Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/414 E. 2020/609 K. 08.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/414 Esas
KARAR NO : 2020/609

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/08/2020
KARAR TARİHİ : 08/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 2017 yılı yaz aylarında davalı şirket bünyesinde çalışan bazı kişilerin müvekkili ve ailesini telefonla aramaya başladıklarını, bu aramalarda çalışanların, davalı şirkete ait …’ da bulunan kaplıca tesislerine müvekkilini davet ettiklerini,davacının tamamen ücretsiz olarak tesislerde konuk olmasını, beğenirlerse devremülk anlaşması yapabileceklerini ancak bu anlaşmada kesinlikle hiçbir ücretin söz konusu olmadığını, davete icabet etmek isterse yine ücretsiz olan servislerle ilgili yere gidileceğini ifade ettiklerini, müvekkilinin bu ısrarlı aramalara bir süre olumsuz cevap vermiş ise de sonunda merak ederek davalı şirkete ait tesislere gitmeye karar verdiğini ve davalıya ait servis aracıyla tesise gittiklerini, burada çok kısa bir süre kalan müvekkiline çıkarken tesiste bulunan görevlilerin bir takım evrakları imzalaması gerektiğini söylediğini,okuması yazması olmayan müvekkilinin evrakları imzaladığını, neticesinde müvekkili aleyhine icra takibi yapıldığını,takibin haksız olduğunu, takibe konu senetlerin sahte olarak düzenlendiğini veya tesisten çıkarken müvekkilinin imzaladığı evrakların arasına yerleştirilerek belge ve senetlerin irade dışı imzalanmasının sağlandığını, bu sebeplerden ötürü icra takibinde borçlu olmadıklarının tespiti ile icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında sözleşme düzenlendiğini, hisseli gayrimenkul ve devre tatil satışı kapsamında davacı ile yapılan sözleşmede yazılı haftanın nitelik olarak belirlendiğini, sözleşmenin tapu pay devrini içerdiğini, davacının sözleşmeyi kendi iradesi ile imzaladığını, hatta başkaca sözleşmeleri de imzaladığını ve bu kapsamda ödeme de yaptığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, devre mülk / tatil sözleşmesi kapsamında verilen senetler nedeniyle icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsamaktadır. Konut satış sözleşmeleriyle devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri de kanun kapsamına alınmıştır. Anılan Kanunun 3. maddesinin (k) bendindeki tanıma göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (1) bendindeki tanıma göre de tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 73. maddesinin (1) bendi gereğince de bu Kanun uygulaması ile ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılması gerekeceği ifade edilmiştir.
Devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, 6502 Sayılı Kanun’un 50. maddesinde (4077 Sayılı Kanun’un 6/B maddesinde) düzenlenmiş olup taraflar arasında yapılan sözleşmenin davacının tüketici olması nedeniyle tüketici işlemi niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinden ve 6502 sayılı Kanunun 83/2. maddesindeki “taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği,” şeklindeki yasal düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin TTK’nın 4 ve 5.madde hükümleri kapsamında kalan kanunda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olduğundan (HMK m.1) yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir.
Somut olayda, davacı tarafından devre mülk / tatil sözleşmesi kapsamında davalı şirkete verilen senetlerden dolayı başlatılan takibe yönelik olarak icra takibinin iptali ile borçlu olunmadığının tespiti isteminde bulunulduğu, tarafların yüklendikleri edimlere bakıldığında devre mülk/ tatil sözleşmesinin akdedildiği, bu bağlamda bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradelerinin esas alınması gerektiği, somut olayda devre mülk / tatil sözleşmesinin kurulması, şekli, tarafların sözleşme ile üstlendikleri edimler, hukuki sonuçlarının değerlendirilmesi ve nihayetinde davacı tüketici tarafından verilen senetlerden dolayı borçlu olup olmadığının tespitine yönelik araştırmanın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca bu konuda özel görevli olan Tüketici Mahkemelerinde görülmesi gerektiği açıktır (İstanbul BAM 18. H.D. 2020/77 E., 2020/278 K; İstanbul BAM 19. H.D. 2019/768 E., 2019/1052K; Sakarya BAM 7. H.D. 2019/1476 E., 2020/338 K).
Öte yandan, Devre Mülk Hakkı Kat Mülkiyeti Kanununda düzenlenen taşınmazın müşterek mülkiyet payına bağlı bir haktır. Mevcut uyuşmazlığın tüketici mahkemelerinde görülmesi için davaya konu sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi gerekli olmayıp, şekil şartına uyulup uyulmadığı hususunun Tüketici Mahkemesince tartışılarak bir karara varılması gerektiğinden, 6502 sayılı Kanun kapsamındaki uyuşmazlığın tüketici mahkemesi sıfatıyla görülüp, sonuçlandırılmasında usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır. (Yargıtay 20 H.D. 2019/5226 Esas 2019/6379 Karar). Açıklanan nedenlerle, davacının tacir olmadığı, tüketici olduğu, uyuşmazlığın mutlak veya nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, 6502 Sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılındığından Mahkememizin görevli olmaması karşısında görevsizlik kararı vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.’nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile davanın USULDEN REDDİNE, Görevli mahkemenin TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğuna,
2-HMK.nın 20. Maddesi uyarınca taraflardan birinin , bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten , süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4-Yargılama gideri konusunda HMK’nın 331/2 maddesi gereğince görevli Mahkemece karar verilmesine, davaya bir başka Mahkemede devam edilmediği takdirde talep halinde Mahkememizce yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
5-Harç ve masrafların yetkili ve görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair tarafların yokluğunda gerekçeli karar tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/12/2020

Katip

Hakim