Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/503 E. 2023/754 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/503
KARAR NO : 2023/754

DAVA : İflas (Kambiyo Senetlerine Mahsus Takipten Doğan İflas (İİK 173))
DAVA TARİHİ : 16/09/2020
KARAR TARİHİ : 12/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan iflas davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; yapılan iflaslı takibe davalının etmediğini, borçlunun borcunu ödemediğini, borcunu ödemeyen borçlu hakkında iflas kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın arabuluculuk başvurusu yapılmaksızın ikame edilmiş olduğunu, dava şartı yokluğundan reddi gerekmekte olduğunu, şirketin geçmişteki kötü yönetimine sebep olan unsurlar ortadan kalkmış olup, müvekkil şirketin bugün itibarıyla borçlarını yapılandırarak düzenli bir şekilde ödeyen, mali anlamda istikrarlı bir görünüme kavuşmuş olduğunu, müvekkil şirketin 2018 yılı Mart ayına kadar ortağı bulunan …’nin eski yönetim kurulu başkanının idaresi altında yönetilmiş olduğunu, anılan tarihe kadar şirket aktifleri üzerinde şirketin kuruluş amacına aykırı surette yapılmış olan tasarruflar nedeniyle şirketin mali durumu bozulmuş ve şirket borçlarını ödeme konusunda kısmen sıkıntıya düşmüş olduğunu, her ne kadar şirket adına birçok dava ve icra takibi ikame edilmiş bulunmakta ise de söz konusu dava ve icralara konu alacak kalemlerinin önemli bir kısmı maddi anlamda gerçek bir borç ilişkisine dayanmamakta olduğunu, davacı yanın, müvekkil şirketten olan alacaklarını ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip kapsamında gerçekleşen ihale neticesinde asıl tutarın çok üzerinde olacak şekilde tahsil etmiş olduğunu, davacının müvekkil şirketten olan alacaklarını aşar miktarda bir menfaat elde ettiğini, halihazırda hiçbir zararı mevcut olmamasına rağmen huzurdaki iflas talebini öne sürmüş olması, dürüstlük kurallarına aykırı olup söz konusu başvuru davacı nezdinde kötü niyetli kazanımların elde edilmesinden başka bir amaca hizmet etmemekte olduğunu, koşulları oluşmayan huzurdaki iflas talebinin reddine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kambiyo senedine mahsus iflas yolu ile takip sonrasında kesinleşen iflas takibi sonucu iflas kararının verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Davacının iflas yoluyla takip başlattığı, dosya içinde itiraz dilekçesi bulunmadığı, ödeme emrinin gerekli unsurları içerdiği, iflas ödeme emrinin 19/09/2019 tarihi itibari ile davalıya tebliğ olunduğu, beş gün içinde ödeme emrine itiraza dair dilekçenin bulunmadığı, takibin kesinleştiği, bu noktada bir tartışma olmadığı açıktır.
Davalı şirket hakkında Mahkememizde dava açıldıktan sonra ve 28/01/2021 tarihinde … 1.ATM’nin …E….K.sayılı kararına istinaden iflas kararı verildiği, verilen bu kararın kanun yolları aşamasında geçtikten sonra 23/03/2023 tarihinde şeklen kesinleştiği, kesinleşme şerhinin 24/03/2023 tarihi itibariyle verildiği kayden tartışmasızdır.
Esasen UYAP ortamında yapılan incelemede kesinleşme şerhinde atıf yapılan karar dahi tespit olunduğu gibi zaten bu husus taraflar arasında tartışmasızdır.
Buna göre Mahkememizde dava açılmadan önce … 1.ATM’de iflas davası açıldığı, mahkememizde ise iflas davasının daha sonra açıldığı görülmekle … 1.ATM’de açılan dava dosyası bekletici sorun olarak kabul edilmiştir. Zira “İflasta yurt içinde birlik ( vahdet) ilkesi geçerlidir. Bu nedenle borçlu hakkında muhtelif iflas davalarının açılması eşyanın tabiatı icabı ise de, ancak tek iflas kararı verilebilir. İflasın tekliği prensibi sadece yurt içinde geçerli olup, borçlunun muamele merkezindeki ticaret mahkemesinde birden fazla iflas davasının derdest bulunması durumunda, bu davalardan birisi hakkında iflası kararı verildiği takdirde, diğer iflas davalarının iflas kararının kesinleşmesini bekletici sorun yapmaları zorunluluğu vardır. Bu zorunluluğun nedeni, bir borçlu hakkında birden fazla iflas kararı verilemeyeceği ve mameleki hakkında birden fazla iflas tasfiyesi açılamayacağı esasına dayanmaktadır. Bu durum birlik ( vahdet ) ilkesinden kaynaklanmakta ve iflasın inşai karakterinin doğal sonucunu oluşturmaktadır. Bununla birlikte borçlu hakkında verilen iflas kararı Yargıtayca bozulduktan sonra, daha önce iflas kararının kesinleşmesini bekletici sorun yapan diğer iflas davalarına bakan mahkemelerin artık bekletici sorun hakkındaki ara kararlarını kaldırırak, yargılamayı sürdürmeleri gerekir. Şu kadar ki; iflasa daha önce karar veren ve kararı Yargıtayca bozulan hüküm mahkemesinin direnme kararı vermesi de ihtimal dahilinde olduğundan bozma hakkında yerel mahkemece verilecek karara kadar, diğer mahkemeler bekletici sorun hakkındaki ara kararını sürdürmeli, bozmaya uyulması halinde kendi mahkemelerindeki iflas davasına ilişkin yargılmayı devam ettirmelidirler. Direnme kararı doğrultusunda yeniden iflasa kadar verilmesi durumunda ise , daha önce oluşturulan bekletici soruna dair kararın sürdürülmesi gerektiğinde kuşku yoktur.(Türk İflas Hukuku, Sümer Altay, Sayfa 132)
Yargılama aşamasında adı geçen 1.ATM kararının şeklen kesinleşmiş olması karşısında verilmesi gereken karar türünün ne olduğu üzerinde ise ayrıca durulmalıdır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Mahkememizdeki dava, kesinleşmiş iflas takibine dayalı bir iflas davasıdır.
Somut olayda davacı, iflaslı takibin kesinleşmesi nedeniyle davalı şirketin iflasını talep etmiş ise de davanın görüldüğü sırada şirket hakkında iflas kararı verilmiştir. Böylelikle davanın kabulü için gerekli olan kesinleşmiş bir iflas takibinin varlığı, … 1.ATM tarafından verilen iflas kararının kesinleşmesi ile İİK m.193/f.2 hükmü uyarınca ortadan kalkmıştır. Ayrıca iflasta vahdet ilkesi gereği, hakkında iflas kararı verilmiş olan şirket ile ilgili daha sonra açılan iflas davasının usulen görülebilmesi mümkün değildir.
Nitekim … 3.ATM’nin …E. …K.sayılı ve 25/12/2020 tarihinde karara bağlanan dava dosyasındaki yargılama sırasında, yine … 3.ATM’nin daha önce açılan …E.sayılı dava dosyasında 30/03/2021 tarihinde iflas kararı verildiği görülmekle gerek “İDM ve gerekse BAM tarafından karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm oluşturulması” benimsenmiş ise de adı geçen dosyanın temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 6.HD 2023/867E. 2023/857K.sayılı ve 06/03/2023 tarihli kararında” Öte yandan davalı hakkında … 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas, …Karar sayılı ilamıyla daha önceden iflas kararı verildiği ve kesinleştiği dosya kapsamıyla ile sabittir. İflasın kaldırılmasına veya kapatılmasına karar verilmedikçe başka bir mahkeme tarafından yeniden iflas kararı verilemez. Bu husus iflasın tekliği prensibinin bir görünümü olup mahkemece de isabetli olarak tespit edilmiştir. Ancak hakkında daha önce verilmiş ve kesinleşmiş bir iflas kararı bulunan borçlu hakkında iflas talebinin reddine karar verilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru görülmemiş bu husus bozmayı gerektirmiştir.”
gerekçesiyle somut davada olduğu üzere bu tip hallerde yani iflas davasının yargılaması sırasında başka bir dosyaya istinaden verilen iflas kararı kesinleşmiş olur ise iflas talebinin reddi gerektiği yönünde görüşünü ortaya koymuştur. (Benzer yönde ve tam emsal Yargıtay 6.HD 2023/1781E. 2023/1075K.ve 29/05/2023 tarihli benzer kararı)
Öte yandan davalı hakkında kesinleşmiş iflas kararı bulunduğundan, davacının davacının reddine karar verilmiş olmakla birlikte davanın açılmış olduğu tarih itibariyle kesinleşmiş bir kambiyo senedine dayalı icra takibinin varlığı tartışmasız olup esasen bu yöne ilişkin diğer davalının cevap dilekçesinde herhangi bir itirazı söz konusu değildir. O halde davacı, kesinleşmiş bir icra takibine dayalı iflâs davası açmakta haklıdır. Buna göre yargılama gideri ve vekalet ücreti hususunun ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Yukarıda atıf yapılan Yargıtay 6.HD 2023/1781E. 2023/1075K.ve 29/05/2023 tarihli kararında da davalı hakkında kesinleşmiş bir iflas kararının mevcut olması nedeniyle davanın reddi söz konusu olup, yapılan yargısal değerlendirmede ise;
“Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. Davayı kazanan taraf davasını bir vekil vasıtası ile takip etmiş ise, haksız çıkan (davayı kaybeden) taraf yargılama gideri olarak vekalet ücretine de mahkum edilir. (HMK 323/1-ğ) Kural olarak, haksız dava açan veya haksız olarak aleyhine dava açılmasına sebebiyet veren kişi, bütün yargılama giderlerinden sorumlu olacaktır. Ancak, kusuru olmaksızın hakkında dava açılan ve aleyhine hüküm verilen tarafın aleyhine vekâlet ücreti hükmedilmesi ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulması doğru değildir. Bu anlatım çerçevesinde somut olaya bakıldığında davalı hakkında kesinleşmiş bir iflas kararı mevcut olduğu için davacının davasının reddine karar verilmiştir. Buna göre davacı dava açmakta haklı olduğundan aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekir. Yapılan bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, kararın HMK 370/2 maddesi uyarınca aşağıda sonuç kısmında yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.” şeklindeki uygulama benimsenmiştir.
O halde davalı hakkında kesinleşmiş bir iflas kararının varlığı nedeniyle davanın reddolunması halinde, davacı dava açmakta haklı bulunduğundan dolayı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi, bilakis davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği Yargıtay uygulaması ve somut olayın özelliği nedeniyle benimsenmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davalı hakkında kesinleşmiş iflas kararı bulunduğundan davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı hakkında kesinleşmiş iflas kararı bulunduğundan davacının davasının reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından davacının peşin olarak yatırdığı 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45‬TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 63,60TL tebligat ve posta gideri, 971,73TL basın ilan gideri, 61,60TL TTSG gideri olmak üzere toplam 1.096,93‬ TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Yargıtay uygulaması gereği taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Artan gider ve iflas avansın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.12/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip