Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/44 E. 2020/124 K. 02.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/44
KARAR NO : 2020/124

DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 17/01/2020
KARAR TARİHİ : 02/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından 23/03/2016 tarihinde verilen karar gereğince tasfiye edilmiş … – … Ticaret Limited Şirketi’nin ihyası için tarafına yetki verildiğini, şirketin … Ticaret Odası kayıtlarından terkin edildiğini, ihyası istenen şirketin … 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında davalı olarak yer aldığını, şirketin ihyasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
… 8.Asliye Hukuk Mahkemesinin … E. … K.sayılı ilamına ilişkin istinaf kanun yoluna başvurulduğu,ihyası talep olunan şirketle ilgili … 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin … E…. K.sayılı ilamına istinaden ihya kararı verildiği,ihya kararının kesinleştiği,İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15.Hukuk Dairesi’nin 2018/1810E.2019/126K.sayılı ilamı ile ise ihya edilen şirkete atanan temsilcilerin taraf vekillerinden ve ticaret sicilinden araştırılarak belirlenen kişiye mahkeme kararı ve istinaf dilekçesinin tebliğ edilmesi ile ilgili usuli işlemlerin tamamlanmasına dair geri çevirme kararı verildiği,bu geri çevirme kararı sonrası ise … 8.Asliye Hukuk Mahkemesinin düzenlediği 17/01/2020 tarihli ve “yetki belgesi” başlıklı belge ile adı geçen şirkete ihya sonucunda temsilci atanması yolunda dava açması bakımından yetki verildiği,bu yetki belgesine istinaden bu defa,ihya edilen şirkete temsilci atanmasına yönelik mahkememizde dava açıldığı tartışmasızdır.
… 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin …E….K.sayılı ilamına istinaden … Limited Şirketi’nin TTK Geçici m.7 hükmü uyarınca 31/07/2013 tarihinde terkin olunması sonrası,bu şirketin re’sen terkin edilen kaydının iptali ile ihyasına dair karar verilmiş,tasfiye memuru atanmamış,ilam temyiz edilmemiş,nitekim adı geçen terkin kaydının iptali ve ihyaya dair ilam 17/01/2017 itibariyle kesinleşmiş olmakla asliye ticaret mahkemesi tarafından bu defa adı geçen şirketin davada temsili açısından ihya edilen şirkete temsilci atanıp atanmaması uyuşmazlık konusudur.
6102 sayılı TTK Geçici m.7 uyarınca kaydı silinmiş olan şirketin ihyasına karar verilmesi halinde temsilci atanması gerekip gerekmediği ele alınacak olmakla birlikte kural olarak ihya edilen şirkete atanan temsilci ancak tasfiye memurudur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki 20/07/2016 tarihi itibariyle bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçmiştir.Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçirilmesinde birçok amaç olmakla birlikte bu amaçlardan birinin ise Yargıtay’ın yüksek mahkeme olarak “içtihat kurumu” görevini tam ve eksiksiz icra edebilmesidir.Böylelikle gerek ilk derece mahkemelerinin ve gerekse bölge adliye mahkemelerinin aynı konuya ilişkin farklı uygulamalarda bulunmasının dahi önüne geçilmesi amaçlanmıştır.Esasen aynı konu hakkında farklı kararların Yargıtay,yani yüksek mahkeme kararlarının mevcudiyetine rağmen ortaya çıkması Anayasa m.36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.6 hükmü karşısında adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracak, en önemlisi kanun koyucunun amacının da açıkça görmezden gelinmesine yol açacaktır.Bu yönü itibariyle “birbiriyle uyuşmayan mahkeme kararlarının sürüp gitmesi yargı sistemine güveni azaltıcı ve hukuki belirsizlik hali oluşturmaktadır.”(Nejdet Şahin ve Perihan Şahin/Türkiye davası (BD),57,Leach,Sayfa 278)
O halde 6102 sayılı TTK geçici m.7 hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ihya edilen şirkete tasfiye memuru yani temsilci atanıp atanmayacağı noktasında Yargıtay tarafından farklı uygulamalar yapılmış ise de somut uyuşmazlıkta hüküm tarihine en yakın ve son uygulamaların dikkate alınması gerekir.
Nitekim Yargıtay 11.H.D. 22/05/2019 tarih ve 2019/1992E ve 2019/4024K.sayılı ilamında ilk derece mahkemesinin 2016 yılında vermiş olduğu karar ile oluşturduğu emsal ilamında “…Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca re’sen terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir. Mahkemece, TKK’nın 547. maddesi uyarınca şirketin ihyasına, dava dışı Zekariye Kadıoğlu’nun ek tasfiye işlemleri için tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir. Ancak, dosya kapsamından ihyası talep edilen şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca uyarınca davalı tarafça re’sen terkin edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda geçici 7. maddesi uyarınca şirketin ihyasına karar vermekle yetinilmesi gerekirken, ayrıca tasfiye memuru atanması doğru görülmemiş ise de, anılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK 438/7. maddesi hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.Yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile mahkeme kararının hüküm bölümünün 1. bendinin çıkarılarak yerine “Davanın kabülü ile … Ticaret Sicilinin … sicil nosunda kayıtlı iken 26/06/2014 tarihinde re’sen terkin edilen … Ltd. Şti.’nin ihyasına” yazılmasına, hükmün bu şekliyle davacı yararına DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ” gerekçesiyle ilk derece mahkemesindeki tasfiye memuru atanmasına ve tasfiye memuruna ücret tayin olunmasına dair kısım, hükümden tümden çıkarmıştır.
Yine Yargıtay 11.H.D.08/04/2019 tarih ve 2019/978E.2019/2730K.sayılı ilam içeriğine göre,ilk derece mahkeme ilamında TTK geçici 7 madde gereği ihya kararı verildiği,TTK geçici 7 madde gereği ihya yapıldığından dolayı tasfiye memurunun atanmadığı,tasfiye memuru atanmaması gerekçesinin dahi açıkça ilamda tartışıldığı,buna mukabil davalı … müdürlüğünün ise tasfiye memuru atanmamasını açıkça istinaf nedeni yaptığı,Samsum BAM 3.HD 2018/1062E.2018/7K.sayılı ilamında “…TTK geçici 7 maddesine göre,…, mahkemece tasfiye memuru atanmaksızın ihya kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından,davalının istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.”şeklindeki kararının bu defa ve akabinde temyiz olunduğu,Yargıtay’ın ise adı geçen kararında “…. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; TTK’nın Geçici 7’inci maddesine göre re’sen sicilden silinen dava dışı şirketin silinme tarihinden önce hakkında devam eden icra takibinin bulunmasına göre, ilk derece mahkemesince tasfiye memuru atanmaksızın dava dışı şirketin ihyasına karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davalının istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.”gerekçesiyle son uygulamalarını yeniden ve ayrıca teyit etmiştir.Nitekim mahkememizin yargı çevresinde yer aldığı İstanbul BAM 12.Hukuk Dairesinin 2018/1131E.2018/770K.sayılı ilamında “…Tüzel kişiliğin ihyasına karar verilen davadışı şirketin TTK nun geçici 7.maddesi uyarınca 18.12.2015 tarihinde re’sen sicilden terkin edildiği anlaşılmaktadır.Dava dışı şirket TTK hükümlerine göre tasfiye edilmediğinden terkinden evvel tasfiye halinde bulunmadığı gibi bir tasfiye memuru mevcut değildir.Bu sebeble husumetin sicil memurluğuna yöneltilmesi yeterlidir. Terkin işlemi kaldırılarak şirketin ihyasına karar verildiğinde şirket terkinden evvelki mevcut haline döneceğinden tasfiye memuru atanmaması bir eksiklik değildir.Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince tavzih isteminin reddine ilişkin verilen ek kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve TTK’nın geçici 7/2.maddesi uyarınca tasfiye memurunun atanmasına gerek olmamasına göre davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle Yargıtay 11.HD son uygulamalarını dahi aynen ve birebir benimsemiştir.
Yargıtay 11.H.D.’nin son uygulamaları ve bu uygulamayı benimseyen İstanbul BAM uygulamaları çelişkisiz bir şekilde ve birbiriyle uyum içindedir.Kaldı ki Yargıtay 11.H.D, 6102 sayılı TTK geçici madde 7 hükmüne göre asliye ticaret mahkemeleri tarafından verilen ihya kararlarında ve özellikle son yıllarda,tasfiye memuru atanmadığı halde bu yöne ilişkin herhangi bir eleştiriye kararında yer de vermemiştir.Oysaki tasfiye memurunun atanmasının,hükmün olmazsa olmaz unsurlarından bulunması durumunda HMK m.297/f.2 hükmü çerçevesinde Yargıtay tarafından bu hususun re’sen bozma nedeni yapması icap eder idi.Esasen yukarıda açıklanan son uygulamalar ise bu noktada açık ve yerleşiktir.
Nitekim mahkememizce verilen kararlar ile ilgili yargılama yapma yetkisine haiz İstanbul BAM ilgili hukuk dairesi de doğal olarak ve halihazırda uygulamayı aynen devam ettirmektedir.Hal böyle olunca en azından Anayasa m.36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.6 hükmünün ihlaline yol açılmaması için bu uygulamanın bu aşamada benimsenmesi,bu yönde uygulama yapılması zorunludur.Aksi takdirde aynı konuda ilk derece mahkemelerinin farklı uygulamalar benimsemesi hukuk güvenliğini de sarsıcı sonuçlara yol açacaktır.
Kaldı ki ve aynı zamanda Yargıtay uygulamasının kanun metni içeriğine dahi uygun olduğu değerlendirilmektedir. Zira 6102 sayılı TTK geçici m.7 hükmünün birinci fıkrası,bu çerçevede kayıtları silinen şirketler yönünden ilgili kanunlardaki tasfiye usullerine uyulmayacağını açıkça belirtmiştir.O halde kanunların belirttiği tasfiye usulüne uyulmaksızın kaydı silinmiş olan bir şirketin tasfiyesinin yapıldığı kabul edilemeyecektir.Nitekim TTK m.547 hükmü uyarınca mahkemeden talepte bulunulması durumunda mahkemenin ek tasfiye kararını verdiği aşamada ve ayrıca tasfiye memuru ataması yasal zorunluluktur.Oysaki geçici m.7 hükmünün 15.fıkrası bu noktada mahkemeden ihya istenebileceğini belirtmiş olmakla birlikte mahkemece tasfiye memuru atanacağını,TTK m.547 hükmünde olduğu üzere açıkça düzenlememiştir. Kanun koyucunun aynı yıl itibariyle yürürlüğe giren benzer hükümlerde farklı düzenlenmeler yapmış olması bir unutkanlık veya boşluk değil kanun koyucunun amaca uygun bilinçli bir tercihi olarak değerlendirilmelidir.Esasen son yıllarda gerek Yargıtay uygulamasında ve gerekse doktrinde bu yöne ilişkin bir eleştiri mevcut değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı). O halde uyuşmazlığı gören asliye ticaret mahkemesinin TTK geçici m.7 hükmü çerçevesinde kaydı silinen şirketin ihyası kararı vermesinden sonra ayrıca mahkemenin tasfiye memuru ataması yapabileceğine dair dayanak hükümde açıklık bulunmadığı halde mahkemenin bu noktada kanundan doğmayan bir yetkiyi kullanması anayasa ile de uyumlu değildir.
Sonuç olarak kaydı ihya olunan şirket yönünden tasfiye memuru atanması,yani temsilci atanması mevcut Anayasa,açıklanan kanun hükümleri ile Yargıtay’ın ve İstanbul BAM hukuk dairesinin son uygulamalarının görmezden gelinmesine ve giderek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin m.6 hükmünün ihlaline dahi yol açacaktır.O halde somut uyuşmazlıkta temsilci yani tasfiye memurunun atanmaması kanun ve Yargıtay uygulamasına da uygundur.
Bu itibarla 6102 sayılı TTK geçici m.7 hükmü uyarınca kaydı re’sen terkin edilen … Şirketi’nin,… 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin adı geçen ilamına uygun olarak re’sen terk kaydının iptal olunduğu,şirketin ihya edildiği,şirketin 6102 sayılı TTK m.547 hükmüne göre ihya olunmaması karşısında da tasfiye memurunun atanmamasının yukarıda açıklanan kanun hükümlerine ve yargısal uygulamaya uygun olduğu,nitekim mahkemece bu şekilde bilinçli olarak hüküm fıkrasının oluşturulduğu,esasen mahkemenin kesinleşmiş ilamı ile şirketin tüzel kişiliğinin hukuken var olduğu açıktır.Buna rağmen şirkete … 8.Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/01/2020 tarihli yetki belgesinde belirtmiş olduğu üzere “ihya sonrasında temsilci atanması” yönünde bir karar verilmesini talep etmekte davacının hukuki yararı yoktur.Esasen hukuki düzende tüzel kişilik olarak ihyası gerçekleştirilen ve TTK geçici m.7 hükmü gereği terkin kaydı iptal edilen şirketin bizzat veya 1136 sayılı Avukatlık Kanunu çerçevesinde atayacağı vekil marifetiyle yargılamada temsili mümkündür.Zaten yukarıda izah edilen kanun hükümleri ve yargısal uygulamalar da bu duruma işaret etmektedir.
Açıklanan durum karşısında da davacının mahkememizden 6102 sayılı TTK geçici m.7 hükmü uyarınca terkini yapılan şirketin,ihya edilmesi sonrası temsilci atanmasını talep etmekte hukuki yararı mevcut değildir.
Bilindiği üzere “hukuki yarar HMK m.114/f.1-bend (h) hükmüne göre dava şartı olup,HMK m.115 hükmüne göre bu husus “davanın her aşamasında ” mahkemece kendiliğinden araştırılması gerekli usuli bir meseledir.Somut olay açısından belirtilen eksikliğin giderilmesi ise usulü açıdan mümkün bulunmamaktadır.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının,… 8.Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/01/2020 tarihli yetki belgesine istinaden “6102 TTK geçici m.7 uyarınca terkin edilen … Limited Şirketi’nin,kesinleşen mahkeme ilamı ile terkin kaydının iptal olunması,ihya edilmesi ve ihya sonrasında”mahkememizde temsilci atanması yönünde dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın hukuki yarar yokluğundan reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının,hukuki yararı bulunmadığından davanın hukuki yarar yokluğundan reddine,
2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacının dava açmış olması İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ve … Asliye Hukuk Mahkemesinin kararlarına dayanması,somut olayın özelliği,hakkaniyet kuralları,dava açılmasına bu hususların sebebiyet vermesi,TTK geçici m.7 gereği tasfiye memuru atanmasına dair Yargıtay uygulamasındaki önceki yıllara ait çelişkiler nedeniyle davacı aleyhine sonuç doğmamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin m.6 hükmü karşısında gereklilik arz etmesi nedeniyle davacı aleyhine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde gider avansının iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere ve dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi. 02/03/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır