Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/46 E. 2022/183 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/46 Esas
KARAR NO : 2022/183

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/01/2020
KARAR TARİHİ : 09/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … Tic. A.Ş.’nin … Ltd. Şti.’ye olan borcu nedeni ile … 4. İcra Müdürlüğü … E. numaralı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, bahsedilen icra dosyasına 20.12.2018 tarihinde … Tic. A.Ş. Vekili … tarafından itiraz edildiğini, bu itiraz sonucu arabulucu marifetiyle söz konusu uyuşmazlık çözülmeye çalışılmış olsa da her hangi bir sonuca ulaşılamdığını, Bursa Arabuluculuk Bürosunca yapılan … büro dosya numaralı ve … arabuluculuk dosya numaralı tuatnaklarda da bu durum açıkça görüldüğünü, cari hesaptan kaynaklanan alacaktan dolayı takip başlamış olup, davacı ve davalı şirket kayıtları celb edildiğinde de davalının müvekkili şirkete borçlu olduğunun açıkça ortaya çıkacağını, buna rağmen davalı tarafından icra takibine haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz edildiğini beyanla haklı davanın kabulüne, haksız, kötü niyetli ve hukuka aykırı olarak yere yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, kötü niyetli itirazda bulunan borçlu aleyhine %20 den aşağıya olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalının herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı ve yargılama sürecinde duruşmalara iştirak etmediği görülmüştür.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 4. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı takip dosyası, ticaret sicil kayıtları, taraflara ait BA – BS formlarını içeren vergi dairesi kayıtları, cari hesap kayıtları, ticari defter ve belgeler celp edilmiş incelenmiştir.
Davacının ticari defter ve belgelerinin incelenmesi amacıyla bu kayıtların bulunduğu … Asliye Ticaret Mahkemesine bilirkişi incelemesi yapılması için talimat yazılmış, talimat mahkemesince dosya, Mali Müşavir bilirkişi …’ya tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 20/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Davacının 2018 yılı defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu ve sahibi lehine delil vasfına sahip olduğu, Rapor muhteviyatındaki açıklamalar ışığında davacının davalıdan (tamamı ile davacı tarafın sunduğu cari hesap ilişkisinden hareketle) takip tarihi itibariyle 23.725,02 TL alacaklı gözüktüğü anlaşılmaktadır…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime elverişli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, ticari satıma dayalı cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağının tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında ticari satıma dayalı cari hesap ilişkisinin bulunduğu, davacının faturaya konu malları davalı tarafa teslim ettiği halde, davalının fatura bedellerini ödemediği, bu amaçla davacı tarafından başlatılan icra takibine davalının davacı tarafa borcu olmadığını bildirerek itirazda bulunduğu, ödeme emrine itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve duran takibe devam edilmesi amacıyla davacı tarafından işbu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/7819 Esas 2017/2738 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, fatura içeriği malların teslim edildiğini ispat külfeti davacıya aittir. Ancak takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması veya davalının bağlı olduğu Vergi Dairesi Müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. H.D. 2018/2293 Esas, 2019/4962 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere “davalı, davaya dayanak faturaya ilişkin beyanname vermekle malları teslim almış sayılacağı değerlendirilmelidir.” Aynı şekilde karalar için bakınız. Yargıtay 19. H.D. 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve Y. 19. H.D. 2014/11846 E., 2014/15110 K. sayılı kararları da bu yöndedir.). Bu amaçla, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı tarafından Vergi Dairesi Başkanlığına bildirilip bildirilmediği yönünde araştırma yapılmış, BA form kayıtları dosyaya getirtilerek incelenmiştir. Davalı şirketin Beşiktaş Vergi Dairesi Müdürlüğünden temin edilen BA formlarında davacı tarafından düzenlenen eldeki davaya konu faturaların 2018 yılına ait dönem formlarında kayıtlara alınması için Vergi Dairesi Müdürlüğüne bildirdiği / beyan edildiği belirlenmiştir. Davalının, davacı tarafından düzenlenen faturalara karşı yasal süre içinde herhangi bir itirazda bulunmadığı, bu faturaları iade de etmediği, tam aksine bu faturaları kabul ederek ticari defter ve kayıtlarına işlenmesi için Vergi Dairesi Başkanlığına BA formu olarak bildirmesi karşısında taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğu ve davacı tarafından faturaya konu malların davalıya teslim edildiğinin kabulü zorunludur.
Davacı şirketin faturaya konu malları davalıya teslim etmesine rağmen davalının cari hesaptan kaynaklanan borcunu ödemediği, yargılama sürecinde ödeme yaptığına ve borcu olmadığına dair herhangi bir delil de ibraz etmediği, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, HMK 222. maddesi hükmü uyarınca tayin edilen inceleme günü için ticari defterler ibraz edilmediği ya da bu konuda açıklamada bulunulmadığı takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacakları ve karşı tarafın ticari defterlerine göre karar verileceğinin taraflara ihtaratla bildirildiği, bu amaçla davalı tarafa meşruhatlı davetiye çıkartıldığı ve meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalıya yeterli süre ve imkanın tanındığı, ancak davalı tarafın işbu meşruhatları içeren usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği gibi inceleme gününde herhangi bir mazeret beyanında dahi bulunmadığı, açıklanan nedenlerle HMK’ nın 222. maddesi gözetilerek davacı defterlerine itibar edilmesi gerektiği, davacının ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, takip tarihi itibariyle davalıdan takip tutarının tamamı kadar 23.725,02 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4). 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, HMK m.222/3’de yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş, tarafların ticari defterlerini sunmaması hali de usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için yeterli görülmüştür.
Bu kapsamda benzer mahiyetteki bir uyuşmazlık hakkında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27.Hukuk Dairesi 2020/1170 Esas, 2020/1325 Karar sayılı ilamı ile şu şekilde değerlendirmelerde bulunulmuştur: “Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.” bu kapsamda davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı anlaşılmakla; davacı şirketin 2018 yılına ait ticari defterlerinin TTK 69 ve 213 sayılı Kanunun 216. md gereğince açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, usulüne uygun şekilde tutulduklarından TTK 85. ve HMK 222. maddesi gereğince sahibi olan davacı lehine delil niteliğine haiz olabileceği kanaati oluşmuştur.
Davalı tarafa ticari defter ve belgelerini sunması, bu kayıtların incelenmesi noktasında gerekli davetiyelerin ve çağrıların yapıldığı, uyarıların eksiksiz olarak duruşma tutanağı ile birlikte ayrıca davetiye zarfına şerh düşülerek mükerrer şekilde tebliğ edildiği, davalının incelemeden haberdar olmasına rağmen inceleme gününde hiçbir şekilde ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, bu noktada Mahkememizce eksik tahkikat yapılmamasına azami derecede özen gösterildiği, ancak davalının kendisine yeterli süre ve imkan sunulduğu halde ve açıkça uyarı yapılmasına rağmen ticari defter ve belgelerin ibraz etmemekte direnç gösterdiği / ibrazdan kaçındığı, ibraz edilememe noktasında hiçbir mazeret ve hatta açıklamada dahi bulunulmadığından mevcut ihtar, uyarı ve yukarıda anılan yasal düzenlemeler uyarınca davacı tarafından ticari defter ve kayıtlarına itibar edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Böylelikle, yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğince davacı tarafından kesilen faturalara karşı davalının yasal süresi içinde itirazda bulunmadığı gibi yine faturaların davacı tarafa iade de edilmediği, aksine davalının faturaları kabul ederek BA formu düzenleyip Vergi Dairesi Başkanlığına bildirdiği, davaya ve takibe konu faturaları kendi ticari kayıtlarına işlemek üzere Vergi Dairesi Başkanlığına Ba formu beyanında bulunan davalının faturaya konu malları teslim aldığının kabulünün yerleşik içtihatlar doğrultusunda zorunlu olduğu, ayrıca bu malların bedelini davacıya ödemesi gerektiği, ne var ki ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme uyarınca davalının davacıya takip tarihi itibariyle 23.725,02 TL borçlu olduğu ve bu borcun davacıya ödenmediğinin ticari defter ve kayıtlardan belirlendiği, SMMM bilirkişinin 20/10/2021 tarihli denetime açık, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne, ayrıca alacağın likit ve muayyen olması nedeniyle yasal koşulları oluştuğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının … 4. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile, takibin kaldığı yerden aynı koşullar altında ve aynen DEVAMINA,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (23.725,02 TL) üzerinden alınması gereken 1.620,65 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 405,17 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 1.215,48 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 405,17 TL peşin harç, posta ve tebligat masrafı 994,00 TL, bilirkişi ücreti 850,00 TL olmak üzere toplam 2.249,17 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davalıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.09/03/2022

Katip
e-imza *

Hakim
e-imza *