Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/382 E. 2022/60 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/382 Esas
KARAR NO : 2022/60

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/07/2020
KARAR TARİHİ : 02/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 3996 Sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap – İşlet- Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun hükümlerine göre … işletme hakkı sahibi olduğunu, davalı borçluya ait … plakalı araç ile 01/01/2017 – 20/07/2017 tarihleri arasında ücret ödemeksizin işletme hakkı müvekkili şirkete ait olan …ihlalli geçişler yaptığını, bedeli ödenmeyen geçiş ücretleri ve bu ücretlere ait yasal cezalar toplamının süresi içerisinde ödenmemesi üzerine … 22. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine girişildiğini, davalının ise icra takibine itiraz ettiğini, davalının geçiş ücretlerini ödemediğinin sabit olup davalının haksız olduğunu beyanla davanın kabulü ile … 22.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalının icra takibine vaki itirazının iptaline, icra takibinin geçiş ücreti ve gecikme cezası olmak üzere toplam ( 3.679,85 TL) asıl alacak ile bu alacağa takip tarihinden önce işlemiş faiz (177,62 TL) ve KDV (31,97 TL) yönünden takip talebinde gösterilen şartlarla devamına, davalı borçlu tarafından icra takibine haksız bir şekilde itiraz edildiğinden icra takibine konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere belirlenecek icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına, peşin olarak ödenen yargılama giderleri ve harçlarla tespit edilecek avukatlık vekalet ücretinin davalı borçludan tahsili ile müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görev ve yetki itirazında bulunarak tarafına ait olan … Plaka sayılı araç …Ltd. Şti’ye kullanılması için kiraya verildiğini, yapılan kira sözleşmesi uyarıca otoyol geçiş ücretleri, trafik cezaları da dahil kullanımdan kaynaklı her türlü masraflar … ait olduğunu, işbu sebeple; … davaya dahil edilmesine karar verilmesine, ihbar olunmasını talep ettiğini, davacı tarafından 01.01.2017- 20.07.2017 tarihleri arasında yedi ay boyunca ücret ödemeksizin geçiş yaptığının iddia edildiğini, ekte sunulu HGS ve PTT sisteminden alınan çıktılarda her geçiş için ücret alındığı ve bakiyenin yeterli olduğunun görüleceğini, bu minvalde PTT’nin HGS birimine ve PTT ‘ye müzekkere yazılarak 01.01.2017 ve 20.07.2017 tarihleri arasında … plaka sayılı araç için yapılan ödeme dekontlarının ve aracın geçişleri karşılığında alınan paraların dokümanının celbini talep ettiklerini, şu anda plaka ile sisteme girip sorgu yaptığımızda dahi net şekilde geçişlerden para alındığı, geçiş tarihlerinde bakiyenin yeterli olduğunun görüldüğünü, açılan işbu davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, otobüs olarak kullanılan aracın geçtiği iddia edilen saatlerin kontrol edilmesi gerektiğini, nitekim HGS sisteminde aracın aynı tarihte 2-3 dakika arayla iki kere aynı yoldan geçtiği göründüğünü, böyle bir şeyin mümkün olmadığını, yani gişeden geçip giden araç, 2- 3 dakika sonra tekrar aynı gişeden geçmiş gösterilerek tekrar para kesildiğini, işbu uyuşmazlığın çözümü için PTT’de kaydı tutulan HGS sistemindeki dokümanların celbinin şart olduğunu, zira aracın saat kaçta geçtiği, kaç TL ücret ödediği, bakiyesinde ne kadar kaldığı sistemde net olarak göründüğünü, davacı tarafından aracın geçişine dair sunulan kamera görüntüleri ile PTT’nin sisteminden ücretin kesildiği saatin karşılaştırılmasını talep ettiklerini, zira aracın bir kere geçmesine rağmen HGS sistemi çoğu zaman birkaç dakika arayla iki kere ücret kestiğini, borç tahakkuk ettirdiğini, elinde kamu gücü bulunan davacının sisteminin hatalı olması, iki kere borç tahakkuk ettirerek vatandaşa borç çıkartması ve ya sistemin bozuk olmasının sorumlusunun kendisi olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 22. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası, … Vergi Dairesi Başkanlığı, … Ticaret Sicil Müdürlüğü ve … Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığına yazılan müzekkere cevapları, davalıya ait aracın trafik tescil kayıtları, ihlalli geçişine ait resimler ve provizyon kayıtları celp edilmiş, incelenmiştir.
Dava, 6001 sayılı Kanundan kaynaklanan köprü ve otoyol geçiş ücretinin tahsiline yönelik olarak başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirketin işletme hakkına sahip olduğu köprü ve otoyollardan davalıya ait aracın geçiş ücreti ödemeksizin kullanım yaptığı, davacının geçiş ücreti ve 6001 sayılı Kanundan kaynaklanan cezalarının tahsili amacıyla davalı hakkında icra takibi başlattığı, … 22. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davalı borçlunun ödeme emrine itiraz ettiği, ödeme emrine itiraz dilekçesinde borcunun olmadığı savunmasında bulunduğu görülmüştür.
Davalı cevap dilekçesi ile birlikte kendisinin tacir olmadığını, ticari faaliyetinin de bulunmadığını, aracını bir otobüs firmasına kiraladığını, bu nedenle mahkememizin görevine itirazda bulunduğunu ifade etmiştir. Öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi, başka bir anlatımla somut olay bakımından Mahkememizin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi zorunludur.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsiline yönelik açılan işbu davanın, TTK’ da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır.
Nispi ticari dava bakımından, davacının ticari şirket olması sebebiyle tacir olduğu konusunda duraksama yoktur. Ne var ki, bu ayrıma göre her iki tarafın, yani davalının da tacir olması zorunludur. 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1-Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2-Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların (iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların) esnaf ve küçük sanatkar, tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. 21/07/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda 213 Sayılı VUK 177.maddesinde belirtilen hallerden 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2.bendindeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir.
Davalı …’in tacir sıfatına yönelik yapılan araştırmalar kapsamında VUK 177/1-3 madde hükümleri uyarınca 1. sınıf tacir olmadığı, bilanço esasına göre defter tutan kimselerden olmadığı, ticaret sicilde tacir olarak kayıtlı olmadığı, başka bir anlatımla tacir sıfatının bulunmadığı, tam aksine, davalının … Vergi Dairesi Başkanlığı … Mal Müdürlüğü yazı cevabına göre, ikinci sınıf tacir olup işletme hesabına göre defter tutan kimselerden olduğu, celp edilen gelir beyannameleri ve eki performans tablolarına göre yukarıda değinilen Bakanlar Kurulu kararı uyarınca esnaf – tacir ayırımına göre faaliyetinin esnaf sınırını aşmadığı, VUK 177. maddesinde belirtilen limitleri aşmadığı esnaf olarak faaliyet sürdürdüğü anlaşılmıştır. Bu halde, davalının tacir sıfatı bulunmadığı açık olduğundan her iki tarafın tacir olmadığı eldeki dava dosyası bakımından Mahkememizin görevli olmadığı, davaya konu uyuşmazlık bakımından genel görevli olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu tespit edilmiş, görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-HMK 114/1-c ve HMK 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda HMK 341/2.maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi. 02/02/2022

Katip
e-imza *

Hakim
e-imza *