Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/376 E. 2021/813 K. 29.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/376
KARAR NO : 2021/813

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 22/07/2020
KARAR TARİHİ : 29/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkil şirketin müflis şirket ile ticaret yaptığını, 19/02/2016 tarihi itibari ile 60.693.723,05-TL tutarında alacaklı olduğunu, …’ tan müvekkilinin almış olduğu akaryakıtın dağıtıcı lisanslı olan bayisi olan firmalara verildiğini, müflis şirketin, müvekkilin bayisi olan yedi adet firmanın akaryakıt borçları nedeni ile müvekkili ile birlikte bu borçlar için kefalet sözleşmesi imzaladığını, müflis tarafından müvekkiline kefalet taahhüdü verildiğini, bu müteselsil kefaletin müvekkili şirketi ile müvekkilinin bayileri arasındaki cari hesap borcuna ilişkin olduğunu, bayilerin tüm borçlarının ve müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarının mevcut olduğunu, buna göre şirketlerin yaptıkları iş sebebi ile cari hesap kayıtları göz önüne alındığında müvekkilinin müflis şirketten kefaleten alacaklı olduğunu, bu nedenle alacakları için iflas masasına kayıt yapılmasını talep ettiklerini, talebin red olunduğunu, bu çerçevede davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı şirketin halihazırdaki temsilcisi iflas müdürlüğüne tebligat yapıldığı, cevap sunulmadığı, bu suretle müflis şirketin inkar eden konumda olduğu açıktır.
Tarafların arasındaki tartışma, davalı müflis şirketin, davacı şirketin bayisi olan yedi adet firmanın akaryakıt borçları nedeni ile ve davacı ile yine bu borçlar için müteselsil kefalet sözleşmesini davalının imzalayıp imzalamadığı, geçerli kefalet sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, davacı şirketin dava dışı bayilerinden dolayı davaya konu miktar çerçevesinde alacaklı olup olmadığı, hangi miktar tutarında alacaklı olduğu, davacının kayıt kabul davasına esas alacak miktarı nedeni ile hangi bayisinden hangi tutarda alacaklı olduğu, buna göre bu alacağı müteselsil kefil olduğu ileri sürülen davalıdan talep edebilme şartlarının doğup doğmadığı, doğmuş ise taleple bağlılık kuralı çerçevesinde davacının iflas tarihi itibari ile davalıdan kaç TL talep edebileceği noktalarında toplanmaktadır.
Davanın davacı şirket tarafından iflas eden davalı şirket aleyhine kayıt kabul davası olarak açılmış olduğu, ilan ve tebliğ tarihi dikkate alındığında davanın on beş günlük hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu, halihazırda tasfiyenin basit usule göre yürütülmekte olduğu tartışmasızdır.
Dava dilekçesi içeriği karşısında Mahkememizce 21/01/2021 tarihli duruşma tutanağının birinci maddesi ile “dava dilekçesi dışında dilekçe ekinde başkaca bir evrak sunulmadığından davacı şirketin bayisi olan yedi adet firmanın isimlerinin, adreslerinin ne olduğunu, davacı şirketin hangi bayi firmadan hangi tarih itibari ile düzenlenen fatura nedeni ile hangi miktarda alacaklı olduğunun, davacı şirketin iddia etmiş olduğu bu alacak kalemleri nedeni ile hangi belge nedeni ile müflisten alacak talep ettiğini, davacının dayanmış olduğu bu vakıaları dayandığı hangi delil ile ve ne şekilde ispatlamak istediğini tek tek açıklaması, yapılacak bilirkişi denetimine elverişli şekilde beyan ve delili somutlaştırması amacı ile davacı vekiline bir ay kesin süre verilmesine; aksi halde mevcut dosya kapsamına göre tahkikat duruşmalarının icra olunacağının davacı vekiline bildirilmesine, HMK m.31 hükmü çerçevesinde belirsizliklerin giderilmesine, dava dışı bayi şirketlerin ad ve adreslerinin belirtilen sürede açıklanması durumunda alacak miktarına esas ticari defter ve kayıt örneklerinin mahkememize gönderilmesi için dava dışı şirketlere müzekkere dahi yazılacağının davacı vekiline bildirilmesine” dair ara karar oluşturulmuştur.
Ne var ki belirtilen eksiklik giderilmediğinden bu defa 04/03/2021 tarihli duruşmada “geçen duruşmanın 1 numaralı ara kararı ile davacı vekiline yedi adet şirkete ait defterlerin tespit edilmesi yönünde yükümlülük yüklenmediği, ara kararda sadece dava dilekçesinde belirtilen belge ve bilgilerin belirsiz olması nedeni ile oluşturulduğu, davacının vekiline verilen bir aylık kesin sürenin de ara karar içeriği gözetildiğinde yeterli olduğu, esasen davacının en başta sunması gerekli bilgi ve belgelerin tamamlanması, vakıa ve delillerin ise somutlaştırılması noktasında 14/09/2020 tarihli tutanak gereği, yine 19/10/2020 tarihli tutanak gereği gerekli sürelerin ve imkanın tanındığı, ayrıca ve buna rağmen davacı vekiline yeniden 25/01/2021 tarihli duruşma tutanağının iki numaralı ara kararı gereği yeniden süre verildiği, bu çerçevede gerekli tüm usuli imkân ve uyarıların yapıldığı, esasen davacı vekiline duruşmalı ön inceleme gün ve saatinin tebliğ olunmasını da içeren 19/10/2020 tarihli tutanak ile dahi bu yöne ilişkin gerekli ihtaratların yapıldığı anlaşılmakla bu çerçevede tahkikat işlemlerine devam olunmasına; “dava dilekçesi dışında dilekçe ekinde başkaca bir evrak sunulmadığından davacı şirketin bayisi olan yedi adet firmanın isimlerinin, adreslerinin ne olduğunu, davacı şirketin hangi bayi firmadan hangi tarih itibari ile düzenlenen fatura nedeni ile hangi miktarda alacaklı olduğunun, davacı şirketin iddia etmiş olduğu bu alacak kalemleri nedeni ile hangi belge nedeni ile müflisten alacak talep ettiğini, davacının dayanmış olduğu bu vakıaları dayandığı hangi delil ile ve ne şekilde ispatlamak istediğini tek tek açıklaması, yapılacak bilirkişi denetimine elverişli şekilde beyan ve delili somutlaştırması amacı ile davacı vekiline bir ay kesin süre verilmesine, aksi halde mevcut dosya kapsamına göre tahkikat duruşmalarının icra olunacağının davacı vekiline bildirilmesine, HMK m.31 hükmü çerçevesinde belirsizliklerin giderilmesine,” dair davacı vekilinin bir aylık kesin süre verildiği halde yukarıda belirtilen ara kararda da açıklandığı şekilde başkaca bir açıklama bulunmadığı bilirkişi kurulu tarafından dikkate alındığında, davalı müflis şirketin, davacı şirketin bayisi olan yedi adet firmanın akaryakıt borçları nedeni ile ve davacı ile yine bu borçlar için müteselsil kefalet sözleşmesini davalının imzalayıp imzalamadığı, geçerli kefalet sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, davacı şirketin dava dışı bayilerinden dolayı davaya konu miktar çerçevesinde alacaklı olup olmadığı, hangi miktar tutarında alacaklı olduğu, davacının kayıt kabul davasına esas alacak miktarı nedeni ile hangi bayisinden hangi tutarda alacaklı olduğu, buna göre bu alacağı müteselsil kefil olduğu ileri sürülen davalıdan talep edebilme şartlarının doğup doğmadığı, doğmuş ise taleple bağlılık kuralı çerçevesinde davacının iflas tarihi itibari ile davalıdan kaç TL talep edebileceği hususlarının araştırılması için 05/04/2021 günü saat 13:30 itibari ile bilirkişi incelemesi yapılmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Akabinde hazırlanan bilirkişi kurulu 03/09/2021 tarihli raporunda “davacı taraf ile yapılan görüşmede herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığını, mevcut belgeler ışığında davacının dava konusu alacağını ispat edici sözleşme, kanuni defter, mali kayıt, cari hesap ekstresi dava dosyasına yer almadığı gibi İstanbul 2.İflas Müdürlüğü nezdinde dosyada bu belgeler yer almadığını takdirin mahkemeye ait olduğunu görüş olarak bildirmiştir.
Raporun taraflara tebliğ olunmasına müteakiben yine davacı vekilinin mevcut beyanlarını sunmuştur. Bu defa bilirkişi ücretinin dahi depo olunmadığı anlaşılmış, ayrıca 28/10/2021 tarihli duruşmada “Mahkememizin 04/03/2021 tarihli duruşmasının 2 numaralı ara kararında belirtilen hususlar ile ilgili gerekli incelemenin tamamlanması, özellikle ve bu noktada davacı vekilinin 25/09/2021 tarihli dilekçesinde belirtilen hususların ve dayanılan belgelerin incelenmesi, bu çerçevede bilirkişi kurulu raporunun hazırlanabilmesi açısından, davacı vekilinin 04/03/2021 tarihli duruşmanın 3 numaralı ara kararında belirtilen toplam 6000-TL bilirkişi kurulu ücretini tekrar tanınan iki haftalık kesin süre içinde mahkememiz veznesine depo etmesine; delillerin toplanmasına yönelik yani bilirkişi raporu alınmasına yönelik gerekli bilirkişi kurulu ücretini iki (2) haftalık kesin süre içinde depo etmediği taktirde davacı vekilinin 04/03/2021 tarihli duruşmanın 2 numaralı ara kararında belirtilen hususlar ile ilgili ve ayrıca davacı vekilinin 25/09/2021 tarihli dilekçesinde belirtmiş olduğu hususlar ve bilirkişiye sunulan belgeler ile ilgili bilirkişi incelemesi yapılmasına, bilirkişi kurulunun daha önce hazırlamış olduğu 03/09/2021 tarihli raporu ile ilgili ek rapor alınmasına yönelik delillerden vazgeçmiş sayılacağı, bu çerçevede bu delilden ve bilirkişi incelemesinden vazgeçilmiş olacağından uyuşmazlık ile ilgili mevcut dosya kapsamı gözetilerek müteakip duruşmada basit yargılamaya tabi davada tahkikatın bitimi ile hüküm aşamasına geçileceğinin davacı vekiline bildirilmesine, bu nedenle mahkememiz kaleminde inceleme tutanağı düzenleneceğinin tüm taraflara bildirilmesine, bilirkişi kurulu ücretinin depo olunması halinde dosyanın inceleme günü itibari ile bilirkişi kuruluna teslim olunmasına, bu çerçevede bilirkişi kurulunun bir hafta içinde ek raporunu hazırlamasına, ara karar içeriğine rağmen takdir olunan bilirkişi kurulu ücretinin depo edilmemesi halinde müteakip duruşmada tahkikatın bitimi ile hüküm aşamasına geçileceğinin ve mevcut dosya kapsamına göre yargılamaya son verileceğinin taraflara ayrı ayrı bildirilmesine, Mahkememizin 2019/224 E.sayılı ilamının Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2021/1386 E.-2021/1580 K.sayılı ilamı ile onamadan geçmiş olması ve iflas kararı kesinleşmiş olması karşısında kesinleşmeye dair durumun yazı işleri müdürünce … 2. İflas Dairesinin … iflas sayılı dosyasına bildirilmesine, ayrıca 28/10/2021 tarihli duruşma tutanağının … 2. İflas Dairesinin …iflas sayılı dosyasına bildirilmesine” dair ara karar oluşturulmuştur.
Ne var ki 28/10/2021 tarihli duruşma ile en baştan beri depo olunmayan bilirkişi ücretinin depo olunması için yeniden ve ikinci defa kesin süre verildiği, 28/10/2021 tarihli duruşma tutanağını içeren davetiyenin davacı vekiline 02/11/2021 tarihinde tebliğ olunduğu, davetiyeye 28/10/2021 tarihli duruşma tutanağının mevcut olduğunun açıkça yazıldığı, davacı vekili tarafından takdir olunan bilirkişi ücretlerinin halen depo edilmediği için 26/11/2021 tarihi itibari ile hazır olan bilirkişi …’a da dosyanın teslim edilemediği anlaşılmış, esasen inceleme günü hazır olan … inceleme tutanağında davacı tarafın ara karar gereği sunması gereken belgeleri mahkeme kalemine getirmediği ve davacı vekilinin hazır olmadığı, bu nedenle dosyanın alınamadığı yönünde açıklama yapmıştır.
Davacının dayanmış olduğu vakıaların niteliği itibariyle dava kayıt kabul davası niteliğinde olup basit yargılama usulüne tabi nitelik taşımaktadır. HMK m.319 uyarınca basit yargılama usulüne tabi davalarda iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. Aynı Kanunun 24.maddesi uyarınca ise hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
Bu çerçevede davacı vekilinin dava dilekçesinin içeriğine bağlılık esas olup bu dava dilekçesiyle bağlı olmaya engel olacak şekilde “ıslah veya davalının açık muvafakatı” ise zaten mevcut değildir.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir(…) Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 792).” Oysaki basit yargılama usulüne tabi davada dava açan davacının gerek vakıaları ve gerek bu vakıalar ile ilgili verileri somutlaştıramadığı açıktır. Esasen HMK m.31 hükmü uyarınca belirsizliğin giderilmesi amacıyla davacı vekiline usulüne uygun olarak süre ve imkan tanındığı halde bu imkan ve haktan dahi davacı yararlanmamıştır.
6100 sayılı HMK m.194 hükmünün gerekçesinde de belirtildiği üzere tarafların dayanmış oldukları delillerin ve her delilin hangi vakıanın ispat için kullanılacağının belirtilmesi, dayanmış oldukları hukuk kuralının aradığı koşul vakıalara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya konulması gerekir. Bu husus aslında ilgili taraf için bir yük olup bu yükü yerine getirmeyen sonuçlarına dahi katlanacaktır. Somut olayda davacının üzerine düşen ispat yükünü yerine getirmediği, mevcut dosya kapsamına göre açıktır.
Kaldı ki taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü açısından mutlak suret ile ticari defter ve kayıtların üzerinde inceleme yapılması yasal olarak zorunluluk arz etmektedir. Zaten davacı vekili dahi davacının ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi gerektiği yönünde delile dayanmış olduğu gibi HMK m.266 hükmü açısından da uyuşmazlık konusu ile ilgili bilirkişi görüşünün alınması zaruret arz etmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında da kabul olunduğu üzere;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanuna göre, hukuk mahkemelerinde ön inceleme yapılmadan tahkikata geçilemez. Taraf dilekçelerinde belirtilen getirtilmesi mümkün deliller toplanıp, tahkikat aşamasına geçildikten sonra bilirkişi incelemesi yapılabilir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK. 114/g maddesine gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 120. maddesinde; “davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya 2 haftalık kesin süre verilir” hükmüne; yine 324. maddesinde ise “tarafların her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar, birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde, talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır” hükmü yer almaktadır.
HMK. 120. maddesindeki gider avansı ile ilgili düzenlemenin HMK. 324. maddesindeki delil ikamesi için avans kuralı ile birlikte değerlendirilmesi ve dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması gerekir.
Dolayısı ile delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrılması delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması zorunludur.
Tanık dinlenilmesi, bilirkişi raporu alınması, keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin gider avansı içinde değerlendirilme olanağı HMK’nın 324. maddesi düzenlemesi karşısında yoktur. Ayrıca delil ikamesi avansının da ispat külfetine göre taraflara yükletilmesi gerekir. Gider avansı dava şartı iken delil ikamesi avansı dava şartı olarak nitelendirilemeyecektir. Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması davanın dava şartı yokluğu ile reddine neden teşkil etmez. Taraf, belirtilen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılır.
Taraflar, dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hakimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir. (Yargıtay 3. HD 2021/5278E. 2021/11404K.sayılı kararı ve benzeri kararları)
Somut olayda mahkememizce oluşturulan ara kararda davacı vekiline takdir olunan bilirkişi ücretini belirtilen kesin süre içinde depo etmesi gerektiği noktasında kesin süre verildiği, HMK m.94 hükmüne uygun olarak tayin edilen kesin süreye konu olan işlemin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklandığı, süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarının açıkça belirtildiği, usulüne uygun olarak kesin sürenin ihtar olunduğu, davacı vekiline dahi tebliğ olunduğu, hiçbir mazeret dahi sunulmadığı, aslında verilmiş olan bu kesin sürenin ikinci süre niteliğinde dahi olduğu dosya kapsamına göre sabittir.
Hal böyle olunca, mahkememizce söz konusu bilirkişi ücretinin delil avansı niteliğinde bulunduğu, davacı tarafından bilirkişi ücretinin süresinde yatırılmaması halinde o delile dayanmaktan yani bilirkişi raporu alınmasından vazgeçmiş sayılacağı ve mevcut dosya kapsamı gözetilerek karar verileceği hususunun dahi davacı vekiline bildirildiği halde davacı vekilinin gerekli bilirkişi ücretini depo etmekten mazeretsiz olarak kaçındığı, bu çerçevede davacının davasının ispatlanamadığı sonucuna varılmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının sübut bulmayan davasının reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının sübut bulmayan davasının reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 59,30TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsup edilerek bakiye 14,90 TL ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından harcanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı vekil ile temsil edilmediğinden vekalet ücreti hususunda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yokluğunda davalı müflis şirketi temsilen iflas müdürü huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 29/11/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip