Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/357 E. 2023/534 K. 13.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/357 Esas
KARAR NO : 2023/534

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/07/2020
KARAR TARİHİ : 13/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketi ile davalı/borçlu şirket arasındaki ticari ilişki nedeni ile davalı tarafa ürün verildiğini, ancak davalı tarafça bu ürün bedelleri ödenmediğini, alacağın tahsili için davalı tarafa defalarca kez müracaat edildiğini, bir netice elde edilemediğini, bunun üzerine davalı tarafa karşı … 19. İcra in … Esas numarasıyla icra takibine geçildiğini, ilgili icra takibine davalı tarafça itiraz edildiğini, taraflar arasındaki anlaşmazlığa ilişkin olarak arabuluculuğa başvurulduğunu, ancak davalı tarafla yapılan arabuluculuk görüşmeleri neticesinde de anlaşmaya varılamadığını, davalı tarafın borca itirazında haksız olduğunu, dava dilekçelerinin ekinde ibraz edilen faturalara ve faturalara konu ürünlerin teslim edilmediğine herhangi bir itiraz bulunmadığını, taraflar arasındaki cari hesap hareketleri, faturalar vs. incelendiğinde, davalı yana verilen ürünler nedeni ile müvekkili şirketin 141.730,84 TL alacağının olduğunu ve borcun ödenmediğini, davalı yanın haksız yere ödeme emrine itirazda bulunmuş olduğunun ortaya çıkacağını, alacaklarının ayrıca faturaya dayalı ve likit olduğundan davalının kötü niyetli olarak itirazı nedeni ile İİK.’ nun 79. maddesi gereği davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerektiğini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça açılan dava haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davacı şirketin alacağı olduğundan bahisle müvekkili şirket aleyhine 06.09.2016 tarihinde … 19. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyası ile icra takibinde bulunmak suretiyle ödeme emri gönderildiğini, müvekkili şirketin davacı/alacaklı şirkete herhangi bir borcunun olmaması nedeniyle haksız takibe, takip konusu borcun tamamına, takip dayanağı belgelere, işlemiş ve işleyecek faiz ile sair ferilere açıkça itiraz edildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu, itiraz üzerine açılan davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, taraflarınca icra takibine 2016 yılında itiraz edildiğini, davacı tarafça iş bu dava itiraz üzerinden 4 yıl kadar bir süre geçtikten sonra açılmış olduğunu, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın usulden reddini talep ettiklerini, davanın yetkisiz yerde açıldığını, müvekkili şirketin adresi … olduğunu, davanın görülmesinde … Mahkemeleri yetkili olduğunu, bu nedenle mahkememizin yetkisine itiraz ettiğini, dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davacının davasını açmış olduğu İstanbul Adliyesinde bir icra takibi olmadığını, itirazın iptali davasında usulüne uygun başlatıldığını ve derdest bir icra takip dosyasının olmasının dava şartı olduğunu, huzurdaki davada davaya konu edilen icra takibi … 19.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası olduğunu bu sebeple dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, ayrıca davacı talepleri zamanaşımına uğramış olduğunu, zamanaşımı itirazında da bulunduklarını beyan ettiklerini, müvekkili şirket kurumsal bir firma olduğunu ticari defter ve muhasebe kayıtları incelendiğinde de müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığının görüleceğini, davacı taraf dava dilekçesinde, dilekçe ekinde fatura ibraz ettiği yönünde beyanda bulunduğunu, dilekçe ekinde taraflarına gönderilmiş fatura ya da sair herhangi bir belge olmadığını, ayrıca belirtmek gerekir ki icra dosyası içeriğinde de takip dayanağı olarak sunulan herhangi bir fatura bulunmadığını, icra dosyasından taraflarına gönderilen ödeme emri ekinde de fatura bulunmadığını, ödeme emri ekinde taraflarına sadece davacı tarafa ait muavin defter dökümü adlı bir sayfadan ibaret belge gönderilmiş olduğunu, taraflarınca takibe itirazlarında dayanak bütün belgelere de itiraz edildiğini, davacı tarafça fatura ve sair belge ibrazı halinde ilave beyan ve itirazda bulunma haklarını saklı tuttuklarını, davacı taraf dava dilekçesi ekinde gönderdiği varsayımı ile alacak dayanağı faturalara ve faturalara konu ürünlerin teslimine yönelik herhangi bir itirazlarının olmadığı şeklinde gerçek dışı beyanda bulunduğunu, davacı tarafın bu beyanının hiçbir dayanağı olmadığını, davacı tarafın alacak dayanağı olduğunu beyan ettiği usule uygun düzenlenmiş faturaların varlığını ve fatura içeriği ürünlerin müvekkili şirkete teslimini ispat ile mükellef olduğunu, müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmamakta olduğunu, davacı taraf beyanı aksine bu husus icra takibine itiraz dilekçelerinde de beyan edildiğini ve ayrıca icra takip dosyasına dayanak belgelerin tamamına da itiraz edildiğini, müvekkili şirketin itirazının kötü niyetli olduğu iddiası ile davacı tarafça müvekkili şirket aleyhine icra inkâr tazminatı talebinde bulunulduğunu, müvekkili şirket ticari defter ve kayıtları incelendiğinde davacı tarafa herhangi bir borç bulunmamakta olduğunu takibe itirazda kötü niyetli olduğundan bahsedilmemesi gerektiğini, ayrıca davaya konu alacak likit olmadığından yargılamaya muhtaç olduğunu, bu yönden de icra inkâr tazminatı koşulları oluşmadığını, davacı tarafça haksız yapılan takip ve açılan dava nedeniyle lehlerine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekmediğini, sonuç olarak davacının davaya konu tüm talepleri haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlendiği iddia edilen faturalardan kaynaklı cari hesap alacağı iddiasına dayalı olarak … 19. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
… 19. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası celbedilerek incelendiğinde, davacı şirket tarafından 141.730,84-TL cari hesap alacağı için başlatılan ilamsız takibe davalı borçlunun süresinde itirazı üzerine takibin durdurulmuş olduğu, icra dosyası içeriğine göre borçlu tarafından tebliğ için gider avansı yatırılıp itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmemiş olduğundan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu görülmüştür.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlendiği iddia edilen faturalardan kaynaklı cari hesap alacağı iddiasına dayalı olduğundan ticari defterlerin delil niteliği ve tacirler arası fatura tanzim delil niteliği hakkında mevzuat düzenlemeleri uyarınca uyuşmazlığın tahlili gereklidir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4).
Ticari defterler uyumlu değil ise muntazam tutulmuş olsun veya olmasın sahibi aleyhine delil olacaktır. Ancak defterlerden biri muntazam olsa da her iki defter de sahibi aleyhine kayıt içeriyor ise aleyhe delil sayılma yönünden öncelikle iddiasını ispat yükü altında olan taraf defterleri aleyhine delil sayılmalıdır. Yani ispat yükü altında olan taraf kendi defterindeki aleyhe kayıtları bertaraf edecek şekilde karşı tarafın aleyhine olan ticari defterler kayıtlarından yararlanmamalıdır. Bunun sonucu ise aleyhe kayıtların uyuşmayan kısmından ispat yükü altında olan tarafın yararlanamayacağı kabul edilmelidir. Çünkü ispat yükü, uyuşmazlık konusu hususlar için olup, karşı tarafın ileri sürmediği bir husus için ispat yükü de söz konusu olamayacağından bu sonuca varılması usul kurallarının da temel bir sonucudur”.(Yargıtay 15. 2017/23 2018/2735K.sayılı ilamı)
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise;
“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/11/2020 tarihli 2019/3926 E. 2020/2954 K. sayılı ilamında; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.
Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.
Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.).
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesinin 2020/1158 Esas, 2022/1532 Karar sayılı ilamı)
Dosya kapsamındaki mali bilirkişi rapor içeriklerine göre, Davacı defterlerine göre 16.07.2020 dava tarihi itibari ile davacının davaya konu alacağının 146.214,20 TL’si olduğu, Diğer yandan dosyada dayanak yapılan icra takibi nazara alındığında 06.09.2016 takip tarihi itibari ile davacının asıl alacağının 141.730,84 TL’si olduğu, Davalı defterlerine göre 16.07.2020 dava tarihi itibari ile davacının davalı taraftan herhangi bir hak ve alacağının olmadığının belirlendiği, Diğer yandan dosyada dayanak yapılan icra takibi nazara alındığında 06.09.2016 takip tarihi itibari ile davacının asıl alacağının 77,53 TL’si olduğu, Taraflar arasında ki hesap farkının dava tarihi 146.214,20 TL’si ve 06.09.2016 takip tarihi itibari ile ise 141.6653,31 TL’si olduğu, İş bu farklılığın davalı hesaplarına kaydedilen (145.286,77 TL’lik) virman fişlerinden kaynaklandığı, tespit edilmiştir.
Bilirkişi … tarafından dosyaya sunulan 21/10/2022 tarihli bilirkişi raporunda davacı ile davalının defterlerinde davacı tarafça tanzim edilen tüm faturaların aynen kayıtlı olduğu, Taraflarca sunulan cari hesap ekstresi hareketlerine göre davacı tarafça tanzim edilen ve fotokopileri sunulan tüm irsaliyeli faturaların davalı tarafça aynen kaydedildiği, Taraflar arasında ki mutabakatszılığın davalı tarafça tek taraflı olarak hesaplara kaydedilen davacının kabulünde olmayan işlemlerden kaynaklandığı, tespit edilmektedir.
Yargıtay uygulamasında da kabul olunduğu üzere “davalının ticari defterlerinde kayıtlı borç bakımından defterleri kendi aleyhinde delil olacaktır. 6100 sayılı HMK m.220, m.222 hükümleri dikkate alındığında hiçbir tacir kendi defterine aleyhe kayıt düşemeyeceğinden faturaların davalı defterinde kayıtlı olması, faturalar içeriğindeki hizmetin davalıya teslim edildiğine karine oluşturur. Bu karinenin aksini, bir başka deyişle faturalar içeriği hizmetin teslim edilmediğini, faturaların usulsüz olduğunu davalı ispatlamalıdır.”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/19-823E.2019/553K.sayılı ilamı) Bu haliyle davacının tanzim ettiği faturaların davalı cari hesap ekstrelerinde (her iki ekstre üzerinde yapılan inceleme sonucunda) aynen kayıtlı olduğu, davacının faturalarının davalı taraf.a herhangi bir ihtirazi kayıt olmaksızın davalı hesaplarına kaydedildiği gözetildiğinde ticari defterlerin dayanakları ile bir bütün olduğu, defterlerinde yer alan kayıtlara delil olarak dayanan tarafın bunların dayanağını ispatla yükümlü bulunduğu, davalı yanın kendi defterlerinde yer alan ve davacı aleyhine yapılan virman işlemlerinin dayanağını teşkil eden delilleri göstermesi gerektiği açıktır. Dosya kapsamında ilgili virman işlemine dayanak bir delil davalı tarafça sunulmamıştır. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2021/350 Esas, 2023/826 Karar sayılı ilamı)
Davalı tarafça dava konusu alacak hakkında … 24. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı takip dosyasından takip yapıldığı, iş bu takibe itiraz üzerine … 4. ATM … E.sayılı dosyasından itirazın iptali davasının devam ettiğine yönelik itiraz dilekçesi sunulduğu görülmüş; itirazları doğrultusunda derdest takip veya davanın bulunup bulunmadığının tespiti için … 4. ATM … E.sayılı dosyası ile … 24. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı takip dosyaları incelenmiştir.
Dava dışı …TİC. A.Ş. aleyhine yapılan takip ve itirazın iptali dosyaları üzerinde yapılan incelemeler sonucunda; davalı tarafça virman işlemi yapılan; 30.01.2015 Tarih 100.070,91 TL 30.01.2015 Tarih 5.184,60 TL 31.03.2015 Tarih 40.031,26-TLolmak üzere toplam 145.286,77 TL’lik işlemler ile … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ve dosyanın dayanağı … 24. İcra Dairesi …E. sayılı dosyası içeriğinin herhangi bir ilgisinin bulunmadığı, dava konusu edilen faturaların ilgili takip ve davada konu edilmediği, davalının virman işleminin de ayrıca dayanağının ilgili dosya içeriklerinde tespit edilemediği görülmüştür.
Ticari ilişkinin sonunda her iki tarafın ticari defterlerinde davacı lehine 06.09.2016 takip tarihi itibari ile ise 141.6653,31 TL alacak kaydı bulunmasına rağmen davalı tarafından ticari defterlerinde tek taraflı yapılan virman işlemi ile davacının alacak kaydı kapatılmış ise de, davacının defterlerinde davalının defterindeki bu işlemi doğrulayan bir kayıt yer almadığından, davalının defterlerinde tek taraflı olarak düzenlenen bu kaydın davacının alacağını sonlandırması mümkün değildir.
Davalının defterindeki bu kaydın esasında davacıya olan borcun dava dışı …Tic. A.ş.’ne nakli niteliğinde olup, borç naklinin geçerli olabilmesi için davacının onayı gerekir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2019/408 Esas, 2021/323 Karar sayılı ilamı) Davacının bu yönde onayı bulunmadığının, dava konusu faturalar ile ilgili dava dışı şirket hakkında yürütülen başkaca bir takip olduğu savunmasının da denetime açık rapor içeriğinde doğrulanmadığı, dava konusu alacak kalemi hakkında başkaca bir takip veya davanın davalı ya da dava dışı şirket yönünden söz konusu olmadığı, tarafların ticari defterlerinden davacının davalıdan alacaklı olduğunun anlaşılmasına göre davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (HGK’nın 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2021/3214 Esas, 2021/7424 Karar sayılı ilamı) Dosya kapsamında birbiri ile uyumlu taraf defterleri içeriğine göre; takip konusu cari hesap alacağını oluşturan faturaların her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu, alacağın davalı tarafça gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte olduğunda takip konusu alacağın %20′ si tutarındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dair hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın kabulü ile,
Davalının … 19. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin takip talebindeki şartlar ile kaldığı yerden aynen devamına,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla 141.730,84 TL’nin %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
4-Kabul edilen dava değeri (141.730,84 TL) üzerinden alınması gereken 9.681,63 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 1.711,76 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 7.969,87 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 1.711,76 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, posta ve tebligat masrafı 157,75 TL, bilirkişi ücreti 1.745,00- TL olmak üzere toplam 1.902,75 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 2.545,00 TL bilirkişi ücreti yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 22.259,63 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
9-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.13/06/2023

Katip Hakim