talep edildiğinden ve davacı tarafça 11.06.2020 tarihinde gönderilen mutabakat metninde bakiye borçlarının bulunmadığından, davanın reddine yönelik savunma yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlendiği iddia edilen faturalardan kaynaklı cari hesap alacağı iddiasına dayalı olduğundan ticari defterlerin delil niteliği ve tacirler arası fatura tanzim delil niteliği hakkında mevzuat düzenlemeleri uyarınca uyuşmazlığın tahlili gereklidir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4).
Davalı defterlerinin talimat yoluyla incelenmesinden sonra, dosya Bilirkişi … ve …’a tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 15.09.2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; Taraflar arasındaki borç ilişkisinin kalmadığını gösterir mahiyette 31.03.2020 tarihinde imzalanmış olan mutabakatın kabulü halinde davacının 22.06.2020 takip tarihi itibari ile davalıdan herhangi bir alacağı bulunmadığının kabulünün gerekeceği, Diğer taraftan taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında yapılan satış ve ödemelerin değerlendirilmesi durumunda ise davacının davalı taraftan takip talebinde de belirtildiği üzere 22.06.2020 takip tarihi itibari ile 4.414,78 Euro asıl alacaklı olacağı, Takip talebi ile karşılaştırıldığında herhangi bir fazla talebin söz konusu olmadığı, Bu itibarla takibin 4.414,78 Euro üzerinden devamı ile davalının mütemerrit olduğu nazara alınmak suretiyle 22.06.2020 takip tarihinden itibaren talep doğrultusunda davacı asıl alacağı 4.414,78 Euro’suna 3095 Sk. nun 4489 SK. nun ile değişik 4/a maddesi gereğince birer yıllık dönemler itibariyle vadeli USD doları ve Euro hesaplarına Devlet Bankalarınca uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden kademeli olarak basit usulde (3095 SK. m.3) temerrüt faizi yürütülmesinin gerektiği, şeklinde alternatifli hesaplama yapıldığı tespit edilmiştir.
Taraflarca imzalanan ve içeriği inkar edilmeyen sözleşmeye göre ödeme planının 25.05.2018 14.750,00 euro karşılığı 73.400,00 tl çek, 25.06.2018 14.750,00 euro karşılığı 73.400,00 tl çek, ödeme 25.07.2018 14.750,00 euro karşılığı 73.400,00 tl çek ile yapılmasının kararlaştırıldığı ve yine sözleşmenin 7.maddesine göre; çek ile yapılan ödemelerin mahsubu ve 8.madde ile kar farkı alacağının faturalandırılması gerekliliği hususlarında irade uyuşmasının 14.03.2018 tarihinde taraflar arasında imza altına alınmış olduğu belirlenmiştir.
Mali bilirkişi defter inceleme rapor içeriğine göre, davalının çek ödemelerinin her iki taraf defterlerinde uyumlu olarak bulunduğu, açık hesabın davalı aleyhine oluşmadığı; ihtilafın ise davacının daha sonra talep ettiği kur farkı alacağına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 94.maddesinde;
“(1) Sözleşme veya ticari teamül uyarınca, belirli hesap devreleri sonunda devre hesabı kapatılır ve alacak ile borç kalemleri arasındaki fark belirlenir.
(2) Hesap devresi hakkında sözleşme veya ticari teamül yoksa, her takvim yılının son günü taraflarca hesabın kapatılması günü olarak kabul edilmiş sayılır. Saptanan artan tutarı gösteren cetveli alan taraf, aldığı tarihten itibaren bir ay içinde, noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza içeren bir yazıyla itirazda bulunmamışsa, bakiyeyi kabul etmiş sayılır.” hükmü düzenlenmiştir.
Davalı tarafça dosya içeriğine sunmuş olduğu … TİC. A.Ş. tarafından düzenlenmiş olan mutabakat mektubunda; “İŞ bu mutabakat mektubu imzalanarak bir ay içerisinde iade edilmediği takdirde TTK 94. Maddesi gereğince bakiyenin aynen kabul edilmiş sayılacağı, “cari hesabın 31.03.2020 tarihindeki 00,00 EUR/TRY/USD Borç – Alacak bakiyesi ile mutabık olduğumuzu teyit ederiz.”” şeklinde mutabık kalınarak imza altına alınmış olduğu belirlenmiş; bilirkişilerce de bu mutakabata üstünlük tanınarak rapor içeriğinde değerlendirme yapılmıştır.
Taraflar arasında 6102 sayılı TTK’nın 89.maddesinde tanımlandığı şekliyle cari hesap sözleşmesi olmadığı, tarafların birbirlerinden olan alacak- borçlarını açık-işleyen hesap şeklinde tuttukları hesaplarda takip ettikleri ve bu hesabın cari hesap şeklinde ifade edildiği anlaşılmaktadır. Tarafların cari hesap olarak ifade ettikleri hesapları 6102 sayılı TTK’nın 89.maddesinde yazılı teknik anlamda bir cari hesap sözleşmesi olmayıp, açık hesap şeklinde çalışılan hesaplardır. Bu anlamda açık hesapların kat edilmesi ve mutabakat sağlanması doğrudan somut davaya etkili bulunmamıştır. Her ne kadar dosya kapsamına sunulan bilirkişi rapor içeriğinde davacı tarafça 11.06.2020 tarihinde gönderilen mutabakat metninde bakiye borçlarının bulunmaması davacı aleyhine yorumlanmış ise de taraflar arasında ticari alım satım ilişkisi olduğu, icra takibinin dayanağı olan cari hesap olarak adlandırılan açık/işleyen hesabın denetimine göre, davalının kayıtlarının sıfır bakiye vermesi davalının davacıya borçlu olmadığını göstermemektedir. Ayrıca ve özel olarak davacının cari hesaptan bağımsız olarak talep ettiği kur farkı alacağına yönelik de irdeleme yapılması gerekmiştir. Bu husus ise hukuksal değerlendirme kapsamında kaldığından ayrıca bilirkişi heyetinden ek rapor tanzimine gerek görülmemiştir.
Kural olarak yabancı para üzerinden yapılan alım satımlarda Vergi Usul Kanunu hükümleri gereğince faturaların Türk Lirası üzerinden düzenlenme zorunluluğu bulunduğundan faturalarda belirtilen yabancı paranın Türk Lirası karşılığı kur gözetilerek fatura tarihlerinde ödeme yapılmayıp daha sonra Türk Lirası ile ödeme yapılması durumunda kur farkı istenebilir.
Taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan bedel yabancı para cinsinden olup, davacı alacağının tahsili için davalı tarafından verilen çekleri teslim almış olmakla çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep etmesi artık ancak açık sözleşme hükümleri bulunması halinde mümkündür. Öyle ki taraflar arasındaki sözleşme de kur farkına ilişkin bir anlaşma var ise işbu kur farkı talebi açıkça davacının kur farkına yönelik fatura kesme şartına bağlanmıştır. Her ne kadar sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin bir belge niteliğinde bulunsa da taraflarca açıkça sözleşmenin 8.maddesine ile kur farkı alacağının doğmasına yönelik olarak fatura kesilmesine yönelik bir irade uyuşması söz konusudur. Tarafların kur farkı alacağının doğumu serbestçe fatura şartına bağlamalarında yasal bir engel bulunmamaktadır. (TBK m.26)
Taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayalı satış faturaları bulunmaktaysa da, cari hesaplarda herhangi bir kur farkı faturası kaydına rastlanmadığı gibi davacının kur farkı faturası kesildiğine dair bir iddiası da bulunmamaktadır.
Kur farkı alacağına yönelik Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2018/965 Esas, 2019/5447 Karar sayılı ilam içeriğine göre “… Dava kur farkı alacağından kaynaklanmaktadır. Kur farkına esas olan faturalar incelendiğinde, satılan malların döviz karşılığının gösterildiği ve bu nedenle ödeme tarihlerine göre kur farkı istenebileceği anlaşılmaktadır. Ancak malın geri iadesi suretiyle yapılan ödemeler ile çek keşide edilmek suretiyle yapılan ödemelerde kur farkı istenemez. Bono ile yapılan ödemelerde ödeme tarihi, havale ve elden yapılan ödemelerde ise makbuz ve havale tarihi itibariyle kur farkı doğuyorsa bu fark istenebilir…” şeklinde içtihata da dikkat çekmek gerekir.
Bu haliyle, taraflar arasındaki sözleşmede döviz borcunun çek ile ödenmesinin kararlaştırıldığı, ödemenin her iki taraf defterlerinde yer aldığı sabit olup, çek keşide edilmek suretiyle yapılan ödemelerde kur farkı dahi istenemeyeceği, bunun aksine yönelik anlaşmanın da mümkün olduğu, taraflarca imzalanan sözleşmenin 7.maddesinin aksine anlaşma olarak değerlendirilebileceği, bu kez de davacı tarafça aynı sözleşmenin 8.maddesine aykırı olarak çek ödemelerini sözleşmede belirlenen kur karşılığı olarak kabul ettikten sonra, ayrıca bir fatura düzenlemeksizin talep ettiği, taraflarca açıkça sözleşmenin 8.maddesine ile kur farkı alacağının doğmasına yönelik olarak fatura kesilmesine yönelik bir irade uyuşması olduğu, yine taraflarca 8.maddede kur farkı faturalarının kesilmesinden açık hesabın denkleştirilmesine yönelik de anlaşma olduğu, davacı tarafça fatura kesilmediği gibi yine bu dönemde de kur farkı talebi ya da faturası olmaksızın açık hesabın 11.06.2020 tarihinde gönderilen mutabakat metninde bakiye borçlarının bulunmaması şeklinde gönderisi ile artık kur farkı alacağı talep edilmeyeceğine yönelik alıcı tarafta makul bir beklenti yaratıldığı, davacının çek ödemelerini kabul ettikten sonraki dönem için bağlayıcı sözleşme hükümlerine riayet etmeksizin davalı aleyhine fatura ve cari hesaba dayanmaksızın döviz cinsinden takip başlatmış olduğu, her ne kadar teknik anlamda cari hesap ilişkisi olmasa da açık hesabın davacı tarafça mutabakatla kapatılmasından hemen sonra kur farkı talebinin açıkça sözleşmenin 8.maddesine aykırı nitelik taşıdığı gibi TMK m.2’den kaynaklı tamamlayıcı nitelikteki çelişkili davranış yasağına da aykırılık teşkil ettiği kanaati ile davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
Davanın esastan reddine yönelik karar uyarınca, davacının icra inkar tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine; kötüniyet tazminatı, itirazın iptali davasına konu edilmiş bir alacağın mevcut olmadığının tespit edilmesi ve alacaklının da kötüniyetli olarak icra takibi başlatmış olmasının anlaşılması halinde borçlu lehine hükmedilebilecek bir tazminat olup, alacaklının icra takibinde kötü niyetli olduğunun iddia eden borçlu tarafça kanıtlanması gerekeceğinden, somut olayda, davacının kötü niyetli olduğunun ileri sürülemeyeceği ve davacının kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden, davalının kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın reddine,
2-Davacının icra inkar tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
3-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
4-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harçtan başlangıçta peşin alınan 505,58 TL’nin harcın mahsubu ile fazladan alınan 424,88 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE.
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 9.200,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
9-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.20/12/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır