Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/517 E. 2021/676 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/517 Esas
KARAR NO : 2021/676

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/09/2020
KARAR TARİHİ : 19/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Davalı borçlu ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişkilere istinaden müvekkili şirket davalıdan 59.023,17-TL alacaklı olup söz konusu alacağın 55.413,53-TL’ si senede dayanmaktayken 3.610,17-TL’ si fatura alacağına ilişkin olduğunu, borca konu ilişkin davalı taraftan … 57. Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname ile ödeme talep edildiğini, borçlunun müvekkili şirkete olan cari hesap alacağına dayanan 3.610,17-TL borcun ödenmemesi üzerine … 28. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile borçlu aleyhine 06/08/2020 tarihinde icra takibi başlatıldığını, borçlu söz konusu itirazında herhangi bir borcu bulunmadığını, hiçbir belge ve delil göstermeksizin iddia ederek takibin durdurulmasına neden olduğunu, icra takibine itiraz edildikten sonra iş bu davayı ikame etmek üzere 02/09/2020 tarihinde dava şartı olan arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, görüşmeler sonucunda anlaşılamadığını, borcun borçluya ait olup olmadığının tespiti için yapılacak incelemelerin ardından borcun kesinleşmesinin önünde bir engel kalmayacağını, haksız itirazların kaldırılarak takibin devamına karar verilmesini, borçlunun kötü niyetli itirazının iptalini, takibin devamını, borçlunun borç miktarının %20′ sinden aşağı olmayacak şekilde icra inkar tazminatı ödemesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dava dilekçesi ile özetle; Davacının iş bu davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığını, davanın bu usuli eksiklik nedeniyle reddi gerektiğini, davacının faturalara konu edimlerinin eksik ifa etmesi sebebiyle tanzim ettiği faturalardan davalı tarafın borcunun doğduğunun kabul edilemeyeceğini, sözleşmeye konu edimler gereğince ifa edilmediğini, müvekkili şirketin davacı şirkete karşı borcu bulunmadığını, müvekkili şirket lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddini, davacının müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi talebinin reddini, davacının haksız hukuka aykırı kötü niyetli icra takibi nedeniyle müvekkili şirket lehine icra takibi bedelinin %20′ sinden aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatı takdirini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Bilirkişi SMMM … tarafından mahkememize sunulan 25/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle: ” Gerek İcra dosyası, gerekse dava dosyası içeriği, davacı ve davalı şirketlerin ticari defter ve belgeler üzerinde yaptığım inceleme ve değerlendirme sonuçları aşağıda arz edildiğini, Davacı şirkete ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde TTK hükümlerine göre usulüne uygun yapıldığı, dolayısı ile sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, TIK. 21 maddesi uyarınca, Davalı Şirketin faturalara itiraz etmediği, dolayısıyla faturaları kabul etmiş sayılacağı, Davacı Şirketin Ticari Defter kayıtlarına göre; Takip tarihi olan 06.08.2020 itibariyle 59.023,17 TL alacağının bulunduğu, Davacı/Alacaklı Takip talebinde 3.610,17 TL Cari Hesap alacağı talep etmiş olduğu, Talebe bağlılık ilkesi gereğince 3.640,17 TL Cari Hesap alacağı talep edebileceği, Takip tarihi olan 06.08.2020 itibariyle 59,79 TL İşlemiş Faiz Miktarı hesaplanmıştır. Davacı/Alacaklının takip talebinde talep etmiş olduğu İşlemiş Faiz Miktarı ile aynı olduğu, $ Davalı şirkete ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde TTK hükümlerine göre usulüne uygun yapıldığı, dolayısı ile sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, 6. Davalı Şirketin Ticari Defter kayıtlarına göre; Takip tarihi olan 06.08.2020 itibariyle, Davacı Şirkete 3.044,64 TL borcu bulunduğu, Dava dilekçesinde sözü edilen faturaların davacı ve davalı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, Taraflar arasındaki hesap farkı iade senet kaydından kaynaklandığı, ” sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlendiği iddia edilen faturalardan kaynaklı cari hesap alacağı iddiasına dayalı olarak … 28. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı icra takip dosyasına borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
… 28. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı takip dosyası celbedilerek incelendiğinde, davacı şirket tarafından 3.669,96-TL cari hesap alacağı için başlatılan ilamsız takibe davalı borçlunun süresinde itirazı üzerine takibin durdurulmuş olduğu, icra dosyası içeriğine göre borçlu tarafından tebliğ için gider avansı yatırılıp itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmemiş olduğundan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu görülmüştür.
Davalı şirket vekilinin davayı kabul ettiklerini içerir dilekçesi özetle: İş bu davada karşı tarafla anlaşmaya varıldığını, davacı tarafla yapılan protokol kapsamında, davayı kabul ettiklerini, dosya da mevcut olan vekaletnamede kabul yetkilerinin bulunduğunu, açılan davayı kabul ettiklerini bu yönde karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLİMESİ VE GEREKÇE
Davaya son veren taraf işlemleri olan feragat, kabul ve sulh, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 307 ilâ 315. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tasarruf ilkesinin bir sonucu olarak davaya son veren taraf işlemleri hüküm kesinleşinceye kadar yapılabilir. Bir başka ifade ile taraflar davayı kabul ederek ya da davadan feragat ederek veya sulh sözleşmesi yaparak yargılamanın her aşamasında ve hatta kanun yollarında herhangi bir hükme gerek kalmaksızın davayı sona erdirebilirler. Ancak bu işlemler vekil tarafından yapılacaksa vekilin vekâletnamesinde özel yetkinin bulunması gerekir (HMK m. 74).
Davadan feragat, davayı kabul ve sulh, içerikleri itibariyle birer maddi hukuk işlemi olmakla birlikte, yapılış şekli itibariyle birer usulü işlemdir. Bu nedenle söz konusu işlemler bir taraftan maddi hukuk anlamında uygulama imkânı bulan iradeyi bozan hâllere dayanılarak iptal edilebilirken, diğer taraftan kesin hüküm gibi sonuç doğurmaktadır.
Davayı kabul HMK 308.maddesinde düzenlenmiştir. HMK 308.maddesinde; “kabul , davacının talep sonucuna davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Davayı kabul , dilekçe ile veya yargılama sırasında ( duruşmada ) sözlü olarak yapılır.( HMK 309/1.md) Davayı kabul için yasanın öngördüğü bu şekil , geçerlilik şartıdır. Başka bir deyişle , davayı kabul davaların mahkemeye karşı yaptığı (yazılı veya sözlü) tek taraflı bir irade beyanı ile olur ve tamamlanır. Bu kabul beyanının ayrıca davacıya da ulaşması (davacı tarafından öğrenilmesi), kabulün tamamlanması için şart değildir. Davayı kabul, davalının tek taraflı açık bir irade beyanı ile yapıldığından ve tamamlandığından, kabulün geçerliliği için , bunun davacı tarafından onaylanmasına, davacının kabule rıza göstermesine gerek yoktur.
Kabul beyanının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 308.maddesinde kabul; davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir şeklinde tanımlanmıştır.
Kabul davalının mahkemeye hitaben yaptığı tek taraflı bir irade beyanı ile olur ve tamamlanır. Bu nedenle, kabul beyanının mahkemeye ulaşması yeterlidir.
Kabul halinde yargılama giderinin kime yükleneceği konusu ise aynı Kanun’un 312. maddesinde düzenlenmiş; maddenin 1.fıkrasında, “Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir.” hükmü yer almıştır.
Kural bu olmakla birlikte maddenin 2.fıkrasında da, “davayı kabul eden tarafın yargılama gideri ile sorumlu tutulmayacağı haller” sıralanmıştır.
6100 sayılı HMK ‘nun 312/2 fıkrasında yer alan;“Davalı, davanın açılmasına kendi hal ve davranışı ile sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında davcının talep sonucunu kabul etmişse yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmez.” hükmü dikkate alındığında, davalının yargılama giderinden sorumlu tutulmaması için iki şartın bulunması ve bu şartların, anılan hükümde “ve” bağlacı ile birleştirildiğine göre, birlikte gerçekleşmiş olması gereklidir.
Yargılama giderinden sorumlu olmak istemeyen, kabul eden tarafın böyle bir neticeden istifade edebilmesi için bu iki şartın da hadisede tahakkuk etmesi lazımdır.
Şartların bir tanesinin gerçekleşmemesi halinde davalının yargılama giderinden sorumlu tutulması gerekir. Örneğin, hal ve tutumuyla ve mahkeme dışında muhatap olduğu taleplere menfi cevap vermek suretiyle alacaklının hakkını vermeye yanaşmamış olan borçlu dava ile karşılaştığı vakit ilk celsede davacının davasını kabul etse dahi masrafı muhakemeden kurtulamaz (Postacıoğlu,a.g.e, s. 481).
Şu hale göre, davalının hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması ilk koşul olup; bununla birlikte gerçekleşmesi gereken ikinci koşul ise, davalının, ilk celsede davacının iddiasını kabul etmesidir.
Somut olayda; davalı şirket vekilinin davayı kabul ettiklerini içerir dilekçesi ile huzurdaki davada karşı tarafla anlaşmaya varıldığını, davacı tarafla yapılan protokol kapsamında, davayı kabul ettiklerini, dosya da mevcut olan vekaletnamede kabul yetkilerinin bulunduğunu, açılan davayı kabul ettiklerini bu yönde karar verilmesini talep ettiği, kabul eden taraf vekilinin vekaletnamesinde kabul yetkisinin tanındığı, kabul beyanın ön incelemeden sonra olması da dikkate yargılama giderlerine mahkum edilmemesine yönelik yasal şartların somut olayda oluşmadığı, davalı tarafın kabul beyanı ile davacının talep sonucuna tamamen muvafakati nedeniyle davanın, davalının HMK 308.maddesi gereğince kabul beyanı nedeniyle kabulü ile davalının … 28. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyasında yapmış oldukları itirazının iptaline, takibin aynı koşullarda devamına, alacak likit ve itiraz haksız olduğundan alacak miktarı olan 3.669,96 TL’ nin %20′ si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın, davalının HMK 308.maddesi gereğince kabul beyanı nedeniyle KABULÜ ile
-Davalının … 28. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında yapmış oldukları itirazının iptaline, takibin aynı koşullarda devamına,
-Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan alacak miktarı olan 3.669,96 TL’ nin %20′ si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken harç 250,69-TL olup, peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 196,29-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacının yapmış olduğu 54,40 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan posta ve tebligat masrafı 73,50-TL, bilirkişi ücreti 900,00-TL olmak üzere toplam 973,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince taktir olunan 13/1.,2 maddeleri gereğince 3.669,96-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesine göre karar kesinleştikten sonra talep halinde elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine,
Dair, Davalı vekilinin yüzüne karşı, davacının yokluğunda, HMK m.341/2 uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.19/10/2021

Katip

Hakim