Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/400 E. 2020/626 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/400
KARAR NO : 2020/626

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 27/11/2017
KARAR TARİHİ : 10/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Sermaye Piyasası Kanununa tabi halka açık bir şirket olan … A.Ş icracı yönetim kurulu üyeleri tarafından yapılan işlemlerin, emsallere, piyasa teamüllerine, ticari hayatın gerektirdiği basiret ve dürüstlük ilkelerine ve aynı zamanda kanunlara aykırı olduğunu, bu işlemlerle şirketin mal varlığının kasıtlı olarak azaltıldığını, örtülü kazanç aktarımı işlemleri ile davalı yönetim kurulu üyeleri ve ilişkili taraflara menfaat sağlandığını, halka açık bir şirket olan …A.Ş’nin yatırımcılarının zararına sebep olduğunu, müvekkili şirket tüzel kişiliğine ve piyasa denetleme kurullarına duyulan güveni kötüye kullanarak uğratılan ticari zararın tazminini, bu çerçevede …. A.Ş.’nin feshine karar verilmesini, müvekkilinin zararının bilirkişi tarafından tespit olunmasını, bedelin davalılardan tahsil olunmasını, bu mümkün görülmez ise dilekçeye konu işlemin hukuka aykırılığının tespitini, bu işlem nedeniyle oluşan zararın toplanarak şirket ödenmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesi ile davacının yalnızca … A.Ş. ile ilgilendirileceğini, davalının kira sözleşmesinin devri ardından kanuni yükümlülüklerini yerine getirdiğini, diğer davalı … ‘in SPK’ya yaptığı özel durum bildiriminin davalı … A.Ş tarafından bağlayıcı olmadığını, davalı … A.Ş’nin bu noktada açıklanan taleplerden sorumlu olmadığını, dava dışı malik ile birlikte müvekkilinin tarafı olduğu sözleşmenin iptali gibi bir yaptırımının hukukta yeri olmadığını, davacının beyanlarıyla netice-i talebin birbiriyle örtüşmediğini hukuki açıdan farklı temellere dayandığını, bu nedenle dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden ret olunmasını savunmuştur.
Davalı … vekili ise cevap dilekçesinde; müvekkilinin iddia olunan para transferleriyle hiçbir ilgisinin olmadığını, şirkete borcunun bulunmadığını, dolayısıyla …’ın şirkete bir borcunun olmadığını, fayiş hisse senedi satışı iddiasıyla kesinlikle bir ilgisinin olmadığını, hatta müvekkilinin mağdur olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunan vekili dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait … İli, … İlçesi, … Mahallesinde bulunan, … pafta, 293 Ada ve 16 Parselde kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmazın 66.813,73 m2 lik kısmı 04/06/2010 başlangıç tarihli sözleşme ile davalı … Tic. A.Ş. tarafından kiralandığını, kiracı LTK Depolama Hizmetlerinin halihazırda müvekkili şirkete birikmiş kira borcu bulunmadığını, müvekkil şirket ile davalı firmalar arasında yapılan işlemlerin, muvazaa içermeyen, gerçek ve belgeli işlemler olduğunu, bu nedenlerle davayı kabul etmediklerini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davacı tarafından adı geçen davalılar aleyhine … 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E.sayılı dava dosyasına istinaden dava açılmış ise de mahkeme 03/01/2020 tarihli kararı ile bu dosyanın … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar vermiş, akabinde birleşen dosya fiziki olarak mahkememizin 2018/1235 E.sayılı dava dosyasında ele alınmıştır.
Birleşen dava dosyasının mahkememize intikal etmesi sonrası mahkememizce oluşturulan 13/02/2020 tarihli tutanağın 2 nolu ara kararı gereği mahkememiz dosyası ile birleşen … 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasının HMK m.167 gereği asıl davadan ayrılmasına ve ayrılan dosyanın mahkememizin farklı bir esasına kaydedilmesine karar verilmiş, akabinde birleşen dosya mahkememizin 2020/400E.sayılı dosyasına istinaden görülmüştür.
Davacı vekilinin talep sonucunun açık olup olmadığı irdelenmeden önce genel hükümlerin açıklanmasında fayda bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun m.119 hükmünde dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar sayılmıştır. Anılan maddenin ikinci fıkrasında ise, dava dilekçesinde bulunması gereken bu unsurlardan mahkemenin adı, dava konusu ve değeri, vakıalar, deliller ve hukuki sebepler dışında kalanlardan herhangi birinin eksik bırakılmış, yazılmamış olması durumunda hakimin davacıya eksikliğin tamamlanması için kesin süre vermesi gerektiği açıklanmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun m.119 hükmünde verilen kesin sürenin bir haftalık süre olacağı ise belirtilmiştir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde açılan dava açılmamış sayılır(HMK.md.119/2). (Yargıtay 9.HD’nin 2013/1757E. 2013/5742K.sayılı ilamı)
Davacının dava dilekçesi içeriğine göre on farklı davalıya karşı basit yargılama usulüne tabi ve birbirinden çok farklı talepler ileri sürdüğü, ancak hangi talebin hangi vakıaya dayalı şekilde ve hangi davalıya hangi talep sonucunun yöneldiği asli talep ve fer’i talep kapsamında açıkça anlaşılamamıştır. Nitekim davacı vekili dava dilekçesiyle davalı … A.Ş.’nin feshine karar verilmesi dışında ayrıca uğradığı zararın tespitini talep etmekte, diğer yandan ise yönetim kurulu üyelerine yönelik tedbir talep etmektedir. Yine dava dilekçesinden anlaşıldığı üzere asli nitelikteki bu taleplerin kabul edilmemesi durumunda ise dava dilekçesinde belirtilen işlemin hukuka aykırılığının tespit ve iptalini hangi davalıya yönelttiği ise açık olmadığı gibi iddia olunan zararın hesaplanarak davacı şirkete ödenmesini hangi davalıdan talep ettiği de açık değildir.
Mahkememizce talep sonuçlarının açık olmaması karşısında, davacının dava dilekçesinde belirtilen hangi davalıdan hangi talepte bulunduğunu “talep sonucunu belirterek” tek tek açıklaması ve bu suretle hangi talep sonucunu hangi davalıya yönelttiğini tek tek bildirmesi amacı ile davacı vekiline HMK m.119/f.1 bend (ğ) uyarınca bir hafta kesin süre verilmesine, aksi halde davacı vekilinin açmış olduğu davanın HMK 119/f.1 hükmü uyarınca açılmamış sayılmasına dair hüküm oluşturulacağının davacı vekiline bildirilmesine; bu çerçevede davacının davasını HMK m. 110 hükmünde belirtilen dava yığılması mı yoksa HMK m.111 hükmünde belirtilen terditli dava mı olarak açtığının ve buna göre talep sonucunun hükmü elverişli şekilde tespit olunmasına; yine davacının her bir davalı yönünden talep sonucunu tam ve eksiksiz açıklaması sonrası davacının hangi davalıdan hangi talep sonucuna esas hangi vakıalara dayandığını tek tek açıklaması, buna göre talep sonucu ile ilgili vakıaların dahi ayrıştırılması ve yine akabinde hangi vakıayı dayandığı hangi delille ispatlamak istediğini somutlaştırması noktasında müteakip aşamada süre verilmesinin takdir olunmasına; ara kararların sonuçlarına göre uyuşmazlık konularının tam ve açık olarak tespit edilmesi sonrası muhtemelen yapılacak ikinci duruşmalı ön incelemede 6100 sayılı HMK m.140 hükmü çerçevesinde gerekli tespitlerin icrasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Bu defa davacı vekilinin sunmuş olduğu 23/09/2020 tarihli beyan dilekçesinde ise dava dilekçesinde belirtmiş olduğu ve fesih talebiyle birlikte talep ettiği zararın hangi davalılardan talep ettiğini açıkladığı halde bu defa fesih talebini belirtmemiş, asli talebinin hangi davalı yönünden ne olduğunu tam olarak açıklamamış, daha da önemlisi davacı vekili dava dilekçesinin sonuç kısmında işlemin hukuka aykırılığının tespiti ve iptaline yönelik terditli davasındaki fer’i talebini kime ve ne şekilde yönlendirdiği noktasında talep sonucunu tam açıklamamış, hatta kısmen dayandığı vakıa ve talep sonucunu değiştirmiş yahut eksik bırakmıştır.
Davacının dayanmış olduğu vakıalar niteliği itibariyle şirketler hukukundan kaynaklanmakta olup 6102 sayılı TTK 1521 madde hükümlerine göre basit yargılama usulüne tabi nitelik taşımaktadır. HMK m.319 uyarınca basit yargılama usulüne tabi davalarda iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. Aynı Kanunun 24.maddesi uyarınca ise hakim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
Bu çerçevede davacı vekilinin dava dilekçesinin içeriğine bağlılık esas olup bu dava dilekçesiyle bağlı olmaya engel olacak şekilde “ıslah veya davalının açık muvafakatı” ise zaten mevcut değildir.
Hal böyle olunca davacının terditli dava niteliğindeki dava dilekçesinde belirtmiş olduğu gerek asli talep gerek fer’i talep olarak ileri sürülen taleplerinin dayanmış oldukları vakıaların ayrıntılı olarak açıklanamamış olması bir tarafa, dava dilekçesindeki asli taleplerden hangilerinin fer-i nitelik taşıyan taleplerden hangilerinin hangi davalıya yöneltildiği, hangi davalı tarafından davacının hangi hakkının ihlal olunduğu gerekçesiyle hangi davalıdan hangi talepte bulunulduğunun verilen ihtaratlı kesin süreye rağmen açıklanamadığı anlaşılmaktadır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının tüm davalılara yönelik olarak açmış olduğu davaların HMK m.119/f.1- bent ğ hükmüne atfen HMK m.119/f.2 hükmü uyarınca açılmamış sayılmasına dair karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının tüm davalılara yönelik olarak açmış olduğu davaların HMK m.119/f.1- bent ğ hükmüne atfen HMK m.119/f.2 hükmü uyarınca açılmamış sayılmasına,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 54,40 TL peşin harç ve 54,40 TL başvuru harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Ret nedeninin aynı olması karşısında, bir kısım davalılar vekil ile temsil edildiğinden vekil ile temsil edilen ve kendisinden talepte bulunulan davalılar lehine yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00 TL nispi ücreti vekaletin davacıdan alınarak vekil ile temsil edilen davalılara verilmesine,
5-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.10/12/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …