Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/459 E. 2020/449 K. 23.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/459
KARAR NO : 2020/449

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/08/2020
KARAR TARİHİ : 23/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …bank …Şube,… no’lu,15.09.2020 vadeli, 300.000 TL bedelli, …bank … Şube,… no’lu,15.09.2020 vadeli, 150.000 TL bedelli,…bank … Şube,… no’lu,15.10.2020 vadeli,300.000 TL bedelli, …bank … Şube, … no’lu,30.10.2020 vadeli,750.000 TL bedelli, …bank … Şube,… no’lu,15.11.2020 vadeli,300.000 TL bedelli, 5 (Beş) adet çek için öncelikle ödeme yasağı konulmasını ve icra takibine konu edilmemesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, bu çeklerden dolayı borçlu olmadıklarının tespitini, çeklerin iadesini ve davalının %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, davalıya …bank … şubesinin … numaralı ve 30.04.2020 keşide tarihli çek karşılığında elden ödenen 300.000 TL’nin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, sözleşmenin tarafı olan … (Adres: …) şirketine davanın ihbarını, davalı … ile müvekkilleri arasında çeklerin değişiminde ve çek tahsilatında aracılık eden …’e davanın ihbarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının haklılığını ispat edemediğini, ileride gerçekleşmesi şüpheli olan diğer bir değişle başlatılmamış bir icra takibi için çeklerin icra takibine konu edilmemesi şeklinde ihtiyati tedbir talebinin ve ödeme yasağı talebinin reddini, görev itirazı doğrultusunda davanın usulden reddini, yetki itirazları doğrultusunda yetkisizliğe karar verilmesini, usule ilişkin itirazların ise kabul edilmemesi halinde davacının hukuki dayanaktan yoksun, haksız menfaat elde etmeye çalıştığı haksız davasının esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davacının somutlaştırmış olduğu vakıa ve beyanlara göre davalı gerçek kişi ile diğer davacı … A.Ş arasında akdi ilişkiye dair belge sunulmadığı gibi dayanak çeklerin davalıya, çekleri düzenleyen ve sunulan yazılı belgelerin tarafı olarak ise gözükmeyen …San Ltd Şti’nin tarafından teslim olunduğu; ancak bu noktada … ile … San. Ltd. Şti. arasında düzenlenmiş ve sunulmuş bir yazılı belgenin dahi dosyada mevcut olmadığı, aksi ispatlanabilir olmakla beraber ve halihazırda şeklen davalının iyi niyetli 3. kişi konumunda bulunduğu, davalının iyi niyetli olmadığı hususu başta olmak üzere dava dilekçesinde yer alan diğer vakıaların varlığının dahi bu aşamada yaklaşık ispat seviyesinde ispatlanamadığı gerekçesiyle ise de tedbir talebinin reddolunduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki tartışma ise davaya konu çeklerden dolayı davacıların davalıya borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava 6102 sayılı TTK’da düzenlenen çeklere ilişkin menfi tespit davası olarak açıldığından mahkememiz görevlidir.
Bu çerçevede ve akabinde mahkememizin yetkili olup olmadığı da ele alınmalıdır.
2004 sayılı İİK. 72. maddesine göre menfi tespit davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Bu nedenle takipten sonra açılan menfi tespit davalarında yetkili mahkeme icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi olabileceği gibi davalının yerleşim yeri olabilecektir.
Dava, yukarıda açıklandığı üzere İİK m.72 maddesine göre açılmış menfi tespit davası olup, dava tarihi itibariyle icra takibine başlanmamıştır. O halde somut olayda olduğu üzere icra takibi yapılmadığından genel hüküm olan 6100 sayılı HMK m.6 hükmü uyarınca davalı alacaklının yerleşim yeri mahkemesi yetkili olacaktır.
Davalı vekili ise süresi içerisinde sunmuş olduğu cevap dilekçesinde davacılar ile akdi ilişkisinin bulunmadığını ve davalının yerleşim yerinin Ankara olduğunu, bu nedenle İstanbul’da dava açılması nedeniyle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, nitekim dava dilekçesinde dahi davalının yerleşim yerinin Ankara olarak açıkça belirtildiğini, buna göre yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, ayrıca esas yönünden ise davanın reddolunması gerektiğini savunmuştur.
Bu çerçevede somut olayda genel hükümler çerçevesinde davacıların davalının yerleşim yeri olduğu açık olan Ankara’da açılması gerekirken bu mahkemede açılmadığı, nitekim gerek dava dilekçesi gerek mernis kayıtlarına göre dahi davalının adresinin Ankara olduğu, nitekim dava dilekçesinin dahi bu adrese tebliğ olunduğu, yetkili mahkemede davacı dava açmadığından seçim hakkının davalı alacaklıya geçtiği, davalı alacaklının da süresi içinde usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunduğu, buna göre yetki itirazının kabul olunması şartlarının oluştuğu sonucuna varılmıştır. (Yargıtay 19. HD’nin 2014/3078 E. 2014/5722 K. Sayılı ilamı)
6100 sayılı HMK m.17 gereği yetki sözleşmesi çerçevesinde yetkili mahkemede de dava açılabilir. Ne var ki davacının dayandığı sözleşmede “İstanbul Mahkemeleri” yetkili kılınmış olsa da davalı bu sözleşmede gerçek kişi olarak bizzat taraf konumunda değildir. Bu nedenle davalıyı bağlayan bir yetki sözleşmesi yoktur. Bu noktada gerçek kişinin ayrıca tacir olup olmadığı araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Öte yandan mahkememizce davacı vekilinin değişik tarihlerdeki tedbir talepleri dilekçesinin verilmesi aşamasında ret olunmuş, istinaf yolu açık olmasına rağmen davacının 14/10/2020 tarihli dilekçesiyle ve yeniden çekler hakkında ödeme yasağı konulması ve icra takibine konu edilmemesi yönünde ve yeniden tedbir talebinde bulunmuştur.
Ne var ki mahkememizce tedbire ilişkin 07/09/2020 ve 25/09/2020 tarihli karlarında da açıkça değinildiği üzere, “Buna göre ihtiyati tedbir 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. HMK m. 389 hükmüne göre ise ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, genel bir ihtiyati tedbir sebebi veya şartı olarak kabul edilmiştir.
Yargıtay uygulamasında ve doktrinde de kabul olunduğu üzere ihtiyati tedbirde asıl olan,ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir sebebinin varlığının yaklaşık ispat çerçevesinde var olmasıdır.
Davacılar vekilinin açıkladığı üzere davalı gerçek kişi ile diğer davacı … A.Ş arasında akdi ilişkiye dair belge sunulmadığı gibi dayanak çeklerin davalıya, çekleri düzenleyen ve sunulan yazılı belgelerin tarafı olarak ise gözükmeyen … San Ltd Şti’nin tarafından teslim olunduğu; ancak bu noktada … ile … Tic. ve San. Ltd. Şti. arasında düzenlenmiş ve sunulmuş bir yazılı belgenin dahi dosyada mevcut olmadığı, aksi ispatlanabilir olmakla beraber ve halihazırda şeklen davalının iyi niyetli 3. kişi konumunda bulunduğu, davalının iyi niyetli olmadığı hususu başta olmak üzere dava dilekçesinde yer alan diğer vakıaların varlığının dahi bu aşamada yaklaşık ispat seviyesinde ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Elbette toplanacak delil durumu ve tarafların sunacağı beyanlar sonrası bu hususun yeniden ele alınması söz konusu olabilecektir. Bu nedenle ve bu aşamada takibin durdurulmasına dair tedbir talebinin reddi gerekmiştir.
Öte yandan menfi tespit davalarında verilebilecek tedbir türleri İİK m.72 hükmünde açıkça belirtilmiştir. Tedbir türü olarak açıklanan ödeme yasağı kararı kanun koyucu tarafından kanunda belirtilmemiştir. Esasen tedbir kararlarına karşı temyiz kanun yolunun açık olduğu dönemde de bu yöne ilişkin taleplerin red olunmasına dair ilk derece mahkeme kararları dahi Yargıtay tarafından onanmış olup bu konuya ilişkin yargısal uygulama dahi ortaya çıkmıştır. Kaldı ki bu davanın tarafı olmayan 3. kişilerin hukuki durumunun etkilenmesine yol açacak şekilde ”ödeme yasağı kararı” verilmesi tedbir kurumunun amacına dahi aykırı sonuçlara yol açacaktır. Bu itibarla ödeme yasağı kararı verilmesine dair tedbir talebinin dahi red olunması gerekmiştir” gerekçesi ile ve yaklaşık ispat oluşmadığından tedbir talepleri ret olunmakla davacı vekilinin 13/10/2020 tarihli ve üç adet çek için ödeme yasağı konulması ve icra takibine konu edilmemesine yönelik yeni tedbir talebinin dahi ret olunması gerekmiştir. Kaldı ki davalının yetki itirazının kabulü karşısında yetkili olmayan mahkememizce bu aşamadan sonra tedbir kararı verilebilmesi bu yönden de mümkün görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle mahkememizin yetkili olmaması karşısında davanın usulden reddine, talep halinde dosyanın yetkili Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, davacı vekilinin 13/10/2020 tarihli talep dilekçesine konu “üç adet çek için ödeme yasağı konulmasına ve icra takibine konu edilmemesine yönelik tedbir talebinin dahi reddine” dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin yetkili olmaması karşısında davanın usulden REDDİNE,
Talep halinde dosyanın yetkili Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
2-Davacı vekilinin 13/10/2020 tarihli talep dilekçesine konu “üç adet çek için ödeme yasağı konulmasına ve icra takibine konu edilmemesine yönelik tedbir talebinin dahi reddine”
3-Karara karşı kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde; süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleştirilmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesine,
4-Başka mahkemede davaya devam edilmesi söz konusu olmadığında dava hakkında açılmamış sayılma kararı verilerek davacının yargılama giderlerine mahkum edileceğinin taraf vekillerine ihtarına,
5-HMK 331/2 maddesi uyarınca davaya başka bir mahkemede devam olunacağından yargılama giderlerine bu aşamada hükmedilmemesine,
Dair, kararın taraflara tebliğinden itibaren on gün içinde İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen ve dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …