Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/396 E. 2021/693 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/396
KARAR NO : 2021/693

DAVA : İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
DAVA TARİHİ : 28/07/2020
KARAR TARİHİ : 21/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan iflas davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile davacı müvekkilinin davalı şirketteki hisse bedelini tamamını ödedikten sonra ayrıca 540.000,00-TL tutarında davalıya ödeme yaptığını, davalıya yapılan bu ödemenin tahsili için iflaslı takip yoluna başvurduğunu, ödeme emrine itiraz olunduğunu, bu itirazın kaldırılarak davalının iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile davacıya müvekkili şirketinin borçlu bulunmadığını, bu ödemeye dair hiçbir belge, delil, dekontun ise mevcut olmadığını, takibe konu borcun olmadığı gibi muaccel bir borcun dahi mevcut olmadığını, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, takibe konu miktar tutarında davacı tarafından davalıya şahsen 540.000,00-TL tutarında borç verilip verilmediği, bu borç ile ilgili davacının somutlaştırmış olduğu vakıa ve deliller çerçevesinde davalı şirkete 540.000,00-TL tutarında ödeme yapılıp yapılmadığı, ne zaman, ne şekilde ve niçin ödeme yapıldığı noktasında ticari defter sahibi olan tarafın ticari defter ve kayıtlarında tarafların lehine ve aleyhine kayıt olup olmadığı, özellikle davacı vekilinin 25/09/2020 tarihli dilekçesi ve ekindeki kayıtlar dikkate alındığında, bankadan gelecek cevaplara göre davacının davalıya şahsen borç verdiğine dair kayıt olup olmadığı, sonuç olarak iflas takip tarihi itibari ile davacının davalıdan talep edebileceği ve tahakkuk etmiş bir alacağın bulunup bulunmadığı, tahakkuk etmiş alacağı var ise itirazın kaldırılması ile iflas kararı verilmesinin şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacının davalı hakkında iflas yolu ile takip başlattığı, davalıya ödeme emrinin tebliğ olunduğu, süresi içinde itirazın yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu tartışmasızdır.
Dava tarihi itibariyle mahkememiz görevli ve yetkili olup özel ve genel dava şartları açısından davanın görülmesine engel bir hal bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki dava, İİK m.154 ve devamı hükümlerinden kaynaklanan iflas yoluyla yapılmış takibe itiraz nedeniyle itirazın kaldırılması ve iflas davasıdır.
2004 sayılı İİK m.156/f.3 hükmüne göre “Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse takip durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden isteyebilir.”, İİK’nun 156/4.fıkrasında ise “İflas istemek hakkı ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşer.” düzenlemesi yer almaktadır.
Buna göre davalıya ödeme emrinin tebliğ tarihi ile mahkememizde dava açıldığı tarih arasında bir senelik hak düşürücü süre içinde itirazın kaldırılması ve iflas davası açılmış olduğundan tahkikata yönelik delillerin toplanması ve değerlendirilmesi gerekmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması açısından mahkememizce atanan bilirkişi kurulu 08/03/2020 havale tarihli raporlarında davalı şirketin ticari defter ve kayıtları, bankalardan gelen yazı cevaplar uyarınca davacının yapmış olduğu ödemeler, ödemeye dair belge suretleri ile ilgili karşılaştırılmalı ve ayrıntılı incelemeler yaparak davacı hesabına davacı olarak kayıtlanan miktarlar, 331 ortaklara borçlar hesabı ve 500 sermaye hesabı ile ilgili ayrıntılı çalışmalar yapmışlardır. Buna göre bilirkişi kurulu raporunda ifade olunduğu üzere bankalar tarafından gönderilen cevabi yazılar uyarınca şirketin banka hesabına kira, stopaj, vergi vs. açıklamaları ile 2011-2020 yılları arasında peyder pey olmak üzere toplam 495.198,93 TL havale ödemesi yapıldığı, davalı şirket kayıtlarında banka ödemeleri dışında başkaca ödemelerin dahi davacı alacağı olarak kayıtlanmış olduğu, yine davacıya ödeme ve borçlandırıcı kayıtların mevcut olduğu, bu kapsamında 2019 yıl sonu itibariyle kayıtlarda davacının 522.967,17 TL alacağının mevcut olduğu, 2020 yılına ilişkin gelen banka yazı cevapları uyarınca toplam 35.041,00 TL daha davacı ödemesi olduğunun belirlendiği, kayıtlarda mevcut 522.967,17 TL davacı alacağına, 2020 yılında bankadan yapılan 35.041,00 TL havale ödemeleri de eklendiğinde toplam 558.008,17 TL davacı alacağı olduğu, davacının takipte 540.000 TL talep ettiği, gelen banka ödemeleri uyarınca davacı ödemesi 495.198,93 TL, 2019 yıl sonu (331 02 … hes.) 522.967,17 TL, banka hesabında görülen 2020 ödemesi 35.041,00 TL, toplam 558.008,17 TL, davacının takip talebinin 540.000,00 TL olduğu, sonuç olarak davacının sunulan ödeme belgeleri ile gelen banka yazı cevaplarının incelendiği, davalı şirkete ait incelenen defterlerde, davacının ödemelerinin belirtilen miktarlarda ayrı ayrı kayıtlandığı tespit edilmiştir.
Konusunda ehil bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu rapordan dahi açıkça anlaşılacağı üzere 2011-2020 yılları içinde davacının davalı şirkete yapmış olduğu ödemelere ilişkin banka kayıtlarında mevcut olan ve yine davalı şirket kayıtlarında varlığı belli olan ödemeler dikkate alındığında, takip konusu 540.000,00 TL tutarında davacının davalı şirketten alacaklı olduğu, bu noktada davacının dayanmış olduğu dayanak belgelerin davalı şirketi muhasebesel ve hukuki açıdan bağlayıcı nitelik taşıdığı, “hiç kimsenin kendi aleyhine delil üretemeyeceği” kuralı esas alındığında davalı şirketin kendi aleyhine olmak üzere oluşan kayıtların davacı lehine sonuç doğurmasının gerektiği kabul edilmiştir. Esasen 6100 sayılı HMK m.222/f.3 hükmünde belirtilmiş olduğu üzere ticari defterlerdeki sahibi aleyhine olan kayıtlar, davalı aleyhine mutlak anlamda delil teşkil edecektir. Davalı aleyhindeki bu kesin delil davalıyı hukuken bağlamaktadır.
Zaten bir an için davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını sunmaması durumu, 19/11/2020 tarihli duruşma tutanağında açıklandığı üzere davalı şirketin uyuşmazlık konusu yıllara ait defter ve kayıtlarının HMK m.220/f.3 hükmü gereği davacı tarafın beyanı doğrultusunda düzenlenmiş olduğunun kabul olunmasını dahi gerektirecektir. Bu durum dahi yukarıdaki açıklama ile uyum içindedir.
Her ne kadar davalı vekili 22/03/2021 tarihli dilekçe ile davacının şirket ortağı olarak sermaye artışı yapmak yerine şirkete borç para verildiği savunmasıyla bilirkişi raporuna itibar edilmemesi gerektiği yönünde itirazda bulunmuş ise de davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının davalı şirket aleyhine olması karşısında davalının rapora yönelik itirazının kabulü mümkün değildir. Davalının bu savunması soyut olup mevcut yazılı belgenin aksinin HMK m.200 hükmü gereği yazılı belge ile ispatı gerekir. Oysa davalı bu noktada yazılı belge sunmamıştır. Davalı aleyhine olan şirket defter ve kayıtları, davalı şirket aleyhine kesin delil niteliğindedir. “Çelişkili davranış yasağı” kaidesi gereği kendi aleyhine olmak üzere kendi ticari defter ve kayıtlarına muhasebesel veri kaydeden davalının, bu kayıtlara esas olan ödemenin aslında borç olarak şirkete verilmediği yönündeki savunması dürüstlük kurallarına dahi aykırı niteliktedir. TTK m.18/f.2 gereği basiretli bir iş adamı olması gereken davalı şirketin, kendi defterindeki kayıtların aksini savunması hukuken kabul edilemez.
Bilirkişi kurulunun hazırladığı rapor gerekçeli, açık ve denetime elverişli, uyuşmazlık konularını muhasebesel açıdan tek tek ele alan niteliktedir. Mahkememizce yapılan yargısal yorumlar dikkate alındığında bilirkişi kurulu raporuna itibar etmeye engel ve somutlaştırılmış bir itiraz ise yoktur.
Daha da önemlisi basit yargılama usulüne tabi davada HMK m.320 hükmü uyarınca davalı tarafın cevap dilekçesi sunmasıyla birlikte davalının savunmasını değiştirmesi ve genişletilmesi kural olarak mümkün değildir. Davalının cevap dilekçesinde ileri sürmediği hususu yani söz konusu ödeme nedenini şirket ortaklarının sermaye artışı yapma yükümlülüğünü yerine getirmek amacıyla yaptığı yönündeki beyanına bu açıdan da itibar olunabilmesi mümkün değildir. O halde davacının iddiası tam olarak ispatlanmıştır.
Genel hükümlere göre davacının takip tarihi itibariyle takip konusu miktarı talep etmekte haklı olduğu anlaşılmakla, 22/04/2021 tarihli duruşmada icra takibine konu 540.000,00 TL asıl alacak miktarına yönelik itirazın kaldırılmasına ve bu suretle adı geçen takibin kesinleşmiş olduğuna dair karar oluşturulmuştur.
İflas müdürlükleri tarafından bildirilen miktar dikkate alınarak iflas avansı davacı tarafından mahkememizce takdir edilen kesin süre içinde depo edilmiş, bu yöne ilişkin eksiklik dahi giderilmiştir.
Ayrıca takibin mahkememiz ara kararı ile kesinleştiğinin açıklanmasını müteakiben ilan hususu takdir olunmuştur. Zira İİK m.158 hükmüne göre “Alacaklının iflas takibi kesinleştiğinde l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. İflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde diğer alacaklılar davaya müdahele veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. Mahkeme, icra dosyasını celbeder ve basit yargılama usulüne göre duruşma yaparak, gerek iflas talebini gerek itiraz ve defileri umumi hükümler dairesinde tetkik ve intac eder. Şu kadar ki, borçlu takibe karşı usulü dairesinde itiraz etmemiş veya itiraz ve defileri varit görülmemişse mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahda devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılacak tebliğ ile emreder. Borçlu imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir.”
Mahkememizce oluşturulan ara karar çerçevesinde iflas talebi ile duruşma gün ve saati ile ilgili gerekli ilanlar yapılmış, itiraz ve müdahale olmamıştır. Ayrıca bilirkişi tarafından hesaplanan depo emrine esas olan miktar kanun hükmüne uygun olarak hesaplanmıştır. Bilirkişi tarafından hesaplanan miktar, ilgili ilanda belirtilen süreler tamamlandıktan sonra usulüne uygun olarak ve ayrıntılı şekilde davalı vekiline ihtaren tebliğ edilmiş, davalı vekili depo kararının ulaştığı tarihten itibaren yedi gün içinde ödeme yapmamış ve bu miktarı süresi içinde depo etmemiştir. Esasen davacı vekilinin beyanı dahi bu yönde olup aksine davalı vekili beyanı bulunmamaktadır. Bu şartlarda davalı hakkında iflas kararı verilmesinin yasal şartları oluşmuştur.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının davasının kabulüne, … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı …’nin iflasına, iflasın 21/10/2021 günü saat: 14:37 itibarıyla açılmasına, iflasın açıldığının … Nöbetçi İflas Müdürlüğüne derhal bildirilmesine, iflasın açıldığının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine, karar örneğinin ve iflas avansının iflas müdürlüğüne gönderilmesine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kabulüne,
… Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı …’nin iflasına,
2-İflasın 21/10/2021 günü saat: 14:37 itibarıyla açılmasına,
İflasın açıldığının … Nöbetçi İflas Müdürlüğüne derhal bildirilmesine,
İflasın açıldığının … Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine,
3-Karar örneğinin ve iflas avansının iflas müdürlüğüne gönderilmesine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından davacının peşin olarak yatırdığı 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvuru harcı toplamı olan 108,80TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça harcanan tebligat-posta gideri ve TTSG masrafı 172,60 TL, basın ilan masrafı 931,73 TL, bilirkişi kurulu ücreti 2.800,00 TL olmak üzere toplam ‭‭‭3.904,33‬‬ TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
7-Davacı vekille temsil edildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 4.080,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde gider avansının talep halinde iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.21/10/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …